Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

İlim Sıfatı ve İlmin Maluma Tabi Olması Meselesi (1 Kullanıcı)

mehtap0013

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Ara 2008
Mesajlar
66
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Soru:
“İlim maluma tabidir” ne demektir?

Cevap:
İlim bilgidir. Malum ise bilinen. Bilinen ne ise bilgi ona denir. Her zaman geçerli kural şudur: “İlim maluma tabidir.” Yani sizin adınız ne ise bilgi odur. Ben senin adını biliyorum dediğim zaman sana verilen ismi biliyorum demektir. Sizin adınızı ben Ahmet bilsem, adınız Ahmet değilse buna bilgi denmez. Bilgi gerçeği ortaya çıkaran şeydir. Gerçeğe aykırı olan malumata bilgi denmez. Dolayısıyla gerçeğe aykırı her şey ya yalandır, ya safsatadır veya saçmadır. Yalan, saçma ve safsataya bilgi denemez.

Allah’ın bilgisi gerçeğin bilgisidir. Gerçek ise zatında ne ise onun bilgisidir. Elbette bu bilgi gerçek ne ise onun bilgisidir. Bunun için Allah’ın bilgisi değişmez. Değişen bilgiye gerçek bilgi denemez.

Bir kısım yorumcuların “Allahın ilmi ezelidir. Evvelden de izah edildiği gibi ezeli olanın sebebi olmaz. Hâlbuki ilim maluma tabidir denildiğinde; ilim, malumdan (bilinenden) etkilenen durumunda olmakta ve malum ilmi etkileyen konumda bulunuyor, dolayısıyla etkileyen malum, etkilenen ilme sebep teşkil ediyor. Zira etkileyen etkilenene sebep konumundadır. Hâlbuki akli delille sabit ki ezeli olanın sebebi olmaz. O halde Allahın ilmine ezeli diyenlerin: "İlim maluma tabidir" lafları yanlış olmaktadır. Allahın ezeli ilmi asla başka bir şeye tabi değildir. Böyle olunca da cebr olduğu aşikârdır. Etkilenmek demek etkileyen olduğu varsayılan ( düşünülen) şeyin etkilenene sebep teşkil ettiğini kabullenmek demektir” ifadeleri eksik bilgi, demagoji ve zihin bulanıklığının eseridir. Allah’ın ezelî olan ilminin malum olan ve sonradan yaratılan varlıktan etkilenerek şekillendiği yanlışından yola çıkarak söylenmiştir ve Allah’ın ilmini kendi beşerî ilmine kıyas etmek yanlışından kaynaklanmaktadır.

İnsanın bilgisi ile Allah’ın bilgisini kıyaslamak doğru değildir. İnsanın bilgisi eşyadan ve varlıktan etkilenerek şekillenir. Bunun için devamlı değişir. Allah’ın ilmi ise varlıktan ve değişimden etkilenmez. Çünkü bu bilgi gerçeğin, karakterin, vasıfların, özelliklerin ve eşyanın hakikatinin bilgisidir. Bu bilgide değişim olmaz. Malum olan şekillerden ziyade o şekillere kaynak olan ve eşyaya şekil vererek yöneten vasıfların, karakterlerin ve mahiyetin bilgisidir. Allah eşyanın şekillerine ve davranışlarına etki eden ruhunu ve mahiyetini bildiği için bu bilgiye göre yazılan her şey doğrudur ve hakikattir. Bu eşyadan etkilenmez. Bilakis varlıklar bu bilgilerden etkilenerek şekil alırlar. Bunun için Allah’ın bilgisi eşyadan etkilendi denemez.

Bu sebeplerden dolayı “Allah bildiği için yazdı” ifadesi doğrudur. “İlim maluma tabidir” ve “Allah ezeli ilmi ile her şeyi bilir” ifadelerini anlamayanların cahilane sözlerine itibar edilmez.
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
"Gaybın anahtarları Allah'ın yanındadır. O'nun için gaybı ancak O bilir. O, karada ve denizde ne varsa hepsini bilir. O'nun ilmi dışında bir yaprak dahi düşmez. Yerin karanlıkları içindeki tek bir tane, yaş ve kuru ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır. Yani levh-i mahfuzda veya Allah'ın ilmindedir" (el-En'âm, 6/59)

Allah'ın ilmini ispat etmek için bir delile ihtiyaç yoktur. Alemdeki nizam, hikmet sahibi bir bileni iktizâ eder. İlim sıfatının kainata taalluku vardır. O'nun ilmi, varlığı caiz olana ve mümkün olana taalluk ettiği gibi, müstahîl (imkansız) olana da taalluk eder. Hiç bir şey ilim sıfatının taallukundan hariç olamaz. ilmin taalluku vukûa tabidir. Yani ilim tasavvuru vakıa ve gayrı vakıa şâmildir. İlim sıfatı, iradeden başkadır. Makdûrâtın muhassısı (tahsis edicisi) değildir. Malum asıldır; ilim, malumatın süreti ve hikayesidir. Bir şeyin suret ve hikayesi o şeyin fer'i (bölümü)dir. İlim malumdan mukaddem (önde) olursa, ona ilm-i fiilî denir. Cenab-ı Hakk'ın masnuata (sonradan ortaya çıkmış şeylere) ait ilm-i ilâhîsi, ilm-i fiilîdir. İlim sıfatı, vücut gibi mütekâmil bir sıfattır. Vacibin varlığı için gereklidir. Cenab-ı Hakk, zâtı ve sıfat-ı barı gibi vacibleri, şerîk-i barı gibi mümtenîleri -mevcut olsun veya olmasın bilir. Madum olan şeylerin mevcut olacak (varlık alemine çıkacak) ve mevcut olmayacak (varlık alemine çıkmayacak) kısımlarını tam ayrıntılarıyla bilir. Madumlar sonsuz olduğuna göre Allah'ın ilmi de sonsuzdur. Malumat müteceddit (yenilenen) oldukça ilm-i ilâhînin de taalluku yenilenir. Böylelikle eşyanın cüziyatı (ayrıntıları) da Allah'ın ilmi kapsamına girer. Aynaya yansıyan şekil ve suretlerin değişmesi, aynının değişmiş olduğu anlamına gelmediği gibi, Allah'ın ilminin taalluku, O'nun gerçek bir sıfatı olan ilminin de değişmiş olmasını gerektirmez. Binaenaleyh Allah'ın ilminin taalluku ezelîdir. O'nun ilmi zatından başka bir şeye muhtaç değildir (İsmail Hakkı İzmirli, Yeni tım-i Kelâm, 105-107).


Selamün Aleyküm.. İstifadeli paylaşımınız için Allah razı olsun..
''İlim'' sıfatının kavramına, kapsamına vakıf olmak, O'nun zatını tanımamız ve bu sıfatlarıyla kullarının hayatları üzerindeki tasarruf hakkını anlamamız için önemlidir..
Emeğinize sağlık.. Acizane bir katkıda bulundum inşallah.. Selam ve Dua ile.

 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
“Her ilim bir marifettir, her marifet de bir ilim!”... Büyük İslâm velisi böyle buyuruyor!..

Mücerret mânâda “ilim”, “bilme” demektir... “Bilme”nin hakikati de, feraset ve anlayış, basiret ve kavrayışta... Bunun uç noktasında da, şiir idrakı var... Ve insanın bilgilenme süreciyle eşdeğer olan hürriyetin sonsuzluğunca sonsuz hayret!..

İnsan idrakının hedeflediği veya idraka kendini empoze eden her meselenin malzemesi, neticede idrak keyfiyetinin topladığıdır; ve maruf mânâsıyla ilim de, bu malzemenin sistematize edilmiş şeklidir... Umumiyetle bilinmeyen husus ise, ilmin gayesinin o mevzuda idrakı geliştirmek için olduğu!..

Bir ilimde sadece malûmattar olmakla kalınan nokta, Abdülhakîm Arvasî Hazretlerinin “ilim insanın cehlini alır, ahmaklığını almaz!” buyurduğu hikmetin içine girer; ve faydasız ilimden Allah’a sığınmak şuuru, imân ölçüsüdür!..

“Kuyruğu etrafında dönen kedi hayrette; Âlim ki, hayreti yok, ne boş gayrette!”... Üstadım’ın, ilmi nisbetinde ahmak yaradılışlara her dem hatırlatılması gereken “Hayret” isimli “Noktalama”sı!..

Gerçek oluş ve sahici buluş ifade etmek gereken her mevzuda ilk önce idrak ettirilmesi şart ölçülendirmelerden biri de, İmam-ı Gazalî Hazretlerinin: “Fıkıh için ne kdar hadis bilmeli?” sualine, “bilmeyi bilecek kadar!” cevabını veriyor... Bu ölçülendirmeyi, bütün mevzulara tatbik ediniz!..

En nihayet, kitaplık çapta ele alınabilecek olan bu hususu, Hazret-i Ebubekir’in sonsuz oluşu remzedercesine belirttiği bir hikmetle noktalayalım:
-“İdrakı idrak etmek, bir ilimdir!”SM...
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt