Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

İlim en büyük nimet ve ilahi bir emanet... (1 Kullanıcı)

Siyahgulsevdalisi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Haz 2006
Mesajlar
2,046
Tepki puanı
0
Puanları
0
İlim en büyük nimet ve ilahi bir emanet,

Peygamberlerden intikal eden kıymetli bir mirastır.

"Rahman sıfatıyla muttasıf olan Allah (Celle Celalühu) Cebrail (Aleyhisselam) vasıtasiyle Kur' an'ı, Peygamberi Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e ve dilediği kimselere öğretti. Hz.Adem (Aleyhisselam) ve O’ nun nesli ve zürriyeti olan tüm insanları, insan cinsini yarattı. İnsana düşünmeyi konuşmayı, beyanı öğretti. İşte Rahman O’dur!"



Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla.

"Rahman sıfatıyla muttasıf olan Allah (Celle Celalühu) Cebrail (Aleyhisselam) vasıtasiyle Kur'an'ı, Peygamberi Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)' e ve dilediği kimselere öğretti. Hz.Adem (Aleyhisselam) ve O’ nun nesli ve zürriyeti olan tüm insanları, insan cinsini yarattı. İnsana düşünmeyi konuşmayı, beyanı öğretti. İşte Rahman O’ dur!" Mekke müşriklerinin inkar mahiyetinde, Rahman nedir, kimdir? demeleri üzerine İlahi bir cevap olarak bu ayetler nazil olmuştur. Bazı müfessirler bu sure-i Celile’nin Medine-i Münevvere'de nazil olduğunu beyan ederken bazıları da Mekke-i Mükerreme' de nazil olduğunu söylemişlerdir.



Bu Ayetlerin çeşitli tefsirleri, yorumları ve beyanları vardır. Biz burada ilimden ve beyandan bahsedeceğiz. İnsan; aklı, ruhu, düşüncesi, konuşması ve beyanı ile insandır. Aklı ve düşünce kabiliyeti, beyanı olmayanın ilmi yoktur.



Kur'an-ı Hakim’de ilimle alakalı ve ilmin yüceliğini beyan eden; cehaletin kötülüğünü ve zararlarını ifade eden bir çok Ayet-i Kerime ve Hadis-i Şerif vardır. İlim ve Alim sıfatları, Allah (Celle Celalühu)' ın sıfatlarındandır. Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir Hadis-i Şeriflerinde;



"İlim rütbesi, rütbelerin en yücesi ve yükseğidir" buyurarak, ilmin ne kadar değerli bir sıfat ve rütbe olduğunu en güzel şekilde beyan buyurmaktadır.



Ben bu yazımda ilmin fazilet ve yüceliğinden ziyade, bazı teknik yönlerini ve ilmin kısımlarını anlatmaya çalışacağım.

Akılsız ilim, hiç bir işe yaramayacağı gibi, ilimsiz akıl da fazla bir işe yaramaz. İlimle akıl yan yana geldiği zaman, müessir bir silah ve keskin bir kılıç gibi, onu iyi kullanan sahibinin elinde değer kazanarak kalpleri ve kaleleri feth eder. İlim hem bir silah, hem de bir ışık gibidir. Hem sahibini, hem de başkalarını aydınlatır. Buna mukabil, kalemini ve ilmini, iyi ve iyiye kullanmayanlar; hem kendilerini, hem de başkalarını mahvederler. Onun için; "LA KURBETE LİL ALİMİ VELA VATANA LİL CAHİLİ" denilmiştir.



Yani; alim için hiçbir yerde kurbetlik, yabancılık yoktur. Onun için her yer vatan, her yer açıktır ve itibarı yüksektir. Cahilin ise vatanı, yani cemiyette yeri yoktur. Sanki vatansız biri gibi nereye gitse, itilip kakılır, kimse itibar göstermez. Bu sebeple, "Akıl ve ilim gibi zenginlik, bilgisizlik gibi fakirlik yoktur" denilmiştir. Ve yine, insanın en büyük düşmanı ikidir; biri fakirlik, diğeri cahilliktir.



Cenab-ı Hak, Hazreti Adem' e (Aleyhisselam) ruh verdiği zaman, O’ nu ilimle donattı ve bu ilim sayesinde göklerin ve yerin sırlarına vakıf oldu, yedi kat semaların üzerine kadar bütün alemleri bilgisi ile aydınlattı. Bütün isimler ve resimler kendisine arz edilince, melekler Hazret-i Adem (Aleyhisselam)' in karşısında aciz kalıp, Allah (Celle Celalühu)' ın emri gereği selamlama ve hoş geldin manasında O’na secde ettiler. O muazzam ilim sayesinde meleklerden üstünlüğünü ıspatlamış oldu.



Bu hale göre insana, hakiki insanlığı, kulluk vasfını kazandıran, ilim, iman ve akıldır.



"VE ALLEME ADEMEL-ESMA; E KÜLLEHA..." Ayet-i Kerimesi bu hadise ve gerçeği bütün açıklığı ile ortaya koymaktadır. Bütün isimleri, lügatları ve lisanları Allah-u Azimüşşan, Hazret-i Adem' e (Aleyhisselam) öğretti. Tefsirlerin ve bazı dini eserlerin beyanlarına göre, Cenab-ı Hak, Hazret-i Adem (Aleyhisselam)'e yeryüzünde konuşulan bütün lisan ve lügatları öğretti. Bu lisan ve lügatların sayısı 700 kadardır. (Rahman Suresi'nin tefsirine bak.)

Bakara Suresi'nin baş tarafındaki bu Ayet-i Kerimeden, bana göre şu mana da anlaşılmaktadır. Her ilim talibi bir muallime, yani her öğrenci bir öğretmene muhtaçtır. Hocasız talebe, ustasız çırak yetişmez. Onun için; "Bana bir harf öğreten beni kendine köle edinmiştir" denilmiştir. Hazret-i Ali (Radıyallahu Anh)



"Bu alemler ve eşya kalıp, ilim ise candır. "Bütün eşyayı, alemleri harekete geçiren ilim ve akıldır. Hazret-i Musa (Aleyhisselam)' nın asası bir sembol ve bir odundur. Onu çeşitli hallere sokan ilim ve hikmettir. İlahi inayettir. Musa (Aleyhisselam)' nın mucize ve keramet elidir. Yedi asır evvel Fatih Sultan Mehmed Han Hazretleri’nin, İstanbul sırtlarından gemileri karadan yürütüp, Haliç'e indiren ilim ve akıldır. Bu sebepledir ki; mealen bir Hadis-i Şerifte Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyorlar; "Dünyayı isteyen ilme sarılsın, ahireti isteyen ilme sarılsın, hem dünyayı hem de ahireti isteyen yine ilme sarılsın."



Bu izahat ve bilgilerden sonra ilmin bazı kısımlarını ve çeşitlerini arz etmeye çalışalım.



İLMİN KISIMLARI :

Önce, ilim iki kısma ayrılır.

1. İlm-i Kadim,

2. İlm-i Muhdes'tir.



İlm-i Kadim:

Allah-u Teala'nın; Vücut, Kıdem, Beka, Hayat, İlim, Semi, Basar... gibi Sıfat-ı Zati’te ve Sıfat-ı Sübuti’yesidir. Yani kısaca Allah (Celle Celalühu)' ın sıfatlarıdır. Bunlara İlm-i Kadim denir.



İlm-i Muhdes:

Mahlukatın ilmidir. Sonradan elde edilen ilimlerdir. Yani insanların, meleklerin ve cinlerin ilimleri ve bilgileridir. Bu İlm-i Muhdes dediğimiz ilim ; tekrar ikiye ayrılır.



A. İlm-i Zaruri

B. İlm-i İstidlali



İlm-i Zaruri nedir? İlm-i Zaruri; duygularla hasıl olan ve duygularla bilinen şeylerdir. Mesela, insan bir şeyi veya bir şahsı görünce, o şeyin ne olduğunu, nasıl olduğunu, ne kadar olduğunu, miktarını, ölçüsünü veya; ölü müdür, diri midir, erkek midir, dişi midir, uzun mudur, kısa mıdır, geniş midir, dar mıdır, hülasa siyah mıdır, beyaz mıdır... Gibi bir cümle vasıflarını, keyfiyet ve miktarını ilk bakışta bilir ve anlar. İşte buna, İlm-i Zaruri denir.



İlm-i İstidlali ise; delillerle sabit olan, delillerle bilinen ilimlerdir. Bu deliller de ikidir.

a. Delil-i akli

b. Delil-i nakli.



Yani; biri tezekkür ve tefekkürle (akıl ve düşünce ile) elde edilen ilimler, diğeri de görerek, okuyarak elde edilen ilimlerdir.



Bu taksimattan sonra, din ve İslam yönünden ilim; tekrar kısımlara ayrılır.

Farz olan ilimler,

Vacip olan ilimler,

Sünnet olan ilimler,

Müstehap veya mübah olan ilimlerdir.



Diğer bir ifade ile; faydalı ve faydasız ilimlerdir. Faydasız ilimler diye ifade ettiğimiz ilimleri, haram ve mübah olarak da tarif etmek mümkündür. Velhasıl, ilimlerin bir çok bölümleri ve kısımları vardır. Mesela bu saydıklarımıza ve yazdıklarımıza ilaveten; müspet ilimler, manevi ilimler, sosyal ilimler gibi kısımlarda eklenebilir. Bu saydığımız ilim çeşitlerinin hangisi farz, hangisi vacip, hangisi sünnet, hangisi haram, hangisi mübah veya hangisi faydalı, hangisi faydasız... Bütün bunlar, birçok ilmihal kitaplarında yazılıdır. Konuya ışık tutması bakımından, sadece iki misal vererek geçmek istiyorum.



İlmihal dediğimiz bilgileri öğrenmek, kadın-erkek her Müslüman'a farzdır. Sihir ilmini öğrenmek ve sihir yapmak ve dinen yasak ve haram olan kumar gibi oyunları öğrenmek ve oynamak haramdır. Ancak başkalarının yaptığı sihri bozmak maksadıyla bu ilmi öğrenmekte bir beis yoktur.

İlmin bu yönlerini ve kısımlarını eksikleri ile beraber beyan ve izahtan sonra ilmin ilahi bir emanet, Peygamberlerden intikal eden büyük bir miras olduğunu beyana çalışalım.



İLİM İLAHİ BİR EMANET;

PEYG AM BERLERDEN İNTİKAL EDEN

BÜYÜK BİR MİRAS VE DEĞERİNE

ÖLÇÜ KONULAMAYAN BİR NİMETTİR.



İlmi ve emaneti ehline vermek farzdır. Allah-u Teala, Kur'an-ı Hakim'de mealen; "Hiç şüphesiz Allah (Celle Celalühu) emanetleri ehline vermenizi size emrediyor" buyurmaktadır. Bu Ayet-i Kerime de Resul-u Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)' in şu Hadis-i Şeriflerine açık işaret ve telmih vardır. Buyuruyorlar ki; "Kim bizden bir Hadis işitipte, onu muhafaza eder, sonrada onu daha iyi muhafaza edecek bir kimseye tebliğ ve teslim ederse Allah (Celle Celalühu) ona rahmet eylesin"

Enes (Radıyallahu Anh)' dan merfu olarak rivayet olunan Hadis-i Şerifte ise, Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor; "İnciyi köpeklerin ağızlarına atmayın" yani fıkhı ve dini ilimleri zalimlerin, riyakarların ve dünya peşinde koşanların ellerine vermeyin. Yine Enes (Radıyallahu Anh) Hazretleri’nden merfu olarak nakil olunan başka bir Hadis-i Şerifte ise; "İlim talep etmek, ilim öğrenmek farzdır. Ehil olmayan kimselere ilim öğretmek, domuzun boynuna cevher ve inci takmak gibidir."

Böyle bir emanet ve mirası zalimlere, menfaatperestlere terk ve teslim etmek; emanete ve Peygamberin mirasına ihanet ve hıyanettir. Onun için; ilim ile iman, akıl ile ilim yan yana, iç içe olmalıdır. İlim; o zaman hem sahibine, hem de başkalarına fayda verir. İmansız ilim, ruhsuz ceset gibidir. Nitekim Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir Hadis-i Şerifte şöyle buyuruyor; "İnsan ölünce, ameli ve hayat defteri kapanır ve dünya ile alakası kesilir. Ancak üç kimsenin defteri kapanmaz, ameli kesilmez. Birincisi, devamlı kalabilen Sadaka-i Cariye, hayr-u hasenat bırakanlar. İkincisi faydalı bir ilim bırakanlar. Üçüncüsü de dua eden salih bir evlat bırakanlar..."Ne kadar güzel ve ne kadar uyarıcı...

İlim, Allah-u Teala'nın kullarına tevdi ettiği ve ihsan buyurduğu en büyük nimet ve emanettir. Bu nimetin ve emanetin kadrini takdir edemeyenlerden ve etmeyenlerden, ilme ve ilim adamlarına saygısızlık edenlerden, Cenab-ı Hak hesap soracaktır. Bu nimetin ve emanetin, nerelerde, nasıl ve niçin kullanıldığı, hayra mı yoksa şerre mi vasıta kılındığı sorulacaktır. İlim; sayısı tam olarak bilinemeyen, binlerce ve yüzbinlerce, gelip geçmiş Peygamberlerden intikal eden en güzel ve büyük bir mirasdır. Bu mirasın hakkını ödemeyenler ve ödetmeyenler ve bu mirası başkalarından esirgeyenler, ilmini hapsedenler ve bu mirası başkalarıyla paylaşmayanlar, Allah (Celle Celalühu)' ın huzurunda hesap vereceklerdir. Mealen bir Hadis-i Şerifte; "İlmini ketmedenler yani, kendi vücut ambarında saklayanların kıyamet günü ağızlarına ateşten gem vurulur" buyurulmuştur.



Peygamberlerden intikal eden bu büyük mirası kötü emellerine alet edenler, bu nimetin kıymetini bilmeyenler, kötü bir cezaya çarptırılacakları haber verilirken, diğer taraftan da, ulemanın enbiya varisleri oldukları müjdelenmiş; ilmi ile amil olan ve bu büyük mirasın kıymetini bilenlere büyük bir paye verilmiştir. Zira Peygamberlerin varisleri olmak kadar büyük bir mutluluk olamaz. Çünkü, en büyük makam Peygamberlik makamıdır.

Sonuç olarak ilim; sahibini korur, her yerde onu muhafaza eder ve yükseltir.



BATILI DÜŞÜNÜRLERİN HZ. MUHAMMED (SAV) İÇİN SÖYLEDİKLERİ

Baştan başa bütün insanlık tarihi içinde, Hazret-i Muhammed (sav)’in şahsiyetine benzeyen tek bir insan mevcut değildir.

O’nun elinde bulunan maddi araçlar ne kadar azdı; göstermiş olduğu kahramanlıklar ise ne kadar büyüktü. Sadece bu yönden tarihi araştırmış olsaydık, Hazret-i Muhammed (sav)’in isminden başka, bu derece parlak ve bu derece ayan bir isim bulamazdır. (Prof. Stubart)



Hiç kimse Hz. Muhammed (Sav)’in prensiplerinden daha ileri bir adım atamaz. Avrupa’ya nasip olan bütün başarılara rağmen bizim konulmuş olan bütün kanunlarımız, İslam kültürüne nispetle eksiktir. Biz Avrpua milletleri medeni imkanlarımıza rağmen Hazret-i Muhammed (sav)’in son basamağına varmış olduğu merdivenin daha ilk basamağındayız. Şüphe yok ki; hiç kimse bu yarışta O’nu geçemeyecektir. (GOETHE)



Hz. Muhammed (sav)’in insan olması itibariyle, bütün insanlık muhakkak iftihar eder. Çünkü O zat, ümmi olmasıyla beraber, on üç asır evvel öyle kanunlar ve esaslar getirmiştir ki; biz Avrupalı’lar iki bin sene sonra O’nun kıymetine ve hakikatine yetişsek en mes’ud en saadetli nesiller oluruz. Shebol



1927 Hukuk Kongresi Başkanı

Hakim, hatip, Allah (Celle Celalühu) elçisi, kanun koyucusu, savaşçı, en mükemmel bir ibadetin muhyisi ve sayısız dünya devletinin kurucusu, işte Hz. Muhammed (sav). İnsan büyüklüğünün ölçüldüğü bütün mikyaslarda hangi insan ondan daha büyük olabilir ki?...
 

yeliz

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 Ağu 2006
Mesajlar
790
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Web Sitesi
www.resulugulu.com
RE: İlim en büyük nimet ve ilahi bir emanet...

emeğine sağlık allah razı olsun
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt