İhlasla yapılan dua
Ebu Hureyre "radıyallahü anh" anlatıyor:
“Bir gün, Ensardan bir zat eve geldiğinde, yiyecek bir şey olmadığını gördü. Ev halkı iyice acıkmıştı. Yiyecek bir şeyler bulurum ümidi ile dışarı çıktı. O, rızkını temin için vadiye doğru giderken, hanımı büyük bir ihlasla:
“Yâ Rabbi! Bize hamur karıp ekmek pişirecek rızık ver” diye dua etti.
Bir müddet sonra:
“Komşular muhtaç olduğumuzu, yiyeceğimiz olmadığını bilmesinler. Kalkıp tandırı yakayım, onun dumanından ve değirmenin sesinden ekmek pişirdiğimi sansınlar” dedi. Kalktı tandırı yaktı, sonra değirmeni çevirmeye başladı. Bir müddet yiyecek arayan sahabi, hiç bir şey bulamamıştı. Gezmekten yorgun düşünce geri döndü. Eve yaklaştığında el değirmeninin sesini duydu. Hanım telaşla:
“Ben ne yaptım! Şimdi kocam ekmek pişirdiğimi sanıp ümitlenecek. Şimdi kapıyı nasıl açacağım?” dedi. Kocası:
“Ne pişiriyorsun?” diye sordu. Hanımı vaziyeti anlattı. Konuşurlarken el değirmenin dönmeye devam ettiğini duydular. Hayretle içeri koştular. Değirmen un öğütüyordu. Evde ne kadar kap varsa hepsini unla doldurdular. Tandırın başına koştular. Orada ekmek doluydu. Rabbine hamd eden ev halkı, kapları dolduktan sonra el değirmenini kaldırıp, etrafı süpürüp temizlediler. Sahabi zat, karnını doyurur doyurmaz, doğruca Peygamber Efendimizin "sallallahü aleyhi ve sellem" yanına gitti. Durumu olduğu gibi anlattı.
Resulullah Efendimiz "sallallahü aleyhi ve sellem":
“Değirmeni ne yaptınız?” diye sordu.
O zat:
“Kaldırıp yerine koyduk” dedi.
Peygamber Efendimiz "sallallahü aleyhi ve sellem":
“Kaldırmasaydınız, kıyamete kadar dönmeye devam ederdi” buyurdu.
HUZUR PINARI - İslamiyet, İslam Dini, Ehl-i Sünnet İtikadı, İlmihal, Kitaplar...
Ebu Hureyre "radıyallahü anh" anlatıyor:
“Bir gün, Ensardan bir zat eve geldiğinde, yiyecek bir şey olmadığını gördü. Ev halkı iyice acıkmıştı. Yiyecek bir şeyler bulurum ümidi ile dışarı çıktı. O, rızkını temin için vadiye doğru giderken, hanımı büyük bir ihlasla:
“Yâ Rabbi! Bize hamur karıp ekmek pişirecek rızık ver” diye dua etti.
Bir müddet sonra:
“Komşular muhtaç olduğumuzu, yiyeceğimiz olmadığını bilmesinler. Kalkıp tandırı yakayım, onun dumanından ve değirmenin sesinden ekmek pişirdiğimi sansınlar” dedi. Kalktı tandırı yaktı, sonra değirmeni çevirmeye başladı. Bir müddet yiyecek arayan sahabi, hiç bir şey bulamamıştı. Gezmekten yorgun düşünce geri döndü. Eve yaklaştığında el değirmeninin sesini duydu. Hanım telaşla:
“Ben ne yaptım! Şimdi kocam ekmek pişirdiğimi sanıp ümitlenecek. Şimdi kapıyı nasıl açacağım?” dedi. Kocası:
“Ne pişiriyorsun?” diye sordu. Hanımı vaziyeti anlattı. Konuşurlarken el değirmenin dönmeye devam ettiğini duydular. Hayretle içeri koştular. Değirmen un öğütüyordu. Evde ne kadar kap varsa hepsini unla doldurdular. Tandırın başına koştular. Orada ekmek doluydu. Rabbine hamd eden ev halkı, kapları dolduktan sonra el değirmenini kaldırıp, etrafı süpürüp temizlediler. Sahabi zat, karnını doyurur doyurmaz, doğruca Peygamber Efendimizin "sallallahü aleyhi ve sellem" yanına gitti. Durumu olduğu gibi anlattı.
Resulullah Efendimiz "sallallahü aleyhi ve sellem":
“Değirmeni ne yaptınız?” diye sordu.
O zat:
“Kaldırıp yerine koyduk” dedi.
Peygamber Efendimiz "sallallahü aleyhi ve sellem":
“Kaldırmasaydınız, kıyamete kadar dönmeye devam ederdi” buyurdu.
HUZUR PINARI - İslamiyet, İslam Dini, Ehl-i Sünnet İtikadı, İlmihal, Kitaplar...