İhlâs elden giderse…
Vakti zamanında “bir âbid” vardır ki, bir gün ona gelip;
- Filân yerde bir “Put” var. İnsanlar ona tapıyor,
derler.
Çok üzülüp, o putu kırmak için hâlis niyetle giderken,
“Şeytan”, insan suretinde önüne çıkar:
- Arkadaş! Nereye böyle?
- İlerde bir put varmış. Onu kıracağım!
- Vazgeç! Sen onu kırsan bile yenisini yaparlar.
Dinlemez, devam etmek ister. Ama şeytan, önüne geçer:
- Hayır! Geçemezsin buradan!
- Geçerim!
- Geçemezsin!
Kavgaya tutuşurlar. Âbid, onu kaldırıp, yere vurur.
Şeytan, bakar ki olmadı. Başka oyuna geçer:
- Dur! Sana mühim bir şey diyeceğim.
- Söyle bakalım.
- Yastığının altına, her sabah, “İki altın” koyayım. Vazgeç bu işten.
“Altın” lâfını duyunca, kalbi döner âbidin.
Kendi kendine;
- İyi fikir, altınların birini harcar, öbürünü bir muhtâca veririm.
der.
Ve vazgeçip, eve döner.
Sabah kalktığında, “iki altın” vardır yastığının altında.
İkinci gün de alır altınları yastık altından.
Memnundur hayatından.
Ama üçüncü gün altın çıkmayınca, hiddetlenir.
Baltayı kaptığı gibi çıkar evden. Aynı yerde yine “Şeytan” çıkar önüne:
- Geçemezsin buradan!
- Geçerim!
Kavgaya tutuşurlar.
Bu defa “Şeytan” âbidi kaldırıp, yere vurur.
“Âbid” şoktadır:
- Pekâlâ. Sen kazandın. Ama nasıl oldu bu iş?
Şeytanın cevabı:
- Önce niyetin hâlisti. “Allah için” gidiyordun.
İhlâslı insanlara bizim gücümüz yetmez. Şimdiyse “Altın için” gidiyordun...