Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

~İffet~ (1 Kullanıcı)

Hasıl ı Kelam

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Ağu 2008
Mesajlar
2,034
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
Ve onlar ki, iffetlerini korurlar,

(Müminun Suresi 5.Ayet-i Kerime Meali)



3907962102_d4090c0053.jpg



Üç iffet kahramanı





Tam günah eşiğinde ve uçurumun kenarında iken geri dönebilen ve büyük bir felaketten kurtulan yiğitler de yok değildir. Mahşerin dehşet verici tehlikelerinden "zıllullah"a sığınarak korunacak olan yedi grup insan anlatılırken, böyle bir iffet kahramanına da işaret edilmektedir.



Zira namus ve haysiyetini muhafazada fevkalâde hassas ve şehevânî isteklerine karşı alabildiğine kararlı o babaiğit, güzellik ve servet sahibi bir kadının günaha davetini "Ben Allah'tan korkarım" çığlığıyla reddedebilmiş ve irade ile aşılamaz gibi görünen bir akabeyi aşabilmiştir.

Hazreti Ömer'in (radıyallahu anh) gözünün nuru olan delikanlı da o ismet ufkunun temsilcilerindendir. O da bir tuzağa düşüp günaha karşı hafif bir temayül gösterecek gibi olunca birdenbire "Allah'a karşı gelmekten sakınanlara şeytandan bir dürtü ilişince, hemen düşünüp kendilerini toparlar, basiretlerine tam sahip olurlar." (A'raf, 7/201) mealindeki ayeti hatırlamış; Cenab-ı Allah'tan hayâ etmiş; günah eşiğinden geri dönmüştür.. dönmüştür ama vicdanı o kadarcık bir meyli bile iffetine yakıştıramamış, gönlü Allah korkusundan hasıl olan heyecana dayanamamış ve genç oracığa yığılıp kalmıştır. Bedeni oracığa yığılıp kalsa da "iffet şehidi" ya da "ismet şehidi" denebilecek o yiğidin hatırası da bir yâd-ı cemil olarak günümüze kadar ulaşmıştır.





"Mağara hadisi" olarak da bilinen bir hadis-i şerifte de yine böyle bir iffet kahramanından bahsedilmektedir. Gecelemek için bir mağaraya sığınan üç kişi, dağdan kopan büyük bir kaya parçası yuvarlanıp çıkışı kapayınca bir türlü oradan çıkamazlar. Bunun üzerine, sırayla Hak katında makbul olduğuna inandıkları bir ameli vesile edinerek Cenab-ı Hak'tan kayanın yuvarlanıp gitmesini dilerler. Her birinin duasıyla kaya biraz hareket eder ve nihayet o üç arkadaş kurtulurlar. Onlardan birincisi, anne-babasına karşı ihsanla davranışına tevessül ederek niyazda bulunur; sonuncusu da, çalıştırdığı işçinin ücretini veremeyince onun parasını işletip nemalandırarak sonunda eksiksiz teslim edişi hürmetine rahmet-i ilahiyeden yardım ister. İkinci şahıs ise, "Allah'ım! Amcamın bir kızı vardı. Onu herkesten çok seviyordum. Ondan kâm almak istedim ama bana hiç yüz vermedi. Fakat bir kıtlık senesinde elime düştü. Ona kendini teslim etmesi mukabilinde yüz yirmi dinar verdim, mecburen kabul etti. Ne var ki arzuma nail olacağım sırada, "Allah'tan kork da iffetime dokunma!" dedi. Ben de, o söz üzerine, insanlar arasında en çok sevdiğim kimse olduğu halde onu bıraktım, verdiğim parayı da geri almadım. Allah'ım eğer bunu Senin rızan için yapmışsam, bizi bu sıkıntıdan kurtar!" diyerek iffetini muhafaza edişini makbul bir amel olarak Allah'a arz eder.
İşte, bu üç misaldeki afîf insanların ortaya koyduğu kahramanlıklar herkese müyesser olmaz. Bunlar, çok istisnaî olan irade zaferleridir. O türlü durumlarda devrilmeme her insanın ulaşabileceği bir başarı değildir. Pek çokları o kaygan zeminlerde ayakta kalamaz ve yıkılır.






alıntı;
Zaman/Kürsü
 

Hasıl ı Kelam

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Ağu 2008
Mesajlar
2,034
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
Modern Asırda bir Yusuf olmak !

Modern Asırda bir Yusuf olmak !

Güzel bir çocukluğum vardı. Belki çok zengin değildim. Belki “hiç” zengin değildim. Arabalarımız, yatlarımız (ve dahi fazla bir havamız) yoktu. Belki evimiz denize bakmıyordu. Belki (!) denizimiz de yoktu. LCD ekran televizyonlar çıkmamıştı. Bu yüzden evimize onlardan konulamamıştı. Belki bir evimiz bile yoktu, ama her şeye rağmen güzel bir çocukluğumuz vardı. O günleri hep güzellikleriyle yâd ediyorum. Tüm sıkıntılarını hâlâ anımsadığım halde, çok özlüyorum. Kalorifersiz okulumu, bahar yağmurlarıyla yolları çamur deryasına dönen ilçemi, kışın bata çıka yürüdüğümüz karları, plastik fasulyeler pahalı geldiği için haşlanmış nohuttan yaptığımız harfleri… Her şeyi özlüyorum…

Nesil olarak masumiyetin sonlarına yetiştiğimizi düşünmüşümdür her zaman. Masumiyetin sonuna, dünyevîleşmenin başlarına… Seksenli yılların hızlı dönüşümü içinde yetişmişizdir.

Bu nedenle kendi neslimi “Son masum nesil!” olarak da isimlendiriyorum. Çünkü biz, belki de özel kanalları izlemeden aile terbiyesi almış son nesiliz… Yanlış anlamayın. Yakınıyor değilim. Hatta bununla iftihar ediyorum. Hep de edeceğim. Çünkü bir zamanlar izlerken sıkıldığım TRT’nin aslında ne kadar ciddiyetle işini yaptığını, büyüdüğümde fark ettim. Ve ilerde gördüklerimden ötürü cümle özel kanaldan tiksindim! Evet, tiksindim! Bu yönüyle özel kanalların bizden sonraki nesillere sağladığı özgürlüğü, özgürlük değil, aksine ahlakımıza vurulan prangalar olarak bileceğim. Öyle inanıyorum!

Güzel zamanlardı, o zamanlar… İnsanlar, çocuklarıyla bir başka övünürdü. Bir başka sevinirdi. Mahallenin en iyi delikanlısı, en çok kız tavlayanı değildi mesela. Aksine, mahallenin namusuna en çok sahip çıkanı ve harama nazardan en çok sakınanıydı. Hiç unutmam! Ne zaman böyle bir genç sokağımızdan geçse, annem ve babam onu bana överlerdi: “Ne efendi çocuk! Akıllı, uslu… Başını kaldırıp kimsenin camından içeri bakmaz…” derlerdi. Böyle bir evlada sahip olmakla sadece anne ve babası değil, tüm ilçe övünürdü aslında, sevinirdi… Böyle gençler mahallenin namus bekçisi bilinirdi. Ne zaman ar damarı çatlamış birisi, kötü niyet besleyerek bir kapının önünde dolanmaya başlasa, hane sahibinden önce mahallenin gençleri tarafından ihtar edilirdi. Uzaklaşması söylenirdi.

Güzel zamanlardı o zamanlar… Liselerde, (o zamanki ismiyle) ortaokullarda bir edep, bir ciddiyet vardı. İlçemizin en eski lisesinin müdürü Ahmet Bey, o kadar otoriter bir insandı ki, onun bahçede olduğu zamanlarda kızlar ve erkekler birbirleriyle konuşmaktan çekinir, sadece kendi aralarında konuşurlardı. Bu yüzden türlü rezillikler de kesinlikle yaşanmazdı. Okulun kapısında serseriler olamazdı mesela. Ahmet Bey’in olduğu kapıda polise de gerek yoktu. O kapıya çıkınca, serseriler sokak aralarına saklanırlardı. Sanmayın bu barbarlıktı! Kesinlikle hayır! Bu korkudan değildi, sadece… Saygıdandı. Ahmet Bey’in ağır bakışları altında gençler her zaman seviyelerini korumaya çalışırlardı.

İlçemde okuduğum o yıllar boyunca hiçbir ahlaksızlık kulağıma gelmedi. Varsa da bilinmedi. Bilinemedi. Aileler arasında nezahetle halledildi. Gençler, seviyeliydi. Terbiyeliydi. Ben yetmişine basmış eski İstanbul özlemi içinde bir ihtiyar değilim hayali arkadaşım! Yanlış anlama! Ben Sivaslıyım… Yedisinde ilçesinde gördüğü ahlakı yirmi yedisinde sokaklarda arayan bir adamım. Maziye ait basit bir özlem olarak algılama serzenişlerimi! Ben sadece geçmişime değil, ahlakıma aşığım.

Yine de bizlere umut veren hadiseler yok değil… Yusufmisal gençler her yerde az da olsa yaşıyorlar. Ve bazı insanlar, her şeye rağmen, yıkılmış bu değerlerin inşasına çalışıyorlar. Medyanın, kanalların, dizilerin, gazetelerin, sitelerin inadına “insanı” eşrefi mahlûkat seviyesinde tutmaya çabalıyorlar. Bunlardan bir tanesi daha dün elime geçti. Hüznümü, sevince çevirdi.

Said Demirtaş’ın çok satan eseri Namazla Yaşayanları belki pek çoğunuz okudunuz. Okumadıysanız da gördünüz. Kitabın (yazarın ilk eseri olmasına rağmen) kısa sürede yakaladığı başarı, tüm gençlerimizin yüzünü ağarttı. Sevindirdi… Hâlâ güzel şeyler yapılabileceğini hissettirdi. Şimdi aynı müellif yeni bir eseriyle aramızda… İsmi de serinin devamı niteliğinde; “İffeti Yaşayanlar…”

“Böyle bir konuda kitap yazmaya ne gerek var?” diyenleriniz varsa, hemen bu düşüncelerini geriye alsınlar, tavsiye ederim. Zira bence en çok bu konuda kitap yazmaya ihtiyaç var. Neden mi? Sokaklara bakınız, halimizi ve ihtiyacımızı görürsünüz… Her gün benim gibi “Ah o günler!” deyip özlem içinde yaşamaktansa, gençlere arkalarından gidebilecekleri örnekler sunmak, ahlakı medyanın inadına rağbet görür bir meta haline getirmeye çalışmak bence bugün her şeyden daha anlamlı! Daha büyük… Cinsellik cenderesinde boğulmuş romanlar, diziler ve filmlere inat, ruhun inşası bugün çok daha kıymetli!

Çıplaklığın marifet, ahlaksızlığın cesaret ve cüret, yalanların beyaz, iffetsizliğin tatlı kaçamak olarak anıldığı toplumumuzda, bazı değerlerin yeniden inşası ancak kitaplarla ve böyle kalemlerle olabilir. Kitaplar, bunu bizim adımıza sağlayabilir. Bizi dinlemeyen, bizi sevmeyen, bize özenmeyen evlatlarımız (bunda bizim payımız çok) belki bir kitaptan Hz. Yusuf’u (a.s.), Hz. Sa’lebe’yi (r.a.), Hz. Osman’ı (r.a.) öğrense, onların nefislerinin azgınlıklarına karşı verdiği mücadeleye nazar etse, pek çok şeyi yeniden gözden geçirebilirler.

İffeti Yaşayanlar kitabı bu yüzden benim gözümde daha bir anlam kazanıyor. Bu yolda atılmış bir adım, bir ufak damla, bir ufacık sevda o… Yüz kırk sayfa… Ama benim gözümde deryalar kadar değer buluyor. Çünkü biliyorum. Daha “insan” olduğumuz zamanları biliyorum. Çünkü özlüyorum… Gençlerin küfür etmediği, tek marifetlerinin gayr-ı ahlakilik ve çılgınlık olmadığı zamanları özlüyorum.

Siz de böyle bir nesli özlüyorsanız, İffeti Yaşayanlar evinizde mutlaka bulunması gereken bir eser. Mutlaka okunası… Bir içim su tadında, bir okuyuşta bitirilebilecek bu tatlı kitap, size gençliğinizde bıraktığınız pek çok şeyi yeniden anımsatıyor. Ve kendisini unutan bir millete, kendi ahlakını ölmez örnekleriyle yeniden hatırlatıyor, hatta ihtar ediyor!


Unutmayın!

Aksine kürek çekmeyenler, akıntıya bir gün mutlaka kapılırlar…

Ahmet Ay
 

ferahhfeza

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
10,922
Tepki puanı
8
Puanları
0
Yaş
47
Web Sitesi
ferahhfeza.blogcu.com
Çünkü biz, belki de özel kanalları izlemeden aile terbiyesi almış son nesiliz… Yanlış anlamayın. Yakınıyor değilim. Hatta bununla iftihar ediyorum. Hep de edeceğim. Çünkü bir zamanlar izlerken sıkıldığım TRT’nin aslında ne kadar ciddiyetle işini yaptığını, büyüdüğümde fark ettim. Ve ilerde gördüklerimden ötürü cümle özel kanaldan tiksindim! Evet, tiksindim! Bu yönüyle özel kanalların bizden sonraki nesillere sağladığı özgürlüğü, özgürlük değil, aksine ahlakımıza vurulan prangalar olarak bileceğim. Öyle inanıyorum!


İlçemde okuduğum o yıllar boyunca hiçbir ahlaksızlık kulağıma gelmedi. Varsa da bilinmedi. Bilinemedi. Aileler arasında nezahetle halledildi. Gençler, seviyeliydi. Terbiyeliydi. Ben yetmişine basmış eski İstanbul özlemi içinde bir ihtiyar değilim hayali arkadaşım! Yanlış anlama! Ben Sivaslıyım… Yedisinde ilçesinde gördüğü ahlakı yirmi yedisinde sokaklarda arayan bir adamım. Maziye ait basit bir özlem olarak algılama serzenişlerimi! Ben sadece geçmişime değil, ahlakıma aşığım.



teşekkürler!
 

Hasıl ı Kelam

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Ağu 2008
Mesajlar
2,034
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
Ve Alekümselam

hamdolsun.iyiyim .:)

iyi olmanı temenni ederim kardeşim.

Rabbimize emanet ol B) B)
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt