´´GüLiѕтaи´´
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 19 May 2009
- Mesajlar
- 1,209
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 31
Devlet-i aliyye-i Osmani'nin son zamanlarında yaşayan İstanbul'un vâizlerinden Cemal Öğüt hocanın kızı Hikmet Hanım'ın hatıratında şu ifadeler geçiyor:
"Osmanlı edeb ve terbiyesine bakın, annem beni dünyaya getirinceye kadar dedem Hacı Ali Efendi'nin haberi olmamış. Hacı dedem evli olmadığı için Hacı kalfalar bakarmış. Annemler geldikten sonra dahi onlar bakmaya devam temiş. Dedem akşam namazını câmide kılar, öyle eve gelirmiş. Hacı kalfalar, benim olduğumu müjdelemişler:
- Bir kızın oldu, demişler.
Dedem:
- Allah Allah! Münire hâmile mi idi? Bu ne hikmet? demiş. Böylece benim adım Hikmet olmuş. Göbek adım Fatma, asıl adım Hikmet.
Osmanlı terbiyesine bakın ki: Dedem bir çocuk doğacağının farkında değil. İşte biz oralardan buralardan geldik. Bugün hayâ ve edeb hududunu aşanlara baktıkça hayret ediyorum. Nasıl bu kadar çabuk tahavvüle/bozuntuya uğradık. Bu kadar bozulduk. Hayret içinde kalıyorum."
Günümüzdeki yaşantı ile bu hâtırada bahsedilen zamanın mukayesesi bile mümkün değil.
Vücutların sergilendiği bir dönemi yaşıyoruz. Şeytani tavırların revaçta olduğu bir dönem Peygamberimiz Efendimiz:
Ümmetimin evlâtlarına şeytan karışacak, buyurdu.
Ashabı:
- Ya Rasûlallah, bunu nasıl biliriz? dediler.
Efendimiz:
- Hayâlı olmazsa şeytan karışmıştır, buyurdu.
Hayâ, hoş olmayan şeyin terkidir. İffet ise insanın arzularını, tutkularını, aklının ve inancının kontrolünde tutarak, Allah ve insanlar nezdinde kendisini küçük düşürecek davranışlardan sakınmasını sağlayan erdem anlamındadır. Kur'ân-ı Kerim'de: "Hayâ, vakar, kişinin kendi şahsiyet ve onurunu korunması..." şeklinde yorumlanabilecek bir konumda kullanıldığı görülmektedir. (Bakara: 273) Edebli ve hayâlı olmak Kur'ân'da emredilmiştir. (Nur sûresi, âyet: 30 ve 60)
Abdullah Gülcemal'in dörtlüğü şöyle:
"Al eline yerden bir avuç toprak.
Ne kadar tevâzu sâhibi bir bak.
Olmuş eşref-i mahluka maya,
Bölünmez bütündür imân ve hayâ."
Necip Fazıl Kısakürek'in dizeleri de böyle:
"Kişi de olmayınca hayâ ile edeb,
Okusa, âlim olsa yine merkeb yine merkeb."
Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma'nın "Halnâme"sinin dördüncü bölümü günümüzü anlatması bakımından büyük önem arzeder. Birlikte okuyalım:
Güller Gülmez, bülbül ötmez, hâneye bir yas geldi;
Kitap mahkum, dili suskun, gönüllere pas geldi.
Hâyâ gitti, iffet bitti, hayâsız bir hayat geldi;
Meryem gitti yadlardan, fuhuş can bulup geldi.
Ne kitap var, ne okur, cehalet hükme geldi;
Kütüphaneler hep boş, kitaba ayıp geldi.
Siyaset amaç şimdi, dâvâya tufan geldi;
Bu siyaset uğruna, şahsiyete ta'n geldi.
Gitmişken kör masonluk, süslenip geri geldi;
Rotaryen'de mücahid, şahlanıp aşka geldi.
Dinsiz ile masona yaranma günü geldi;
Din ise imân ile bir garib olup geldi.
Rozet taktı mücahid, seveni küsüp geldi;
Sevenine mücahid, mason kazıkla geldi.
Roteni, Bilderberg'ler meşru zemine geldi;
Bir meşrutiyet ki aman, şeriat küse geldi.
Seveni ümitliydi, sanki iktidar geldi;
Bir iktidar ki heyhat, taviz olarak geldi.
Cihad fikri kayboldu, liberal çıkageldi;
Me'bus olayım diye, tevil u taviz geldi.
Ne zalim susturuldu, ne de hak geliverdi;
Zalim zulmünde hâlâ, mazluma gına geldi.
Herkes yalan söylüyor, doğruyu yasak geldi;
Sadakat bir masalmış, çıkarlar öne geldi.
"Osmanlı edeb ve terbiyesine bakın, annem beni dünyaya getirinceye kadar dedem Hacı Ali Efendi'nin haberi olmamış. Hacı dedem evli olmadığı için Hacı kalfalar bakarmış. Annemler geldikten sonra dahi onlar bakmaya devam temiş. Dedem akşam namazını câmide kılar, öyle eve gelirmiş. Hacı kalfalar, benim olduğumu müjdelemişler:
- Bir kızın oldu, demişler.
Dedem:
- Allah Allah! Münire hâmile mi idi? Bu ne hikmet? demiş. Böylece benim adım Hikmet olmuş. Göbek adım Fatma, asıl adım Hikmet.
Osmanlı terbiyesine bakın ki: Dedem bir çocuk doğacağının farkında değil. İşte biz oralardan buralardan geldik. Bugün hayâ ve edeb hududunu aşanlara baktıkça hayret ediyorum. Nasıl bu kadar çabuk tahavvüle/bozuntuya uğradık. Bu kadar bozulduk. Hayret içinde kalıyorum."
Günümüzdeki yaşantı ile bu hâtırada bahsedilen zamanın mukayesesi bile mümkün değil.
Vücutların sergilendiği bir dönemi yaşıyoruz. Şeytani tavırların revaçta olduğu bir dönem Peygamberimiz Efendimiz:
Ümmetimin evlâtlarına şeytan karışacak, buyurdu.
Ashabı:
- Ya Rasûlallah, bunu nasıl biliriz? dediler.
Efendimiz:
- Hayâlı olmazsa şeytan karışmıştır, buyurdu.
Hayâ, hoş olmayan şeyin terkidir. İffet ise insanın arzularını, tutkularını, aklının ve inancının kontrolünde tutarak, Allah ve insanlar nezdinde kendisini küçük düşürecek davranışlardan sakınmasını sağlayan erdem anlamındadır. Kur'ân-ı Kerim'de: "Hayâ, vakar, kişinin kendi şahsiyet ve onurunu korunması..." şeklinde yorumlanabilecek bir konumda kullanıldığı görülmektedir. (Bakara: 273) Edebli ve hayâlı olmak Kur'ân'da emredilmiştir. (Nur sûresi, âyet: 30 ve 60)
Abdullah Gülcemal'in dörtlüğü şöyle:
"Al eline yerden bir avuç toprak.
Ne kadar tevâzu sâhibi bir bak.
Olmuş eşref-i mahluka maya,
Bölünmez bütündür imân ve hayâ."
Necip Fazıl Kısakürek'in dizeleri de böyle:
"Kişi de olmayınca hayâ ile edeb,
Okusa, âlim olsa yine merkeb yine merkeb."
Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma'nın "Halnâme"sinin dördüncü bölümü günümüzü anlatması bakımından büyük önem arzeder. Birlikte okuyalım:
Güller Gülmez, bülbül ötmez, hâneye bir yas geldi;
Kitap mahkum, dili suskun, gönüllere pas geldi.
Hâyâ gitti, iffet bitti, hayâsız bir hayat geldi;
Meryem gitti yadlardan, fuhuş can bulup geldi.
Ne kitap var, ne okur, cehalet hükme geldi;
Kütüphaneler hep boş, kitaba ayıp geldi.
Siyaset amaç şimdi, dâvâya tufan geldi;
Bu siyaset uğruna, şahsiyete ta'n geldi.
Gitmişken kör masonluk, süslenip geri geldi;
Rotaryen'de mücahid, şahlanıp aşka geldi.
Dinsiz ile masona yaranma günü geldi;
Din ise imân ile bir garib olup geldi.
Rozet taktı mücahid, seveni küsüp geldi;
Sevenine mücahid, mason kazıkla geldi.
Roteni, Bilderberg'ler meşru zemine geldi;
Bir meşrutiyet ki aman, şeriat küse geldi.
Seveni ümitliydi, sanki iktidar geldi;
Bir iktidar ki heyhat, taviz olarak geldi.
Cihad fikri kayboldu, liberal çıkageldi;
Me'bus olayım diye, tevil u taviz geldi.
Ne zalim susturuldu, ne de hak geliverdi;
Zalim zulmünde hâlâ, mazluma gına geldi.
Herkes yalan söylüyor, doğruyu yasak geldi;
Sadakat bir masalmış, çıkarlar öne geldi.