Muhtazaf
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 30 Mar 2008
- Mesajlar
- 9,591
- Tepki puanı
- 957
- Puanları
- 113
- Yaş
- 66
- Web Sitesi
- www.aydin-aydin.com
Mahmut Toptaş / 21 EYLÜL 2012 CUMA
İddia ediyorum Hakkâri'de İsa isimli müslüman Vatikan'dan fazladır
Ben bunun sağlamasını Almanya'nın bir şehrinde yaptım.
Yüz bin nüfuslu, Katoliklerin çok olduğu bir şehirde on bin kadar Türk var.
Onda biri Türk.
Doksan bin Hıristiyan arasında Jesüs isimli insan sayısı, on bin Müslüman arasındaki İsa isimli Hıristiyan sayısının yarısına ulaşmamaktadır.
İnsan sevdiğinin adını koyar kendi çocuğuna.
Eğer bir araştırma yapılabilirse iddia ediyorum Hakkâri'deki İsa isimli Müslüman sayısı Vatikan'daki Gesu isimli Hıristiyan sayısından fazladır.
Geçen yıllarda İngilizlerin yaptığı araştırmaya göre dünyada erkek ismi olarak Muhammed, kadın ismi olarak Ayşe'nin birinci geldiği haber olarak yayınlanmıştı.
Müslümanlar her gün yatsı namazının ardından Bakara süresinin son iki ayetini okurlar ve yatağa öyle girerler.
Kur'an okumasını bilmeyenler dinleme yoluyla öğrensinler diye imamlarımız veya müezzinlerimiz yatsı namazının arkasından bu iki ayeti okurlar cemaat da huşu içinde dinlerken ezberlemiş olurlar.
Bu iki ayetin birincisinde biz, bütün peygamberlere ve Rabbimizin indirdiği bütün kitaplara iman ettiğimizi ve peygamberler arasında ayırım yapmadığımızı bütün dünyaya her akşam ilan eder ve günümüzü öyle tamamlarız.
Bu ayetlerin manasını bütün insanlara duyurabilseydik çok şey değişirdi.
Almanya'nın Münih kentinde hâlâ yaşamakta olan bir Alman kadın 1960'lı yıllarda bu ayetin tercümesini duyduğunda irkilir ve Yahudilerin Hazreti İsa'ya yaptıkları, Hıristiyanların Hazreti Muhammed'e söylediklerine karşı Müslümanlar, bütün peygamberlere iman ettiklerini söylüyorlar ve Kur'an bunu öğretiyor diye düşünür, Müslüman olur, Fatma Grimm adını alır ve Müslümanlığı seçen eşiyle beraber Münih'te ilk camiyi yaparlar ve Türkiye'den bir hocayı da imam olarak tayin ederler.
Dünya insanlarının çoğunluğu İslam'ı, Müslüman olmayanların gönlündeki karanlık odadan görüyorlar ve herkes kendi kültürü oranında hayalinde şekillendirip yazıyor veya çiziyor.
Bir milyon nüfuslu bir Avrupa şehrinde camiler gününde, şehrin belediye başkanı camiyi ziyarete gelir.
Camiyi ben de gördüm.
Caminin duvarlarında Hazreti Âdem'den Hazreti Muhammed Aleyhimüssalat'a kadar bütün peygamberlerin isimleri bir Türk hattatın kaleminden, Kütahya çinilerine işlenmiş ve caminin duvarlarına asılmış.
İmam efendi, duvardaki isimleri saygıyla okurken, Hazreti İsa ve Hazreti Musa isimlerinde "Siz bunlara inanır mısınız?" diye sorar.
"Evet. Bunlara iman etmeyen Müslüman olamaz" dediğinde belediye başkanı inanmadığını ifade etmek için "Ben bunu araştıracağım" der.
Müslümanların böyle iman etmesinin dünyadaki faydası ne olabilir? diye bir soru akla gelir.
Müslümanların arasında yaşayan Yahudi ve Hıristiyanlar, hiç bir zaman peygamberleri üzerinde üzülecek bir muamele görmezler.
Müslümanların yönettiği İspanya'da yüz yıllarca Hıristiyanlar ve Yahudiler güven içinde yaşarlar ama Hıristiyanların yönettiği İspanya'da elli yıl içinde bir tek Yahudi ve Hıristiyan bırakılmaz.
1900 yılına kadar Filistin'de Yahudiler ve Hıristiyanlar güven içinde yaşarken, İngilizlerin işgali, Siyonistlerin yerleşimi sonunda hâlâ Müslümanlar, jandarmalığını Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin yaptığı, Siyonistlerin yaptığı çağdaş hapishanede yaşıyorlar.
Ermeni katliamını iddia edenler, neden 1915 yılı ve sonrasından bahsederler?
Bin yıl neden güven içinde yaşadıkları konusunda bir söz söylemezler.
Yahudiler 1492'de İspanya'da yakılmaktan kurtarılıp İstanbul'a getirilip beş yüz yıl geçtikten sonra 1992'de 500'üncü Yıl Vakfı'nı kurdukları halde İsmet Paşa döneminde doğuya sürgün, Menderes döneminde 7 Eylül olayları olduğunu düşünmezler.
Bir düşünüverseler dünyanın güvenliğinin İslam'a imandan geçtiğini anlayacaklar.