HUSEYIN SASMAZ
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 11 Eyl 2009
- Mesajlar
- 1,204
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 61
İÇTİMAİ NİZAM
MADDE - 108: Kadında asıl olan anne ve evin terbiyecisi olmaktır. Kadın korunması gereken bir namustur.
MADDE - 109: Asıl olan, kadınların erkeklerden ayrılmasıdır. Alış veriş gibi şeriatın müsaade ettiği ihtiyaçlar veya hac gibi kendisi için müsaade edilmiş toplantılar haricinde kadınlar erkekler ile bir arada bulunmazlar.
MADDE - 110: Erkeklere verilen haklar kadınlara da verilir. Erkeklere yüklenen yükümlülük kadınlara da yüklenir. Ancak İslâmiyetin kadın ve erkeklere şer’î delillerle tahsis ettiği haklar müstesnadır. Kadın da ticaret, ziraat ve sanayi işlerine katılmak muamelat ve akitlerde bulunmak hakkına sahiptir. Her nevi mülke sahip olur. Kendi başına veya başkasıyla malını çoğaltabilir. Hayat işlerinin hepsine bizzat katılabilir.
MADDE - 111: Kadın, devlet memurluğuna tayin edilir. Ümmet Meclisine üye seçmesi ve bu meclise kendisinin üye seçilmesi halife seçimine katılması ve ona biat etmesi caizdir.
MADDE - 112: Kadın, yönetici yetkisine sahip değildir. Halife olamaz. Vali ve amil olamaz. Yönetimden sayılan herhangi bir işi de üstlenemez.
MADDE - 113: Kadın, genel ve özel hayatta yaşar. Genel hayatta açık saçık olmamak yalnız el ve yüzü görünmek şartıyla, kadınlarla, mahrem erkeklerle ve yabancı erkeklerle bir arada bulunabilir. Özel hayatta ise ancak kadınlarla ve mahremleriyle bir arada bulunabilir. Fakat yabancı erkeklerle bir arada bulunamaz. Her iki halde de kadın bütün şer’î hükümlere bağlıdır.
MADDE - 114: Mahrem olmayanlarla halvet (yabancı erkeklerle baş başa olması) men edilir. Yabancıların önünde teberrüc etmesi haram olan ziynetlerini göstermesi ve avret mahallerini açığa vurması yasaktır.
MADDE - 115: Kadın ve erkeğin ahlak açısından tehlikeli, toplumu ifsad edici herhangi biri işte çalışmaları men edilir.
MADDE - 116: Evlilik hayatı itminan/huzur hayatıdır. Karı ve kocanın yaşayışı dostluk yaşayışıdır. Erkeğin kadın üzerindeki otoritesi gözetme otoritesidir. İktidar otoritesi değildir. Kocaya itaat kadın üzerine farzdır. Yaşadığı çevreye göre kadının nafakasını temin etmek de erkeğe farzdır.
MADDE - 117: Ev işlerini karı koca tam bir yardımlaşma ile idare ederler, erkek ev haricinde olan bütün işlere bakar. Kadın da gücü yettiği kadar ev içindeki işlerini yapar. Kadının yapamayacağı işleri karşılayabilecek kadar hizmetçi bulundurmak erkeğin borcudur.
MADDE - 118: Çocuğa bakmak kadının borcudur ve onun hakkıdır. Çocuk bakıma muhtaç olduğu müddetçe kadın ister müslüman olsun ister gayri müslim olsun, aynı mecburiyetle bakma hakkına sahiptir. Çocuk kadının bakımına ihtiyaç göstermeyecek çağa gelince, vaziyete bakılır; veli ve çocuğa bakan kadından her ikisi de müslüman ise, çocuk istediği kimse ile oturmakta serbest bırakılır. Ve çocuk ister kadın olsun ister erkek olsun seçtiği kişiye verilir. Çocuğun erkek veya kız oluşunda bir fark yoktur. Fakat ikisinden biri yani çocuğa bakanla veliden herhangi biri gayri müslim ise çocuğa tercih hakkı bırakılmaz, ancak bunlar içinde müslüman olana verilir.
İKTİSADİ NİZAM
MADDE - 119: İktisadi siyaset, toplumun ihtiyaçlarını doyurma açısından bakıldığı zaman, toplumun üzerinde olması gereken duruma bakmaktır. Toplumun üzerinde bulunması gereken durum, ihtiyaçları karşılamak için esas olarak ele alınır.
MADDE - 120: İktisadi problem, malları ve menfaatleri tebaanın bütün fertlerine dağıtmak, mülk sahibi olmak ve çalışmak imkanını vererek onları mallardan faydalanmaya muktedir kılmaktır.
MADDE - 121: Fert fert bütün fertlerin bütün temel ihtiyaçlarının tam bir şekilde karşılanmasını garanti etmek gerekir. Her ferde, temel ihtiyaçlarından başka lüks ihtiyaçlarını mümkün mertebe en yüksek bir seviyede karşılamasına imkan vermek gereklidir.
MADDE - 122: Mal, yalnız Allah'ındır; insanı yerine vekil bırakmış ve bu suretle insanın mülkiyet hakkı olmuştur. Mal edinme iznini veren de Allah'tır, bu özel izinle de onun fiili mülkiyeti meydana gelmiştir.
MADDE - 123: Mülkiyet üç çeşittir.
Ferdi Mülkiyet
Kamu Mülkiyeti
3- Devlet Mülkiyeti
MADDE - 124: Ferdi mülkiyet, nisbet edildiği kimseye bir şeyden faydalanmak ve onun mukabilinde karşılık almak imkanını veren mal ve menfaatle takdir edilmiş şer’î bir hükümdür.
MADDE - 125: Kamu mülkiyeti, Şari'in topluma mallardan müşterek faydalanma iznini vermesinden ibarettir.
MADDE - 126: Tasarrufu, halifenin reyine ve içtihadına bağlı olan her mal, devlet mülkiyetindedir. Mesela, vergi malları, haraç ve cizye gibi.
MADDF - 127: Menkul ve gayrı menkul malda ferdi mülkiyet beş şer’î sebeple oluşur.
Çalışma
Veraset
Yaşamak için mala ihtiyaç
Devletin malından tebaaya vermesi
E-Fertlerin mal mukabilinde olmadan veya gayret sarfetmeden aldıkları mallar.
MADDE - 128: İster infak tasarrufuna ait olsun, ister mülkün arttırılması tasarrufuna ait olsun, mülkiyetteki tasarruf, şeriat koyucunun iznine bağlıdır. İsraf, zevke düşkünlük, cimrilik yasaklanır. Kapitalist şirketler, kooperatifler, kumar, faiz, fahiş fiyatla mal satımı, ihtikar (stokculuk) ve benzeri şer’î ahkama muhalif şeyler yasaklanır.
MADDE - 129: Öşri arazi, üzerinde yaşayan ahalisinin İslamiyeti kabul ettiği arazi ile Arap Yarımadası arazisidir. Haraci arazi ise, Arap Yarımadasından başka harp ve sulh suretiyle fethedilen yerlerdir. Ferdler öşri arazinin menfaatine ve aslına sahip olurlar. Haraci arazinin aslı ise devletindir. Fertler onun ancak menfaatine sahip olurlar. Şer’î sözleşmelerle herkes öşri ve haraci arazinin menfaatlerini mübadele hakkına sahiptir. Ve bu mallar da diğer mallarda olduğu gibi miras olunur.
MADDE - 130: İşlenmemiş sahipsiz araziye, faydalanılır hale getirmek ve çevrelemek suretiyle sahip olunur. Fakat işlenmemiş sahipsiz araziden başkasına (yani diğer araziler) ancak satış, miras ve devlet tarafından dağıtılması gibi şer’î sebepler ile sahip olunur.
MADDE - 131: İster öşri arazi olsun, ister haraci arazi olsun ziraat için, gerek para ile gerek mahsulün bir kısmı ile icara (kiraya) vermek kesinlikle yasaklanır. Fakat musakat (ağaçların kiraya verilmesi) mutlaka caizdir.
MADDE - 132: Araziye sahip olan herkes o araziyi işletmeye zorlanır. Devlet hazinesinden muhtaç olanlara arazisini işletmesini mümkün kılacak kadar yardım verilir. Çalıştırmadan üç sene araziyi boş bırakan kimseden o arazi alınarak başkasına verilir.
MADDE - 133: Kamu mülkiyeti şu üç şeyde gerçekleşir:
A- Şehir meydanları gibi toplumun yararlandığı her yer
B- Petrol yatakları gibi tükenmez madenler
C- Nehirler gibi tabiatı gereği fertlere ait olması mümkün olmayan şeyler.
MADDE - 134: Fabrika esas itibariyle ferdi mülklerdendir. Ancak fabrika ürettiği maddenin hükmünü alır. Eğer madde, ferdi mülklerden ise, o fabrika ferdi bir mülk olur. Mesela, dokuma fabrikaları gibi. Eğer madde, kamu mülklerinden ise o fabrika da kamu mülkü olur. Mesela, demir çıkarma fabrikaları gibi.
MADDE - 135: Devletin ferdi mülkiyeti kamu mülkiyetine çevirmesi caiz değildir. Çünkü kamu mülkiyeti, malın tabiat ve niteliğinde sabittir, devletin görüşüne bağlı değildir.
MADDE - 136: Kamu mülkiyeti sahasına giren her şeyden faydalanmak her ferdin hakkıdır. Devletin uyruğundan birine izin vermek ve diğerlerine vermemek sureti ile kamu mülkiyetinden belirli bir zümreye mülk vermesi ve faydalandırması caiz değildir.
MADDE - 137: Devlet, tebaanın menfaati için gördüğü bir lüzum üzere kamu mülkiyetine giren ve işlenmemiş sahipsiz bir araziyi koru haline getirebilir.
MADDE - 138: Zekatı verilse bile malın yığılıp saklanması yasaklanır.
MADDE - 139: Zekat, müslümanlardan tahsil olunur. Ve şeriatın alınmasını tayin ettiği nakit, ticaret eşyası, hayvanlar, hububat gibi mallardan alınır. Şeriatın zikretmediği mallardan alınmaz. Zekat ister akil, baliğ gibi yükümlü olsun, isterse çocuk ve deli gibi yükümlü olmasın, her mal sahibinden alınır. Ve hazinede özel bir bölüme konur ve ancak Kur'an-ı Kerim'de zikredilen sekiz sınıftan birine veya bir çoğuna harcanır.
MADDE - 140: Zımmilerden cizye tahsil edilir. Ve tahammül edecek baliğ erkeklerden alınır. Kadınlarla çocuklardan alınmaz.
MADDE - 141: Gücü yettiğince haraci araziden haraç alınır. Öşri araziden ise bilfiil çıkan mahsulün zekatı alınır.
MADDE - 142: Müslümanlardan, Beyt-ül Mal (hazine) masraflarını kapatmak için şeriatın caiz gördüğü vergiler alınır. Şu şartla ki, örfen sahibine bırakılması gereken ihtiyaçlardan fazla bulunan kısımlardan alınmalıdır. Ve burada vergilerin devlet ihtiyaçlarını giderme yeterliliğine uyulmalıdır. Hiçbir surette gayri müslimlerden vergi alınmaz. Onlardan cizyeden başka hiçbir mal tahsil edilmez.
MADDE - 143: Şeriatın ümmete yapmasını vacip kıldığı bütün işleri yerine getirmek için Beyt-ül Malda mal yoksa, bu vacip ümmete intikal eder. Bu takdirde ümmete vergi koymak suretiyle işleri imkan dahilinde yoluna sokmak devletin hakkıdır. Şeriatın ümmete vacip kılmadığı; mahkeme, daire veya herhangi bir iş için konan resmi harçlar gibi şeylerden dolayı devletin vergi alması caiz değildir.
MADDE - 144: Devlet bütçesi için şer’î hükümlerin tespit ettiği daimi bölümler vardır. Fakat her bölümün içerdiği tutar, bütçe kısımları ve her kısımdaki tutara ait işler halifenin görüş ve içtihadına bağlıdır.
MADDE - 145: Daimi Beyt-ül Mal gelirleri, kafirlerden savaşsız elde edilen bütün ganimetler, cizye, haraç, kıymetli malların beşte biri ve zekattır. İhtiyaç olsun veya olmasın bu mallar devamlı olarak alınır.
MADDE - 146: Beyt-ül Malın daimi gelirleri devlet harcamalarına yeterli gelmediği zaman, devlet müslümanlardan vergiler tahsil edebilir ve aşağıdaki sebepler karşısında vergileri tahsil yoluna gitmesi gerekir:
A- Fakirlere, yoksullara, parasız yolda kalanlara yardım ve cihad farzını yerine getirmek için Beyt-ül Mal'e gereken harcamaları kapatmak maksadıyla.
B- Bedel olarak Beyt-ül Mal tarafindan ödenmesi gereken harcamaların karşılanması için; memurların maaşı, ordunun yiyecek ve içeceği ve yöneticilere sadece devlet yönetimiyle uğraşmaları için verilen para veya maldır.
C- Beyt-ül Mala gereken esas ve ikinci derecedeki ihtiyaçları karşılıksız olarak kapamak için. Mesela, yollar yapmak, sular çıkarmak, camiler, okullar ve hastaneler yapmak gibi.
D- Zaruret halinde Beyt-ül Mal'e gereken giderleri karşılamak için. Mesela, açlık, tufan, deprem gibi olayların idare edilenlerin başına aniden gelmesi gibi…
MADDE - 147: Mirasçısı bulunmayandan kalan mallar, devlet veya kamu mülkiyetinden üreyen mallar ve devletin sınır kapılarından alınan gümrükler Beyt-ül Malın gelirlerindendir.
MADDE - 148: Beyt-ül Mal masrafları şu altı gruba ayrılır:
A- Zekatı hakkeden sekiz sınıfa, zekat bölümünden harcanır. Şayet bu bölümde mal yoksa bunlara hiçbir şey verilmez.
B- Zekat malları bölümünde mal bulunmadığı takdirde, fakirlere, parasız yolda kalanlara, cihada ve borçlulara para, hazine daimi gelirlerinden ödenir. Burada da yoksa borçlulara bir şey ödenmez. Fakat fakirlere, yoksullara, parasız yolda kalanlara, cihad için yapılacak masrafı kapamak üzere vergiler tahsil olunur ve fesad korkusu halinde bu giderler için ödünç mal alınır.
C- Askerler, yöneticiler, memurlar gibi devlet hizmetini yerine getirenlere hazineden para ödenir. Hazine malı yeterli olmazsa bu giderleri karşılamak için hemen vergiler tahsil edilir ve fesad korkusu halinde de bu işler için ödünç alınır.
D- Okul, yol, cami, hastane gibi temel işler ve maslahatlar için harcamak ve masrafları karşılamak için Beyt-ül Maldan para alınır. Beyt-ül Maldaki yeterli olmazsa giderleri kapamak için hemen vergi tahsil edilir.
E- İnsanlar için yapılacak lüks tesisler, işler ve maslahatlara Beyt-ül Maldan harcanır. Bu lüks tesisler, işler ve maslahatlar için Beyt-ül Malda yeterli para bulunmazsa para harcanmaz ve ertelenir.
F- Deprem ve tufan gibi doğal felaketler için Beyt-ül Maldan harcanır. Mal yoksa hemen bunlar için ödünç alınır, sonra toplanan vergilerden bu borç kapatılır.
MADDE - 149: Devlet, uyruğundan olan herkes için iş bulmayı garanti eder.
MADDE - 150: Fertler ve şirketlerde görevli olanlar, bütün hak ve yükümlülükler hususunda devlet katında görevli bulunanlar gibidir. Ücretle çalışan herkes, işi ne olursa olsun ve çalışan kim olursa olsun görevli kimse sayılır.
MADDE - 151: Ücretin işten sağlanacak faydaya veya işçinin sağlayacağı çıkara göre takdir edilmesi uygundur. Ücretlilerin bilgisine veya ilmi diplomasına göre ücret takdir edilmez. Görevliler için dereceler yoktur. Ancak kendilerine hakkı olan ücret verilir. Yapılan anlaşma ister işin menfaati üzerine yapılsın, isterse işçinin sağlayacağı çıkar üzerine yapılsın hiçbir fark yoktur.
MADDE - 152: Devlet, üzerine nafakasını temin etmek vacip olan, kimsesi bulunmayan, işsiz veya malsız şahısların nafakasını garanti eder. Sakat ve hastaların barındırılmasını üzerine alır.
MADDE - 153: Devlet, uyruğu arasında malın dağıtılmasına çalışır ve belirli bir sınıf arasında dağılımına engel olur.
MADDE - 154: Devlet, uyruğundan her ferdin ikinci dereceden ihtiyaçlarını karşılayabilecek imkanlar vermeyi ve toplumda dengenin meydana getirilmesini şöyle sağlar:
A- Devletin, Beyt-ül Malda sahip olduğu menkul ve gayri menkul mallarla, kafırlerden savaşmadan elde edilen ganimetler ve buna benzer şeyleri verir.
B- Yeterli miktarda arazisi bulunmayanlara verimli olan devlet arazisinden verir. Arazisi olup da çalıştırmayanlara vermez. Ziraata gücü olup da elinde imkan olmayanlara ziraat yapabilmeleri için mal verir.
C- Zekat, kafirlerden savaşsız elde edilen ganimetler ve benzeri şeylerle borçlarını kapatır.
D- İkinci derecedeki ihtiyaçları karşılar ve dengeyi temin etmek için lüzumlu gördüğü takdirde muhtaçlara ve muhtaç olmayanlara kamu mülkiyeti mallarından verir.
MADDE - 155: Arazinin üretimini en üst seviyeye ulaştırmak üzere arazinin işletilmesini gerçekleştirecek zirai politika gereğince de devlet ziraat işlerini ve ziraat mahsullerini denetler.
MADDE - 156: Devlet, bütün sanayi işlerini denetler ve kamu mülkiyetine giren sanayii direkt olarak işletir.
MADDE - 157: Dış ticaret, malın kaynağı bakımından değil, tacirin uyruğu yönüyle değerlendirilir. Memleketlerimizle savaş halindeki devletlerin tüccarları ticaret yapmaktan men edilir. Ancak mal veya tacire has bir izinle istisna yapılabilir. Devletleriyle anlaşma yapılan tüccarlar aramızdaki anlaşma gereğince muameleye tabidirler. Devlet uyruğundaki tacirler, stratejik maddeleri ve memleketlerimizin muhtaç olduğu şeyleri ve düşmanları askeri, ekonomik ve sanayi yönünden güçlendirecek maddeleri ihraç etmekten men edilirler. Fakat sahip oldukları herhangi malı ithal etmekten men edilmezler. İsrail gibi bizimle ehli arasında fiili harb bulunan ülkeler bu hükümlerden istisna edilebilir. Çünkü onlar fiili harb ehli hükmünü alırlar. Bu da ticari olsun olmasın bütün ilişkilere yansır.
MADDE - 158: Her türlü hayati olaylara karşılık gelen ilmi laboratuarlar kurmak bütün vatandaşlarının hakkıdır. Bu gibi laboratuarları yapmak devlete düşen bir vaciptir.
MADDE - 159: Fertler, şeriatın haram kıldığı, ümmet ve devlete kati surette zarar veren maddeleri imal eden laboratuarlara sahip olmaktan men edilirler.
MADDE - 160: Bütün sağlık hizmetlerini devlet, herkes için ücretsiz temin eder. Fakat ücretle doktor tutmak ve ilaç satmak kimseye yasaklanmaz.
MADDE - 161: Herhangi bir yabancıya imtiyazlar men edildiği gibi memlekette yabancı malların çalıştırılıp kötüye kullanmalarına da engel olunur.
MADDE - 162: Devlet, kendisine ait özel para çıkartır ve bu para hiç bir yabancı paraya bağlanmaz.
MADDE - 163: Devletin parası sikkeli veya sikkesiz altın ve gümüştür. Bunlardan başka nakit bedel olarak devletin başka bir şey çıkarması caiz değildir. Devlet kendi adıyla bakır, bronz, kağıt veya bunlardan başka para çıkarabilir. Ancak altın ve gümüşten bunlara eşit miktarın hazinede bulunması şarttır.
MADDE - 164: Kendi parası arasında değişim caiz olduğu gibi devlet parasıyla diğer memleketlerin parasını değiştirmek de aynı şekilde caizdir. Paralar ayrı ayrı cinsten olduğu ve bir gecikme olmaksızın el değiştirdiği takdirde iki para arasındaki değişimde tafazül (birinin fazla olması) caizdir. Para cinsleri muhtelif oldukça kayıtsız olarak değişim fiyatını değiştirmeye ve vatandaştan her ferdin dışardan ve içerden istediği parayı izinsiz olarak satın almasına izin verilir.
ÖĞRETİM SİYASETİ
MADDE - 165: Öğretimde izlenecek programın esasının İslâm akidesi olması icabeder. Derslerin içeriği ve tedrisatın usulü de öğretimde bu esastan ayrılmamak üzere konulur.
MADDE - 166: Öğretim siyaseti, İslâmi zihniyeti ve İslâmi nefsiyeti oluşturmaktan ibarettir. Bütün öğretimin içeriği bu siyaset üzerine kurulur.
MADDE - 167: Öğretimden amaç, fertte İslâmi şahsiyeti oluşturmak ve hayat olaylarıyla alakalı genel ilim ve bilgiler ile insanları yetiştirmektir. Öğretim metodları, bu amacı gerçekleştirecek şekilde kurulur ve bu amacın tersine, hilafına sevk eden her metod men edilir.
MADDE - 168: İslâm ve Arapça ilimleri için haftada verilecek dersler sayı ve zaman bakımından diğer ilimler için verilecek dersler gibi olmalıdır.
MADDE - 169: Öğretimde tecrübi ilimler ve buna bağlı matematik gibi ilimlerle kültürel bilgiler birbirlerinden ayırt edilmelidir. Tecrübi ilimlerle bunlara bağlı olanlar ihtiyaca göre ve herhangi bir öğretim merhalesi ile sınırlandırılmadan öğretilir, fakat kültürel bilgiler, İslâm hüküm ve fikirlerine aykırı olmayacak şekilde ilk ve orta öğretime ayrılan iki aşamada verilir. Yüksek öğretimde ise, öğretimin gaye ve siyasetinden uzaklaşmamak şartıyla, kültürel bilimler de tecrübi ilimler gibi öğretilir.
MADDE - 170: Bütün öğretim kademelerinde İslâmi kültür öğretimi icab eder. Yüksek öğretimde ise, tıp, mühendislik, fiziki ilimler ve bunlara benzer bilgiler için özel bölümler ayrıldığı gibi çeşitli İslâmi ilimler için de ayrı ayrı bölümler açılır.
MADDE - 171: Ticari, zirai, denizcilik fenleri gibi fen ve sanatlar da bir bakıma ilme tabidirler ve kayıtsız şartsız kabul edilirler. Fakat bu fen ve sanatlar heykeltıraşlık ve resimde olduğu gibi belli bir görüşün tesirinde bulunur ve bu görüş de İslâm’ın görüşüne aykırı olursa, hadarat'a tabidir ve kabul edilmezler.
MADDE - 172: Öğretim programı tek olur. Devlet programından başka bir programa izin verilmez. Devlet programına bağlı eğitim usulüne uygun ve öğretim siyasetini ve amacını gerçekleştirici olduğu ve yabancı olmadığı takdirde özel okulların açılması yasaklanmaz. Ancak hem öğrenciler hem de öğretmenlerin kadın erkek karışmaması şarttır. Ayrıca okul bir zümreye ya da dine, mezhebe ya da kavim veya ırka has olmamalıdır.
MADDE - 173: Hayat sahasında insana öğrenmesi lazım gelen şeylerin, erkek, kadın herkes için ilk ve orta öğretimde karşılanması devlete farzdır. Devlet bunu ücretsiz yapar. Gücünün yettiği kadar da yüksek öğretim imkanlarını herkese ücretsiz olarak sağlar.
MADDE - 174: Devlet, kütüphaneler, laboratuarlar ve diğer bilgi vasıtalarını üniversite ve okulların dışında hazırlar ki fıkıh, usul-ü fıkıh, hadis, tefsir, tıp, mühendislik, kimya, icad ve keşiften ibaret çeşitli dallardaki araştırmaları devam ettirmek isteyenler imkan kazanmış olsun. Ta ki ümmet içinde bir çok icad edici, kaşif ve müçtehid bulunmuş olsun.
MADDE - 175: Bütün merhalelerde öğretim için olan telifatın (yazıların) kötüye kullanılması yasaktır. Bir kimse ister yazar olsun, ister olmasın, kitap basıp yayınlayınca basma ve yayma hakkı kendisinde saklı değildir. Fakat basılmamış ve yayılmamış kendine has fikirler olursa insanlara veriş ücreti alabilir. Aynen öğretmekten ücret aldığı gibi.
DIŞ SİYASET
MADDE - 176: Siyaset, Ümmetin iç ve dış işlerini gütmektir. Ve bu, devlet ile Ümmet tarafından yapılır. Devlet bu işi bilfiil yapar, ümmet ise bu devletin davranışını muhasebe eder.
MADDE - 177: Herhangi bir fert, parti, topluluk, kuruluş ve cemaatin hiçbir şekilde yabancı herhangi bir devletle ilişkisi olmaz. Devletlerle ilişki yalnızca İslâm Devleti tarafından kurulabilir. Zira fiili olarak Ümmetin işlerini yürütme hakkı yalnızca devlete aittir. Ümmet ve kuruluşlar, bu dış ilişkiden dolayı devleti muhasebe etmelidirler.
MADDE - 178: Gaye vasıtayı meşru kılmaz. Çünkü metod düşünce cinsindendir. Haram yolu ile vacib veya mubaha ulaşılmaz. Siyasi araçlar siyasi metoda aykırı olamaz.
MADDE - 179: Dış siyasette siyasi manevralar zaruridir. Siyasi manevralardaki kuvvet, iş ve hareketleri göstermek ve hedefleri gizlemekte toplanır.
MADDE - 180: Devletlerin işlediği cinayetleri ortaya çıkarmak, kaypak siyasetlerinin tehlikesini açığa çıkarmak, kötü ve gizli tertiplerini göstermek ve saptırıcı şahsiyetlerin maskelerini düşürmekte cesaret göstermek, en önemli siyasi üsluplardandır.
MADDE - 181: Fertlerin, ümmetlerin ve devletlerin işlerini başarmak hususunda, İslâmi fikirlerin büyüklüğünü göstermek, siyasi metodların en azametlisi sayılır.
MADDE - 182: Ümmetin siyasi meselesi, devletin şahsiyetinin kuvvetinde, devletin İslâm hükümlerini güzel tatbikinde ve devamlı olarak dünyaya yaymasında ifadesini bulan İslâm’dır.
MADDE - 183: İslâm davetinin yüklenilmesi, etrafında dış siyasetin dolaştığı bir eksendir. Ve devletin bütün devletlerle olan ilişkileri İslâm davetini yüklenme esasına göre kurulur.
MADDE - 184: Devletin, dünyada mevcut diğer devletlerle olan ilişkileri şu dört temel üzerine kuruludur:
A- İslâm dünyasındaki mevcut devletler bir memleket olarak kabul edilir. Dış ilişkiler içine girmez ve onlarla olan ilişki dış siyasetten sayılmaz. Hepsini tek bir devlet halinde birleştirmek için çalışmak gerekir.
B- Kendileriyle aramızda ekonomik, ticari, iyi komşuluk ya da kültür anlaşması bulunan devletlerle, anlaşma hükümlerine göre ilişkiye girilir. Antlaşmalarda açıklık varsa, pasaportlara lüzum kalmadan yabancı uyrukluların sadece kimlikle memleketlerimize girmeye hakkı vardır. Fakat bu işin karşılıklı olması şarttır. Onlarla ekonomik veya ticari ilişkilerin sınırları belli bir şekilde ve onların kuvvetlenmesine sebep olmayacak zaruri şeylerde olması lazımdır.
C- Kendileriyle aramızda anlaşma bulunmayan devletler; İngiltere, Amerika ve Fransa gibi bilfiil sömürgeci devletlerle, Rusya gibi memleketlerimize göz diken devletler, hükmen savaş halindeki devletler sayılırlar. Onlara karşı her türlü emniyet tedbirleri alınır. Onlarla herhangi bir diplomatik ilişki kurulmaz. Bu gibi devletlerin vatandaşı olan kişiler, memleketlerimize ancak her ferd için bir pasaport ve her sefer için özel vize almak suretiyle girebilirler.
D- İsrail gibi fiilen savaş halinde olan devletlerle bütün ilişkilerde savaş halini esas tutmamız icab eder. Aramızda savaş olsun veya olmasın onlarla fiilen savaş varmış gibi davranılır. Onların bütün vatandaşlarının memleketimize girmesi yasaklanır.
MADDE - 185: Askeri ve bu cinsten olan anlaşmalar ve buna bağlı olan üs ve hava alanlarının, kira sözleşmeleri ve siyasi anlaşmalar kesinlikle haramdır. İyi komşuluk, ekonomik, ticari, mali, kültürel anlaşmalar ve ateşkes anlaşmaları yapmak caizdir.
MADDE - 186: Devletin, İslâm esası üzerine olmayan veya İslâm hukukundan başka bir hukuku tatbik eden kuruluşlara katılması caiz değildir. Birleşmiş Milletler Teşkilatı, Uluslararası Adalet Divanı, Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Bankası gibi kuruluşlarla, Arap Birliği gibi bölgesel kuruluşlara katılmak haramdır.
MADDE - 108: Kadında asıl olan anne ve evin terbiyecisi olmaktır. Kadın korunması gereken bir namustur.
MADDE - 109: Asıl olan, kadınların erkeklerden ayrılmasıdır. Alış veriş gibi şeriatın müsaade ettiği ihtiyaçlar veya hac gibi kendisi için müsaade edilmiş toplantılar haricinde kadınlar erkekler ile bir arada bulunmazlar.
MADDE - 110: Erkeklere verilen haklar kadınlara da verilir. Erkeklere yüklenen yükümlülük kadınlara da yüklenir. Ancak İslâmiyetin kadın ve erkeklere şer’î delillerle tahsis ettiği haklar müstesnadır. Kadın da ticaret, ziraat ve sanayi işlerine katılmak muamelat ve akitlerde bulunmak hakkına sahiptir. Her nevi mülke sahip olur. Kendi başına veya başkasıyla malını çoğaltabilir. Hayat işlerinin hepsine bizzat katılabilir.
MADDE - 111: Kadın, devlet memurluğuna tayin edilir. Ümmet Meclisine üye seçmesi ve bu meclise kendisinin üye seçilmesi halife seçimine katılması ve ona biat etmesi caizdir.
MADDE - 112: Kadın, yönetici yetkisine sahip değildir. Halife olamaz. Vali ve amil olamaz. Yönetimden sayılan herhangi bir işi de üstlenemez.
MADDE - 113: Kadın, genel ve özel hayatta yaşar. Genel hayatta açık saçık olmamak yalnız el ve yüzü görünmek şartıyla, kadınlarla, mahrem erkeklerle ve yabancı erkeklerle bir arada bulunabilir. Özel hayatta ise ancak kadınlarla ve mahremleriyle bir arada bulunabilir. Fakat yabancı erkeklerle bir arada bulunamaz. Her iki halde de kadın bütün şer’î hükümlere bağlıdır.
MADDE - 114: Mahrem olmayanlarla halvet (yabancı erkeklerle baş başa olması) men edilir. Yabancıların önünde teberrüc etmesi haram olan ziynetlerini göstermesi ve avret mahallerini açığa vurması yasaktır.
MADDE - 115: Kadın ve erkeğin ahlak açısından tehlikeli, toplumu ifsad edici herhangi biri işte çalışmaları men edilir.
MADDE - 116: Evlilik hayatı itminan/huzur hayatıdır. Karı ve kocanın yaşayışı dostluk yaşayışıdır. Erkeğin kadın üzerindeki otoritesi gözetme otoritesidir. İktidar otoritesi değildir. Kocaya itaat kadın üzerine farzdır. Yaşadığı çevreye göre kadının nafakasını temin etmek de erkeğe farzdır.
MADDE - 117: Ev işlerini karı koca tam bir yardımlaşma ile idare ederler, erkek ev haricinde olan bütün işlere bakar. Kadın da gücü yettiği kadar ev içindeki işlerini yapar. Kadının yapamayacağı işleri karşılayabilecek kadar hizmetçi bulundurmak erkeğin borcudur.
MADDE - 118: Çocuğa bakmak kadının borcudur ve onun hakkıdır. Çocuk bakıma muhtaç olduğu müddetçe kadın ister müslüman olsun ister gayri müslim olsun, aynı mecburiyetle bakma hakkına sahiptir. Çocuk kadının bakımına ihtiyaç göstermeyecek çağa gelince, vaziyete bakılır; veli ve çocuğa bakan kadından her ikisi de müslüman ise, çocuk istediği kimse ile oturmakta serbest bırakılır. Ve çocuk ister kadın olsun ister erkek olsun seçtiği kişiye verilir. Çocuğun erkek veya kız oluşunda bir fark yoktur. Fakat ikisinden biri yani çocuğa bakanla veliden herhangi biri gayri müslim ise çocuğa tercih hakkı bırakılmaz, ancak bunlar içinde müslüman olana verilir.
İKTİSADİ NİZAM
MADDE - 119: İktisadi siyaset, toplumun ihtiyaçlarını doyurma açısından bakıldığı zaman, toplumun üzerinde olması gereken duruma bakmaktır. Toplumun üzerinde bulunması gereken durum, ihtiyaçları karşılamak için esas olarak ele alınır.
MADDE - 120: İktisadi problem, malları ve menfaatleri tebaanın bütün fertlerine dağıtmak, mülk sahibi olmak ve çalışmak imkanını vererek onları mallardan faydalanmaya muktedir kılmaktır.
MADDE - 121: Fert fert bütün fertlerin bütün temel ihtiyaçlarının tam bir şekilde karşılanmasını garanti etmek gerekir. Her ferde, temel ihtiyaçlarından başka lüks ihtiyaçlarını mümkün mertebe en yüksek bir seviyede karşılamasına imkan vermek gereklidir.
MADDE - 122: Mal, yalnız Allah'ındır; insanı yerine vekil bırakmış ve bu suretle insanın mülkiyet hakkı olmuştur. Mal edinme iznini veren de Allah'tır, bu özel izinle de onun fiili mülkiyeti meydana gelmiştir.
MADDE - 123: Mülkiyet üç çeşittir.
Ferdi Mülkiyet
Kamu Mülkiyeti
3- Devlet Mülkiyeti
MADDE - 124: Ferdi mülkiyet, nisbet edildiği kimseye bir şeyden faydalanmak ve onun mukabilinde karşılık almak imkanını veren mal ve menfaatle takdir edilmiş şer’î bir hükümdür.
MADDE - 125: Kamu mülkiyeti, Şari'in topluma mallardan müşterek faydalanma iznini vermesinden ibarettir.
MADDE - 126: Tasarrufu, halifenin reyine ve içtihadına bağlı olan her mal, devlet mülkiyetindedir. Mesela, vergi malları, haraç ve cizye gibi.
MADDF - 127: Menkul ve gayrı menkul malda ferdi mülkiyet beş şer’î sebeple oluşur.
Çalışma
Veraset
Yaşamak için mala ihtiyaç
Devletin malından tebaaya vermesi
E-Fertlerin mal mukabilinde olmadan veya gayret sarfetmeden aldıkları mallar.
MADDE - 128: İster infak tasarrufuna ait olsun, ister mülkün arttırılması tasarrufuna ait olsun, mülkiyetteki tasarruf, şeriat koyucunun iznine bağlıdır. İsraf, zevke düşkünlük, cimrilik yasaklanır. Kapitalist şirketler, kooperatifler, kumar, faiz, fahiş fiyatla mal satımı, ihtikar (stokculuk) ve benzeri şer’î ahkama muhalif şeyler yasaklanır.
MADDE - 129: Öşri arazi, üzerinde yaşayan ahalisinin İslamiyeti kabul ettiği arazi ile Arap Yarımadası arazisidir. Haraci arazi ise, Arap Yarımadasından başka harp ve sulh suretiyle fethedilen yerlerdir. Ferdler öşri arazinin menfaatine ve aslına sahip olurlar. Haraci arazinin aslı ise devletindir. Fertler onun ancak menfaatine sahip olurlar. Şer’î sözleşmelerle herkes öşri ve haraci arazinin menfaatlerini mübadele hakkına sahiptir. Ve bu mallar da diğer mallarda olduğu gibi miras olunur.
MADDE - 130: İşlenmemiş sahipsiz araziye, faydalanılır hale getirmek ve çevrelemek suretiyle sahip olunur. Fakat işlenmemiş sahipsiz araziden başkasına (yani diğer araziler) ancak satış, miras ve devlet tarafından dağıtılması gibi şer’î sebepler ile sahip olunur.
MADDE - 131: İster öşri arazi olsun, ister haraci arazi olsun ziraat için, gerek para ile gerek mahsulün bir kısmı ile icara (kiraya) vermek kesinlikle yasaklanır. Fakat musakat (ağaçların kiraya verilmesi) mutlaka caizdir.
MADDE - 132: Araziye sahip olan herkes o araziyi işletmeye zorlanır. Devlet hazinesinden muhtaç olanlara arazisini işletmesini mümkün kılacak kadar yardım verilir. Çalıştırmadan üç sene araziyi boş bırakan kimseden o arazi alınarak başkasına verilir.
MADDE - 133: Kamu mülkiyeti şu üç şeyde gerçekleşir:
A- Şehir meydanları gibi toplumun yararlandığı her yer
B- Petrol yatakları gibi tükenmez madenler
C- Nehirler gibi tabiatı gereği fertlere ait olması mümkün olmayan şeyler.
MADDE - 134: Fabrika esas itibariyle ferdi mülklerdendir. Ancak fabrika ürettiği maddenin hükmünü alır. Eğer madde, ferdi mülklerden ise, o fabrika ferdi bir mülk olur. Mesela, dokuma fabrikaları gibi. Eğer madde, kamu mülklerinden ise o fabrika da kamu mülkü olur. Mesela, demir çıkarma fabrikaları gibi.
MADDE - 135: Devletin ferdi mülkiyeti kamu mülkiyetine çevirmesi caiz değildir. Çünkü kamu mülkiyeti, malın tabiat ve niteliğinde sabittir, devletin görüşüne bağlı değildir.
MADDE - 136: Kamu mülkiyeti sahasına giren her şeyden faydalanmak her ferdin hakkıdır. Devletin uyruğundan birine izin vermek ve diğerlerine vermemek sureti ile kamu mülkiyetinden belirli bir zümreye mülk vermesi ve faydalandırması caiz değildir.
MADDE - 137: Devlet, tebaanın menfaati için gördüğü bir lüzum üzere kamu mülkiyetine giren ve işlenmemiş sahipsiz bir araziyi koru haline getirebilir.
MADDE - 138: Zekatı verilse bile malın yığılıp saklanması yasaklanır.
MADDE - 139: Zekat, müslümanlardan tahsil olunur. Ve şeriatın alınmasını tayin ettiği nakit, ticaret eşyası, hayvanlar, hububat gibi mallardan alınır. Şeriatın zikretmediği mallardan alınmaz. Zekat ister akil, baliğ gibi yükümlü olsun, isterse çocuk ve deli gibi yükümlü olmasın, her mal sahibinden alınır. Ve hazinede özel bir bölüme konur ve ancak Kur'an-ı Kerim'de zikredilen sekiz sınıftan birine veya bir çoğuna harcanır.
MADDE - 140: Zımmilerden cizye tahsil edilir. Ve tahammül edecek baliğ erkeklerden alınır. Kadınlarla çocuklardan alınmaz.
MADDE - 141: Gücü yettiğince haraci araziden haraç alınır. Öşri araziden ise bilfiil çıkan mahsulün zekatı alınır.
MADDE - 142: Müslümanlardan, Beyt-ül Mal (hazine) masraflarını kapatmak için şeriatın caiz gördüğü vergiler alınır. Şu şartla ki, örfen sahibine bırakılması gereken ihtiyaçlardan fazla bulunan kısımlardan alınmalıdır. Ve burada vergilerin devlet ihtiyaçlarını giderme yeterliliğine uyulmalıdır. Hiçbir surette gayri müslimlerden vergi alınmaz. Onlardan cizyeden başka hiçbir mal tahsil edilmez.
MADDE - 143: Şeriatın ümmete yapmasını vacip kıldığı bütün işleri yerine getirmek için Beyt-ül Malda mal yoksa, bu vacip ümmete intikal eder. Bu takdirde ümmete vergi koymak suretiyle işleri imkan dahilinde yoluna sokmak devletin hakkıdır. Şeriatın ümmete vacip kılmadığı; mahkeme, daire veya herhangi bir iş için konan resmi harçlar gibi şeylerden dolayı devletin vergi alması caiz değildir.
MADDE - 144: Devlet bütçesi için şer’î hükümlerin tespit ettiği daimi bölümler vardır. Fakat her bölümün içerdiği tutar, bütçe kısımları ve her kısımdaki tutara ait işler halifenin görüş ve içtihadına bağlıdır.
MADDE - 145: Daimi Beyt-ül Mal gelirleri, kafirlerden savaşsız elde edilen bütün ganimetler, cizye, haraç, kıymetli malların beşte biri ve zekattır. İhtiyaç olsun veya olmasın bu mallar devamlı olarak alınır.
MADDE - 146: Beyt-ül Malın daimi gelirleri devlet harcamalarına yeterli gelmediği zaman, devlet müslümanlardan vergiler tahsil edebilir ve aşağıdaki sebepler karşısında vergileri tahsil yoluna gitmesi gerekir:
A- Fakirlere, yoksullara, parasız yolda kalanlara yardım ve cihad farzını yerine getirmek için Beyt-ül Mal'e gereken harcamaları kapatmak maksadıyla.
B- Bedel olarak Beyt-ül Mal tarafindan ödenmesi gereken harcamaların karşılanması için; memurların maaşı, ordunun yiyecek ve içeceği ve yöneticilere sadece devlet yönetimiyle uğraşmaları için verilen para veya maldır.
C- Beyt-ül Mala gereken esas ve ikinci derecedeki ihtiyaçları karşılıksız olarak kapamak için. Mesela, yollar yapmak, sular çıkarmak, camiler, okullar ve hastaneler yapmak gibi.
D- Zaruret halinde Beyt-ül Mal'e gereken giderleri karşılamak için. Mesela, açlık, tufan, deprem gibi olayların idare edilenlerin başına aniden gelmesi gibi…
MADDE - 147: Mirasçısı bulunmayandan kalan mallar, devlet veya kamu mülkiyetinden üreyen mallar ve devletin sınır kapılarından alınan gümrükler Beyt-ül Malın gelirlerindendir.
MADDE - 148: Beyt-ül Mal masrafları şu altı gruba ayrılır:
A- Zekatı hakkeden sekiz sınıfa, zekat bölümünden harcanır. Şayet bu bölümde mal yoksa bunlara hiçbir şey verilmez.
B- Zekat malları bölümünde mal bulunmadığı takdirde, fakirlere, parasız yolda kalanlara, cihada ve borçlulara para, hazine daimi gelirlerinden ödenir. Burada da yoksa borçlulara bir şey ödenmez. Fakat fakirlere, yoksullara, parasız yolda kalanlara, cihad için yapılacak masrafı kapamak üzere vergiler tahsil olunur ve fesad korkusu halinde bu giderler için ödünç mal alınır.
C- Askerler, yöneticiler, memurlar gibi devlet hizmetini yerine getirenlere hazineden para ödenir. Hazine malı yeterli olmazsa bu giderleri karşılamak için hemen vergiler tahsil edilir ve fesad korkusu halinde de bu işler için ödünç alınır.
D- Okul, yol, cami, hastane gibi temel işler ve maslahatlar için harcamak ve masrafları karşılamak için Beyt-ül Maldan para alınır. Beyt-ül Maldaki yeterli olmazsa giderleri kapamak için hemen vergi tahsil edilir.
E- İnsanlar için yapılacak lüks tesisler, işler ve maslahatlara Beyt-ül Maldan harcanır. Bu lüks tesisler, işler ve maslahatlar için Beyt-ül Malda yeterli para bulunmazsa para harcanmaz ve ertelenir.
F- Deprem ve tufan gibi doğal felaketler için Beyt-ül Maldan harcanır. Mal yoksa hemen bunlar için ödünç alınır, sonra toplanan vergilerden bu borç kapatılır.
MADDE - 149: Devlet, uyruğundan olan herkes için iş bulmayı garanti eder.
MADDE - 150: Fertler ve şirketlerde görevli olanlar, bütün hak ve yükümlülükler hususunda devlet katında görevli bulunanlar gibidir. Ücretle çalışan herkes, işi ne olursa olsun ve çalışan kim olursa olsun görevli kimse sayılır.
MADDE - 151: Ücretin işten sağlanacak faydaya veya işçinin sağlayacağı çıkara göre takdir edilmesi uygundur. Ücretlilerin bilgisine veya ilmi diplomasına göre ücret takdir edilmez. Görevliler için dereceler yoktur. Ancak kendilerine hakkı olan ücret verilir. Yapılan anlaşma ister işin menfaati üzerine yapılsın, isterse işçinin sağlayacağı çıkar üzerine yapılsın hiçbir fark yoktur.
MADDE - 152: Devlet, üzerine nafakasını temin etmek vacip olan, kimsesi bulunmayan, işsiz veya malsız şahısların nafakasını garanti eder. Sakat ve hastaların barındırılmasını üzerine alır.
MADDE - 153: Devlet, uyruğu arasında malın dağıtılmasına çalışır ve belirli bir sınıf arasında dağılımına engel olur.
MADDE - 154: Devlet, uyruğundan her ferdin ikinci dereceden ihtiyaçlarını karşılayabilecek imkanlar vermeyi ve toplumda dengenin meydana getirilmesini şöyle sağlar:
A- Devletin, Beyt-ül Malda sahip olduğu menkul ve gayri menkul mallarla, kafırlerden savaşmadan elde edilen ganimetler ve buna benzer şeyleri verir.
B- Yeterli miktarda arazisi bulunmayanlara verimli olan devlet arazisinden verir. Arazisi olup da çalıştırmayanlara vermez. Ziraata gücü olup da elinde imkan olmayanlara ziraat yapabilmeleri için mal verir.
C- Zekat, kafirlerden savaşsız elde edilen ganimetler ve benzeri şeylerle borçlarını kapatır.
D- İkinci derecedeki ihtiyaçları karşılar ve dengeyi temin etmek için lüzumlu gördüğü takdirde muhtaçlara ve muhtaç olmayanlara kamu mülkiyeti mallarından verir.
MADDE - 155: Arazinin üretimini en üst seviyeye ulaştırmak üzere arazinin işletilmesini gerçekleştirecek zirai politika gereğince de devlet ziraat işlerini ve ziraat mahsullerini denetler.
MADDE - 156: Devlet, bütün sanayi işlerini denetler ve kamu mülkiyetine giren sanayii direkt olarak işletir.
MADDE - 157: Dış ticaret, malın kaynağı bakımından değil, tacirin uyruğu yönüyle değerlendirilir. Memleketlerimizle savaş halindeki devletlerin tüccarları ticaret yapmaktan men edilir. Ancak mal veya tacire has bir izinle istisna yapılabilir. Devletleriyle anlaşma yapılan tüccarlar aramızdaki anlaşma gereğince muameleye tabidirler. Devlet uyruğundaki tacirler, stratejik maddeleri ve memleketlerimizin muhtaç olduğu şeyleri ve düşmanları askeri, ekonomik ve sanayi yönünden güçlendirecek maddeleri ihraç etmekten men edilirler. Fakat sahip oldukları herhangi malı ithal etmekten men edilmezler. İsrail gibi bizimle ehli arasında fiili harb bulunan ülkeler bu hükümlerden istisna edilebilir. Çünkü onlar fiili harb ehli hükmünü alırlar. Bu da ticari olsun olmasın bütün ilişkilere yansır.
MADDE - 158: Her türlü hayati olaylara karşılık gelen ilmi laboratuarlar kurmak bütün vatandaşlarının hakkıdır. Bu gibi laboratuarları yapmak devlete düşen bir vaciptir.
MADDE - 159: Fertler, şeriatın haram kıldığı, ümmet ve devlete kati surette zarar veren maddeleri imal eden laboratuarlara sahip olmaktan men edilirler.
MADDE - 160: Bütün sağlık hizmetlerini devlet, herkes için ücretsiz temin eder. Fakat ücretle doktor tutmak ve ilaç satmak kimseye yasaklanmaz.
MADDE - 161: Herhangi bir yabancıya imtiyazlar men edildiği gibi memlekette yabancı malların çalıştırılıp kötüye kullanmalarına da engel olunur.
MADDE - 162: Devlet, kendisine ait özel para çıkartır ve bu para hiç bir yabancı paraya bağlanmaz.
MADDE - 163: Devletin parası sikkeli veya sikkesiz altın ve gümüştür. Bunlardan başka nakit bedel olarak devletin başka bir şey çıkarması caiz değildir. Devlet kendi adıyla bakır, bronz, kağıt veya bunlardan başka para çıkarabilir. Ancak altın ve gümüşten bunlara eşit miktarın hazinede bulunması şarttır.
MADDE - 164: Kendi parası arasında değişim caiz olduğu gibi devlet parasıyla diğer memleketlerin parasını değiştirmek de aynı şekilde caizdir. Paralar ayrı ayrı cinsten olduğu ve bir gecikme olmaksızın el değiştirdiği takdirde iki para arasındaki değişimde tafazül (birinin fazla olması) caizdir. Para cinsleri muhtelif oldukça kayıtsız olarak değişim fiyatını değiştirmeye ve vatandaştan her ferdin dışardan ve içerden istediği parayı izinsiz olarak satın almasına izin verilir.
ÖĞRETİM SİYASETİ
MADDE - 165: Öğretimde izlenecek programın esasının İslâm akidesi olması icabeder. Derslerin içeriği ve tedrisatın usulü de öğretimde bu esastan ayrılmamak üzere konulur.
MADDE - 166: Öğretim siyaseti, İslâmi zihniyeti ve İslâmi nefsiyeti oluşturmaktan ibarettir. Bütün öğretimin içeriği bu siyaset üzerine kurulur.
MADDE - 167: Öğretimden amaç, fertte İslâmi şahsiyeti oluşturmak ve hayat olaylarıyla alakalı genel ilim ve bilgiler ile insanları yetiştirmektir. Öğretim metodları, bu amacı gerçekleştirecek şekilde kurulur ve bu amacın tersine, hilafına sevk eden her metod men edilir.
MADDE - 168: İslâm ve Arapça ilimleri için haftada verilecek dersler sayı ve zaman bakımından diğer ilimler için verilecek dersler gibi olmalıdır.
MADDE - 169: Öğretimde tecrübi ilimler ve buna bağlı matematik gibi ilimlerle kültürel bilgiler birbirlerinden ayırt edilmelidir. Tecrübi ilimlerle bunlara bağlı olanlar ihtiyaca göre ve herhangi bir öğretim merhalesi ile sınırlandırılmadan öğretilir, fakat kültürel bilgiler, İslâm hüküm ve fikirlerine aykırı olmayacak şekilde ilk ve orta öğretime ayrılan iki aşamada verilir. Yüksek öğretimde ise, öğretimin gaye ve siyasetinden uzaklaşmamak şartıyla, kültürel bilimler de tecrübi ilimler gibi öğretilir.
MADDE - 170: Bütün öğretim kademelerinde İslâmi kültür öğretimi icab eder. Yüksek öğretimde ise, tıp, mühendislik, fiziki ilimler ve bunlara benzer bilgiler için özel bölümler ayrıldığı gibi çeşitli İslâmi ilimler için de ayrı ayrı bölümler açılır.
MADDE - 171: Ticari, zirai, denizcilik fenleri gibi fen ve sanatlar da bir bakıma ilme tabidirler ve kayıtsız şartsız kabul edilirler. Fakat bu fen ve sanatlar heykeltıraşlık ve resimde olduğu gibi belli bir görüşün tesirinde bulunur ve bu görüş de İslâm’ın görüşüne aykırı olursa, hadarat'a tabidir ve kabul edilmezler.
MADDE - 172: Öğretim programı tek olur. Devlet programından başka bir programa izin verilmez. Devlet programına bağlı eğitim usulüne uygun ve öğretim siyasetini ve amacını gerçekleştirici olduğu ve yabancı olmadığı takdirde özel okulların açılması yasaklanmaz. Ancak hem öğrenciler hem de öğretmenlerin kadın erkek karışmaması şarttır. Ayrıca okul bir zümreye ya da dine, mezhebe ya da kavim veya ırka has olmamalıdır.
MADDE - 173: Hayat sahasında insana öğrenmesi lazım gelen şeylerin, erkek, kadın herkes için ilk ve orta öğretimde karşılanması devlete farzdır. Devlet bunu ücretsiz yapar. Gücünün yettiği kadar da yüksek öğretim imkanlarını herkese ücretsiz olarak sağlar.
MADDE - 174: Devlet, kütüphaneler, laboratuarlar ve diğer bilgi vasıtalarını üniversite ve okulların dışında hazırlar ki fıkıh, usul-ü fıkıh, hadis, tefsir, tıp, mühendislik, kimya, icad ve keşiften ibaret çeşitli dallardaki araştırmaları devam ettirmek isteyenler imkan kazanmış olsun. Ta ki ümmet içinde bir çok icad edici, kaşif ve müçtehid bulunmuş olsun.
MADDE - 175: Bütün merhalelerde öğretim için olan telifatın (yazıların) kötüye kullanılması yasaktır. Bir kimse ister yazar olsun, ister olmasın, kitap basıp yayınlayınca basma ve yayma hakkı kendisinde saklı değildir. Fakat basılmamış ve yayılmamış kendine has fikirler olursa insanlara veriş ücreti alabilir. Aynen öğretmekten ücret aldığı gibi.
DIŞ SİYASET
MADDE - 176: Siyaset, Ümmetin iç ve dış işlerini gütmektir. Ve bu, devlet ile Ümmet tarafından yapılır. Devlet bu işi bilfiil yapar, ümmet ise bu devletin davranışını muhasebe eder.
MADDE - 177: Herhangi bir fert, parti, topluluk, kuruluş ve cemaatin hiçbir şekilde yabancı herhangi bir devletle ilişkisi olmaz. Devletlerle ilişki yalnızca İslâm Devleti tarafından kurulabilir. Zira fiili olarak Ümmetin işlerini yürütme hakkı yalnızca devlete aittir. Ümmet ve kuruluşlar, bu dış ilişkiden dolayı devleti muhasebe etmelidirler.
MADDE - 178: Gaye vasıtayı meşru kılmaz. Çünkü metod düşünce cinsindendir. Haram yolu ile vacib veya mubaha ulaşılmaz. Siyasi araçlar siyasi metoda aykırı olamaz.
MADDE - 179: Dış siyasette siyasi manevralar zaruridir. Siyasi manevralardaki kuvvet, iş ve hareketleri göstermek ve hedefleri gizlemekte toplanır.
MADDE - 180: Devletlerin işlediği cinayetleri ortaya çıkarmak, kaypak siyasetlerinin tehlikesini açığa çıkarmak, kötü ve gizli tertiplerini göstermek ve saptırıcı şahsiyetlerin maskelerini düşürmekte cesaret göstermek, en önemli siyasi üsluplardandır.
MADDE - 181: Fertlerin, ümmetlerin ve devletlerin işlerini başarmak hususunda, İslâmi fikirlerin büyüklüğünü göstermek, siyasi metodların en azametlisi sayılır.
MADDE - 182: Ümmetin siyasi meselesi, devletin şahsiyetinin kuvvetinde, devletin İslâm hükümlerini güzel tatbikinde ve devamlı olarak dünyaya yaymasında ifadesini bulan İslâm’dır.
MADDE - 183: İslâm davetinin yüklenilmesi, etrafında dış siyasetin dolaştığı bir eksendir. Ve devletin bütün devletlerle olan ilişkileri İslâm davetini yüklenme esasına göre kurulur.
MADDE - 184: Devletin, dünyada mevcut diğer devletlerle olan ilişkileri şu dört temel üzerine kuruludur:
A- İslâm dünyasındaki mevcut devletler bir memleket olarak kabul edilir. Dış ilişkiler içine girmez ve onlarla olan ilişki dış siyasetten sayılmaz. Hepsini tek bir devlet halinde birleştirmek için çalışmak gerekir.
B- Kendileriyle aramızda ekonomik, ticari, iyi komşuluk ya da kültür anlaşması bulunan devletlerle, anlaşma hükümlerine göre ilişkiye girilir. Antlaşmalarda açıklık varsa, pasaportlara lüzum kalmadan yabancı uyrukluların sadece kimlikle memleketlerimize girmeye hakkı vardır. Fakat bu işin karşılıklı olması şarttır. Onlarla ekonomik veya ticari ilişkilerin sınırları belli bir şekilde ve onların kuvvetlenmesine sebep olmayacak zaruri şeylerde olması lazımdır.
C- Kendileriyle aramızda anlaşma bulunmayan devletler; İngiltere, Amerika ve Fransa gibi bilfiil sömürgeci devletlerle, Rusya gibi memleketlerimize göz diken devletler, hükmen savaş halindeki devletler sayılırlar. Onlara karşı her türlü emniyet tedbirleri alınır. Onlarla herhangi bir diplomatik ilişki kurulmaz. Bu gibi devletlerin vatandaşı olan kişiler, memleketlerimize ancak her ferd için bir pasaport ve her sefer için özel vize almak suretiyle girebilirler.
D- İsrail gibi fiilen savaş halinde olan devletlerle bütün ilişkilerde savaş halini esas tutmamız icab eder. Aramızda savaş olsun veya olmasın onlarla fiilen savaş varmış gibi davranılır. Onların bütün vatandaşlarının memleketimize girmesi yasaklanır.
MADDE - 185: Askeri ve bu cinsten olan anlaşmalar ve buna bağlı olan üs ve hava alanlarının, kira sözleşmeleri ve siyasi anlaşmalar kesinlikle haramdır. İyi komşuluk, ekonomik, ticari, mali, kültürel anlaşmalar ve ateşkes anlaşmaları yapmak caizdir.
MADDE - 186: Devletin, İslâm esası üzerine olmayan veya İslâm hukukundan başka bir hukuku tatbik eden kuruluşlara katılması caiz değildir. Birleşmiş Milletler Teşkilatı, Uluslararası Adalet Divanı, Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Bankası gibi kuruluşlarla, Arap Birliği gibi bölgesel kuruluşlara katılmak haramdır.