H
hado77
Üç büyük dinde GDO’ makalesi
Yıldırım Ramazanoğlu’nun atıfta bulunduğu makaleyi Emmanuel B Omobowale, Peter A. Singer ve Abdallah S Daar birlikte hazırladı. “Uluslararası Sağlık ve İnsan Hakları” başlığıyla yayımlanan makalede genetiğine müdahale edilmiş ürünlerin üç büyük dindeki yeri inceleniyor.
Makale, Hıristiyanlık, Musevilik ve İslam’ın genel olarak GDO’ya karşı olumlu görüşe karşı eğilimli olsalar da, ortak bir bakışa sahip olmadıklarını savunuyor. Sonuç bölümünde din yoluyla tüketicilerin etkilenmek istediklerinin altını çizen yazarlar, tüketicilerin görüşlerine büyük önem verdiği medya, çevreci aktivistler, bilim adamları ve gıda endüstrisi tarafından konunun ele alışından birçok karşı çıkar ilişkilerinin bulunabileceğini belirtiyorlar.
Makalede üç büyük dinin farklı mezheplerinden ileri gelenlerinin görüşlerini de ele alan yazarlar şu sonuçlara varıyor:
1. Hıristiyanlık, Musevilik ve İslam’ın üçü de GDO’lu ürünlere karşı ne kabul edici, ne de reddedici bir yaklaşımları var.
2. Üç büyük dinde konuyla ilgili olarak ortak bir görüş bulunmuyor; bu da farklı yorumların olabileceğini gösteriyor.
3. Üç büyük dinin mensuplarının GDO’lu ürünlere karşı tutumuyla ilgili ortak bir görüşü bulunmuyor; bu anlamda din liderlerinin görüşleri yol gösterici olabilir.
4. İnançlı tüketiciler, medya, çevreci aktivistler, bilim adamları ve gıda endüstrisinin görüşlerinden etkilenmeye açıklar.
Agnostik.org 06.02.2010
genetiği değiştirilmiş materyallerin kullanımı ve bunun kelamullahtaki insana bakan yönü bakımından eleştirisi veyahut desteklenmesi hususları bakımından mahiyetin değiştirilmesi ve bunun gerekliliğinin anlamı ne demek.
Mahiyetin değiştirilmesi ve genetiğin değiştirilmesi ile elde edilen ürünler asli ürünün temel bir takım gensel faktörleri üzerinde olmakta ve asli değişime değil tali değişime uğratılmaktadır. Tamamen yeni bir türe değil mevcut türün nevisinin değiştirilmesi sağlanır.esasen var olan bir türün değiştirilip başka bir ad altında pazara sürülmesi ve bundan rant elde edilmesi temel gaye olunca, eski haldeki ürünün nesi vardı da bu yeni ürün peyda oldu sorusu akla gelir.
Esasen konuya verilen dini cevaplar bakımından Maide88 Vakıa 28-34 Enam 99 gibi ayetler zikredilse de bu ayetler olaya bire bir yaklaşım sergiler ve asli amacın ne olduğu hususları konusunda şüpheye yer bırakır.
Genetiği ile oynama demek öze esaslı müdahaleyi gerektirir ki bu durumda eğer ayet bazlı bir çözüm üretilecekse ilgili ayetler bunlar olmamalıdır. Genetiğine müdahale edilen bir bitkinin tıbbi olarak zararsız olması hali başka onun hakkında kelamullah hükümlerine göre hüküm çıkarma başkadır.
Bu nedenle onların mahiyetini değiştirme tarafı şeytan olan yaklaşımı ön plana çıkar ve hal itibari ile genetiğe müdahale esasında özü de değiştirmediğinden bundan fayda sağlayacak olan güruhun kelam ayetlerini kullanıp kullanma amacı gütmediği noktasında düğümlenir. Genetiğe müdahale yeni bir sektördür ve eski sektördeki boşluk dediğimiz halin doğal yöntemlerin yerine yeni bir yaklaşım koyar. Bu yaklaşımdan elde edilecek rantı kullanacak kimlerdir.
Bu açıdan bu müdahaleyi yapacak kişi veya kurumların kim olduğunun bildirilmesi ve bu kişi/kurumların menşenin açıklanması daha önem arz eden bir haldir.
Yukarıda zikredilen haller bakımından genetiğe müdahale radyasyon kullanımına bağlı olarak nebati canlılar dışında mutasyonik etkileri olan bir haldir ve en asgari optimal tehdit meyve sineklerindeki renk değişikliği olarak bilinir. Bunun dışlındaki nebati olmayan canlılara karşı yapılan radyasyon benzeri müdahaleler genetiğe müdahale hallerinin en tehlikelisi olup canlının ölümüne veya sakat kalmasına yol açar.
Nebati olmayan canlılardaki diğer canlılardaki eşleştirme yönüyle farklı cinsler arasındaki ilişkilerden türeyen canlılar ise iç burkucudur. Aslan-kaplan at-eşek veya farklı cins kedilerin veya köpeklerin eşleştirilmesi gibi. Bu gibi haller doğal yol dediğimiz hallerin dışında kontrollü olarak insan müdahalesi ile yapılırsa vahşettir. Bu haller dahi esasen aynı dna sarmalına yakın bireyler arasında olur.konu bakımından değişik bireylerden kasıt insan dışı bireylerdir ırkçılık değil zoraki yönlendirmelerden bahsedildiğinin altını çizmek de fayda vardır.
Bu açılardan nebati olmayan varlıkların insan dışındaki kalan kısmındaki doğal olmayan müdahaleler göze hoş gelmemektedir. Nedeni neticeleri bakımından anlamlı varlıklar olması değil o canlıların zoraki bir işleme tabi tutulması ile açıklanır. Bu nedenle bu türden eşleştirmeler radyasyon mutasyonu dışında kalanların hizmet ettiği tıbbi bir gerçekçi amaç da yoksa caiz olmadığı rahatça söylenebilir.
Konu bakımından genetiği değiştirilmiş bitkilerin bu yapıyı elde ederken hangi işlemlere tabi tutulduğu ve sonradan birikime bağlı kalıcı hasar yönelik vücut arazı oluşturup oluşturmayacağı hususları önem kazanır. Bu bitkiler esasen çekirdeksiz karpuz gibi soyu akim bitkiler ve kevser suresindeki hali anlatmakta sonu akim bir amel ve devamlı bir bağlılık içeriyor. Bir dahaki yıl yeniden o tohumu satın almak zorunda kalıyorsunuz.
Müdahale mevcut genin içine ya kendisindeki hali güçlendiren mesela antibiyotik etkiyi ya da mevcut olmayan bir gensel özelliğin sonradan kazandırılması prensibine dayanıyor çekirdeksiz karpuz gibi. Yani esasında mevcut olan fakat eczaneden değil de manavdan alınan bir ilaç/yemek karışımı gibi füturistik bir yiyecek halini almakta.
Bu bitkiler patenti belli şirketlerde ve bu irketlerde doğal olarak bunları pazarlamak ve gelir elde etmek durumunda. Şimdi bu konuda dinin bir çözüm üretmesi gerekiyor mu? Sorunun temeli bu. Yani bu şirketler ve bunların alt kolu olan diğer şirketlerin para kazanıp kazanmamasında dinin ne gibi bir katalizör etkisi olabilir.parasal bir alternatif sunarken neden din hep bir alana sokuluyor da
din-dünya işi ayrılmıyor da dinin temeline ait olan işlerde din-dünya ayrı gezegenlerde yaşıyor.
Temelinde Din-para ilişkisi denen bu ilişki esasen içtihadi değil içtihadın olmaması gereken alanı işaret eder. Her konuda din çözüm üretmez neden çözümsüz olduğundan değil çözüm diye hep maddi konulardaki problemler gösterildiğinden.bu açılardan esas olan her genetiği değiştirlmiş sorunun esasen öze müdahale etmediğinden andolsun onları yoldan çıkaracağı diyen şeytanın bir amacının olduğu düşünülerek hareket edilmesi ve özü halife olan insanın genetiğine yani toprak olan yapısının özü ateş olan şeytanın yapısına çevrilemeyeceği hakikatinin bilinmesi gerekmektedir.
Toplam olarak problem şu olarak gözükmek de madem sorun var mutlaka din çözüm üretmiştir. Biz ALLAH(cc) ün varlığını kabul ediyoruz ama başka ilah peşine düşen bizim ilahımızı kabul etmiyor. Bu şu demek bir sorunun varlığı o sorunun gerçekçi ve geçerli bir sorun olduğunu anlatmaz. kuran-ı kerim bu yüzden 600 sayfa ile yaş-kuru her meseleyi açıklar. sizin sorun dediğiniz şeye ALLAH(cc) cevap bile vermez.
Yani bir husus özünde deli saçması ise ve deli saçması değil de kanuna karşı hile denen özünde dönen çarkların farkında olup en dolambaçlı yol ile kanunun arkasından dolanma amacıyla hareket edip onun ruhuna ve lafzına zarar verir anlamsız hale getirmek amacı varsa ve bu profesyonelce yapılıyorsa mesela paraya ilişkin bir husus da illaki din rey gösterecek deniyorsa. Faizsiz kazançtan tutun eskimoların kılacağa namaza kadar çözüm üret deyip daha ALLAH(cc) lafzı bile edilmiyorsa işte orda içtihad kesilmiş demektir. Bu açılardan dinimizin içtihadi yönü canlıdır vardır ama her konuda bir cevap üretme zorunluluğu yoktur.
Sorunun özü müslüman insana mal pazarlayacak kişiler şayet müslüman değilde yahudi ve hristiyanlarsa, bu yahudiler ve hristiyanlar yahudilerin ve hristiyanların kıldığı namazı kılıyorlar mı olmalıydı?
ALLAH(cc) bizlerden razı olsun.
Yıldırım Ramazanoğlu’nun atıfta bulunduğu makaleyi Emmanuel B Omobowale, Peter A. Singer ve Abdallah S Daar birlikte hazırladı. “Uluslararası Sağlık ve İnsan Hakları” başlığıyla yayımlanan makalede genetiğine müdahale edilmiş ürünlerin üç büyük dindeki yeri inceleniyor.
Makale, Hıristiyanlık, Musevilik ve İslam’ın genel olarak GDO’ya karşı olumlu görüşe karşı eğilimli olsalar da, ortak bir bakışa sahip olmadıklarını savunuyor. Sonuç bölümünde din yoluyla tüketicilerin etkilenmek istediklerinin altını çizen yazarlar, tüketicilerin görüşlerine büyük önem verdiği medya, çevreci aktivistler, bilim adamları ve gıda endüstrisi tarafından konunun ele alışından birçok karşı çıkar ilişkilerinin bulunabileceğini belirtiyorlar.
Makalede üç büyük dinin farklı mezheplerinden ileri gelenlerinin görüşlerini de ele alan yazarlar şu sonuçlara varıyor:
1. Hıristiyanlık, Musevilik ve İslam’ın üçü de GDO’lu ürünlere karşı ne kabul edici, ne de reddedici bir yaklaşımları var.
2. Üç büyük dinde konuyla ilgili olarak ortak bir görüş bulunmuyor; bu da farklı yorumların olabileceğini gösteriyor.
3. Üç büyük dinin mensuplarının GDO’lu ürünlere karşı tutumuyla ilgili ortak bir görüşü bulunmuyor; bu anlamda din liderlerinin görüşleri yol gösterici olabilir.
4. İnançlı tüketiciler, medya, çevreci aktivistler, bilim adamları ve gıda endüstrisinin görüşlerinden etkilenmeye açıklar.
Agnostik.org 06.02.2010
genetiği değiştirilmiş materyallerin kullanımı ve bunun kelamullahtaki insana bakan yönü bakımından eleştirisi veyahut desteklenmesi hususları bakımından mahiyetin değiştirilmesi ve bunun gerekliliğinin anlamı ne demek.
Mahiyetin değiştirilmesi ve genetiğin değiştirilmesi ile elde edilen ürünler asli ürünün temel bir takım gensel faktörleri üzerinde olmakta ve asli değişime değil tali değişime uğratılmaktadır. Tamamen yeni bir türe değil mevcut türün nevisinin değiştirilmesi sağlanır.esasen var olan bir türün değiştirilip başka bir ad altında pazara sürülmesi ve bundan rant elde edilmesi temel gaye olunca, eski haldeki ürünün nesi vardı da bu yeni ürün peyda oldu sorusu akla gelir.
Esasen konuya verilen dini cevaplar bakımından Maide88 Vakıa 28-34 Enam 99 gibi ayetler zikredilse de bu ayetler olaya bire bir yaklaşım sergiler ve asli amacın ne olduğu hususları konusunda şüpheye yer bırakır.
Genetiği ile oynama demek öze esaslı müdahaleyi gerektirir ki bu durumda eğer ayet bazlı bir çözüm üretilecekse ilgili ayetler bunlar olmamalıdır. Genetiğine müdahale edilen bir bitkinin tıbbi olarak zararsız olması hali başka onun hakkında kelamullah hükümlerine göre hüküm çıkarma başkadır.
Bu nedenle onların mahiyetini değiştirme tarafı şeytan olan yaklaşımı ön plana çıkar ve hal itibari ile genetiğe müdahale esasında özü de değiştirmediğinden bundan fayda sağlayacak olan güruhun kelam ayetlerini kullanıp kullanma amacı gütmediği noktasında düğümlenir. Genetiğe müdahale yeni bir sektördür ve eski sektördeki boşluk dediğimiz halin doğal yöntemlerin yerine yeni bir yaklaşım koyar. Bu yaklaşımdan elde edilecek rantı kullanacak kimlerdir.
Bu açıdan bu müdahaleyi yapacak kişi veya kurumların kim olduğunun bildirilmesi ve bu kişi/kurumların menşenin açıklanması daha önem arz eden bir haldir.
Yukarıda zikredilen haller bakımından genetiğe müdahale radyasyon kullanımına bağlı olarak nebati canlılar dışında mutasyonik etkileri olan bir haldir ve en asgari optimal tehdit meyve sineklerindeki renk değişikliği olarak bilinir. Bunun dışlındaki nebati olmayan canlılara karşı yapılan radyasyon benzeri müdahaleler genetiğe müdahale hallerinin en tehlikelisi olup canlının ölümüne veya sakat kalmasına yol açar.
Nebati olmayan canlılardaki diğer canlılardaki eşleştirme yönüyle farklı cinsler arasındaki ilişkilerden türeyen canlılar ise iç burkucudur. Aslan-kaplan at-eşek veya farklı cins kedilerin veya köpeklerin eşleştirilmesi gibi. Bu gibi haller doğal yol dediğimiz hallerin dışında kontrollü olarak insan müdahalesi ile yapılırsa vahşettir. Bu haller dahi esasen aynı dna sarmalına yakın bireyler arasında olur.konu bakımından değişik bireylerden kasıt insan dışı bireylerdir ırkçılık değil zoraki yönlendirmelerden bahsedildiğinin altını çizmek de fayda vardır.
Bu açılardan nebati olmayan varlıkların insan dışındaki kalan kısmındaki doğal olmayan müdahaleler göze hoş gelmemektedir. Nedeni neticeleri bakımından anlamlı varlıklar olması değil o canlıların zoraki bir işleme tabi tutulması ile açıklanır. Bu nedenle bu türden eşleştirmeler radyasyon mutasyonu dışında kalanların hizmet ettiği tıbbi bir gerçekçi amaç da yoksa caiz olmadığı rahatça söylenebilir.
Konu bakımından genetiği değiştirilmiş bitkilerin bu yapıyı elde ederken hangi işlemlere tabi tutulduğu ve sonradan birikime bağlı kalıcı hasar yönelik vücut arazı oluşturup oluşturmayacağı hususları önem kazanır. Bu bitkiler esasen çekirdeksiz karpuz gibi soyu akim bitkiler ve kevser suresindeki hali anlatmakta sonu akim bir amel ve devamlı bir bağlılık içeriyor. Bir dahaki yıl yeniden o tohumu satın almak zorunda kalıyorsunuz.
Müdahale mevcut genin içine ya kendisindeki hali güçlendiren mesela antibiyotik etkiyi ya da mevcut olmayan bir gensel özelliğin sonradan kazandırılması prensibine dayanıyor çekirdeksiz karpuz gibi. Yani esasında mevcut olan fakat eczaneden değil de manavdan alınan bir ilaç/yemek karışımı gibi füturistik bir yiyecek halini almakta.
Bu bitkiler patenti belli şirketlerde ve bu irketlerde doğal olarak bunları pazarlamak ve gelir elde etmek durumunda. Şimdi bu konuda dinin bir çözüm üretmesi gerekiyor mu? Sorunun temeli bu. Yani bu şirketler ve bunların alt kolu olan diğer şirketlerin para kazanıp kazanmamasında dinin ne gibi bir katalizör etkisi olabilir.parasal bir alternatif sunarken neden din hep bir alana sokuluyor da
din-dünya işi ayrılmıyor da dinin temeline ait olan işlerde din-dünya ayrı gezegenlerde yaşıyor.
Temelinde Din-para ilişkisi denen bu ilişki esasen içtihadi değil içtihadın olmaması gereken alanı işaret eder. Her konuda din çözüm üretmez neden çözümsüz olduğundan değil çözüm diye hep maddi konulardaki problemler gösterildiğinden.bu açılardan esas olan her genetiği değiştirlmiş sorunun esasen öze müdahale etmediğinden andolsun onları yoldan çıkaracağı diyen şeytanın bir amacının olduğu düşünülerek hareket edilmesi ve özü halife olan insanın genetiğine yani toprak olan yapısının özü ateş olan şeytanın yapısına çevrilemeyeceği hakikatinin bilinmesi gerekmektedir.
Toplam olarak problem şu olarak gözükmek de madem sorun var mutlaka din çözüm üretmiştir. Biz ALLAH(cc) ün varlığını kabul ediyoruz ama başka ilah peşine düşen bizim ilahımızı kabul etmiyor. Bu şu demek bir sorunun varlığı o sorunun gerçekçi ve geçerli bir sorun olduğunu anlatmaz. kuran-ı kerim bu yüzden 600 sayfa ile yaş-kuru her meseleyi açıklar. sizin sorun dediğiniz şeye ALLAH(cc) cevap bile vermez.
Yani bir husus özünde deli saçması ise ve deli saçması değil de kanuna karşı hile denen özünde dönen çarkların farkında olup en dolambaçlı yol ile kanunun arkasından dolanma amacıyla hareket edip onun ruhuna ve lafzına zarar verir anlamsız hale getirmek amacı varsa ve bu profesyonelce yapılıyorsa mesela paraya ilişkin bir husus da illaki din rey gösterecek deniyorsa. Faizsiz kazançtan tutun eskimoların kılacağa namaza kadar çözüm üret deyip daha ALLAH(cc) lafzı bile edilmiyorsa işte orda içtihad kesilmiş demektir. Bu açılardan dinimizin içtihadi yönü canlıdır vardır ama her konuda bir cevap üretme zorunluluğu yoktur.
Sorunun özü müslüman insana mal pazarlayacak kişiler şayet müslüman değilde yahudi ve hristiyanlarsa, bu yahudiler ve hristiyanlar yahudilerin ve hristiyanların kıldığı namazı kılıyorlar mı olmalıydı?
ALLAH(cc) bizlerden razı olsun.