''İÇİNE ATMAYACAKSIN''…
Bazen sevinçten ağlayacaksın,
Bazen üzüntüden…
Nadiren de olsa mutluluktan akan gözyaşlarında olacak.
Aslında ağlayan gözün değil yüreğindir. Gözyaşı namlunun ucunda bekler, tetiği çeken yürektir. Ayrılıklara çilelere yitirilişlere dayanmayan odur…
Bazen sebepsizde ağlayacaksın inceden ve derinden… Tenhaları tercih ederek… Aslında sebepsizliğin ardında gizli sebeplerde vardır. Olsun, içine akıtmayacaksın… Kıvrım kıvrım iz bırakıp yüzünde akacak gözyaşın,
Gözyaşına bakanlar;
Yüzün de bıraktığı iz ile duyguların arzuhalini görmeli…
Hasıraltı ettiğin sevdalarının sesini duymalı…
Yüreğinin konuşması dinlemeli…
Kilitlenen dilin damlalarda hayat bulduğuna şahitlik etmeli…
Ruhunun dua ettiğini, yaratan karşısında acizliğini görmeli…
Yemen türküsünün mısralarını görmeli…
Duygularını göze emanet ettiğini görmeli…
İçinden geliyorsa ağlayacaksın duygularını bastırmayacaksın, bırakacaksın ağlamamak için dudak ısırmaları…
İçine akıtmayacaksın…
Ruhundaki fazlalıkları gözünle attığın için rahatlayacaksın ve mutlu olacaksın… Damlaları yüreğinin üstüne düşürüp yüreğine Çin işkencesi yaptırmayacaksın… Erkeği kadını yok bu işin…
İstatistikler gösteriyor ki bayanlar erkeklerden daha uzun yaşıyor…
Kim bilir belki de erkekler gözyaşlarını içine daha çok attığı için ömrü kısa… Toplum ona demiş ki “erkekler ağlamaz” o da ağlamıyor toplumun ona biçtiği rolü çok iyi oynuyor… Keşke bu sahte rolü hiç oynamasa…
Hep kahkahalarla mutlu olmayı beklemeyeceksin artık… Gözyaşı dökerek de mutluluğu bir kere deneyeceksin, çünkü tıbben kanıtlanmış…
Eğer göz pınarların kurumuşsa tehlike çanlarının asıl o zaman çalacağını unutmayacaksın…
..................................
''HAYAT BİZİM ÇABAMIZLA GÜZELDİR ''
Her şey zıddı ile bilinir…
Acı olmazsa tatlı,
Kötü olmazsa iyi,
Çirkin olmazsa güzel,
Ölüm olmazsa yaşam,
Yokluk olmazsa varlık,
Hastalık olmazsa sağlık,
Çileler ve hüzünler olmazsa mutluluk,
Nasıl bilinebilir!
Çoğu zaman herkesin hayattan nefret ettiği anlar olmuştur.
Bazen ölsem de kurtulsam dediğimiz anlar…
İşte böyle bir anda Azrail kapımızı çalsa ve ruhunu almaya geldim dese,
Kaçımız buyur içeri deriz.
Biraz önce bıktım artık yaşamak istemiyorum diyorduk, ama Azrail’e de kapıyı açmak istemiyoruz. Demek ki her şeye rağmen yaşamak istiyoruz…
Hayat standardı bizlerden daha zor olanları düşüneceğiz, bizlerden iyileri değil. İsyan etmek, bağırıp çağırmak, birilerinin hayatına bakıp sürekli imrenmek veya kıskançlık krizlerine girmek çözüm değil!
Hayatın renklerini biz aramalıyız.
Hayat hep siyah-beyaz renklerden oluşuyor ve başka renk göremiyorsak,
Siyah ve beyazında bir renk olduğunu kabul edip bu iki renkle mutlu olmaya çalışmalıyız.
Güzel görme, güzellikler bulma adına çabalarımız olmalı! Değiştiremediğimiz şeyler içinde üzülmemeli ve ruhumuza eziyet etmemeliyiz.
Kader defterinde bizim için uygun görülen hayatı;
Kabul ederek,
Küsmeden, Onunla barışık yaşayarak,
Geçmişe hayıflanmadan,
Yapamadıklarımızı ve keşkelerimizi bir yana bırakarak,
Umudunuzu kaybetmeden,
Mevcut hayattan mutluluğu nasıl sağabilirimin hesabının yaparak,
Hayat yolunun bundan sonraki kısmında güzellikler de, engellerde olabileceğini düşünerek,
Neden ve niçin’lerle boğuşmadan,
Hayattan çok şey beklemeden, beklentilerimizi abartmadan,
Hayatın ellerini bırakmadan (nasıl olsa o bizi bir gün bırakacak acele etme)
Bir kere dünyaya geldiğimizin, bir defa yaşama hakkımızın olduğunun, başka şans tanınmayacağının bilinci ile:
Kabulleneceğiz!
Yaşayacağız!
Güzelleştireceğiz!
Seveceğiz!
......................................................