Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

İçinde FAİZ Olan ALIŞVERİŞ...!!! (1 Kullanıcı)

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
32,142
Tepki puanı
7,440
Puanları
163
Yaş
52
Konum
Alanya
83400.jpg



Faiz şüphesinden kurtarılamayan bir alışveriş şekli şöyle sorulmaktadır.

-Eskiden sıkıldığımız yerlerde çevremizden borç para alabiliyor, acil borçlarımızı ödeme imkanı bulabiliyorduk.
Ancak borç para bulma imkânı artık zorlaştı, hatta yok oldu bile diyebiliriz.
Bu sebeple peşin para elde etmek için veresiye pahalıya mal alıp da peşine aynı yere ucuza satma yoluna gidiyoruz.
Bu türlü alışverişe faiz diyenler olduğu gibi, caiz diyenler de oluyor!
Buna siz nasıl bakıyorsunuz?
Veresiye pahalıya aldığımız malı aynı yere peşine ucuza satarak nakit elde etmek faiz mi, caiz mi?"


Geçmişte verdiğimiz bir cevapta:

-Bu türlü alışverişe İslam ticaret hukukunun ilgili maddelerinde şaibeli alışveriş şekli olarak bakılıyor, faizi içinde gizleyen hileli alışveriş olarak yorumlanıyor, demiştim.

Nitekim Prof. Dr. Hamdi Döndüren hocaefendi (İslami Ölçülerle Ticaret Rehberi) kitabındaki soru-cevabında, konuyu aynı şekilde şöyle özetliyor:

"Paraya ihtiyacı olan bir kimse, bu ihtiyacı için bazı kişilere gidip vadeli mal almakta, bu malı aynı kişiye (mal yerinden kalkmadan) peşin satış yaparak nakit ihtiyacını karşılamaktadır.
Sözü edilen bu muamele İslam fıkhında, faizi içinde gizlemeye elverişli bir alışveriş olarak görüldüğü için, fakihlerin çoğunluğunca caiz görülmemiştir!.

Ancak, İmam-ı Ebu Yusuf'a göre, peşin paraya ihtiyacı olana destek sağladığı için güzel bir çare olarak görülürken, İmam-ı Muhammed, İmam-ı Şafii ve Davud-u Zahiri'ye göre de, böyle bir satış (kerahetle) geçerli olmaktadır.." s.(2O9)

Ayrıca kitapta bu türlü alışverişin sonucuna dikkat çekilirken de deniyor ki:

"Bir kimsenin veresiye olarak pahalı aldığı bir malı, peşin ucuz parayla satması uzun vadede büyük sermaye açığı meydana getirir ve iflasına da yol açabilir. Bu yüzden zaruri durumlar dışında mümin bu gizlenmiş faizcilik yoluna başvurmamalıdır!..."

Konuya bir başka kaynaktan da bakalım isterseniz.

Akademi Araştırma Heyeti, Hocaefendi'nin kitaplarından derlediği 40 hadisi, tercüme ve şerhleriyle birlikte nefis bir baskı içinde Işık Yayınları arasında istifademize sunmuşlar. Hacmi itibarıyla küçük ama verdiği sıhhatli bilgi itibarıyla büyük olan bu 40 Hadis'in ikincisinde konuyla ilgili bir açıklama dikkatimizi çekmiştir.
Yerimizin aldığı kadarını özetlemekte (konunun daha açık anlaşılması için) fayda mülahaza ediyorum:

-"Bu alışveriş iki şekilde açıklanmıştır:
Birincisi, birinden veresiyeyle mal satın alıp daha sonra aynı adama bu malı daha ucuza ve peşin olarak satmaktır.
Bu alışverişten gaye şudur:
Kişinin paraya ihtiyacı vardır ve doğrudan para alıp fazlasıyla ödemek faiz olacağından, böyle bir yola tevessül etmektedir.
Birinin diyelim ki, (800) liraya ihtiyacı vardır. Bir malı veresiye (bin liraya) satın alıp sonra da aynı malı aynı adama (800) liraya peşin olarak satar.
Dıştan normal bir alışveriş gibi görülen böyle bir alışverişin (içindeki fazla paranın) faizden farkı yoktur!
"

Bu türlü alışverişi aynı şekilde yorumlayan başka kaynaklar da vardır.
"İçinde faizi gizlediği için faizsiz alışveriş diyemiyoruz" görüşünde birleşiyorlar.

Bütün bunlardan bir sonuca varmak gerekirse diyebiliriz ki:

Bu konuda mecbur kalanın ihtiyacının şiddetine göre hüküm verilebilir.
Mecburiyeti şiddetli olanda kerahet azalır, helale yakın şekilde tenzihi mekruh olur. Mecburiyeti hafif olanda ise kerahet artar, tahrimen mekruh hale gelir, doğrudan açık faizli para almaktan ehvendir, denebilir.

Dileğimiz:
Peşin paraya acil ihtiyaç duyanların, bünyesinde gizli faiz barındıran bu türlü şaibeli alışverişlere mecbur kalmamaları, Hazret-i Kur'an'ın, sevabı, bağışlamaktan da fazla dediği karz-ı hasen (ödünç para) ile acil ihtiyaçlarını karşılayacak hayır sahiplerini bulmalarıdır.

Alıntı: Ahmet ŞAHİN
 

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
32,142
Tepki puanı
7,440
Puanları
163
Yaş
52
Konum
Alanya
Esselamûaleykum...

Esselamûaleykum...

640637945_small.jpg
 
K

KırıkTesti

"Bir kimsenin veresiye olarak pahalı aldığı bir malı, peşin ucuz parayla satması uzun vadede büyük sermaye açığı meydana getirir ve iflasına da yol açabilir. Bu yüzden zaruri durumlar dışında mümin bu gizlenmiş faizcilik yoluna başvurmamalıdır!..."

Aleykümselam abi,
Nakit ihtiyacını karşılamak için bu yola başvurarak günü kurtaran ancak, daha sonra iflas eden çok insan var gerçekten.
Rabbim yolundan ayırmasın bizleri... Faizsiz helal kazanç nasip etsin cümlemize...
 

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
32,142
Tepki puanı
7,440
Puanları
163
Yaş
52
Konum
Alanya
"Bir kimsenin veresiye olarak pahalı aldığı bir malı, peşin ucuz parayla satması uzun vadede büyük sermaye açığı meydana getirir ve iflasına da yol açabilir. Bu yüzden zaruri durumlar dışında mümin bu gizlenmiş faizcilik yoluna başvurmamalıdır!..."

Aleykümselam abi,
Nakit ihtiyacını karşılamak için bu yola başvurarak günü kurtaran ancak, daha sonra iflas eden çok insan var gerçekten.
Rabbim yolundan ayırmasın bizleri... Faizsiz helal kazanç nasip etsin cümlemize...

Amin Kardeşim...
Rabbim bizleri haramları bilip onlardan uzaklaşan kullarından eylesin her daim inşallah...
Selam ve DUA ile...
 

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
32,142
Tepki puanı
7,440
Puanları
163
Yaş
52
Konum
Alanya
Devam...

Devam...

Soru:
Ancak bu malı, aldığı adama değil de başka birine satmakta da böyle gizli faiz şüphesi var mıdır?
Yoksa başkasına satmakta mahzur söz konusu değil midir?

Cevap:
Hayır, malı aldığı kimseden başkasına satmakta gizli faiz şüphesi yoktur.
Çünkü insan aldığı malını dilediği kimseye ucuza da pahalıya da satma hakkına sahiptir. Sattığı başkasıyla faiz şüphesi meydana getirecek bir para alma verme olayı söz konusu olmadığından, ona satış yapmakta bir faiz şüphesi de söz konusu olmamaktadır.

Alıntı: Ahmet ŞAHİN
 

kurt26

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
24 Ağu 2010
Mesajlar
731
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
32
alan ve satan memnun olduğu için faiz olarak görmüyorum.
veresiye aldığımız mal zaten bizimdir ister satar ister atarız gibime geliyor.
her insanı paha biçmeside farklı.
biri için çok değerli bazısı için okadar değerli olmayabilir diye düşünüyorum.
yani ihtiyaca göre satabilirse satabilir.buda zaten ticarate girmez mi?
 

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
32,142
Tepki puanı
7,440
Puanları
163
Yaş
52
Konum
Alanya
alan ve satan memnun olduğu için faiz olarak görmüyorum.
veresiye aldığımız mal zaten bizimdir ister satar ister atarız gibime geliyor.
her insanı paha biçmeside farklı.
biri için çok değerli bazısı için okadar değerli olmayabilir diye düşünüyorum.
yani ihtiyaca göre satabilirse satabilir.buda zaten ticarate girmez mi?

Eğer taksitle aldığı malı yine aldığı kişiye değilde bunun dışında 3. bir kişiye satmasında bir sakınca görülmüyor kardeşim...
Ancak malı taksitle satın aldığı kişiye peşin satarsa o zaman gizli bir FAİZ vardır diye söyleniyor...
Selam ve DUA ile...
 

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
32,142
Tepki puanı
7,440
Puanları
163
Yaş
52
Konum
Alanya
Faize bulaşmadan sermaye ihtiyacını karşılamak

İyne satışı; veresiye satılan malın satıcı tarafından, akit biter bitmez ikinci bir akitle peşin olarak geri alınmasıdır.

Teverruk satışı, bir malın taksitle alınıp üçüncü bir şahsa peşin satılmasıdır.

Vefa satışı, satılan malın bedeli belli bir müddet sonra alıcıya iade edildiğinde malın satıcı tarafından geri alınması demektir.
Bu satışta alıcı malı bir başkasına satmayacağını garanti etmektedir.
Vefa satışı denmesinin de sebebi budur.

İstiğlal satışı, vefa satış akdi ile alınan malın alıcı tarafından bizzat kullanılması veya kiraya verilmesidir ki satıcı paranın tamamını getirip geri alıncaya kadar olan zamanda alıcının kâr elde etmesini sağlar.

Birer cümle ile tariflerini yapmaya çalıştığımız bu akit çeşitlerinin fıkhi hükümlerini, bu hükümlere ulaşılırken fakihler arasında yapılan uzun boylu müzakereleri şimdilik bir kenara bırakalım ve bunların birleşmiş olduğu ortak paydayı arayalım.
Bu kavramların birleşmiş olduğu ortak payda sermayedir.
Ticari bir yatırım yapacak, işleyen ticaret çarkını döndürecek veya gündelik hayatını idame ettirecek kişi veya şirketlerin finansman ihtiyaçlarını temin eder bu satış çeşitleri.

Burada karzı hasen, ödünç, ortaklık, taksitli satış, selem dediğimiz para peşin mal vadeli, kiralama gibi akit çeşitleri de aynı amaca matuf değil mi gibi bir soru geliyor insanın aklına. Evet, son tahlilde öyledir ama iyne, teverruk, vefa ve istiğlal akitleri ihtiyaçların, zaruretlerin ortaya çıkardığı ve hile-i şer'iyye adını verdiğimiz meşru çareler kategorisinde yer alır.
Niçin meşru çare?
Çünkü karzı hasen, selem vb. ikinci kategorideki akitler tüccarın ihtiyacını, ihtiyacı olduğu ölçüde karşılamıyor.
Bu durumda tüccarın karşısına çıkan yol; faizli kredi.
Faiz ise haram.
Öyleyse hem harama bulaşmama hem de işini devam ettirme için bir yol bulunmalı.
İşte ilk satış çeşitleri bu ihtiyacın ürünü olan akitler.

Pekala günümüzde nasıl?
Değişen bir şey yok.
Hatta ihtiyaç ve zaruretler katlanarak devam ediyor.
Sanayi devrimi ve sonrasındaki ticaret, eskilere nisbetle çok daha büyük meblağlarla yatırımları gerektiriyor.
Amortisman, işletme, reklam ve pazarlama giderleri başlı başına bir sorun.
Globalleşen dünya, ulaşım ve iletişimdeki baş döndürücü gelişmeler, kaide ve kural tanımayan acımasız rekabet uygulamaları sözünü ettiğimiz zaruretin dayanakları.

Bu durum günümüz fukahasının da erken dönemlerdeki iyne, teverruk, vefa istiglal'e benzeyen başka satış çeşitlerini devreye sokmasına vesile olmuş.
Amaç aynı: faize bulaşmadan sermaye ihtiyacını karşılamak.
Çağdaş murabaha, leasing dediğimiz finansal kiralama, işlem hacmi ve meblâğ farkı mahfuz teverruk akdi gibi commodity (ticari mal veya ticaret) ve reverse murabahası ve son olarak kredi kartı.
Murabahayı anladık ama diğerleri isimlerinden de anlaşılacağı gibi bizim dünyamıza ait olmayan kavramlar diyebilirsiniz.
Haklısınız; ama unutulmaması gerekli olan şey şu:
Fukaha bu işlemlerin mahiyet ve tatbikat modellerinde değişiklikler yaparak onları İslami kaide ve kurallarla teoride çakışmayan bir şekle irca etmiştir.

Sonuç; geçen haftaki yazımızda da belirttiğimiz gibi hayat devam ediyor ve bizler bugünün çocuğu olarak günümüzü yaşıyoruz.
Dünü bugüne taşımak imkânsız.
Ama dünden ilham alıp geleceği de şekillendirecek ölçüde bugünü yaşamak mümkün. Ecdadımız bu felsefeden hareketle dinin belirlediği kırmızı çizgilere tecavüz etmeden, haramı helal yapmadan ticari hayatta sermaye/finansman sağlama konusunda karşılaştıkları zorlukları ortaya koydukları akit modelleri ile aşmışlar.
Aynı şey bugün bizler için geçerli.
Çünkü ticaretin doğası değişmiyor.
Katılım bankaları ve bu bankaların uygulayageldikleri çağdaş murabaha, commodity murabaha ve kredi kart akitleri bu ihtiyaç ve zaruretin ürünleri.
Yalnız pratiğe intikal ettiğinde teorik safhada kılı kırk yararcasına belirlenen kurallardan sapmamak şartıyla.

Alıntı: Ahmet Kurucan
 

myoglu

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Nis 2012
Mesajlar
1
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
S.A Mavci

bir kişinin vadeli aldığı malı, aynı yere peşin olarak daha düşük fiyata satmasında gizli faiz şüphesi var demişsiniz.

Bu normalde o malı alan ve ucuza satan kişi için caiz olmuyor sanırım.

Peki malı vadeli satan, daha sonrada düşük fiyata nakit alan işletme içinde bu geçerlimi.o da caiz değil mi?

Vereceğiniz cevap için şimdiden teşekkürler.


Faize bulaşmadan sermaye ihtiyacını karşılamak

İyne satışı; veresiye satılan malın satıcı tarafından, akit biter bitmez ikinci bir akitle peşin olarak geri alınmasıdır.

Teverruk satışı, bir malın taksitle alınıp üçüncü bir şahsa peşin satılmasıdır.

Vefa satışı, satılan malın bedeli belli bir müddet sonra alıcıya iade edildiğinde malın satıcı tarafından geri alınması demektir.
Bu satışta alıcı malı bir başkasına satmayacağını garanti etmektedir.
Vefa satışı denmesinin de sebebi budur.

İstiğlal satışı, vefa satış akdi ile alınan malın alıcı tarafından bizzat kullanılması veya kiraya verilmesidir ki satıcı paranın tamamını getirip geri alıncaya kadar olan zamanda alıcının kâr elde etmesini sağlar.

Birer cümle ile tariflerini yapmaya çalıştığımız bu akit çeşitlerinin fıkhi hükümlerini, bu hükümlere ulaşılırken fakihler arasında yapılan uzun boylu müzakereleri şimdilik bir kenara bırakalım ve bunların birleşmiş olduğu ortak paydayı arayalım.
Bu kavramların birleşmiş olduğu ortak payda sermayedir.
Ticari bir yatırım yapacak, işleyen ticaret çarkını döndürecek veya gündelik hayatını idame ettirecek kişi veya şirketlerin finansman ihtiyaçlarını temin eder bu satış çeşitleri.

Burada karzı hasen, ödünç, ortaklık, taksitli satış, selem dediğimiz para peşin mal vadeli, kiralama gibi akit çeşitleri de aynı amaca matuf değil mi gibi bir soru geliyor insanın aklına. Evet, son tahlilde öyledir ama iyne, teverruk, vefa ve istiğlal akitleri ihtiyaçların, zaruretlerin ortaya çıkardığı ve hile-i şer'iyye adını verdiğimiz meşru çareler kategorisinde yer alır.
Niçin meşru çare?
Çünkü karzı hasen, selem vb. ikinci kategorideki akitler tüccarın ihtiyacını, ihtiyacı olduğu ölçüde karşılamıyor.
Bu durumda tüccarın karşısına çıkan yol; faizli kredi.
Faiz ise haram.
Öyleyse hem harama bulaşmama hem de işini devam ettirme için bir yol bulunmalı.
İşte ilk satış çeşitleri bu ihtiyacın ürünü olan akitler.

Pekala günümüzde nasıl?
Değişen bir şey yok.
Hatta ihtiyaç ve zaruretler katlanarak devam ediyor.
Sanayi devrimi ve sonrasındaki ticaret, eskilere nisbetle çok daha büyük meblağlarla yatırımları gerektiriyor.
Amortisman, işletme, reklam ve pazarlama giderleri başlı başına bir sorun.
Globalleşen dünya, ulaşım ve iletişimdeki baş döndürücü gelişmeler, kaide ve kural tanımayan acımasız rekabet uygulamaları sözünü ettiğimiz zaruretin dayanakları.

Bu durum günümüz fukahasının da erken dönemlerdeki iyne, teverruk, vefa istiglal'e benzeyen başka satış çeşitlerini devreye sokmasına vesile olmuş.
Amaç aynı: faize bulaşmadan sermaye ihtiyacını karşılamak.
Çağdaş murabaha, leasing dediğimiz finansal kiralama, işlem hacmi ve meblâğ farkı mahfuz teverruk akdi gibi commodity (ticari mal veya ticaret) ve reverse murabahası ve son olarak kredi kartı.
Murabahayı anladık ama diğerleri isimlerinden de anlaşılacağı gibi bizim dünyamıza ait olmayan kavramlar diyebilirsiniz.
Haklısınız; ama unutulmaması gerekli olan şey şu:
Fukaha bu işlemlerin mahiyet ve tatbikat modellerinde değişiklikler yaparak onları İslami kaide ve kurallarla teoride çakışmayan bir şekle irca etmiştir.

Sonuç; geçen haftaki yazımızda da belirttiğimiz gibi hayat devam ediyor ve bizler bugünün çocuğu olarak günümüzü yaşıyoruz.
Dünü bugüne taşımak imkânsız.
Ama dünden ilham alıp geleceği de şekillendirecek ölçüde bugünü yaşamak mümkün. Ecdadımız bu felsefeden hareketle dinin belirlediği kırmızı çizgilere tecavüz etmeden, haramı helal yapmadan ticari hayatta sermaye/finansman sağlama konusunda karşılaştıkları zorlukları ortaya koydukları akit modelleri ile aşmışlar.
Aynı şey bugün bizler için geçerli.
Çünkü ticaretin doğası değişmiyor.
Katılım bankaları ve bu bankaların uygulayageldikleri çağdaş murabaha, commodity murabaha ve kredi kart akitleri bu ihtiyaç ve zaruretin ürünleri.
Yalnız pratiğe intikal ettiğinde teorik safhada kılı kırk yararcasına belirlenen kurallardan sapmamak şartıyla.

Alıntı: Ahmet Kurucan
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
33
Konum
.........
İhtiyaçtan fazla elde bulunan Türk Lirası’nın değerini düşürmemek için pek çok meşru ve İslam’ın da kabul ettiği yollar vardır. Bakara Suresi’nde
“Allah alışverişi helâl, faizi ise haram kıldı.” (Bakara, 2/275.)
buyurulurken, aslında sermayenin nasıl değerlendirileceğine de işaret ediliyor. Bu yollardan birisi müspet ve helâldir, diğeriyse zararlı ve haram. Müspet ve doğru olan ticarettir, yani alışveriştir. Kur’ân’ın yasakladığı kazanç yolu ise faizdir
Meşru çerçevede sermaye, ticaret ve alışveriş yoluyla korunup artırılabilir. Faizse alışveriş değildir. Zaten bu ayet, müşriklerin “Faiz de alışveriştir.” şeklindeki iddialarına bir cevaptır. Böylece faiz kanalıyla ceplerini dolduranların meşru işlerden çıktıkları anlaşılıyor.
Demek ki bu para da zulme, haksızlığa, hırsa ve tembelliğe dayanan “uğursuz” bir paradır. İlâhî fermanla bu yol kapatılıyor. Müslümanların o yola girmemeleri emrediliyor. Bugün meşru ve gayrimeşru kavramlarını hayatına geçiren inançlı insanlar da rahatlıkla sermayelerini artırabiliyorlar.
Bu artırma işlemi sanayi ve tarım yoluyla mümkün olduğu gibi, ticaretle de mümkündür. Şayet şahsın kendisi ticaretten anlıyor, bu işi bizzat çevirebiliyorsa, bunu bizzat kendisi yapar. Sermayesini bir ticaret eşyasına bağlar, onun alım-satımını yapar. Böylece hem kendi geçimini temin eder, hem kâr sağlayarak durumunu geliştirir. Ayrıca bu yolla ekonomiye katkıda bulunarak manevî bir kazanç yolunu açmış olur.
Fakat ticarî hayatı fazla bilmiyor, tek başına yapabileceğine de kanaat getiremiyorsa farklı yollara başvurabilir. Güvendiği, tecrübesine inandığı bir tüccara veya şirkete birikimlerini götürür, verir. Elde edilecek kâra da, zarara da ortak olur. Bu iki yolla elindeki parasını hem kendinin hem milletin yararına kullanmış sayılır. Parasını alışveriş yoluyla değerlendiremeyenlerse, paralarının değerini koruyabilmek için şu yollara başvurabilirler:
Bugün artık faize ciddi bir alternatif vardır. Faizsiz birer banka olarak çalışan katılım bankaları, hiçbir biçimde faize bulaşmadan mevduat sahiplerini koruyor, kâra ve zarara ortak ediyor. Bu bankalar işlemlerini İslam ticaret hukuku esaslarına göre yürüttükleri için, gün geçtikçe ekonomik alanda gelişme gösteriyorlar.
Bu arada birikimlerini korumak isteyenler, altına yatırım yapabilirler. Yani yatırımcı, mevcut parasıyla altın alır. “pasif” bir şekilde, yani durduğu yerde hem kazanç sağlar hem sermayesini korumuş olur. Fakat ticarette kullanmak mümkünse, ticarette değerlendirmek daha doğru olacaktır.
Gerçi kişinin, servetini bu şekilde kullanması kendi tercihidir. Ancak “pasif duruşta” millî ekonomiye doğrudan bir katkı sağlanmadığı için, en son olarak bu çareye başvurmak gerekir. Daha bunlardan başka çok çeşitli şekillerde de sermayeler değerlendirilebilir.
Meşru ve helâl dairede kalmak şartıyla çeşitli seçeneklerden her birisi kullanılabilir. Ancak bu yollardan birisini deneyip de, diğer imkânlara bakmadan pes etmek yanlıştır. Hele hele faizi “kurtarıcı” olarak görmek hiçbir şekilde makul görülemez.
Çünkü Kur’ân meşru ve helal bir şekilde yaşamanın yollarını göstermiş ve öğretmiştir. Keyfî sebeplerle harama girmeye gerek yoktur. Bu nedenle faize açılan kapıları aralamaya İslam hiçbir şekilde müsaade etmiyor.
 

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
32,142
Tepki puanı
7,440
Puanları
163
Yaş
52
Konum
Alanya
S.A Mavci

bir kişinin vadeli aldığı malı, aynı yere peşin olarak daha düşük fiyata satmasında gizli faiz şüphesi var demişsiniz.

Bu normalde o malı alan ve ucuza satan kişi için caiz olmuyor sanırım.

Peki malı vadeli satan, daha sonrada düşük fiyata nakit alan işletme içinde bu geçerlimi.o da caiz değil mi?

Vereceğiniz cevap için şimdiden teşekkürler.

Bu da aynı şey gibi görülüyor...
Zaten kişi yada işletme ayırımı yapılmamış yazıda...
Yine faiz şüphesi görülüyor...
 

Sedaa_*

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 May 2012
Mesajlar
2,150
Tepki puanı
6
Puanları
0
Yaş
23
Kredi kartları kullanmak günah mı ??
 

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
32,142
Tepki puanı
7,440
Puanları
163
Yaş
52
Konum
Alanya
Kredi kartları kullanmak günah mı ??

Kredi kartları kullanmak zamanın getirdiği bir kolaylık...
Borcun tamamı ödendiğinde bir günah görünmüyor ancak aylık olarak en az tutar ödendiğinde kalan kısımlar faizlendirilmektedir.
Bu yüzden en az ödeme tutarı ödendiğinde caiz görülmemektedir.
Mümkün olduğunca da faizsiz bankaların kredi kartı tercih edilmeli ve mutlaka her ay borcun tamamı ödenmelidir.

Selam ve DUA ile...
 

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
32,142
Tepki puanı
7,440
Puanları
163
Yaş
52
Konum
Alanya
Dileğimiz:
Peşin paraya acil ihtiyaç duyanların, bünyesinde gizli faiz barındıran bu türlü şaibeli alışverişlere mecbur kalmamaları, Hazret-i Kur'an'ın, sevabı, bağışlamaktan da fazla dediği karz-ı hasen (ödünç para) ile acil ihtiyaçlarını karşılayacak hayır sahiplerini bulmalarıdır.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt