nihalim
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 3 Eki 2006
- Mesajlar
- 2,593
- Tepki puanı
- 2
- Puanları
- 0
- Yaş
- 45
- Konum
- *meftun*
- Web Sitesi
- www.hatim-online.com
İçimdeki Çocuktan Düşen Bir Damla
Son mavisi düşerken gözlerimden kederimin, ne olur bana sonsuzluğu sorma çocuk.
"Uçsuz bucaksız okyanus, içine sığdıramayacağın kadar gök, gözlerinin görebildiği kadar kara"
desem inanacak mısın?
Değersiz değer, dünya
Nefes alıp vermek, yaşamak
Perde perde oyun, hayat
Evrende varlığın, anlık
Anlama, bana sonsuzluğu sorma çocuk.
Hadi gidelim. Bu nefes bize fazla, bu konuştuklarımız bize fazla çocuk. Hayat bir başka oyuna yeni yeni perdelerini açarken, bir kulenin zindanlarında kilitlediğimiz duygularımızı da alalım yanımıza. Beyazlar üstümüzde kirlendi çocuk. Gece ve yalnızlık giyinelim. Yağmur ve hüzün takalım kısacık saçlarımıza. Elimizde bir çay, bir sigara. Dudağımızda yine o hüzünlü şarkının ıslığı.
Hadi gülümse çocuk, yoksa ben nasıl yenilenirim.
Adımlarımız dost gecenin içinde yankılanırken ondört yaşımızın boyu uzasın, gölge yerine sokak kaldırımlarına.
Toprak kadar sessizce, dingince, saklayabilseydim keşke çocuk, içimdeki insan artıklarını. Kara azan dolu bakışlar gözlerimin bebeğinde duran. Hadi benden git desem de hüzün bulutlarına, bilmem kaçıncı şizofrenliğim ayaklanıp tüm gitlere gel diyor. Gel gitlere, medcezirlere boğuluyorum yine, boğulmak yüzmek arasında. Maviydim oysa, tek bir notaydım hayatın bilinmezliğine.
Okyanustum oysa, koca bir senfoniydim, neydi sevda diye soran herkese.
Çocukmuşum, küçükmüşüm, bu yüzdenmiş içimdeki insan artıklarına verdiğim değer. Ne çiçek kadar masum, ne de toprak kadar sükut olamamışım. Zift gecede, gözlerime hüzün yapışıyor. Her gülümse diyene gülüyor, her gülümse şarkısıyla ağlıyorum. Hayatın içinde neyi aradığımı, kime dost, kime umut, kime kahkaha, kime nefret, kime öfke, kime sevda olduğumu bilmeden bir akrep zehriyle yaşıyorum yelkovan tiktaklarını.
...alıntı...
Son mavisi düşerken gözlerimden kederimin, ne olur bana sonsuzluğu sorma çocuk.
"Uçsuz bucaksız okyanus, içine sığdıramayacağın kadar gök, gözlerinin görebildiği kadar kara"
desem inanacak mısın?
Değersiz değer, dünya
Nefes alıp vermek, yaşamak
Perde perde oyun, hayat
Evrende varlığın, anlık
Anlama, bana sonsuzluğu sorma çocuk.
Hadi gidelim. Bu nefes bize fazla, bu konuştuklarımız bize fazla çocuk. Hayat bir başka oyuna yeni yeni perdelerini açarken, bir kulenin zindanlarında kilitlediğimiz duygularımızı da alalım yanımıza. Beyazlar üstümüzde kirlendi çocuk. Gece ve yalnızlık giyinelim. Yağmur ve hüzün takalım kısacık saçlarımıza. Elimizde bir çay, bir sigara. Dudağımızda yine o hüzünlü şarkının ıslığı.
Hadi gülümse çocuk, yoksa ben nasıl yenilenirim.
Adımlarımız dost gecenin içinde yankılanırken ondört yaşımızın boyu uzasın, gölge yerine sokak kaldırımlarına.
Toprak kadar sessizce, dingince, saklayabilseydim keşke çocuk, içimdeki insan artıklarını. Kara azan dolu bakışlar gözlerimin bebeğinde duran. Hadi benden git desem de hüzün bulutlarına, bilmem kaçıncı şizofrenliğim ayaklanıp tüm gitlere gel diyor. Gel gitlere, medcezirlere boğuluyorum yine, boğulmak yüzmek arasında. Maviydim oysa, tek bir notaydım hayatın bilinmezliğine.
Okyanustum oysa, koca bir senfoniydim, neydi sevda diye soran herkese.
Çocukmuşum, küçükmüşüm, bu yüzdenmiş içimdeki insan artıklarına verdiğim değer. Ne çiçek kadar masum, ne de toprak kadar sükut olamamışım. Zift gecede, gözlerime hüzün yapışıyor. Her gülümse diyene gülüyor, her gülümse şarkısıyla ağlıyorum. Hayatın içinde neyi aradığımı, kime dost, kime umut, kime kahkaha, kime nefret, kime öfke, kime sevda olduğumu bilmeden bir akrep zehriyle yaşıyorum yelkovan tiktaklarını.
...alıntı...