Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Içi boşaltılan sevdalar ! (1 Kullanıcı)

kaniirfan

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Ocak 2009
Mesajlar
647
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Merhaba arkadaşlar ,Bir süredir rahatsızlık sebebıyle İnternette ugramadım ..sağ gözümde Ekrana fazla bakmaktan olsa gerek bir şiş meydana geldi ve o yüzden Doktorum Bilgisayardan uzak kalmamı istedi.ve bende bu emre itaat ettim ...suanda her sey normal sayılır ...fakat elbette yinede dikkat etmem gerekiyor...Hepinize kocaman Merhaba ...Kâniirfan ..
gelelim konumuza ;



İçi Boşaltoşan Sevdalar

Erkeklere göre kızlar, her sevda sözcüğüne aldanan, hafif bir tebessüme gönül bağlayan ve kandırılması çok kolay olan birer varlıklardır. Evet varlık diyorum; çünkü muhatabını insan yerine koyan ve onu şahsiyetli, haysiyetli ve onurlu biri olarak gören, kesinlikle bu düşünceye sahip olamaz.

Böyle olanlarda var elbet. Hiç tanımadığı biri tarafından “Seni seviyorum, sensiz yaşayamam, hayatımın anlamısın vb.” lakırdılarına safdillikle inanan kızlar da var. Ama bu sadece kızlar için düşünülmemeli. Erkeklerde bazen bu hataya düşebiliyor. Tanımayıp bilmediği bir kız tarafından süslü aşk nağmelerine aldanan erkeklerin de sayısı azımsanmayacak kadar çoktur. Bu noktada dikkatli olmak lazımdır.

Unutulmamalıdır ki, bu tip yanlışlar kişiyi hiç de hoşlanmayacağı noktalara sürükleyebilir. Hatta bazen içinden çıkılamayacak durumlara yol açar. Bir günlük bir eğlence kişiyi bir ömürlük mutsuzluğa itebilir. Sonuç hüsran olur haliyle. Ve maalesef, yıldırım aşkı dedikleri bu saplantıya tutulanlar da kadınsa kendini Leyla, erkekse mecnun ilan ediyor. Onlara sevdiği uğruna hangi fedakârlıkları yaptığını sorsan, ne mecnun gibi dağları aşmıştır, ne de Ferhat gibi dağları delmiştir. Ne de onlar gibi saftır sevgisi. Mecnunun Leyla’yı sevdiğini gören biri sorar:

“Ey mecnun, senin aşkı uğruna dağları aştığın Leyla bu mu? Bunun için mi sen kendini harap etmektesin? Bu kız güzel değil ki!
deyince mecnun gerçek aşkın maddede değil manada saklı olduğu mesajını veren bir cevapla şaşırtır muhatabını:
“Sen ona benim gözlerimle bak hele! O zaman anlarsın niye sevdiğimi.

Şimdi soralım size, âşık olduğunu iddia edenler ve Allah’ın insanlara lütfettiği 14 Şubat gününü kendilerine has kılanlar, siz sevdiğinizin hangi tarafını seviyorsunuz? İçini mi, dışını mı? Yani ruhunu mu, yoksa bedenini mi? Elbette ki beden diye cevap vereceksiniz, değil mi? Ruhtan kime ne?Ruhlar âleminde mi yaşıyoruz diye cevap vermişti bu soruyu sorduğum biri. Elbette ki, ruhlar âleminde yaşamıyoruz. Ama gel gör ki, [size=12pt]ruhumuzla yaşıyor, ruhumuzla hissediyoruz.[/size] Aşk ruhta yaşanır. Ama ruhunda değil de, hedonist (zevkperest) bir içgüdüyle farklı algı ve hayallerle yaşayan varsa onlara söylenecek sözümüz yok tabii. Böylelerini de kendi hallerine bırakıp, hakikati görmeleri için dua etmekten başka elimizden bir şey gelmiyor.

Aşkı, anasınıfındaki çocukların beynine nakşetmeye çalışanlara ne demeli peki. Ağzı daha süt kokan çocuklar bile malum ( 14 Şubat ) günde arkadaşlarına mahcup olmamak için kendine birini ayarlamaya çalışıyor. Maksat arkadaşlar arasında rezil olmamak. Aslında halkı sömürmek isteyenlerin bir oyunudur bu. Gaye, bir yandan beyinleri boş şeylerle doldurup gerekli bilgilere yer bırakmamak, diğer yandan onların paralarını söğüşlemek…. Bizim saf Müslümanlarımız da buna kanıyor. Yirmi beş Şubat’ta Peygamber efendimizin doğum gününün olduğunu bizim “sevdalılara” söylesen hiç birinin haberi yoktur. Ve nedense dini konularda olmadık şekilde itirazlarda bulunan, her bir emri en ince ayrıntısına kadar araştıran bizim zeki(!) insanımız, bu konulara gelince sorgulama gereği duymuyor. Kaldı ki, böylesi yanlış bir olay özellikle araştırılması ve üzerinde düşünülmesi gereken bir konudur. Bu olayı başlatanlar hangi amacı güderek böyle bir girişimde bulunmuşlardır? Gençlerin üzerinde uygulanan bu psikolojik baskı hangi yanlışlıklara gebedir? Neden medya organları bunu özellikle üstüne basa basa hatırlatmaktadır? Sevgi için özel güne gerek var mıdır? Bir güne sıkıştırılmış sevgiden kime, ne hayır gelir? Birbiri ardına gelen bu sorular manzaranın vahim bir durumda olduğunu göstermektedir. Ehil insanların bu konu üzerinde kafa yormaları gerekiyor.
Gerçek âşıklara sözümüz yok tabii. Elbette Rabbimizin onaylamadığı fiilleri işlememek gerekir aşıklığı gerekçe göstererek. Günümüzde görüldüğü gibi sevda sözcüğünün içi boşaltılmış.
Aşk ki, aşığın maşukuna kıymamasıdır. Aşk ki, üzmemektir sevdalıyı, incitmemektir. Harem dairesine riayet etmek ve dokunmamaktır. Aşk ki, maşukun bedenine değil, ruhuna hayran olmaktır. Dar çerçeveden hayata bakanların aşkları da böylesi dar olur ve işin hakikatine vakıf olamazlar. Naylon birlikteliklere takılıp giderler. Ve bunu da etraftakilere aşk diye yutturmaya çalışırlar. Bilmezler ki, bir iğnelik canları vardır ve ömürleri çok kısadır. Malesef aşklar şu anda kalplerde değil belden aşağılarda gezmektedir. Ve hazza dayalı hayvani içgüdülerin adına bile 'aşk' denilir oldu günümüzde.
Hangi âşık sevdalısının ahlakına hayrandır. Kaşından, gözünden söz etmez. Endamından övünmez; Gerçek aşık O dur. Bunun aksine olanlar safsatadan başka bir şey değildir. Ve maalesef böyleleri yüzünden aşkın adı da kirlenmiştir. Kara sevdaya tutulduğunu iddia eden birçok insan sevdiğinin bedeninde en ufak bir değişim olunca vaveyla koparır. Adını aşk koyduğu kör tutku, yerini nefrete bırakır. Dolayısıyla aşkında hakkını vermek lazımdır. Hakkı verilemeyecekse hiç bulaşmamak en doğrusu… Vefa, sadakat, bağlılık, fedakârlık gibi aşkın gerekleri yoksa onun adı aşk olur mu sizce? Böyle bir yakınlığa aşk dersek bu, gerçek âşıklara ihanet olmaz mı? İhanet demişken böyle aşklarda ihanetten söz etmeye hiç gerek yoktur. Çünkü bu tür ilişkiler zaten kişinin kendine yaptığı en büyük ihanettir. Çünkü böyleleri nefsini tatmin etmek için kendini kandırmaktadır. Yeter ki ihtiyacım yerine getirilsin telaşındadır bu insanlar. Ama bilmezler ki sonları başkalarına anlatılacak hazin ve trajik bir akıbetle biten birer masal gibidir. Özdemir Asaf’ın dizelerinde geçtiği gibi:

Aldanacaksan sevgilerinde, saf sevgilerinde
İnsanların yalancı gururlarına
Kalacaksan parlak sözlerin tesirinde
Kelimelerine, onlara kapılacaksan
Yaşama!

Oyun yapıp oynarlar seni
Geceleri aralarında
Şarkı yapıp söylerler dostlarına
Roman gibi okurlar boş zamanlarında
Masal yapıp anlatırlar çocuklarına


Böyle boş sevdalar peşinde koşanlar arkalarından ne dolaplar döndüğünü bir görseler, kendilerini böylesi gülünç duruma sokmazlardı herhalde. Dedik ya, gerçek sevgilere sözümüz yok. Hatta olmalıdır da. Aşk olmadan insan yaşayamaz. Ama gerçek aşkın hakkını da herkes veremez. Flört dedikleri o menem şeyin neresindedir aşk? Aşk da ya hep, ya hiç durumu söz konusudur. Ya gerçekten vardır, doğru şartlarda olduğu müddetçe bu takdir edilecek bir durumdur. Ya da hiç yoktur. Bu sebepledir ki, aşk için özel bir güne gerek yoktur. [size=18pt]Âşık olan sevdiğini ne zaman unutur ki, sadece bir gün de hatırlasın?[/size] Ve hangi hakla insanların bir günü, böylesi boş bir sebeple gasp edilebilir? Peki ya, âşık olmayanlar ne yapmalı? O günü soluk almadan mı geçirmeli? Ya da âşıklar için yarım saat saygı duruşuna mı durmalı? Buradan âşık olmayanlara sesleniyoruz, İster bir günlüğüne ağzınızı kapatır soluksuz durursunuz, ta ki gece on ikiyi devirinceye kadar, ister yarım saat ayağa kalkar saygı duruşuna durursunuz gülerek… Minareye çıkıp "sıradaki ezanı sevip de kavuşamayanlara armağan ediyorum!" diyen şahıs gibi sizde bir gününüzü batı meraklısı gençlere armağan edersiniz. Tercih sizin!..

Fatmanur Demir
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt