İBRAHİM HAKKI ÖÇAL
1911 yılında Fizan'da (Libya) doğdu.Babası Dramalı Yüzbaşı Hüseyin Hüsnü Efendi.annesi Fizan kaymakamının kızkardeşi Zehra Hanım'dır.Çocukluk yılları Osmanlı İmparatorluğu'nun son yılları ile Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş yıllarına rastlamaktadır.Bu dönemi kendi
ifadesi ile çöyle aktarmaktadır:
Benim babam Drama'lıydı.Babam subaydı.Atatürkle aynı yıllarda okumuş ve okul arkadaşıymış.Bir gün babam arkadaşları ile kıraathanede otururken kadı efendi gelir.Babam Padişah hakkında ileri geri konuşunca kadı efendi: "Padişah efendimizin adını ağzına besmelesiz almayacaksın" der ve padişaha saygısızlık ettiğini söyler.Bunun üzerine babam: "Biz Allah'ın adını ağzımıza besmelesiz alıyoruzipadişah kim oluyor?" diye cevap verir.Kadı babamı sadarete şikayet eder.Alay kumandanı Hilal Bey: "Oğlum Hüseyin Hüsnü özür dile" der.Babam ise suçsuz olduğunda ısrar eder.Bunun üzerine Topçu Zabiti Babam Hüseyin Hüsnü Efendi 3 gün sonra Fizan'a (Trablusgarp-Libya) sürgüne gönderilir.Babam 11 yıl Fizan'da görev yapıyor.O sırada Fizan kaymakamının kızkardeşi ile evleniyor.İtalyanların Trablusgarp'ı işgale geldikleri yıl ben doğmuşum.O tarihte Kolağası olan Binbaşı Mustafa Kemal Atatürk'le babam birlikte savaşıyorlar.Orada bulunan bir avuç kuvvetle bir yıl gerilla savaşı ile İtalyan ordusunu işgalden men ediyorlar.
Efendinin bu yılları anlatırken babasından aktardığı bir olay vardır:
Bir gün Babam,Mustafa Kemal Atatürk ve bir subay arkadaşları bir bedevi çadırında otururlarken falcı arap kadını gelerek üçününde el falına bakar.Babamın ve arkadaşının el falına baktıktan sonra sıra Mustafa Kemal'e geldiğinde avucuna bakar ve irkilir,konuşmak istemez.Israr üzerine: "Bir hercümerc olacak,sonra sen büyük bir devlete padişah olacaksın ve padişahlığın 15 sene sürecek" der.
Yıllar sonra Mustafa Kemal Atatürk rahatsızlandığında: "iyisiniz iyileşeceksiniz" demeleri üzerine, "Siz ne derseniz deyin Arap Kadın'ın dediği olcak" dediği söylenmektedir.
Trablusgarp Savaşı sonrası Anadolu'ya gelişlerini şöyle aktarmakradır:
Milliyetçi ve aynı zamanda İttihat ve Terakki Cemiyeti üyesi olan babam Anadolu'ya dönmek ister.Dayılarım: "gitme artık buralısın burada kal" diyorlar.O arada babamın maaşı 5 mecitmiş.Dayılarım ticaretle uğrarıyorlarmış.Babama: "Bizimle çalış sana 11 mecit maaş verelim" diyorlar.Babam: "Ben gideceğim" diye ısrar edince annemin hissesine düşen 500 altını vererek,onları yolcu ediyorlar ve Drama'ya yerleşiyorlar.
Balkan savaşının patlak vermesi üzerine babam savaşa katılıyor.Balkan yenilgisinden sonra ben,annem,ağabeyim ve küçük kardeşim Akhisar üzerinden Malatya Hekimhan'a gittik.İstiklal Savaşı yıllarında babam cephedeyken annemi kaybettim.Bu sırada 8 yaşındaydım.Savaşın kazanılması ve Cumhuriyetin ilanından sonra Ankara'ya göçtük.Babam emekli olmuştu ancan emeklilik maaşı yaklaşık bir yıl bağlanamadı.O günlerde Ankara sokaklarında gazete satarak aile bütçesine katkıda bulundum.Babamın emekli maaşının bağlanmasından sonra Atatürk'ün çağrısına uyan amcalarım Drama'dan Kuşadası'na iskan olunca babam da Kuşadası'na iskanını estedi ve Kuşadası'na geldik.Hekimhan'da başladığım ilkokul tahsilini Kuşadası Mahmut Esat Bozkurt İlkokulu'nda tamamladım.Bu arada ağabeyim Selahattin Öçal babam gibi subay oldu.1966 yılında da Kara Kuvvetleri Komutanlığı Hareket Dairesi Başkanlığı'ndan emekli oldu.
İlkokuldan sonra eğitimini askeri okulda devam ettirmesini isteyen ağabeyinin bu arzusu,babası Hüseyin Hüsnü Efendi'nin rıza göstermemesi üzerine gerçekleşmez ve bundan sonraki hayatını babası ile birlikte çiftçilik yaparak sürdürür.1934 yılında İzmir Bornova'da başlayan askerlik hayatı 1936 yılında sona erer.1937 yılı başında babasını kaybeden İbrahim Hakkı Öçal Efendi 1939 yılında Şükriye Hanım'la evlenir.Bu evlilikten 3 kız ve 1 oğlu olur.Çok sevdiği oğlu Kazım'ı küçük yaşta kaybedince "Allahım bundan sonra senden başkasını seversem..." der.
Siyasi hayata 1946'da Demokrat Parti Kuşadası İlçe Teşkilatı'nı kurmakla başlar ve Belediye Meclis Üyeliği ve İl Genel Meclisi Üyeliği görevlerini uzun yıllar sürdürür.Bunun yanısıra çeşitli sosyal amaçlı dernek yöneticiliği görevinde bulunur.27 Kasım 1998 tarihinde irtihal-i dar-i beka eyleyene kadar da kendi adını taşıyan Hacı İbrahim Hakkı Öçal Melami Kültür ve Sanat Vakfı'nın Yönetim Kurulu Başkanlığı'nı yürütmüştür.
MELAMET'E İNTİSABI
Dine ve Tasavvufa küçük yaşlarda,anne tarafından seyyid olmanın verdiği etki ile ilgi duymaya başlayan Efendi Hazretleri,muhtelif hoca efendilerden ilim tahsil etmiştir.Kendi ifadesiyle:
Dine merakım beş yaşında başlamıştı.Kuşadası Hacı İbrahim Cami imam ve hatibi Hacı Mehmet Efendi'den (Emginler)Kur'an dersi aldım.57 yaşına kadar dini araltırmalar yaptım.Bu arada Kuşadası'nın meşhur Emin Çetin Hoca'sı (Birinci Hoca) ile tanıştım.Tam 20 yıl onun sohbetinde bulundum.Atatürk'ün adliye vekili Mahmut Esat Bozkurt'un da hocası,büyük alim ve mutasavvıf olan bu hoca efendi,aydın fikirli,ileri görüşlü bir zattı.Ben onun sağ kolu ve "Karaoğlan" ıydım.Kendisinden çok feyz aldım.1960 yılında muhterem hocam Emin Çetin'in vefatından sonra kendimde bir boşluk hissettim.Kendimi aramaya başladım.Bir türlü tatmin olmuyordum.Günah sevap,iyi kötü,güzel çirkin,ikiliklerinden kurtulmanın yollarını arıyordum.Kalp mütehassıslarına gittim. "Sinir" dediler.Nihayet hayli aramalardan sonra aradığımı buldum.
Bu buluşta,efendi 57 yaşındadır ve hayatında yeni bir dönem başlamaktadır.Bu yeni dönemi kendisinden dinleyelim:
İzmir Şemikler'de Ahmet Kumanlıoğlu ve Şemikler Camii İmam ve Hatip'i Hüseyin Sabri Soyyiğit ile tanıştım.Ahmet Kumanlıoğlu'nun muhterem oğlu Hasan Fehmi Efendi'nin Libya'ya "Arap Dili ve İslam Etüdleri Fakültesi'ne" tahsil için gittiğini öğrendim.Libya'da doğduğumu ve halen anne tarafımdan 500-600 kadar akrabamın olduğunu Ahmet Kumanlıoğlu Hazretlerine arzettim,çok memnun oldu.Oğlu Hasan Fehmi'ye mektup yazarak tanışmalarını temin etti.Tahsilde olan Hasan Fehmi Trablusgarp'ta (Tripoli) ikamet eden teyzemin torunlarından Hasan Zafir Berkan beyefendi ile buluştu ve onların konaklarında bir ay kadar misafir kaldı.Hasan Zafir Berkan bey iki devre bakanlık yapmış bir diplomattır ve halen hayattadır.Bu vesile ile Melami efendileri olan Ahmet Kulamlıoğlu ve Hasan Sabri Soyyiğit efendilerin sohbetlerine iştirak etmeye başladım.Beni seven,sevildiğimi ve sevdiklerini anladığım bu iki zatı muhtereme teklifleri üzerine derhal intisap ettim.İntisap tarihim 1968 Haziran ayı ve yaşım 57 idi.1974'te hac vazifemi ifa ettim.Ne olduysa Medine-i Münevvere'de vaki oldu.O hal benimle beraber bu alemden öbür aleme intikal edecektir.Ezcümle şunu anladım ki;En büyük günah insanın kendi vücududur (Varlığıdır).Vücut Allah ile kulun arasında bir perdedir.Vücut kokusu allah kokusuna manidir.Bu fani vücudu terketmek,Hakk'ın vücudunda fani olmak,zandan,evhamdan,şirkten kurtulmak,ancak Ef'al'den,Sıfat'tan,Vücut'tan kurtulmakla mümkündür.Ef'al'in,fiillerin,Hakk'a ait olduğunu,sıfatlarla sıfatlananın O olduğunu,bütün vücutlarda mevcudun O olduğunu,insana ait bir nesnenin olmadığını zecketmedikçe suretlerden ve suret ibadetlerden kurtulmanın mümkün olmayacağını anladım.
1990 yılında irşadla görevlendirilen Efendi Hazretleri'nin etrafında çok kısa bir zamanda geniş bir topluluk oluşmuştur.Sohbetlerine yurtdışından ülkemize turist olarak gelen yabancılardan da katılan olmaktadır.Bunlardan sohbetlere katılan 40 kişilik bir İtalyan gurubu İslam'la müşerref olmuşlar ve Efendi'ye intisap etmişlerdir.İbrahim Hakkı Öçal Efendi 27 Kasım 1998 günü dar-ü dünyadan dar-ü bekaya intikal etmişlerdir.
1911 yılında Fizan'da (Libya) doğdu.Babası Dramalı Yüzbaşı Hüseyin Hüsnü Efendi.annesi Fizan kaymakamının kızkardeşi Zehra Hanım'dır.Çocukluk yılları Osmanlı İmparatorluğu'nun son yılları ile Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş yıllarına rastlamaktadır.Bu dönemi kendi
ifadesi ile çöyle aktarmaktadır:
Benim babam Drama'lıydı.Babam subaydı.Atatürkle aynı yıllarda okumuş ve okul arkadaşıymış.Bir gün babam arkadaşları ile kıraathanede otururken kadı efendi gelir.Babam Padişah hakkında ileri geri konuşunca kadı efendi: "Padişah efendimizin adını ağzına besmelesiz almayacaksın" der ve padişaha saygısızlık ettiğini söyler.Bunun üzerine babam: "Biz Allah'ın adını ağzımıza besmelesiz alıyoruzipadişah kim oluyor?" diye cevap verir.Kadı babamı sadarete şikayet eder.Alay kumandanı Hilal Bey: "Oğlum Hüseyin Hüsnü özür dile" der.Babam ise suçsuz olduğunda ısrar eder.Bunun üzerine Topçu Zabiti Babam Hüseyin Hüsnü Efendi 3 gün sonra Fizan'a (Trablusgarp-Libya) sürgüne gönderilir.Babam 11 yıl Fizan'da görev yapıyor.O sırada Fizan kaymakamının kızkardeşi ile evleniyor.İtalyanların Trablusgarp'ı işgale geldikleri yıl ben doğmuşum.O tarihte Kolağası olan Binbaşı Mustafa Kemal Atatürk'le babam birlikte savaşıyorlar.Orada bulunan bir avuç kuvvetle bir yıl gerilla savaşı ile İtalyan ordusunu işgalden men ediyorlar.
Efendinin bu yılları anlatırken babasından aktardığı bir olay vardır:
Bir gün Babam,Mustafa Kemal Atatürk ve bir subay arkadaşları bir bedevi çadırında otururlarken falcı arap kadını gelerek üçününde el falına bakar.Babamın ve arkadaşının el falına baktıktan sonra sıra Mustafa Kemal'e geldiğinde avucuna bakar ve irkilir,konuşmak istemez.Israr üzerine: "Bir hercümerc olacak,sonra sen büyük bir devlete padişah olacaksın ve padişahlığın 15 sene sürecek" der.
Yıllar sonra Mustafa Kemal Atatürk rahatsızlandığında: "iyisiniz iyileşeceksiniz" demeleri üzerine, "Siz ne derseniz deyin Arap Kadın'ın dediği olcak" dediği söylenmektedir.
Trablusgarp Savaşı sonrası Anadolu'ya gelişlerini şöyle aktarmakradır:
Milliyetçi ve aynı zamanda İttihat ve Terakki Cemiyeti üyesi olan babam Anadolu'ya dönmek ister.Dayılarım: "gitme artık buralısın burada kal" diyorlar.O arada babamın maaşı 5 mecitmiş.Dayılarım ticaretle uğrarıyorlarmış.Babama: "Bizimle çalış sana 11 mecit maaş verelim" diyorlar.Babam: "Ben gideceğim" diye ısrar edince annemin hissesine düşen 500 altını vererek,onları yolcu ediyorlar ve Drama'ya yerleşiyorlar.
Balkan savaşının patlak vermesi üzerine babam savaşa katılıyor.Balkan yenilgisinden sonra ben,annem,ağabeyim ve küçük kardeşim Akhisar üzerinden Malatya Hekimhan'a gittik.İstiklal Savaşı yıllarında babam cephedeyken annemi kaybettim.Bu sırada 8 yaşındaydım.Savaşın kazanılması ve Cumhuriyetin ilanından sonra Ankara'ya göçtük.Babam emekli olmuştu ancan emeklilik maaşı yaklaşık bir yıl bağlanamadı.O günlerde Ankara sokaklarında gazete satarak aile bütçesine katkıda bulundum.Babamın emekli maaşının bağlanmasından sonra Atatürk'ün çağrısına uyan amcalarım Drama'dan Kuşadası'na iskan olunca babam da Kuşadası'na iskanını estedi ve Kuşadası'na geldik.Hekimhan'da başladığım ilkokul tahsilini Kuşadası Mahmut Esat Bozkurt İlkokulu'nda tamamladım.Bu arada ağabeyim Selahattin Öçal babam gibi subay oldu.1966 yılında da Kara Kuvvetleri Komutanlığı Hareket Dairesi Başkanlığı'ndan emekli oldu.
İlkokuldan sonra eğitimini askeri okulda devam ettirmesini isteyen ağabeyinin bu arzusu,babası Hüseyin Hüsnü Efendi'nin rıza göstermemesi üzerine gerçekleşmez ve bundan sonraki hayatını babası ile birlikte çiftçilik yaparak sürdürür.1934 yılında İzmir Bornova'da başlayan askerlik hayatı 1936 yılında sona erer.1937 yılı başında babasını kaybeden İbrahim Hakkı Öçal Efendi 1939 yılında Şükriye Hanım'la evlenir.Bu evlilikten 3 kız ve 1 oğlu olur.Çok sevdiği oğlu Kazım'ı küçük yaşta kaybedince "Allahım bundan sonra senden başkasını seversem..." der.
Siyasi hayata 1946'da Demokrat Parti Kuşadası İlçe Teşkilatı'nı kurmakla başlar ve Belediye Meclis Üyeliği ve İl Genel Meclisi Üyeliği görevlerini uzun yıllar sürdürür.Bunun yanısıra çeşitli sosyal amaçlı dernek yöneticiliği görevinde bulunur.27 Kasım 1998 tarihinde irtihal-i dar-i beka eyleyene kadar da kendi adını taşıyan Hacı İbrahim Hakkı Öçal Melami Kültür ve Sanat Vakfı'nın Yönetim Kurulu Başkanlığı'nı yürütmüştür.
MELAMET'E İNTİSABI
Dine ve Tasavvufa küçük yaşlarda,anne tarafından seyyid olmanın verdiği etki ile ilgi duymaya başlayan Efendi Hazretleri,muhtelif hoca efendilerden ilim tahsil etmiştir.Kendi ifadesiyle:
Dine merakım beş yaşında başlamıştı.Kuşadası Hacı İbrahim Cami imam ve hatibi Hacı Mehmet Efendi'den (Emginler)Kur'an dersi aldım.57 yaşına kadar dini araltırmalar yaptım.Bu arada Kuşadası'nın meşhur Emin Çetin Hoca'sı (Birinci Hoca) ile tanıştım.Tam 20 yıl onun sohbetinde bulundum.Atatürk'ün adliye vekili Mahmut Esat Bozkurt'un da hocası,büyük alim ve mutasavvıf olan bu hoca efendi,aydın fikirli,ileri görüşlü bir zattı.Ben onun sağ kolu ve "Karaoğlan" ıydım.Kendisinden çok feyz aldım.1960 yılında muhterem hocam Emin Çetin'in vefatından sonra kendimde bir boşluk hissettim.Kendimi aramaya başladım.Bir türlü tatmin olmuyordum.Günah sevap,iyi kötü,güzel çirkin,ikiliklerinden kurtulmanın yollarını arıyordum.Kalp mütehassıslarına gittim. "Sinir" dediler.Nihayet hayli aramalardan sonra aradığımı buldum.
Bu buluşta,efendi 57 yaşındadır ve hayatında yeni bir dönem başlamaktadır.Bu yeni dönemi kendisinden dinleyelim:
İzmir Şemikler'de Ahmet Kumanlıoğlu ve Şemikler Camii İmam ve Hatip'i Hüseyin Sabri Soyyiğit ile tanıştım.Ahmet Kumanlıoğlu'nun muhterem oğlu Hasan Fehmi Efendi'nin Libya'ya "Arap Dili ve İslam Etüdleri Fakültesi'ne" tahsil için gittiğini öğrendim.Libya'da doğduğumu ve halen anne tarafımdan 500-600 kadar akrabamın olduğunu Ahmet Kumanlıoğlu Hazretlerine arzettim,çok memnun oldu.Oğlu Hasan Fehmi'ye mektup yazarak tanışmalarını temin etti.Tahsilde olan Hasan Fehmi Trablusgarp'ta (Tripoli) ikamet eden teyzemin torunlarından Hasan Zafir Berkan beyefendi ile buluştu ve onların konaklarında bir ay kadar misafir kaldı.Hasan Zafir Berkan bey iki devre bakanlık yapmış bir diplomattır ve halen hayattadır.Bu vesile ile Melami efendileri olan Ahmet Kulamlıoğlu ve Hasan Sabri Soyyiğit efendilerin sohbetlerine iştirak etmeye başladım.Beni seven,sevildiğimi ve sevdiklerini anladığım bu iki zatı muhtereme teklifleri üzerine derhal intisap ettim.İntisap tarihim 1968 Haziran ayı ve yaşım 57 idi.1974'te hac vazifemi ifa ettim.Ne olduysa Medine-i Münevvere'de vaki oldu.O hal benimle beraber bu alemden öbür aleme intikal edecektir.Ezcümle şunu anladım ki;En büyük günah insanın kendi vücududur (Varlığıdır).Vücut Allah ile kulun arasında bir perdedir.Vücut kokusu allah kokusuna manidir.Bu fani vücudu terketmek,Hakk'ın vücudunda fani olmak,zandan,evhamdan,şirkten kurtulmak,ancak Ef'al'den,Sıfat'tan,Vücut'tan kurtulmakla mümkündür.Ef'al'in,fiillerin,Hakk'a ait olduğunu,sıfatlarla sıfatlananın O olduğunu,bütün vücutlarda mevcudun O olduğunu,insana ait bir nesnenin olmadığını zecketmedikçe suretlerden ve suret ibadetlerden kurtulmanın mümkün olmayacağını anladım.
1990 yılında irşadla görevlendirilen Efendi Hazretleri'nin etrafında çok kısa bir zamanda geniş bir topluluk oluşmuştur.Sohbetlerine yurtdışından ülkemize turist olarak gelen yabancılardan da katılan olmaktadır.Bunlardan sohbetlere katılan 40 kişilik bir İtalyan gurubu İslam'la müşerref olmuşlar ve Efendi'ye intisap etmişlerdir.İbrahim Hakkı Öçal Efendi 27 Kasım 1998 günü dar-ü dünyadan dar-ü bekaya intikal etmişlerdir.