nakşibendi
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 12 Mar 2006
- Mesajlar
- 1,946
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
İbadetleri başkalarına göstermekten haya etmek, utanmak caiz değildir. Haya yani utanmak, günahları, kabahatleri göstermemeye denir. Bunun için, Kur'an-ı kerim okumaktan, namaz kılmaktan, oruç tutmaktan, haramlardan sakınmaktan, Allahü teâlânın dinine hizmet etmekten ve bunları yaparken başkalarının görmesinden çekinmek, utanmak caiz değildir. (Haya imandandır) hadis-i şerifinde bildirilen haya, kötü, günah şeyleri göstermekten haya etmek, utanmak demektir. Haris el-Muhasibi hazretleri; "Haya, Allahü teâlânın beğenmediği kötü huylardan vazgeçmektir" buyurmuştur.
Müminin, önce Allahü teâlâdan haya etmesi lazımdır. Bunun için, ibadetlerini ihlas ile yapmalıdır. Hadis-i şerifte; (Başkalarına gösteriş için namazını güzel kılan, yalnız olduğu zaman böyle kılmayan, Allahü teâlâyı tahkir etmiş olur) buyuruldu.
Ziyaeddin Nurşini hazretleri; “Eğer insan, bir çocuktan utandığı kadar Allahü teâlâdan utansa, o kimseden ilahi emirlere zıt bir hareket zuhur etmez” buyurmuştur.
İbadet, Allahü teâlânın rızasına kavuşmak için yapılır. Başkasının muhabbetine, ihsanına kavuşmak için yapılan ibadet, ona tapınmak olur. Allahü teâlâya ihlas ile ibadet etmemiz emrolundu. Hadis-i şerifte; (Allahü teâlânın birliğine iman edenden ve namazı ve zekatı ihlas ile yapandan Allahü teâlâ razı olur) buyuruldu.
Resulullah efendimiz, Mu'az bin Cebel hazretlerini, Yemene vali olarak gönderirken; (İbadetlerini ihlas ile yap. İhlas ile yapılan az amel kıyamet günü sana yetişir) buyurmuştur.
Abdullah-ı Ensari hazretleri buyurdu ki:
"Öyle zaman olur ki, Allahü teâlâ bir kulunu ibadetleri ile meşgul eyler. O ibadetler, o kulun azıtmasına sebep olur. Yani kibir ve ucba kapılmasına yol açar. Yine öyle zaman olur ki, o kulunu bir işe, bir günaha düşürür. O günahı sebebiyle kul o kadar üzülür ki, bu üzülmesi o kimsenin hidayetine sebep olur. Haline bakıp gafletten uyanır. Tevbe ve istigfar eder. Bu her iki durumda da atılgan olmamalıdır. Allahü teâlâ, cesaret ve atılganlıkla günah işleyip de; "O bizi affeder" diyen kullarını sevmez. Günahları küçük görmekten daha zararlı bir şey yoktur. Günahların küçüklüğünü değil de, kimin koyduğu yasakları çiğnemekte olduğunu düşünüp, haya etmelidir."
Ali Havas Berlisi hazretleri de; “Dünyada Allahü teâlâdan haya edenleri, Allahü teâlâ kıyamet gününde azarlamaktan ve onlara gazap etmekten haya eder” buyurmuştur.
Amr bin Utbe hazretleri, Tabiin döneminde yetişen evliyadandır. Bir gazada o da bulunmuştu. Bir nöbet esnasında, nöbeti arkadaşlarına devredip namaza durur. Bu sırada bir aslan kükremesi işitilir. Herkes telaşa kapılıp, sağa sola kaçmaya başlar. Amr bin Utbe hazretleri, kendinden geçmiş bir vaziyette namazına devam eder. Aslan, Onun etrafında dolaşıp bir şey yapmaz. Sonra arkadaşları; "Aslandan korkmadın mı?" deyince O; "Allahü teâlânın dışında başka bir şeyden korkmaktan Allahü teâlâya karşı haya eder, utanırım" diye cevap vermiştir.
İsmail Ankaravi hazretlerine, haya yani utanmakla alakalı bir sual arz edilince, cevaben buyurur ki:
"Bir gün Peygamber efendimiz Eshabına buyurdu ki: "Eshabım! Allahü teâlâdan tam bir şekilde haya ediniz." Eshab-ı kiram; "Ya Resulallah! Biz zaten Allahü teâlâdan, haya eder utanırız" dediler Bunun üzerine Peygamber efendimiz buyurdu ki: "Haya bu değildir. O kimse ki Allahü teâlâdan tam bir şekilde haya eder. Gözünü, kulaklarını ve diğer uzuvlarını haramlardan, bâtınını ve edep yerini haram ve zinadan korur, ölümü hatırlar, ahireti diler, dünyanın süs ve ziynetlerini terk eder ise, hakikatte bu kimse Allahü teâlâdan haya etmiştir." Haya güzel bir huydur ki dinimizce iyi olduğu bildirilmektedir."
Bişr-i Hafi hazretlerinin, kendisine tevbe nasip olduğu zaman ayağında ayakkabısı yoktu. Daha sonra da hiç ayakkabı giymedi. Kendisine bunun sebebi sorulduğu zaman; "Allahü teâlâya tevbe ettiğim, günah işlememeye söz verdiğim zaman yalın ayaktım. O zaman giymediğim ayakkabıyı şimdi giymeye haya ederim” cevabını vermiştir.
Ebu Süleyman Darani hazretleri; "Kul, Allahü teâlâdan haya ederse, Allahü teâlâ onun ayıplarını örtüp, insanlardan gizler, hatalarını affeder. Kıyamet günü hesabını kolay eyler" buyurmuştur. Abdülkadir Geylani hazretleri ise; "Allahü teâlâdan hakkıyla haya ediniz. Gaflette olmayınız. Zamanınız, zayi olup gidiyor. Halbuki siz, yiyemeyeceğiniz şeyleri toplamak, ulaşamayacağınız şeylerin peşinde koşmak, oturamayacağınız binaları kurmakla meşgul oluyorsunuz. Bütün bunlar size, Rabbinizin huzurunda hesap vermek için duracağınızı unutturuyor” buyurmuştur.
Dünya nimetleri geçicidir. Ömürler ise, pek kısadır. Bunları ele geçirmek için dinini vermek, ibadetleri terk etmek ve haramlara dalmak ahmaklık ve hayasızlıktır. Yusuf bin Hüseyin hazretleri; “Allahü teâlânın kendilerini her an görmekte olduğunu bilen insanlar, Onun kendilerini görmekte olduğunu düşünerek, Ondan ve emirlerinden başka şeye iltifat etmekten haya ederler” buyurmuştur.
Müminin, önce Allahü teâlâdan haya etmesi lazımdır. Bunun için, ibadetlerini ihlas ile yapmalıdır. Hadis-i şerifte; (Başkalarına gösteriş için namazını güzel kılan, yalnız olduğu zaman böyle kılmayan, Allahü teâlâyı tahkir etmiş olur) buyuruldu.
Ziyaeddin Nurşini hazretleri; “Eğer insan, bir çocuktan utandığı kadar Allahü teâlâdan utansa, o kimseden ilahi emirlere zıt bir hareket zuhur etmez” buyurmuştur.
İbadet, Allahü teâlânın rızasına kavuşmak için yapılır. Başkasının muhabbetine, ihsanına kavuşmak için yapılan ibadet, ona tapınmak olur. Allahü teâlâya ihlas ile ibadet etmemiz emrolundu. Hadis-i şerifte; (Allahü teâlânın birliğine iman edenden ve namazı ve zekatı ihlas ile yapandan Allahü teâlâ razı olur) buyuruldu.
Resulullah efendimiz, Mu'az bin Cebel hazretlerini, Yemene vali olarak gönderirken; (İbadetlerini ihlas ile yap. İhlas ile yapılan az amel kıyamet günü sana yetişir) buyurmuştur.
Abdullah-ı Ensari hazretleri buyurdu ki:
"Öyle zaman olur ki, Allahü teâlâ bir kulunu ibadetleri ile meşgul eyler. O ibadetler, o kulun azıtmasına sebep olur. Yani kibir ve ucba kapılmasına yol açar. Yine öyle zaman olur ki, o kulunu bir işe, bir günaha düşürür. O günahı sebebiyle kul o kadar üzülür ki, bu üzülmesi o kimsenin hidayetine sebep olur. Haline bakıp gafletten uyanır. Tevbe ve istigfar eder. Bu her iki durumda da atılgan olmamalıdır. Allahü teâlâ, cesaret ve atılganlıkla günah işleyip de; "O bizi affeder" diyen kullarını sevmez. Günahları küçük görmekten daha zararlı bir şey yoktur. Günahların küçüklüğünü değil de, kimin koyduğu yasakları çiğnemekte olduğunu düşünüp, haya etmelidir."
Ali Havas Berlisi hazretleri de; “Dünyada Allahü teâlâdan haya edenleri, Allahü teâlâ kıyamet gününde azarlamaktan ve onlara gazap etmekten haya eder” buyurmuştur.
Amr bin Utbe hazretleri, Tabiin döneminde yetişen evliyadandır. Bir gazada o da bulunmuştu. Bir nöbet esnasında, nöbeti arkadaşlarına devredip namaza durur. Bu sırada bir aslan kükremesi işitilir. Herkes telaşa kapılıp, sağa sola kaçmaya başlar. Amr bin Utbe hazretleri, kendinden geçmiş bir vaziyette namazına devam eder. Aslan, Onun etrafında dolaşıp bir şey yapmaz. Sonra arkadaşları; "Aslandan korkmadın mı?" deyince O; "Allahü teâlânın dışında başka bir şeyden korkmaktan Allahü teâlâya karşı haya eder, utanırım" diye cevap vermiştir.
İsmail Ankaravi hazretlerine, haya yani utanmakla alakalı bir sual arz edilince, cevaben buyurur ki:
"Bir gün Peygamber efendimiz Eshabına buyurdu ki: "Eshabım! Allahü teâlâdan tam bir şekilde haya ediniz." Eshab-ı kiram; "Ya Resulallah! Biz zaten Allahü teâlâdan, haya eder utanırız" dediler Bunun üzerine Peygamber efendimiz buyurdu ki: "Haya bu değildir. O kimse ki Allahü teâlâdan tam bir şekilde haya eder. Gözünü, kulaklarını ve diğer uzuvlarını haramlardan, bâtınını ve edep yerini haram ve zinadan korur, ölümü hatırlar, ahireti diler, dünyanın süs ve ziynetlerini terk eder ise, hakikatte bu kimse Allahü teâlâdan haya etmiştir." Haya güzel bir huydur ki dinimizce iyi olduğu bildirilmektedir."
Bişr-i Hafi hazretlerinin, kendisine tevbe nasip olduğu zaman ayağında ayakkabısı yoktu. Daha sonra da hiç ayakkabı giymedi. Kendisine bunun sebebi sorulduğu zaman; "Allahü teâlâya tevbe ettiğim, günah işlememeye söz verdiğim zaman yalın ayaktım. O zaman giymediğim ayakkabıyı şimdi giymeye haya ederim” cevabını vermiştir.
Ebu Süleyman Darani hazretleri; "Kul, Allahü teâlâdan haya ederse, Allahü teâlâ onun ayıplarını örtüp, insanlardan gizler, hatalarını affeder. Kıyamet günü hesabını kolay eyler" buyurmuştur. Abdülkadir Geylani hazretleri ise; "Allahü teâlâdan hakkıyla haya ediniz. Gaflette olmayınız. Zamanınız, zayi olup gidiyor. Halbuki siz, yiyemeyeceğiniz şeyleri toplamak, ulaşamayacağınız şeylerin peşinde koşmak, oturamayacağınız binaları kurmakla meşgul oluyorsunuz. Bütün bunlar size, Rabbinizin huzurunda hesap vermek için duracağınızı unutturuyor” buyurmuştur.
Dünya nimetleri geçicidir. Ömürler ise, pek kısadır. Bunları ele geçirmek için dinini vermek, ibadetleri terk etmek ve haramlara dalmak ahmaklık ve hayasızlıktır. Yusuf bin Hüseyin hazretleri; “Allahü teâlânın kendilerini her an görmekte olduğunu bilen insanlar, Onun kendilerini görmekte olduğunu düşünerek, Ondan ve emirlerinden başka şeye iltifat etmekten haya ederler” buyurmuştur.