nakşibendi
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 12 Mar 2006
- Mesajlar
- 1,946
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
Dinimizi doğru olarak öğrenebilmek için, doğru yazılmış, nakli esas alan kitapları okumamız lazımdır. Peygamber efendimiz; (Bana, tüccar ol, mal topla diye emrolunmadı. Fakat, Rabbini tesbih et ve ona secde et. Rabbine ölünceye kadar ibadet et! diye emrolundu) buyurmaktadır.
Bu hadis-i şerifi okuyan bir kimse, açıklamasını bilmiyorsa, çalışmayı bırakıp, devamlı ibadetle meşgul olmaya başlayabilir veya böyle anlayabilir. Bu anlayışı ise, hem kendini, hem de bu kimseye uyanları, yanlış yollara sürükleyebilir.
Halbuki İmam-ı Gazali hazretleri bu konuda buyuruyor ki:
“Kendinin ve çoluk çocuğunun ihtiyaçlarına malik olan zengin bir kimsenin, vakitlerini ibadetle geçirmesi, para kazanmaktan daha sevaptır. İhtiyacı olmayanların mal kazanmak için uğraşması sevap değildir. Hatta kalbini dünyaya bağlamak olur. Dünyaya bağlamak ise, bütün günahların başıdır. Malı olmayan, fakat, vazife görüp maaş alanların da, mal kazanmak için ayrıca uğraşmaması daha iyidir. Mesela ilim adamlarının, din âlimlerinin ve her türlü faydalı ilimleri bilenlerin, din büyüklerinin ihtiyaçları, hayır kurumları veya hayır sahipleri tarafından istenmeden veriliyorsa, bunların halkı bilgilendirmesi, aydınlatması, onlara yardım etmeleri, mal kazanmaktan daha sevaptır. Fakat, zaman değişir, bunlara, istemeden, boyun bükmeden bir şey verilmez olursa, bunların da çalışarak kazanması daha iyi olur. Çünkü, istemek haramdır. Ancak zaruret halinde mubah olabilir. Mal kazanırken helale, harama dikkat edenin, yani Allahü teâlâyı unutmayanın, çalışması, mal kazanması daha iyidir. Çünkü bütün ibadetlerin ruhu, özü, Allahü teâlâyı hatırlamaktır.”
Kesb, yaşamak için lazım olan malları helalden kazanmaya çalışmak demektir. Kendine, evladına, ıyaline ve borçlarını ödemeye lazım olanları kesbetmek farzdır. Bunun için çalışan sevap kazanır. Özürsüz terk edene azap yapılacaktır. Kendilerine nafaka verilmesi vacip olanlara, Iyal denir. Borç ödemek farzdır. Ödeyemeden vefat edenin, ödemek niyeti varsa, günahlı olmaz. Hadis-i şerifte; (Beş vakit namazı kıldıktan sonra, çalışıp helal kazanmak, her Müslümana farzdır) buyuruldu.
Peygamberlerin hepsi, çalışıp kazanmışlardır. Çalışmayıp, camide oturarak, Allahü teâlâya tevekkül ediyorum diyene inanmamalıdır. Böyle bir kimse, çalışmayı terk ettiği için, günah işlemektedir. Salih değil, fasıktır. Bu kimsenin kalbi, Allahü teâlâya değil, kulların mallarına bağlıdır. Önce sebebe yapışmak, sonra bu sebebin tesirini Allahü teâlâdan beklemek emrolundu. Muhtaç olduğu malı kazandıktan sonra, fazla çalışmayıp, ibadet etmek caizdir. Bunun için, çalışmayıp ibadet edene suizan ve tecessüs etmemelidir. İkisi de haramdır. İhtiyaçtan fazla çalışıp, kazandıklarını, senelerce saklamak mubahtır. Saklamayıp hayra, hasenata sarf etmek müstehaptır. Nafile ibadetlerden daha sevaptır.
Hadis-i şerifte; (İnsanların iyisi, insanlara faydası olanlardır) buyuruldu.
Öğünmek, kibirlenmek için, ihtiyaçtan fazla kazanmak ise, haram olmaktadır. Görülüyor ki, bir kimsenin, ehlinin ve ıyalinin nafakalarını ve borçlarını ödemek için çalışıp kazanması, nafile ibadetleri yapmaktan kat kat daha sevaptır. Hadis-i şerifte; (Eshabım için fakirlik saadettir. Ahır zamandaki ümmetim için, zenginlik saadettir) buyuruldu.
Abdullah Dehlevi hazretleri buyuruyor ki:
“Çoluk çocuğunun ihtiyaçlarını temin ve fakirlere yardım ve İslamiyet’e hizmet için, çalışıp helal mal kazanmak, çok iyidir. Süleyman aleyhisselam, hazret-i Osman, Abdurrahman bin Avf hazretleri ve Eshab-ı kiramdan bazıları çok zengin idiler. Bu zenginlikleri, Allahü teâlâ indindeki derecelerinin azalmasına sebep olmadı. Fakirlik, ibadete ve hizmete mani olursa, taat yapmaya kuvvet hasıl etmek için, zengin olmak efdaldir. Böyle zenginlik büyük nimettir. Allahü teâlâ, bu nimeti dilediğine ihsan eder.”
Müslüman, dünyayı sevdiği, dünyaya düşkün olduğu için değil, Allahü teâlâ, çalışmayı emrettiği için çalışıp kazanır. Kadın da, erkek de, para kazanmak için haram işlememelidir ve hiçbir namazı kaçırmamalıdır. Ezelde ayrılmış olan rızk değişmez. Aynı rızk, helalden isteyene helal yoldan gelir. Haram işleyerek isteyene de, haram yoldan gelir.
Ahmed bin Ebu Verd hazretleri buyurdu ki:
"Üç şey vardır ki, bunlar bir veli kulda arttıkça, güzel halleri artar:
1-Makamı yükseldikçe, tevazusu artar.
2-Malı çoğaldıkça, cömertliği artar.
3-Ömrü uzadıkça, hizmeti artar."
Netice olarak Ebü'l-Hasan-ı Harkani hazretlerinin buyurduğu gibi:
"Nimetlerin en iyisi, çalışarak kazanılanıdır. Arkadaşların en iyisi, Allahü teâlâyı hatırlatandır. Kalblerin en nurlusu, içinde mal sevgisi olmayandır."
Bu hadis-i şerifi okuyan bir kimse, açıklamasını bilmiyorsa, çalışmayı bırakıp, devamlı ibadetle meşgul olmaya başlayabilir veya böyle anlayabilir. Bu anlayışı ise, hem kendini, hem de bu kimseye uyanları, yanlış yollara sürükleyebilir.
Halbuki İmam-ı Gazali hazretleri bu konuda buyuruyor ki:
“Kendinin ve çoluk çocuğunun ihtiyaçlarına malik olan zengin bir kimsenin, vakitlerini ibadetle geçirmesi, para kazanmaktan daha sevaptır. İhtiyacı olmayanların mal kazanmak için uğraşması sevap değildir. Hatta kalbini dünyaya bağlamak olur. Dünyaya bağlamak ise, bütün günahların başıdır. Malı olmayan, fakat, vazife görüp maaş alanların da, mal kazanmak için ayrıca uğraşmaması daha iyidir. Mesela ilim adamlarının, din âlimlerinin ve her türlü faydalı ilimleri bilenlerin, din büyüklerinin ihtiyaçları, hayır kurumları veya hayır sahipleri tarafından istenmeden veriliyorsa, bunların halkı bilgilendirmesi, aydınlatması, onlara yardım etmeleri, mal kazanmaktan daha sevaptır. Fakat, zaman değişir, bunlara, istemeden, boyun bükmeden bir şey verilmez olursa, bunların da çalışarak kazanması daha iyi olur. Çünkü, istemek haramdır. Ancak zaruret halinde mubah olabilir. Mal kazanırken helale, harama dikkat edenin, yani Allahü teâlâyı unutmayanın, çalışması, mal kazanması daha iyidir. Çünkü bütün ibadetlerin ruhu, özü, Allahü teâlâyı hatırlamaktır.”
Kesb, yaşamak için lazım olan malları helalden kazanmaya çalışmak demektir. Kendine, evladına, ıyaline ve borçlarını ödemeye lazım olanları kesbetmek farzdır. Bunun için çalışan sevap kazanır. Özürsüz terk edene azap yapılacaktır. Kendilerine nafaka verilmesi vacip olanlara, Iyal denir. Borç ödemek farzdır. Ödeyemeden vefat edenin, ödemek niyeti varsa, günahlı olmaz. Hadis-i şerifte; (Beş vakit namazı kıldıktan sonra, çalışıp helal kazanmak, her Müslümana farzdır) buyuruldu.
Peygamberlerin hepsi, çalışıp kazanmışlardır. Çalışmayıp, camide oturarak, Allahü teâlâya tevekkül ediyorum diyene inanmamalıdır. Böyle bir kimse, çalışmayı terk ettiği için, günah işlemektedir. Salih değil, fasıktır. Bu kimsenin kalbi, Allahü teâlâya değil, kulların mallarına bağlıdır. Önce sebebe yapışmak, sonra bu sebebin tesirini Allahü teâlâdan beklemek emrolundu. Muhtaç olduğu malı kazandıktan sonra, fazla çalışmayıp, ibadet etmek caizdir. Bunun için, çalışmayıp ibadet edene suizan ve tecessüs etmemelidir. İkisi de haramdır. İhtiyaçtan fazla çalışıp, kazandıklarını, senelerce saklamak mubahtır. Saklamayıp hayra, hasenata sarf etmek müstehaptır. Nafile ibadetlerden daha sevaptır.
Hadis-i şerifte; (İnsanların iyisi, insanlara faydası olanlardır) buyuruldu.
Öğünmek, kibirlenmek için, ihtiyaçtan fazla kazanmak ise, haram olmaktadır. Görülüyor ki, bir kimsenin, ehlinin ve ıyalinin nafakalarını ve borçlarını ödemek için çalışıp kazanması, nafile ibadetleri yapmaktan kat kat daha sevaptır. Hadis-i şerifte; (Eshabım için fakirlik saadettir. Ahır zamandaki ümmetim için, zenginlik saadettir) buyuruldu.
Abdullah Dehlevi hazretleri buyuruyor ki:
“Çoluk çocuğunun ihtiyaçlarını temin ve fakirlere yardım ve İslamiyet’e hizmet için, çalışıp helal mal kazanmak, çok iyidir. Süleyman aleyhisselam, hazret-i Osman, Abdurrahman bin Avf hazretleri ve Eshab-ı kiramdan bazıları çok zengin idiler. Bu zenginlikleri, Allahü teâlâ indindeki derecelerinin azalmasına sebep olmadı. Fakirlik, ibadete ve hizmete mani olursa, taat yapmaya kuvvet hasıl etmek için, zengin olmak efdaldir. Böyle zenginlik büyük nimettir. Allahü teâlâ, bu nimeti dilediğine ihsan eder.”
Müslüman, dünyayı sevdiği, dünyaya düşkün olduğu için değil, Allahü teâlâ, çalışmayı emrettiği için çalışıp kazanır. Kadın da, erkek de, para kazanmak için haram işlememelidir ve hiçbir namazı kaçırmamalıdır. Ezelde ayrılmış olan rızk değişmez. Aynı rızk, helalden isteyene helal yoldan gelir. Haram işleyerek isteyene de, haram yoldan gelir.
Ahmed bin Ebu Verd hazretleri buyurdu ki:
"Üç şey vardır ki, bunlar bir veli kulda arttıkça, güzel halleri artar:
1-Makamı yükseldikçe, tevazusu artar.
2-Malı çoğaldıkça, cömertliği artar.
3-Ömrü uzadıkça, hizmeti artar."
Netice olarak Ebü'l-Hasan-ı Harkani hazretlerinin buyurduğu gibi:
"Nimetlerin en iyisi, çalışarak kazanılanıdır. Arkadaşların en iyisi, Allahü teâlâyı hatırlatandır. Kalblerin en nurlusu, içinde mal sevgisi olmayandır."