EHL-İ BEYT
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 21 Mar 2009
- Mesajlar
- 731
- Tepki puanı
- 1
- Puanları
- 0
- Yaş
- 46
HZ. ZEYNEB' İN KUFE´DEKİ HİTABESİ
İmam Huseyin(a.s.)’ın şehadetinden sonra Hz. Zeynep ve diğer esirler Kufe’ ye getirildiler. Hz. Zeynep bu toplumun zavallığını gördükten sonra taşıdığı bayraktarlık misyonluğunu da yerine getirmek amacıyla konuşma kararı aldı. Böylece Kerbela şehitlerinin hedefini, Yezid ile İbni Ziyad ailesinin fesatçı, zalim, tağut olduklarını ve onların işlemiş oldukları cinayetleri anlatması gerektiği inancına varmıştı. Böylece onlara kendilerine gelmelerini, özgürlük, fazilet, insanlık için zulme karşı direnmelerinin önemini anlatması gerekiyordu.
Ancak konuşma ortamı Hz. Zeynep için hiç de müsait degildi onlara meramını nasıl anlatacaktı zira konuşmacının mesjı aktarabilmesi için bazı şartlar müsait olması gerekiyor:
1. Konuşmacı, iç baskı altında olmaması gerekiyor, açlık susuzluk gibi. Bunlar insanı rahatsız eden ve etkileyen sebeplerdir. Hz. Zeynep’de günlerdir ne birşey yemiş nede içmişti, elinde olanlarıda kardeşinin yavrularına yedirip içirmişti dolaysıyla oldukça zor şartlarda konuşacaktı.
2. Dinleyici konuşmacıyı dikkate alması ve ona saygılı olması gerekiyor. Oraya toplananların bir kısmı esirelerin Hz.Ali evlatları olduğunu biliyorlardı ama büyük bir kısmı ise bilimiyordu bunların hükumete ve kanunlara karşı gelenlerin aileleri olarak tanıdıklarından her türlü hakareti yapıyorlardı. Bu konuda Seyyid ibn Tavus (r.a) şöyle nakil ediyor: „Esirler Kufe’ye girişlerinde halk onları izlemek için gelmisti ve o toplumun içerisinde bir hanım şöyle sordu „siz hangi ailedensiniz?“ cevap olarak da „biz Hz.Muhammed (s.a.a.)’in ailesiyiz“ denildiğinde ağlamalar başladı. Bilenler ağlıyor bilmeyenler ise mutluluk ve zafer çığlıkları atıyorlardı.“
3. Konuşmacının sözlerini etkili bir şekilde aktarabilmesi ve dinleyen toplumun her kesimine ulaştırabilmesi için ortamın sessiz olması gerekiyor.
4. Konuşmacı ancak can güvenliğinin olduğu bir ortamda korkmadan hitabesini yapabilir. Oysa Hz. Zeynep, İbn Ziyad’ın on bin askerinin mızrak ve kılıcının yanısıra celladının kırbacının gölgesinde konuşmak zorundaydı.
Ama Ali kızı Zeynep’i tüm bu olumsuzluklardan çok daha fazla etkileyen şey mızrak üzerindeki İmam Huseyin (a.s.)’ın kesik başının gözünün önünde olmasıydı.
Herşeye rağmen Yezid ve ibn Ziyad saltanatını yıkacak onunla beraber her zamanın tağuti, şeytani saltanat ve sultalarının yıkılmasına önderlik edecek hitabesine şöyle başlıyordu:
İmam Huseyin(a.s.)’ın şehadetinden sonra Hz. Zeynep ve diğer esirler Kufe’ ye getirildiler. Hz. Zeynep bu toplumun zavallığını gördükten sonra taşıdığı bayraktarlık misyonluğunu da yerine getirmek amacıyla konuşma kararı aldı. Böylece Kerbela şehitlerinin hedefini, Yezid ile İbni Ziyad ailesinin fesatçı, zalim, tağut olduklarını ve onların işlemiş oldukları cinayetleri anlatması gerektiği inancına varmıştı. Böylece onlara kendilerine gelmelerini, özgürlük, fazilet, insanlık için zulme karşı direnmelerinin önemini anlatması gerekiyordu.
Ancak konuşma ortamı Hz. Zeynep için hiç de müsait degildi onlara meramını nasıl anlatacaktı zira konuşmacının mesjı aktarabilmesi için bazı şartlar müsait olması gerekiyor:
1. Konuşmacı, iç baskı altında olmaması gerekiyor, açlık susuzluk gibi. Bunlar insanı rahatsız eden ve etkileyen sebeplerdir. Hz. Zeynep’de günlerdir ne birşey yemiş nede içmişti, elinde olanlarıda kardeşinin yavrularına yedirip içirmişti dolaysıyla oldukça zor şartlarda konuşacaktı.
2. Dinleyici konuşmacıyı dikkate alması ve ona saygılı olması gerekiyor. Oraya toplananların bir kısmı esirelerin Hz.Ali evlatları olduğunu biliyorlardı ama büyük bir kısmı ise bilimiyordu bunların hükumete ve kanunlara karşı gelenlerin aileleri olarak tanıdıklarından her türlü hakareti yapıyorlardı. Bu konuda Seyyid ibn Tavus (r.a) şöyle nakil ediyor: „Esirler Kufe’ye girişlerinde halk onları izlemek için gelmisti ve o toplumun içerisinde bir hanım şöyle sordu „siz hangi ailedensiniz?“ cevap olarak da „biz Hz.Muhammed (s.a.a.)’in ailesiyiz“ denildiğinde ağlamalar başladı. Bilenler ağlıyor bilmeyenler ise mutluluk ve zafer çığlıkları atıyorlardı.“
3. Konuşmacının sözlerini etkili bir şekilde aktarabilmesi ve dinleyen toplumun her kesimine ulaştırabilmesi için ortamın sessiz olması gerekiyor.
4. Konuşmacı ancak can güvenliğinin olduğu bir ortamda korkmadan hitabesini yapabilir. Oysa Hz. Zeynep, İbn Ziyad’ın on bin askerinin mızrak ve kılıcının yanısıra celladının kırbacının gölgesinde konuşmak zorundaydı.
Ama Ali kızı Zeynep’i tüm bu olumsuzluklardan çok daha fazla etkileyen şey mızrak üzerindeki İmam Huseyin (a.s.)’ın kesik başının gözünün önünde olmasıydı.
Herşeye rağmen Yezid ve ibn Ziyad saltanatını yıkacak onunla beraber her zamanın tağuti, şeytani saltanat ve sultalarının yıkılmasına önderlik edecek hitabesine şöyle başlıyordu: