Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Hz. Mehdi ve Hz. İsa Konusunda İmam-ı Rabbani'nin Sözleri (1 Kullanıcı)

beyzanur_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 May 2009
Mesajlar
11
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
43
HZ. MEHDİ VELAYETİN EN YÜKSEĞİNDEDİR.

(İmam-ı Rabbani, Mektubat, s. 357. Mehdi ve Deccal, Şaban Döğen, s. 153)

CABİR İBN-İ ABDULLAH'DAN RİVAYET EDİLEN "MEHDİ'NİN ÇIKIŞINI İNKAR EDEN, MUHAKKAK MUHAMMED (SAV)'E İNDİRİLENİ İNKAR ETMİŞTİR. Meryem'in oğlu İsa'nın inişini inkar eden de muhakkak kafir olmuştur. Deccal'in çıkacağını kabul etmeyen de muhakkak kafirdir."

(Mektubat-ı Rabbani, 1/611)

MUHBİR-İ SIDDIK RESULULLAH (SAV) EFENDİMİZİN HABER VERDİĞİ KIYAMET ALAMETLERİNİN HEPSİ HAKTIR. Onlarda yalan ihtimali yoktur. Onlar arasında şunlar vardır:

Alışılmışın aksine, Güneşin Mağribten (Batıdan) doğması.
MEHDİNİN ZUHURU.
Ruhullah İsa’nın nüzulü.
Deccalin çıkması.
Ye’cuc ve Me’cuc’un zuhuru.
Dabbe-i arzın çıkması,
Semadan bir dumanın zuhuru ile insanları kaplayıp onlara elim bir azab ile azab etmesi...
Kıyamet alametlerinin sonuncusu odur ki, Aden tarafından bir ateş çıkacaktır.

(İmam-ı Rabbani, Mektubat-ı Rabbani, 2. cilt, 380. Mektup, s. 1177-1178)


MEHDİ’NİN ZUHUR ZAMANI YAKINDIR. ONUN ZUHUR ZAMANI OLAN YÜZ (ASIR) BAŞINA GELİNCEYE KADAR NİCE MEBDE’LER (BAŞLANGIÇLAR) VE MUKADDİMELER (ÖNE GEÇEN) ZUHUR EDECEKTİR. Allah ondan razı olsun.

Resulullah (sav) Efendimizin doğduğu gece, Kisra’nın sarayı sallandı, on dört şerefesi de yıkıldı.

Mecusilerin ateşi söndü. Halbuki, o ateş bin seneden beri yanardı; bu müddet içinde hiç sönmemişti.

MEHDİ DAHA BÜYÜKTÜR. ONUN SEBEBİ İLE, İSLAM’A VE MÜSLÜMANLARA BÜYÜK TAKVİYE GELECEKTİR. ONUN VELAYETİNİN DAHİ, ZAHİR VE BATIN BÜYÜK TASARRUFU VARDIR. NİCE HARİKA HALLERİN VE KERAMETLERİN SAHİBİ OLACAKTIR.

ONUN ZAMANINDA, NİCE HAYRET VEREN HALLER ZUHUR EDECEKTİR.

... Onun vücudunun zuhurundan evvel, adet harici harika haller meydana gele. Tıpkı Resulullah (sav) Efendimizin nübüvvetinden evvelki irhasat (hayret verici olaylar) gibi. Bu zuhura gelen işler dahi, onun zuhur mebde’leri olalar.

... Bir hadis-i şerifte, Resulullah (sav) Efendimiz şöyle buyurmuştur:

“KÜFÜR HER YANI İSTİLA EDİP HÜKMÜ CEMİYET İÇİNDE AŞİKARE İŞLENMEDİKÇE, MEHDİ ZUHUR ETMEZ. BU VAKİTTE, VAKİ OLAN İSE, KÜFRÜN İSTİLASIDIR. ONUN KUVVETİDİR. İSLAM’IN VE MÜSLÜMANLARIN DAHİ ZAAFIDIR.

Bu vakit, Resulullah (sav) Efendimizin, ehl-i İslam’ın garib düşeceklerini anlattığı devirdir. Onlara ne mutlu. Ayrıca, Resulullah (sav) Efendimiz onları müjdelemiştir.

(İmam-ı Rabbani, Mektubat-ı Rabbani, 2. cilt, 381. Mektup, s. 1184-1186)


MEHDİ, FİTNELERİN ZUHUR ETTİGİ BİR ZAMAN ARALIĞINDA GELECEK.

(Mektubat-i Rabbani 2-258)


HER YÜZ SENE BAŞINDA BU ÜMMETİN ULEMASI ARASINDAN BİR MÜCEDDİD GELECEK VE İSLAM DİNİNİ İHYA EDECEKTİR (CANLANDIRACAKTIR). Bilhassa aradan bin sene geçtikten sonra. Zira, böyle aradan bin senenin geçtiği vakit, geçen ümmetlerde ulü’l- azm bir peygamberin geldiği vakittir. Ama bu aralarda, hangi peygamber olsa iktifa (yeterli bulmak) edilirdi.

Bu içinde bulunduğumuz vakte gelince... MARİFETTE TAMAM BİR ARİFİN VE ALİMİN GELMESİ GEREKİR Kİ, GEÇEN ÜMMETLERDE GELEN ULÜL’AZM BİR PEYGAMBERİN MAKAMINA KAİM OLABİLSİN.

(İmam-ı Rabbani, Mektubat-ı Rabbani, 1. cilt, 234. Mektup, s. 536-537)


Bu ümmetin son gelenlerinde, her ne kadar yüksek nisbet var ise de, ona sahip olanlar azdır. Hatta azdan dahi azdır...

BU ÜMMETİN AHİRLİĞİ, İKİNCİ BİNİN BAŞLAMASI İLE BAŞLAR. YANİ RESULULLAH EFENDİMİZİN İRTİHALİNDEN (VEFAT ETMESİNDEN) İTİBAREN.

Bu bin senenin geçmesi ile, işlerin değişmesinde büyük bir hususiyet (özellik) olmuş, eşyanın tebdilinde (değiştirilmesinde) kuvvetli bir tesir meydana getirmiştir.

Bu ümmetin dininde ve siretinde (ahlakında) nesih (iptal) ve tebdil (halinde, yolunda bozulma ve değişme) olmadığı için, sabikunun (hayırda ileri giden) nisbeti (yakınlığı) eski tazeliği ile zuhur etmiş, son gelenlerde eski güzelliği ile meydana çıkmıştır.

DİNİN TEYİT HASLETLERİ (KURAN HÜKÜMLERİNİN KUVVETLENDİRİLMESİ), MİLLETİ TECDİDİ (MİLLETİ YENİLEMESİ) BU İKİNCİ BİNDEDİR.

BU DAVANIN DOĞRULUĞUNA ADİL ŞAHİD, İSA’NIN, MEHDİ’NİN BU BİN İÇİNDE VAR OLUŞLARIDIR.




... Bu konuşulan kelam bugün pek çoklarına ağır gelir, anlayışlarından da uzak görülür. Amma onlar, insafa gelip de maarif sözlerinin bazısını bazısı ile kıyas etseler, şer’i (İslam’a uygun) ilimlere mutabık düşüp düşmemesi ile, sağlamını, çürüğünü düşünseler, şeriat-i nebeviyeye (Peygamberlerin hak yolu) tazim ve tevkirin (ikramda bulunmak) hangisinde daha çok olduğunu görselerdi, uzak görme vartasından (tehlikesinden) kurtulurlardı...

(İmam-ı Rabbani, Mektubat-ı Rabbani, 1. cilt, 261. Mektup, s. 628)


GELECEĞİ VAADEDİLEN MEHDİ, DİNİN TERVİCİNİ (DEĞERİNİ ARTIRMAYI), SÜNNETİN İHYASINI MURAD ETTİĞİ ZAMAN, bid’at ile ameli adet edinen, hasene zannı (güzel zan) ile dine karıştıran hayretle şöyle diyecektir:
- Bu kimse, dinimizi kaldırmak ve hak dinin yolunu izale etmek (ortadan kaldırmak) istiyor...

(İmam-ı Rabbani, Mektubat-ı Rabbani, 1. cilt, 256. Mektup, s. 582-583)


İSA (AS) NÜZUL ETTİĞİ, HATEMÜ’R-RÜSÜL RESULULLAH (SAV) EFENDİMİZİN GETİRDİĞİ KURAN’A TABİ OLDUĞU ZAMAN, KENDİ MAKAMINDAN YÜKSELİR; TEBAİYET (İTAAT) YOLLU HAKİKAT-İ MUHAMMEDİYE’YE (MUHAMMED’İN DOĞRULARINA) ULAŞIR. RESULULLAH (SAV) EFENDİMİZ'İN DİNİNİ KUVVETLENDİRİR.

... Ulül-azm peygamberlerden birinin ahd (yemin, söz) zamanı uzadığı, mesela irtihali (vefatının) üzerinden bin sene geçtiği zaman, enbiya-i kiramdan (şerefli peygamberlerden) veya rüsül-ü izamdan (büyük elçilerden)

biri gönderilir, o irtihal eden peygamberin dinini takviye eder ve kelimesini yüceltir.

Bunun devresi tamam olduğu zaman, ulül-azm peygamberlerden bir başkası gelir, kendi dinini yeniler.

Resulullah (sav) Efendimiz'in şeriatıgetirdiği din, nesihten ve tebdilden (değişip bozulmaktan) mahfuz olduğuna göre, ümmetinin alimlerine enbiya (peygamber) hükmü verildi. Dinin takviye işi bunlara bırakıldı. Keza dinin teyidi de.

Durum yukarıda anlatıldığı gibi olmasına rağmen, ulül-azm resullerin biri ile, kendisine tabi olarak dinini tervic ettirdi (değerini artırdı).Anlatılan mana üzerine, Allah-u Teala şöyle buyurdu.

"Zikri Biz indirdik, şüphesiz onun koruyucuları Biziz." (15/9)

... ARADAN BİN SENE GEÇTİKTEN SONRA, MEHDİ’NİN GELİŞİ DE BUNUN İÇİNDİR. ONUN MÜBAREK KUDÜMÜNÜ (GELİŞİNİ) HATEMÜ’R-RUSÜL RESULULLAH (SAV) EFENDİMİZ MÜJDELEMİŞTİR. İSA (AS) DAHİ ARADAN BİN SENE GEÇTİKTEN SONRA NÜZUL EDECEKTİR.

(İmam-ı Rabbani, Mektubat-ı Rabbani, 1. cilt, 209. Mektup, s. 455-456)


GELMESİ VAAD OLUNAN MEHDİ’NİN DAHİ RABBI (TERBİYE EDİCİSİ) İLİM SIFATIDIR. HAZRET-İ ALİ GİBİ, İSA İLE MÜNASEBETİ VARDIR. HAZRETİ İSA’NIN BİR KADEMİ HAZRET-İ ALİ’NİN BAŞINDA OLUP BİR KADEMİ DAHİ HAZRETİ MEHDİ’NİN BAŞINDADIR.

(İmam-ı Rabbani, Mektubat-ı Rabbani, 1. cilt, 251. Mektup, s. 566)


...GELECEĞİ VAAD EDİLEN MEHDİ, VELAYETİN EKMELİYETİNİ ALACAKTIR. BU TARİKAT-I ALİYYE ÜZERİNE GELECEK VE BU SİLSİLE-İ ALİYYEYİ TAMAM VE TEKMİL EDECEKTİR. ZİRA BÜTÜN VELAYET NİSBETLERİ, BU NİSBET-İ ALİYYENİN ALTINDA BULUNMAKTADIR. Sair velayetlerin, nübüvvet makamı kemalatından nasibi azdır. Amma, bu velayetin ondan yana bol nasibi vardır. Bunu da, daha önce anlatıldığı gibi; Hazret-i Sıddık’a bağlanması dolayısı ile alır.

(Mektubat-i Rabbani, 1 cilt, sf. 570)


BÖYLE ARADAN "1000 SENENİN" GEÇTİGİ VAKİT, GEÇEN ÜMMETLERDE ULÜL'L AZM BİR PEYGAMBERİN GELDİGİ VAKİTTİR.

(Mektubat-i Rabbani, 1/495)


... Bir başka makam dahi cezbeden ve süluktan yana boştur. O kadar ki orada cezbenin yeri olmadığı gibi, sülukla bir ilgisi dahi yoktur. İŞBU MAKAM CİDDEN PEK YÜCEDİR. RESULLULLAH (S.A.V) EFENDİMİZİN ASHABI, BU MAKAMA ÇIKMA İMTİYAZINA NAİL OLMUŞLARDIR. HALK ARASINDAN SEÇİLİP BU MUAZZAM DEVLETLE ŞEREFYAB OLMUŞLARDIR. ALLAH ONLARDAN RAZI OLSUN. Bu makamın sahibi için, diğer makamların sahiplerine nazaran, tam bir imtiyaz vardır. Bu makam sahipleri arasında bulunan birbirine benzerlik, diğer makamların sahipleri arasındaki benzerliğe nazaran pek azdır. Ama diğer makamların sahipleri, bir yönde olmasa bile, diğer bir yönde birbirlerine benzerler. BU MAKAMA BAĞLILIK, ASHAB-I KİRAMDAN (ULU SAHABELER) SONRA, İNŞAALLAH TAM BİR ŞEKİLDE MEHDİ ALEYHİSSELAMDA ZUHUR EDECEKTİR...

(32. Mektup, s. 130)
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt