Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Hz.İsa'nın (as) nuzülü ve Peygamberimiz'e (sav) ümmet olma keyfiyeti (1 Kullanıcı)

aşksal

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Kas 2008
Mesajlar
37
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Web Sitesi
www.facebook.com
Hz. İsa’nın nüzulü meselesinde, onun bedenen yeryüzüne ineceği, ümmet-i Muhammed arasında telakki bi’l kabule mazhar olmuş (kabul edilebilinir) bir meseledir. Hz. Üstad’ın Onu şahs-ı manevî olarak anlaması ise, bu anlayışa, bu hissiyata ters değildir. (75.a.)

İslam alimlerinden bazıları, Hz. İsa'nın şahsen nüzûlünü, Cenâb-ı Hakk'ın hikmetine aykırı bularak, bu nüzûle “şahs-ı mânevî” nüzûlü olarak bakmışlardır. Bazıları da âyet ve hadisleri daha değişik şekilde te'vil etmişlerdir. Bediüzzaman Hazretleri ise, Hz. Mesih'in nüzûlünün şahsen olacağını nefyetmemekle beraber, daha çok şahs-ı mânevî üzerinde durmuş ve Hz. Mesih'in nüzûlünü, Hristiyanlık âleminin İslâm'a iktida etmesi şeklinde anlamıştır. Hristiyanlığın tasaffisi için Hz. Mesih'in şahsen nüzûlünü de uzak görmemek gerektiğini ifade ederek, “evet, her vakit melekleri semâvattan yere gönderen, bazı vakitte Hazret-i Cibril'in Dıhye suretine girmesi gibi onları insan suretine vaz' eden, ruhanîleri âlem-i ervahtan gönderip beşer suretinde temessül ettiren, hattâ ölmüş velilerin ruhlarını cesed-i misaliyle dünyaya gönderen bir Hakîm-i Zülcelâl, değil semâ-i dünyada cesediyle bulunan ve hayatta olan Hz. İsâ'yı, belki âlem-i âhiretin en uzak köşesine gitseydi ve hakikaten ölseydi, yine şöyle bir netice-i azîme için ona yeniden ceset giydirip dünyaya gönderirdi.” (75.b.) demektedir.

Üstad, temelde meseleye böyle yaklaşırken, nüzûl keyfiyetiyle alâkalı hadislerde zikredilen Şam'da Ak Minare'ye inmesi, bir atın üzerine binmesi.. vb. hususlarda da kat'iyen tafsilata girmemiştir. Meselenin dinî temellerine gelince; Hz. Mesih'in âhir zamanda tekrar dünyaya döneceğini ve bu nüzûl keyfiyetini bildiren yaklaşık yüz kadar hadis-i şerif vardır. Bu hadislerden en az kırk kadarı, hadis kriterleri açısından sahih sayılır, yani erbabınca itimat edilen hadislerdir. Yirmi kadarı da hasen kabul edilmektedir, yani, ondan bir derece düşük de olsa sıhhatine güven duyulan hadislerdir. Kur'an'da bu konuyu sarih (açıktan) olarak ifade eden bir ayet yoktur. Fakat bazı büyük alimler, mesela bu mevzudaki hadisleri de cem' eden Hindistan'lı Allâme Keşmirî, dört ayetin ahir zamanda Hz. Mesih'in ineceğine işaret ettiğini söylemişlerdir. Bu ayet-i kerimeler şunlardır: “Beşiğinde de, yetişkinliğinde de insanlara hitap edip onlarla konuşacak, salih insanlardan olacaktır.” (Âl-i İmran, 3/46); “Kitap ehlinden her biri ölümünden önce ona muhakkak iman edecektir.” (Nisâ, 4/159); “Doğduğum gün, öleceğim ve diri olarak gönderileceğim gün bana selâm olsun.” (Meryem, 19/33) ve “O, kıyamete bir alâmettir.” (Zuhruf, 43/61). (75.c.)

Hıristiyan âleminin İslâm’a iktidâ etmesi meselesine gelince; Allah Resûlü (sav) âhir zamanda yeryüzünü işgal edecek insanların fizyonomilerini çizip resmederken, daha ziyade bazı Uzak Doğu insanlarını âdeta resm ve tarif etmektedir. Bu tariflerde daha çok ablak suratlı, kalkık çeneli, elmacık kemikleri dışarıya çıkık, burunları basık, gözleri çukur insanlar nazara çarpmaktadır. Ayrıca yine bu hadislerde Hz. Mesih ve Mehdi’nin ortaya çıkması ve Hıristiyanlarla Müslümanların bir bütün olarak hareket etmesinin de, yeryüzünün bu insanlar tarafından işgal edildiği zamana rastlayacağı vurgulanmaktadır. Bu hadisle ilgili yorumlara göre, Hıristiyanlığın iktidâsı, tamamen İslâmiyet’e dehalet şeklinde olabileceği gibi, içinde bulundukları karışık, bulanık ve kaoslu bir ortamdan sıyrılıp, ıstıfâ (saflaşıp) edip tekrar Hz. Mesih çizgisine gelmeleri şeklinde de olabileceği akıldan uzak değildir. O halde onlar, ihtimal tam mânâsıyla Şeriat-ı İslâmiye’yi benimsemeyecekler ama, başları sıkıştığı an Müslümanların vesâyetini kabul edecek ya da günümüzde bazı bölgelerde olduğu gibi, gelip toplu halde Müslümanlığa gireceklerdir.

Dolayısıyla, bu birlik ve beraberliği sadece ahir zamanda dünyanın işgal edildiği âna has kılmak yanlış olur. Zira günümüzde de, aynı tür vifak ve ittifak, cüz’î ölçüde de olsa var sayılabilir. Nitekim biz bunu, komünizmin yıkılacağı âna kadar belli ölçüde yaşadık; Hıristiyanlıkta sabit kalanlarla bir araya gelerek, inkâr-ı Ulûhiyet’e, ateizme karşı bir pakt kurduk. Gelecekte daha değişik tehlikelere karşı, başka birleşmeler de söz konusu olabilir.(75.d.)

Bediüzzaman’a göre; Hıristiyanlık, Teslis inancından kaynaklanan şirk dairesinde kalıcı kalmayıp , birgün, asıllarında olduğu gibi hâlis tevhid inancına geri dönecektir. Tarihsel gelişmelerin de bunu doğruladığını, o şu şekilde ifade etmiştir: “Nasrâniyet ya intifâ, ya ıstıfâ bulacak. İslâm’a karşı teslim olup terk-i silâh edecek. Mükerreren yırtıldı, Prutluğa tâ geldi. Prutlukta görmedi ona salâh verecek. Perde yine yırtıldı, mutlak dalâle düştü. Bir kısmı lâkin bâzı yakınlaştı tevhide; onda felâh görecek. Hazırlanır şimdiden, yırtılmaya başlıyor. Sönmezse, safvet bulup İslâm’a mal olacak. Bu bir sırr-ı azîmdir. Ona remz ve işaret: Fahr-i Rüsûl demiştir: ‘İsâ, Şer'im ile amel edip ümmetimden olacak.’(76)Hz.İsa’nın(a.s.) hakikî dini ile İslâm hakikatlerini bir araya getirmeye çalışacak olan bu topluluğa Bediüzzaman, “Müslüman İsevîleri” unvanını vermiştir.(77)

Bu açıklamalardan hareketle, aslında Hz. Mesih'in nüzulü, "Mesihiyet şeklinde değil; Mehdilik ve Muhammedilik şeklinde olacaktır." denebilir. Böyle bir gerçeğin tahakkuk keyfiyeti ne şekilde olursa olsun, bence mühim olan, her Müslüman'ın Kur'an'ın ruh ve ma'nasını arızasız temsil edip her zaman bu "menheli'l-azbi'l-mevrud = tatlı su kaynağı"nın başında durup o temiz, o pak, o nezih kaynaktan yararlanıp ve başkalarını da yararlandırmaktır. Bir diğer önemli husus da, bütün bunları belli şahıslara bağlama yerine konuyu bir şahs-ı manevi konusu olarak değerlendirmektir. Yine de bu mesele çok münakaşası yapılacak bir meseledir. Zira, bu konuda öteden beri "sevad-ı azam"ın kabul ettiği bazı esaslar var. Bu esaslar çiğnendiğinde ciddi iftiraklar doğabilir. Zaten Üstad da, belki elli yerde bu nüzul ve temsili anlatmış ve "ancak onu nur-u firasetle bakanlar sezebilir" demiştir. O halde, bütün bunları nazar-ı itibara alarak, ahirzamanda Hz. Mesih'in gökten inmesini intizar etmenin bizim vazifemiz olmadığını ifade edebiliriz. (78.a.)

Konu ile ilgili Bediüzzamanın Talebelerinden Dereli Mutâf Hafız Ahmed’in Üstad’a yazdığı bir mektubta rüyasının tabirinde : "Allahu a’lem, bu rüyanın bir tabiri şudur ki: Üstadımızın Kur’ân-ı Hakîmden aldığı ve neşrettiği Risale-i Nur vasıtasıyla Nasârânın bir kısmı İslâmiyeti kabul edecek ve Nasârâ Müslümanları veya Hıristiyan mü’minleri hükmüne geçip Üstadımızın sözlerini İsâ Aleyhisselâmın sözleri nev’inden hüsn-ü kabul edeceklerine işârettir." (78.b.) diyerek , Bediüzzamanın Risale-i Nurlarda konu ile alakalı Vaaz ettiği prensiblerin , ileride Dindar İsevi Ruhaniler tarafından hüsn-ü kabul göreceğini beyan etmiştir.

“De ki: "Ey Kitap Ehli, bizimle sizin aranızda müşterek bir kelimeye gelin. Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim, O'na hiçbir şeyi ortak koşmayalım ve Allah'ı bırakıp bir kısmımız bir kısmımızı Rabler edinmeyelim." Eğer yine yüz çevirirlerse, deyin ki: "Şahid olun, biz gerçekten Müslümanlarız." (Al-i İmran Suresi, 64)

27. Sonra bunların izinden ard arda peygamberlerimizi gönderdik. Meryem oğlu İsa'yı da arkalarından gönderdik, ona İncil'i verdik ve ona uyanların yüreklerine bir şefkat ve merhamet koyduk. Uydurdukları ruhbanlığa gelince onu, biz yazmadık. Fakat kendileri Allah rızasını kazanmak için yaptılar. Ama buna da gereği gibi uymadılar. Biz de onlardan iman edenlere mükafatlarını verdik. İçlerinden çoğu da yoldan çıkmışlardır.(hadid suresi - 27)


Sorularınızı bekliyorum arkadaşlar ...
 

_YUSUF_

Yönetici
Katılım
26 Haz 2008
Mesajlar
4,070
Tepki puanı
1,043
Puanları
113
Yaş
42
Hz. Üstad’ın Onu şahs-ı manevî olarak anladığını nerden çıkardın?
 

aşksal

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Kas 2008
Mesajlar
37
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Web Sitesi
www.facebook.com
Hz. Üstad’ın Onu şahs-ı manevî olarak anladığını nerden çıkardın?

“Nasrâniyet ya intifâ, ya ıstıfâ bulacak. İslâm’a karşı teslim olup terk-i silâh edecek. Mükerreren yırtıldı, Prutluğa tâ geldi. Prutlukta görmedi ona salâh verecek. Perde yine yırtıldı, mutlak dalâle düştü. Bir kısmı lâkin bâzı yakınlaştı tevhide; onda felâh görecek. Hazırlanır şimdiden, yırtılmaya başlıyor. Sönmezse, safvet bulup İslâm’a mal olacak. Bu bir sırr-ı azîmdir. Ona remz ve işaret: Fahr-i Rüsûl demiştir: ‘İsâ, Şer'im ile amel edip ümmetimden olacak.’

Bu yazıdan da anlaşılabileceği gibi, üstad Haz. İsa'nin yeryüzüne yine bir insan bedeninde döneceği fikrini reddetmediği gibi, Onun bir şahsi manevi olarak yani Hristiyan dininden olan ancak belirli kültür, örf ve adetlerin onların özgür iradelerini özgürce kullanabilmelerine engel olduğu ve doğruyu belirli sebeplerden ötürü bulamayan insanların İslam dinine geçmesi şeklinde açıklıyor. Bu şu anda yeryüzünde Allah'a iman etmiş ancak "Allah indinde hak din İslam'dır" gerçeğinden dolayı müslüman olamamış kitleye hitab eden bir durum. Ama ne varki belirli önyargılarından dolayı ve müslümanların fanatik yaklaşımları sebebiyle henüz hakiki İslam'ı tanıyamamış olan kimseler son dönemde özellikle 11 eylül'den sonra o kadar çok İslam kelimesini duyar oldular ki, "bu islam neymiş" diyerek İslam'ı öz kaynağından araştırdılar ve okudular. Bu kaynak elbette ki kurandı. Allah belki ismini yeryüzünde kan döken kafir ordusu vesilesi ile yaydı ama elbette ki onlarında planı müslümanlara karşı başlatılmak istenen savaştı. Ama tuzakları kendi başlarına geçti. Allah namını tüm dünyaya böylece yaydı. İslam'dan başka şey konuşulmaz oldu, o dönem hangi toplantı ve seminere giderseniz gidin "diyalog ve hoşgörü" konusuna bir şekilde ulaşılıyor ve sohbet oradan devam ediyordu. Yeryüzünde İslam'i kurallar uygulanmaya başlandı. Örnek olarak kadınların ve erkeklerin rio de janerio da, japonya ve meksika da ayrı vagonlarda seyahat etmeye başlamaları, İngilterede bikiniyle sokağa çıkma yasağı, Amerika Bir. Dev. düşük bel pantalonların şehvet uyandırdığı için yasaklanması gibi. İşte bu kurallar Allah'ın istediği kurallar ancak bunlar İslam adıyla değil, örneğin demokrasi adıyla uygulamaya konulan kurallar. İşte Allah namını böyle yaydığı gibi, ahir zamanda riyakarların artacağı şeklindeki gerçeği ise böyle gerçeklemiş oluyor. İslam'ın istediği gibi bir dünya çok yakındır ancak adı İslam olmayacak ve ALlah kendi dinini insanlar farkına varmadan yayacaktır. Bu Bakara suresinde ki "onalrın tuzaklarına karşı bizimde tuzağımız vardır" ayetinin açıklamasıdır.

Bununla beraber sistem kendi içindeki gerçekleriyle beraber tamamen zeka ile çözülebilecek bir zorluk derecesindedir. Bu nedenle sistem "demokrasi" adı verilen, görünüşte eşitlikçi batı modernizmi arsitokrasisinin sinsiliğine karşı sadece ve sadece si,stemin çarklarına dahil olmak ve onların silahına yine onların silahları ile karşılık vermekle çökertilebilirdi. Bu onlar gibi görünmek ancak onlar gibi olmamaktı. Zira Allah'ın da buyurduğu gibi "Allah aşıları çatıştırır." Sistem her zaman zıtları ile ayakta durur. Fanatik müslümanlara karşı fanatik kafir ordusu, zira Müslüman dünyasının yıllardır süre gelen İslam'ı koruma içgüdüleri onları fanatikliğe itmişti. Çünkü Allah bu dini koruyacaktı ve korudu da. İslam bu nedenlerle Hristiyanlığın laçkalaşmış yozlaşmışlığındansa kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız gerçeğinin aksine hep dışarıya karşı ağ ördü ve kendi içinde de katı kuralcı gözükmekteydi. Böylece İslam dünyasında, Hristiyanlarda olanın aksine sokaklarda paçalı donla koşturdukları bir peygamber, filmlerde şeytan çıkaran pederler, iblis yuvası haline gelmiş kilisiler, psikopatlaşmış karanlık orta çağ katilleri hiç olmadı.

Mehdi ile ilgili birçok hadisi şerif olmakla beraber çoğu mütevatir hadisden oluşmaktadır. İbrahim Hakkı'nın marifetnamesinde bir hadisde "mehdi'nin 40 yıl adaletle hüküm sürüp , Mesih'i çıkaracağı" belirtilir. Mehdi ile ilgili fiziki temalar içeren hadisler bir yana, tevile açık hadisler, Mehdi'nin iyi bir siyasetçi olacağı, Kuran'ı Kerimi tekrar ve en doğru şekilde tekrar yorumlayacağı ve devrin tüm alimlerini ona karşı çıkacağı şeklinde haberler vermektedir. Mehdi ve yardımcılarının en önemli özelliği yaşadıkları çağın karakterlerini çok iyi analiz eden kişiler olmalarıdır. Savaş çağın karakterine göre olacaktır. Mehdi'nin diğer bir unsuru birleştirici olmasıdır, adaletle devam edip "ortak akıl" çizgisinde hareket edicektir. Üzerine atılan iftiralar devamlı surette Allah'ın inayetiyle Onun tanınmasına mani olacak ve Allah onu saklayacaktır. Ancak diğer yandan Deccal'in ordusu Onun mehdi olduğunu söyleyerek bu zatı karalamaya da çalışacaklardır.

Mehdi adaletle hüküm sürdükten sonra, zaten Allah'a iman etmiş ancak İslam dinini seçmemiş olan kişiler Allah'ın izniyle müslüman olacak(bu çok büyük bir güruh olmayacak, ancak en doğrusunu ALlah bilir) ve bundan sonra büyük bir mucize gerçekleşeceği için artık iman edenin imanı kabul görmeyecek. İşte Haz. İsa'nın nüzulu böylesine büyük bir mucizedir.
 

aşksal

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Kas 2008
Mesajlar
37
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Web Sitesi
www.facebook.com
Nasraniyet büyük bir küfürdür ve "Kuranda yer ve gök neredeyse parçalanacak Rahmana oğul isnad ettiklerinden dolayı..." deniyor...bunda azim bir sır yoktur bu aşikardır

Nasraniyeti gizliden açıktan sadece ve SADECE papazlar savunur , ve burdaki nurlu papazlar ,nitekim İslamiyetin hakiki hristiyanlıkla omuz omuza geleceğini ve İsanın de hırisityanlığın hakikisiyle hükmedeceğini söylüyorlar hz İsayı de hristiyan yapıyorlar
sapıklar

Yazdıklarımız da sapıklık ima edecek zerre dahi bulunmamaktadır. Biz sadece görevimizi yaptık. Düşüncelerimiz asla değişmez, yolumuz bellidir. Alan alır, alamayan nasipsizdir.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt