Hazkil aleyhisselâm'ın diğer bir lakabı da Zülkifl olup Hz. Eyyub' un oğullarından Şeref olduğu bildirilmiştir. Kendisi Şam diyarında hakk'ı tebliğde bulunmuştu. <
<
Vaktiyle İrak'ta Vasıt tarafında Dâverdân denilir bir kasaba varmış. Orada veba salgını olmuş, ahalisi bundan kaçmak için memleketlerinden çıkmışlar, fakat hep telef olmuşlar.
Sonra Allahü Teâlâ onlara yine hayat vermiş. Bir de israil Oğullarından cihadla emrolunan bir kavim muharebeden korkup vatanlarından çıkmışlar, kaçmışlar, fakat yine ölmüşler, perişan olmuşlar. Nihayet Allahü Teâlâ onlara tekrar hayat vermiş, Allah yolunda muharebe etmelerini emretmiş.
Bir gün Hz. Ömer namaz kılarken geride iki Yahudi varmış. Hz. Ömer rükûa varırkan hava yapar yani rükûda kollarını böğürlerine kısmayıp serbest ve aralık tutarak dizlerine kor ve karnını çekik tutar ve bu suretle rükûda merdane ve metin bir vaziyet alırmış. Bunu gören Yahudilerden biri diğerine «bu o mu» demiş. Hz. Ömer namazı bitirince birisinin «bu o mu» dediğini söylemiş.
Yahudiler : «Biz kitabımızda Allah'ın izniyle ölüleri dirilten Hazkil'e verdiğini verecek demirden bir boynuz buluyoruz» demişler.
Hz. Ömer'in «Biz kitabımızda Hazkil ve isa'dan başka Allah'ın izniyle ölülere hayat veren kimse bulmuyoruz» demesi üzerine :
«Biz Allah'ın kitabında sana nakletmediği Peygamberler buluyoruz» demişler.
Ömer de : «Evet» demiş.
Bunun üzerine Yahudiler ölülerin dirilmesine gelince :
«Sana şunu söyleyeceğiz ki, israil Oğullarına veba vaki olmuştu. Bunlardan bir kavim çıktılar, bir mil gider gitmez, Allah bunları Öldürdü. Bunlara bir duvar çevirdiler, kemikleri çürüdüğü zaman Allahü Teâlâ Hazkil'i gönderdi, üzerlerinde bir müddet durdu. Allah da bunları bu yüzden öldükten sonra dirilmeye mazhar kıldı» dediler diye de rivayet edilmiştir.
Allahü Teâlâ bu hakikatleri Kur'ân-ı Kerîm'de şöyle beyan eder :
— Bakmaz mısın o kimselere ki? Ne acaib baksana şunlara ki, binlerce kişi oldukları halde ölüm korkusuyla diyarlarından çıktılar. Allah da kendilerine «ölün» dedi. Sonra da onlara yeniden hayat verdi, öldükten sonra dirilmeye mazhar oldular.
Ölmeyelim diye kaçtıkları zaman korktuktan başlarına geldi, öldüler, fakat ölüm içine düşüp adeten «öldük» dedikleri bir anda da akla hayâle gelmez bir şekilde tekrar hayat buldular.
Allahü Teâlâ bunları kitabında hatırlatırken, ölümden, ilâhî hüküm olan vazifeden kaçıp kurtulmanın imkânı bulunmadığını ve boyle yapanların korktuklarına daha çabuk ve daha feci bir şekilde uğrayacaklarını ve hattâ Allah murad edince hükmünü infaz etmek için ölüleri dirilteceğini ve binaenaleyh ölmekle kurtulacaklarını zannedenlerin de kurtulamayacaklarını beyan buyurmuştur. Hasılı ilâhî hükümden kurtulmak için ne ölümden kaçmanın, ne de ölüme koşmanın akıl kârı olmadığını anlatmıştır. Ne ilâhî hükümden kaçılır, ne de Allah'tan ümit kesilir!..
(Bakara Sûresi)
<
Vaktiyle İrak'ta Vasıt tarafında Dâverdân denilir bir kasaba varmış. Orada veba salgını olmuş, ahalisi bundan kaçmak için memleketlerinden çıkmışlar, fakat hep telef olmuşlar.
Sonra Allahü Teâlâ onlara yine hayat vermiş. Bir de israil Oğullarından cihadla emrolunan bir kavim muharebeden korkup vatanlarından çıkmışlar, kaçmışlar, fakat yine ölmüşler, perişan olmuşlar. Nihayet Allahü Teâlâ onlara tekrar hayat vermiş, Allah yolunda muharebe etmelerini emretmiş.
Bir gün Hz. Ömer namaz kılarken geride iki Yahudi varmış. Hz. Ömer rükûa varırkan hava yapar yani rükûda kollarını böğürlerine kısmayıp serbest ve aralık tutarak dizlerine kor ve karnını çekik tutar ve bu suretle rükûda merdane ve metin bir vaziyet alırmış. Bunu gören Yahudilerden biri diğerine «bu o mu» demiş. Hz. Ömer namazı bitirince birisinin «bu o mu» dediğini söylemiş.
Yahudiler : «Biz kitabımızda Allah'ın izniyle ölüleri dirilten Hazkil'e verdiğini verecek demirden bir boynuz buluyoruz» demişler.
Hz. Ömer'in «Biz kitabımızda Hazkil ve isa'dan başka Allah'ın izniyle ölülere hayat veren kimse bulmuyoruz» demesi üzerine :
«Biz Allah'ın kitabında sana nakletmediği Peygamberler buluyoruz» demişler.
Ömer de : «Evet» demiş.
Bunun üzerine Yahudiler ölülerin dirilmesine gelince :
«Sana şunu söyleyeceğiz ki, israil Oğullarına veba vaki olmuştu. Bunlardan bir kavim çıktılar, bir mil gider gitmez, Allah bunları Öldürdü. Bunlara bir duvar çevirdiler, kemikleri çürüdüğü zaman Allahü Teâlâ Hazkil'i gönderdi, üzerlerinde bir müddet durdu. Allah da bunları bu yüzden öldükten sonra dirilmeye mazhar kıldı» dediler diye de rivayet edilmiştir.
Allahü Teâlâ bu hakikatleri Kur'ân-ı Kerîm'de şöyle beyan eder :
— Bakmaz mısın o kimselere ki? Ne acaib baksana şunlara ki, binlerce kişi oldukları halde ölüm korkusuyla diyarlarından çıktılar. Allah da kendilerine «ölün» dedi. Sonra da onlara yeniden hayat verdi, öldükten sonra dirilmeye mazhar oldular.
Ölmeyelim diye kaçtıkları zaman korktuktan başlarına geldi, öldüler, fakat ölüm içine düşüp adeten «öldük» dedikleri bir anda da akla hayâle gelmez bir şekilde tekrar hayat buldular.
Allahü Teâlâ bunları kitabında hatırlatırken, ölümden, ilâhî hüküm olan vazifeden kaçıp kurtulmanın imkânı bulunmadığını ve boyle yapanların korktuklarına daha çabuk ve daha feci bir şekilde uğrayacaklarını ve hattâ Allah murad edince hükmünü infaz etmek için ölüleri dirilteceğini ve binaenaleyh ölmekle kurtulacaklarını zannedenlerin de kurtulamayacaklarını beyan buyurmuştur. Hasılı ilâhî hükümden kurtulmak için ne ölümden kaçmanın, ne de ölüme koşmanın akıl kârı olmadığını anlatmıştır. Ne ilâhî hükümden kaçılır, ne de Allah'tan ümit kesilir!..
(Bakara Sûresi)