İslam tevhid dinidir ve bizden tevhid (Allah rızası etrafında birlik) istemektedir. Bir mümin olarak bu tevhide (birliğe, cemaate) kalben, fikren, fiilen, kısacası hayatımızla iştirak etmemiz gerekmektedir. Ne yazık ki günümüzde müslümanların en büyük sıkıntısı birlik şuurundan uzak bulunmaları ve cemaatin ne kadar gerekli olduğunu unutmuş olmalarıdır.
Dinimiz ancak cemaatle yaşanır. insanın kemalatı cemaatle tamam olur. Cemaat ne denli zahmetli olsa bile, kişinin yalnızlıkta bulduğunu zannettiği bütün rahatlıklardan daha hayırlıdır. İslam'ın öngördüğü cemaatte Allah'ın emirleri karşısında herkes; kuvvetlisi, zayıfı, efendisi, kölesi, hakimi, mahkumu, amiri, memuru eşittir. Üstünlük sadece takva iledir. Hazreti Peygamber (s.a.v.) "İnsanların en hayırlısı, insanlara en faydalı olanıdır" buyurmuştur.
Bu Hadis-i Şerifte işaret edilen faydalı olabilme, ancak insanlarla diyalog kurup kaynaşmakla, yani cemaat olmakla mümkündür.
Müslümanın Allah yolunda takva için birlik olmaları farz-ı ayındır. Müminin asıl yaradılış gayesi tevhid akidesi üzere ve cemaat disiplini içinde ilahi hükümleri tatbik etmektir. Cenab-ı Allah Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyuruyor: "Ey İman Edenler! Allah'tan tam manasıyla korkun ve ancak müslüman olarak can verin. Hep birlikte Allah'ın ipine (Kur'an'a, ihlasa, taate, cemaate) sımsıkı sarılın, dağılıp parçalanmayın."
Görülüyor ki rabbimiz, müminlere önce kendisinden tam manasıyla korkmayı emretmiş, sonra müslüman olarak ölmelerini istemiş ve bunun yolunun hep birlikte Allah'ın ipine, yani Kur'an ve sünnet çizgisinde cemaate sarılmakta olduğunu bildirerek bu ipe tutunmayı farz kılmıştır.
Cenab-ı Allah ayrılığı, bozgunculuğu ve çekişmeyi de yasaklamıştır. Ayet-i Celilede, "Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. Böyle davrananlar için büyük bir azap vardır." buyuruluyor. Başka bir ayet-i kerimede Rabbimiz, müinlerin nasıl birlik halinde olmalarına işaret ederek şöyle buyuruyor: "Allah, kendi yolunda kenetlenmiş bir yapı gibi saf bağlayarak savaşanları sever."
Peygamber efendimiz de (s.a.v.) birçok hadis-i şeriflerinde, cemaat halinde olmayı emretmiş, ayrılıktan, tefrikadan, müminleri şiddetle men etmiştir.
"Cemaat halinde olmanız gerekir. Ayrılıktan sakının. Şeytan tek kalanla beraberdir. İki kişi beraber olandan daha uzaktır. Kim, (iman selametiyle ölüp) cennetin tam ortasında olmak istiyorsa cemaate yapışsın. Kimin iyilikleri kendisini sevindiriyor, kötülükleri de üzüyorsa o kamil bir mümindir."
"Şüphesiz Allah Teala ümmetimi sapıklık ve fitne üzerinde bir araya getirmez. Allah'ın eli (rahmet desteği) cemaatle birliktedir. Kim cematten ayrılırsa ateşe gider."
Dünyevi çıkar ve hesaplarımıza uymasa da bütün müminleri kardeş bilip onlara kalbimizde değer, meclisimizde yer vermemiz icap etmektedir. İnsanın yaradılışındaki cevher, birlik ve hizmet içinde ortaya çıkar.
Cemaat topluluktur. Topluluk olunca, idare edenlerin olması da kaçınılmazdır. "Ülü'l-emr" diye de vasıflandırılan bu toplum idarecisine itaat, Cenab-ı Hakk'ın bir emridir.
S.Muhammed Saki Erol
(Hayat Dengemiz / Semerkand Yayınları S:29)
Dinimiz ancak cemaatle yaşanır. insanın kemalatı cemaatle tamam olur. Cemaat ne denli zahmetli olsa bile, kişinin yalnızlıkta bulduğunu zannettiği bütün rahatlıklardan daha hayırlıdır. İslam'ın öngördüğü cemaatte Allah'ın emirleri karşısında herkes; kuvvetlisi, zayıfı, efendisi, kölesi, hakimi, mahkumu, amiri, memuru eşittir. Üstünlük sadece takva iledir. Hazreti Peygamber (s.a.v.) "İnsanların en hayırlısı, insanlara en faydalı olanıdır" buyurmuştur.
Bu Hadis-i Şerifte işaret edilen faydalı olabilme, ancak insanlarla diyalog kurup kaynaşmakla, yani cemaat olmakla mümkündür.
Müslümanın Allah yolunda takva için birlik olmaları farz-ı ayındır. Müminin asıl yaradılış gayesi tevhid akidesi üzere ve cemaat disiplini içinde ilahi hükümleri tatbik etmektir. Cenab-ı Allah Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyuruyor: "Ey İman Edenler! Allah'tan tam manasıyla korkun ve ancak müslüman olarak can verin. Hep birlikte Allah'ın ipine (Kur'an'a, ihlasa, taate, cemaate) sımsıkı sarılın, dağılıp parçalanmayın."
Görülüyor ki rabbimiz, müminlere önce kendisinden tam manasıyla korkmayı emretmiş, sonra müslüman olarak ölmelerini istemiş ve bunun yolunun hep birlikte Allah'ın ipine, yani Kur'an ve sünnet çizgisinde cemaate sarılmakta olduğunu bildirerek bu ipe tutunmayı farz kılmıştır.
Cenab-ı Allah ayrılığı, bozgunculuğu ve çekişmeyi de yasaklamıştır. Ayet-i Celilede, "Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. Böyle davrananlar için büyük bir azap vardır." buyuruluyor. Başka bir ayet-i kerimede Rabbimiz, müinlerin nasıl birlik halinde olmalarına işaret ederek şöyle buyuruyor: "Allah, kendi yolunda kenetlenmiş bir yapı gibi saf bağlayarak savaşanları sever."
Peygamber efendimiz de (s.a.v.) birçok hadis-i şeriflerinde, cemaat halinde olmayı emretmiş, ayrılıktan, tefrikadan, müminleri şiddetle men etmiştir.
"Cemaat halinde olmanız gerekir. Ayrılıktan sakının. Şeytan tek kalanla beraberdir. İki kişi beraber olandan daha uzaktır. Kim, (iman selametiyle ölüp) cennetin tam ortasında olmak istiyorsa cemaate yapışsın. Kimin iyilikleri kendisini sevindiriyor, kötülükleri de üzüyorsa o kamil bir mümindir."
"Şüphesiz Allah Teala ümmetimi sapıklık ve fitne üzerinde bir araya getirmez. Allah'ın eli (rahmet desteği) cemaatle birliktedir. Kim cematten ayrılırsa ateşe gider."
Dünyevi çıkar ve hesaplarımıza uymasa da bütün müminleri kardeş bilip onlara kalbimizde değer, meclisimizde yer vermemiz icap etmektedir. İnsanın yaradılışındaki cevher, birlik ve hizmet içinde ortaya çıkar.
Cemaat topluluktur. Topluluk olunca, idare edenlerin olması da kaçınılmazdır. "Ülü'l-emr" diye de vasıflandırılan bu toplum idarecisine itaat, Cenab-ı Hakk'ın bir emridir.
S.Muhammed Saki Erol
(Hayat Dengemiz / Semerkand Yayınları S:29)