ş-e-v-v-a-l
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 19 Ara 2008
- Mesajlar
- 167
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 47
Günümüz insanlarının hayat standartları yükseldikçe .huzursuzluğu da o oranda artar olmuştur.
Tıbbın ileri aşamalar kaydettiği çağımızda ,iç huzurun yok olması neticesinde doktorların tahlil ve tetkiklerde maddi bir bulguya rastlayamadıkları depresyonlarda strese bağlı rahatsızlık teşhisi koydukları bir gerçektir. Tedavi yöntemleri ise, bir torba dolusu uyuşturucu ilaç. Teşhis yanlış,tedavi yöntemi yanlış.
HUZURU ; Kocaman, içi her türlü , beyazıyla, kahverengisiyle, elektroniğiyle,kristaliyle dolu eşyalarla tıklım-tepiş evlerde aradık. Hangi eşyanın arkasına gizlendi bilemedik,bulamadık.
Bu kez, dışarıda aramaya çıktık. Piknik yerlerinde,deniz kıyısında, göl kenar-
Larında, ormanlarda.... Yok..Yok...!
Yorgun argın,boş ellerimizle döndük evlerimize.
Sofralar kurduk kuş sütünün eksik olduğu. Patlayıncaya, çatlayıncaya kadar yedik, içtik. Olmadı!.. Huzur ,midemizin şımartılmasıyla da elde edemediğimiz bir olguydu.
Tekrar dışarıda, bu kez daha uzaklarda bulma arayışıyla düştük yollara.
Özel Arabalarımızla, olmayanlar özel otobüsler kiralayarak kafileler halinde seyyah olduk şu alemde .
Urfa’da İbrahim’in (as) yüreğinin yangınına sel olan (efsaneye göre) ateşin suya, odunların balığa dönüştüğü balıklı göl bizim yürek yangınımıza körük olmaktan öteye gidemedi ! Tarsus’ta Ashab-ı Kehf’te,Siirt’te evliyaların izinde, Konya’da Mevlana türbesinde,İstanbul’da Topkapı Sarayı’na koşturduk.Mukaddes emanetlerde aradık gözyaşlarıyla.
Bir an için rahatladığımız zannına kapıldık.Bir saat sonra eski yürek sıkıntısı daha beter kuşattı çepeçevre tüm vücut ve benliğimizi.
O yürek sıkıntısıyla ne zaman ki kalplere manevi şifa olarak gök sofrasının ikramı Kelâmullah’ı hatırlayıp aldık elimize”Onlar ki inanmışlar ve Allah’ı anmakla kalpleri huzur ve doyum bulmuştur.Bilin ki kalpler, sadece Allah’ı anarak huzura erişir”(Ra’d 28)
Evet sonunda tertemiz kaynaktan, serin tatlı bir ırmak gibi , kavrulan yüreklerimize Rabb’imizin rahmet eli dokundu.
Çalışmamıza,dinlenmemize,
Okumamıza,yazmamıza,kazanmamıza,harcamamıza,evliliğimize,dostluğumuza,kısacası aldığımız her nefese kadar Allah’a danışıp, anar(zikreder) olunca işte o zaman ruhumuzun ve bedenimizin sekinete erdiğini fark ettik elhamdulillah.
Hasta olan yürekler, doğru adresle şifa bulmak üzere buluşturulduğunda tedavisi de mümkün olmaktadır.
Sonra Sevgili’nin (sav) yakarışında ki şu sırrı keşfettik.”Allah’ım ! Kalbimi dolu ile,kar suyu ile yıka”
Aynı duaya kendi dualarımızı katıp avuçlarımıza yüreklerimizdeki pası,kiri yıkasın diye göz yaşlarımızı akıtıp Yüce Makam’a iletiyoruz;
Rabbimiz! Sen’inle irtibatımız olan Kitabullah’tan uzak kalan yüreklerimizin uyuşukluğunu, pasını,kirini,huzursuzluk nöbetlerini,kor alev yangınını buz gibi serinletici Vahiy ırmağınla gider!.... (amin)
Tıbbın ileri aşamalar kaydettiği çağımızda ,iç huzurun yok olması neticesinde doktorların tahlil ve tetkiklerde maddi bir bulguya rastlayamadıkları depresyonlarda strese bağlı rahatsızlık teşhisi koydukları bir gerçektir. Tedavi yöntemleri ise, bir torba dolusu uyuşturucu ilaç. Teşhis yanlış,tedavi yöntemi yanlış.
HUZURU ; Kocaman, içi her türlü , beyazıyla, kahverengisiyle, elektroniğiyle,kristaliyle dolu eşyalarla tıklım-tepiş evlerde aradık. Hangi eşyanın arkasına gizlendi bilemedik,bulamadık.
Bu kez, dışarıda aramaya çıktık. Piknik yerlerinde,deniz kıyısında, göl kenar-
Larında, ormanlarda.... Yok..Yok...!
Yorgun argın,boş ellerimizle döndük evlerimize.
Sofralar kurduk kuş sütünün eksik olduğu. Patlayıncaya, çatlayıncaya kadar yedik, içtik. Olmadı!.. Huzur ,midemizin şımartılmasıyla da elde edemediğimiz bir olguydu.
Tekrar dışarıda, bu kez daha uzaklarda bulma arayışıyla düştük yollara.
Özel Arabalarımızla, olmayanlar özel otobüsler kiralayarak kafileler halinde seyyah olduk şu alemde .
Urfa’da İbrahim’in (as) yüreğinin yangınına sel olan (efsaneye göre) ateşin suya, odunların balığa dönüştüğü balıklı göl bizim yürek yangınımıza körük olmaktan öteye gidemedi ! Tarsus’ta Ashab-ı Kehf’te,Siirt’te evliyaların izinde, Konya’da Mevlana türbesinde,İstanbul’da Topkapı Sarayı’na koşturduk.Mukaddes emanetlerde aradık gözyaşlarıyla.
Bir an için rahatladığımız zannına kapıldık.Bir saat sonra eski yürek sıkıntısı daha beter kuşattı çepeçevre tüm vücut ve benliğimizi.
O yürek sıkıntısıyla ne zaman ki kalplere manevi şifa olarak gök sofrasının ikramı Kelâmullah’ı hatırlayıp aldık elimize”Onlar ki inanmışlar ve Allah’ı anmakla kalpleri huzur ve doyum bulmuştur.Bilin ki kalpler, sadece Allah’ı anarak huzura erişir”(Ra’d 28)
Evet sonunda tertemiz kaynaktan, serin tatlı bir ırmak gibi , kavrulan yüreklerimize Rabb’imizin rahmet eli dokundu.
Çalışmamıza,dinlenmemize,
Okumamıza,yazmamıza,kazanmamıza,harcamamıza,evliliğimize,dostluğumuza,kısacası aldığımız her nefese kadar Allah’a danışıp, anar(zikreder) olunca işte o zaman ruhumuzun ve bedenimizin sekinete erdiğini fark ettik elhamdulillah.
Hasta olan yürekler, doğru adresle şifa bulmak üzere buluşturulduğunda tedavisi de mümkün olmaktadır.
Sonra Sevgili’nin (sav) yakarışında ki şu sırrı keşfettik.”Allah’ım ! Kalbimi dolu ile,kar suyu ile yıka”
Aynı duaya kendi dualarımızı katıp avuçlarımıza yüreklerimizdeki pası,kiri yıkasın diye göz yaşlarımızı akıtıp Yüce Makam’a iletiyoruz;
Rabbimiz! Sen’inle irtibatımız olan Kitabullah’tan uzak kalan yüreklerimizin uyuşukluğunu, pasını,kirini,huzursuzluk nöbetlerini,kor alev yangınını buz gibi serinletici Vahiy ırmağınla gider!.... (amin)