nihalim
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 3 Eki 2006
- Mesajlar
- 2,593
- Tepki puanı
- 2
- Puanları
- 0
- Yaş
- 45
- Konum
- *meftun*
- Web Sitesi
- www.hatim-online.com
Hüzün
Suların ürpertisine düşüyor aklım.Tomurcuk patlıyor yeni baştan. Fırtına öncesi baharlara sürgün yüreğim. Birazdan ağlayacak günbatımları. Sevmek kokusu saracak dört yanı. Umut merdiveni göklere uzanacak.
Zamanıdır artık...
Dualarım çağıracak giden baharları.
Geri dönecek son soluk, rahvan atlar gibi ırgalanan sevdalarım. Duman çökecek dağlara. Bu bahar başka bahar. Birazdan gülün yapraklarına düşecek çiğ damlasına sakladım düşlerimi. Eski bir plakta yanık şarkılar söyleyecek sevdaların esrarını.
“Rüzgar söylüyor şimdi o yerlerde bizim eski şarkımızı” diyecek Ahmet Özhan.
Yeni baştan sevdalar can çekişecek. Hüzün bölecek şarkı aralarını.
“Vaz geç söyleme artık, hatırlatma mazideki aşkımızı”...
İnadına yeni baştan hatırlayacak,yeni baştan hüzün gölgeleyecek ruhumuzu.
Hüzün her yerde ...
Açılmamış düğümlerde, söylenmedik sözlerde.
Taze açılmış bir gülün yaprağında, açılmamış bir fanusun içinde.
İşte hüzün...
Neşeyi tüllese de...
Hüzün şebneme benzer.
Her çiçek bahara açar bilirim. Su yürüme mevsimi dayanınca kapıya, bir sancı başlar. Mevsim titrer. Mevsimler türlü türlü,başka başkadır. Herkesin bir mevsimi, baharı vardır. Ben günlerimi bir efsunlu fanusun içine koymuşum. Her günüm bir mevsim, her gülüşüm bir bahar. Her hüznüm bir kıştır.
Yağar tozum tozum, yağar inceden inceye.
Kendimden kendime sürgünlüğüm...
İçimden içime kırgınlığım...
Hüzün bir sağanak, kabından boşalan. Bir bulutun gözlerinden dökülen iki damla yaş...Hüzün yağmurlarıyla ıslanan yüreğimizin tesellisi ey gelmeyen bahar, ey muhayyel yedi iklim... Bilirim ki senin de bir adın hüzünle kundaklı. Hüzün bir meltem, bir çiğ damlası, bir ebr-i nisan.
Revnakı kendinden gelen ey bahar, hüzün senin de kapını aralar birazdan.
Ne de olsa hüzün..
Unutma...
Hüzün şebneme benzer.
Arsız rüyaların kaçırdığı ey neşem, nispet kokan sözcüklerin ucundaki sevgili, nerde bir mahzun şarkı var,içindesin. Menekşelerin moru, lilası, eflatunu, kar oyuklarında can çekişiyor...Duru türküler susmuş. Hüznün desenlerini işlediği bu yürek yorgun, parmak izlerini sürdüğüm tüm kapılar, bilinmeze açılmış. Başladığım türküyü yarıda kesmek. Bitirmek başladığımı... Silmek gözyaşlarını içimdeki çocuğun gözyaşlarını. Hüznün damıdığı günü bırakmak geriye.
Hanımeli kokan akşamlara ayarlamak yüreğimin taraçalarını.
Adı konmamış sızıları bırakmak gizli mahzenlerde...
Kanayan bir yerim vardı görülmeyen...
Duyulmayan, hıçkıran yanımı bırakmak günbatımına. Gitmek yeni baştan erik ağaçlarının çiçek açtığı baharlara.
Unutma...
Ne de olsa hüzün...
Hüzün şebneme benzer.
Damla damla biriken hüzün, alıp götürdü uykularımı.Başımıza düşen gül kuruları geçen baharlardan bir izdüşüm...Gönül koyduğumuz hakikatler düşüyor ellerimizden. Boşalıyor yüreklerin dehlizleri. Her adımda çiğlik. Her yeni gün riya ile başlıyor. Yalancı saatlerin utancına hükmeden yelkovan umarsız. Işığından tanıdığım bir yıldız, asılı durur kuytusunda gökyüzümün.En karanlık yüreğe salar saçlarını.
En hırçın yanım baş koyar hiçliğin gemisine.
Hüzün gelir oturur üşüyen yanımın bahçesine. Her dal üşür, her yaprak titreşir. Bu yürek başka adıdır şimdi sızının.
Eski konakların sıvası dökülür yeni baştan. Zaman eskir son soluk. Zaman öcünü alır unutulmuşlukların.
Tüm notalar hüzün kuşanır.
Kim bilir nasıl, nerde o şarkı söylenir. Sessizliğin ardına takılır tüm ezgiler.
Baharı bekleyen bahçeler hüzün yeşerir.
Ne de olsa hüzün...
Hüzün şebneme benzer.
Katar katar açan kandil çiçekleri, düşerken hayalime, gülce bakışlı dualar tutar ellerimden. Hâtem kisvesi kuşanan gönül kuşu çalar kapımı. Mürekkebi kurumuş dillere inat, gelir konar hüzünden örülmüş ülkemin pervazlarına. İkindiyi derelere sarkıtan zaman, yüreğimin anahtarını verir ellerime. Yüreğimin haritasına yol bulur.
Bulutun en âması yağar üstüme.
Kıskanç rüzgarlar itekler içimdeki baharın eteklerini.
Kaknus kuşu mutluluğun şarkısını çağırır. Masal ülkesi çağırır beni uzaktan. Yüreğime bin küşayiş oturur. Sözsüz bir musikiye durur yüreğim.Vefa elbiseleri giyinir. Sıcak bir nesimin ellerine değince yüzümüz, pembeler isyan eder yüreğin karasına.
Bir step hüznü şemsiye şemsiye yağsa da üzerime...
Bin neyi küllese de ...
Hüzün şebneme benzer.
Öylesine hafif öylesine uçarı...
Meryem Aybike Sinan
Suların ürpertisine düşüyor aklım.Tomurcuk patlıyor yeni baştan. Fırtına öncesi baharlara sürgün yüreğim. Birazdan ağlayacak günbatımları. Sevmek kokusu saracak dört yanı. Umut merdiveni göklere uzanacak.
Zamanıdır artık...
Dualarım çağıracak giden baharları.
Geri dönecek son soluk, rahvan atlar gibi ırgalanan sevdalarım. Duman çökecek dağlara. Bu bahar başka bahar. Birazdan gülün yapraklarına düşecek çiğ damlasına sakladım düşlerimi. Eski bir plakta yanık şarkılar söyleyecek sevdaların esrarını.
“Rüzgar söylüyor şimdi o yerlerde bizim eski şarkımızı” diyecek Ahmet Özhan.
Yeni baştan sevdalar can çekişecek. Hüzün bölecek şarkı aralarını.
“Vaz geç söyleme artık, hatırlatma mazideki aşkımızı”...
İnadına yeni baştan hatırlayacak,yeni baştan hüzün gölgeleyecek ruhumuzu.
Hüzün her yerde ...
Açılmamış düğümlerde, söylenmedik sözlerde.
Taze açılmış bir gülün yaprağında, açılmamış bir fanusun içinde.
İşte hüzün...
Neşeyi tüllese de...
Hüzün şebneme benzer.
Her çiçek bahara açar bilirim. Su yürüme mevsimi dayanınca kapıya, bir sancı başlar. Mevsim titrer. Mevsimler türlü türlü,başka başkadır. Herkesin bir mevsimi, baharı vardır. Ben günlerimi bir efsunlu fanusun içine koymuşum. Her günüm bir mevsim, her gülüşüm bir bahar. Her hüznüm bir kıştır.
Yağar tozum tozum, yağar inceden inceye.
Kendimden kendime sürgünlüğüm...
İçimden içime kırgınlığım...
Hüzün bir sağanak, kabından boşalan. Bir bulutun gözlerinden dökülen iki damla yaş...Hüzün yağmurlarıyla ıslanan yüreğimizin tesellisi ey gelmeyen bahar, ey muhayyel yedi iklim... Bilirim ki senin de bir adın hüzünle kundaklı. Hüzün bir meltem, bir çiğ damlası, bir ebr-i nisan.
Revnakı kendinden gelen ey bahar, hüzün senin de kapını aralar birazdan.
Ne de olsa hüzün..
Unutma...
Hüzün şebneme benzer.
Arsız rüyaların kaçırdığı ey neşem, nispet kokan sözcüklerin ucundaki sevgili, nerde bir mahzun şarkı var,içindesin. Menekşelerin moru, lilası, eflatunu, kar oyuklarında can çekişiyor...Duru türküler susmuş. Hüznün desenlerini işlediği bu yürek yorgun, parmak izlerini sürdüğüm tüm kapılar, bilinmeze açılmış. Başladığım türküyü yarıda kesmek. Bitirmek başladığımı... Silmek gözyaşlarını içimdeki çocuğun gözyaşlarını. Hüznün damıdığı günü bırakmak geriye.
Hanımeli kokan akşamlara ayarlamak yüreğimin taraçalarını.
Adı konmamış sızıları bırakmak gizli mahzenlerde...
Kanayan bir yerim vardı görülmeyen...
Duyulmayan, hıçkıran yanımı bırakmak günbatımına. Gitmek yeni baştan erik ağaçlarının çiçek açtığı baharlara.
Unutma...
Ne de olsa hüzün...
Hüzün şebneme benzer.
Damla damla biriken hüzün, alıp götürdü uykularımı.Başımıza düşen gül kuruları geçen baharlardan bir izdüşüm...Gönül koyduğumuz hakikatler düşüyor ellerimizden. Boşalıyor yüreklerin dehlizleri. Her adımda çiğlik. Her yeni gün riya ile başlıyor. Yalancı saatlerin utancına hükmeden yelkovan umarsız. Işığından tanıdığım bir yıldız, asılı durur kuytusunda gökyüzümün.En karanlık yüreğe salar saçlarını.
En hırçın yanım baş koyar hiçliğin gemisine.
Hüzün gelir oturur üşüyen yanımın bahçesine. Her dal üşür, her yaprak titreşir. Bu yürek başka adıdır şimdi sızının.
Eski konakların sıvası dökülür yeni baştan. Zaman eskir son soluk. Zaman öcünü alır unutulmuşlukların.
Tüm notalar hüzün kuşanır.
Kim bilir nasıl, nerde o şarkı söylenir. Sessizliğin ardına takılır tüm ezgiler.
Baharı bekleyen bahçeler hüzün yeşerir.
Ne de olsa hüzün...
Hüzün şebneme benzer.
Katar katar açan kandil çiçekleri, düşerken hayalime, gülce bakışlı dualar tutar ellerimden. Hâtem kisvesi kuşanan gönül kuşu çalar kapımı. Mürekkebi kurumuş dillere inat, gelir konar hüzünden örülmüş ülkemin pervazlarına. İkindiyi derelere sarkıtan zaman, yüreğimin anahtarını verir ellerime. Yüreğimin haritasına yol bulur.
Bulutun en âması yağar üstüme.
Kıskanç rüzgarlar itekler içimdeki baharın eteklerini.
Kaknus kuşu mutluluğun şarkısını çağırır. Masal ülkesi çağırır beni uzaktan. Yüreğime bin küşayiş oturur. Sözsüz bir musikiye durur yüreğim.Vefa elbiseleri giyinir. Sıcak bir nesimin ellerine değince yüzümüz, pembeler isyan eder yüreğin karasına.
Bir step hüznü şemsiye şemsiye yağsa da üzerime...
Bin neyi küllese de ...
Hüzün şebneme benzer.
Öylesine hafif öylesine uçarı...
Meryem Aybike Sinan