El-Endulusi
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 8 Nis 2012
- Mesajlar
- 376
- Tepki puanı
- 1
- Puanları
- 0
- Yaş
- 13
Selamun Aleykum,
Huşu manasi; Kulun, HaK'ka boyun egmesi ve her anini Allah c.c. un huzurunda oldugunu bilmesidir. Genel olarak halk arasinda ozellikle namaz kilanlar icin soylenir. Huşu, meshur Cibrili Emin hadisinde gecen, ihsan ile ile birlesmektedir. Yani Allah c.c. gorurcesine, sen O'nu gormesende O seni goruyor ve sende O gorurmuscesine yani huzurundaymisin gibi kulluk etmendir.
Bu bakimdan bakildigindahuşu ve ihsan ayni manadadir..Baska bir manada ise; Huşu, Rabbın tecellileri karşısında kalbin soluşudur veya huşu, hakikat sultanı olan Allah´ın tecellisi karşısında kalbin erimesi ve geri çekilerek saklanmasıdır veya huşu, Hakk´ın heybetlerinin mukaddimeleridir veyahut; huşu´ aniden ilâhî bir hakikatin keşfen bilinmesi sırasında birden kalbe gelen bir ürpertidir, denilmiştir.
Peygamber Efendimiz s.a.v doneminde sahabeler huşu da zirveydi sonrasinda Tabiin ve Tebei tabiin devrinden itibaren huşu'yu kaybetmeye basladik.
Huzeyfe r.a. soyle soyler; Dininizden ilk olarak kaybettiğiniz şey huşudur.
Huşu yani kulun Allah c.c. boyun egmesi; zorlu mertebelerden gecmektedir. Bu mertebenin basinda da aclik ve zuhd hayati gecmektedir. yani dunyaya olan baglilimizin ve dunyayi sahiplenesimizi terk etmemizdir. Sahabe r.a. zamaninda hepsi canlarini mallarini Allah c.c. icin Peygamber Efendimiz s.a.v e feda ettiler.
Insan kaybedicek ve endiselenecek herhangi birseyi yoksa eger Allah c.c. a ulasacagi basamaklari kolayca tirmanir. Zira kalbi aclik ve kirbacindan gecmeye baslamistir. Aclik aninda Kul, aslina doner yani onu Allah c.c. dan baska bir koruyucusu sahibi olmadigini anlar. Dikkat ederseniz, ac insanlarin yuzunde daima bir huzun vardir. Zira nefs ancak, tok bir karinla azar. Bu sebeple cumle Evliya, Huşu'yu yakalamak icin acligi yada az yemegi secmistir..
Zaten baslica tarikat edebi az ye, az uyu ve az konus'tur. Sehl b. Abdullah k.s., «Kalbi huşu içinde olana Şeytan yaklaşamaz», demiştir.
Derler ki: İnsanda huşu bulunduğunun alâmeti, kızdırıldığında veya irâdesine muhalefet edildiğinde veyahut reddedilme durumunda kaldığında bu halleri kabul ile karşılamasıdır.
Hasan Basri r.a., «Huşu, kalp için lüzumlu olan dâimi korkudur,» der.
Cüneyd´e huşûun ne olduğu sorulunca şöyle demişti: «Kalbin gaybı bilene (Allâmü´l-guyûba) karşı zillet içinde bulunmasıdır.»
Butun anlatilanlardan yola cikilirsa Kalb aradan Nefs-i Emmare'yi cikarip istikametini Allah c.c. yoneltirse umulurki Allah c.c. tecellileride o kulun kalbine yansir.
Hak yolunda yürüyen bir kimsenin namaz, niyaz gibi iyi ve güzel amellerine güvenmesinin âlâmeti (böylece devam edib giderken cereyan eden ilâhî kaderler icâbiyle ayağını sürçüp de) bir günah işlediği zaman niyazının eksik oluşudur.
Hak yolunda yürüyenlerin du*rumlarında derecelerini ölçecek pek önemli bir ölçüdür.
Niceleri namaz ve niyaz gibi güzel işlere devam ve mülâzemetle bunlara karşı mukaddes kitabımız ve şerefli hadislerin vaad buyurdukları cennet nimetlerine kavuşmak ve cehennemin aza*bından kurtulmak umudunu beslerken, Kaderi icâbı ayakları sürçerek bir günah işledikte umduklarına bir fütur arız olur, yapmakta oldukları ibâdet*lerinde gevşeklik başlar.
Daha yüksek niyet ve durumda bulunanlar ise yapmakta oldukları ibâdetleri; Hakk’ın emrini yerine getirmek ve yalnız rızasını kazanmak için yaparlar. Başka hiçbir karşılık niyetiyle yapmazlar ve yapmakta oldukları bu güzel ve iyi işler gözlerine asla görünmez. Böyle bir durum: Ancak Ârif ve Âşıkların durum*larıdır. (ibn ataullah el iskenderi k.s)
Karsilik beklenmeden yapilan ibadetler husunun anahtaridir.
Cenab-i Mevla bizleride Habibinin s.a.v ve sevdigi kullarinin yuzu suyu hurmetine, Kalbimizde Huşu'yu bulabilen ve bulupda orda barindiran kullarindan eglesin. Amin..
Not; Evliyaullahin bize ulasan rivayetleri Imam-i Kuseyrinin Kuseyri Risalesinden gelmektedir..
Huşu manasi; Kulun, HaK'ka boyun egmesi ve her anini Allah c.c. un huzurunda oldugunu bilmesidir. Genel olarak halk arasinda ozellikle namaz kilanlar icin soylenir. Huşu, meshur Cibrili Emin hadisinde gecen, ihsan ile ile birlesmektedir. Yani Allah c.c. gorurcesine, sen O'nu gormesende O seni goruyor ve sende O gorurmuscesine yani huzurundaymisin gibi kulluk etmendir.
Bu bakimdan bakildigindahuşu ve ihsan ayni manadadir..Baska bir manada ise; Huşu, Rabbın tecellileri karşısında kalbin soluşudur veya huşu, hakikat sultanı olan Allah´ın tecellisi karşısında kalbin erimesi ve geri çekilerek saklanmasıdır veya huşu, Hakk´ın heybetlerinin mukaddimeleridir veyahut; huşu´ aniden ilâhî bir hakikatin keşfen bilinmesi sırasında birden kalbe gelen bir ürpertidir, denilmiştir.
Peygamber Efendimiz s.a.v doneminde sahabeler huşu da zirveydi sonrasinda Tabiin ve Tebei tabiin devrinden itibaren huşu'yu kaybetmeye basladik.
Huzeyfe r.a. soyle soyler; Dininizden ilk olarak kaybettiğiniz şey huşudur.
Huşu yani kulun Allah c.c. boyun egmesi; zorlu mertebelerden gecmektedir. Bu mertebenin basinda da aclik ve zuhd hayati gecmektedir. yani dunyaya olan baglilimizin ve dunyayi sahiplenesimizi terk etmemizdir. Sahabe r.a. zamaninda hepsi canlarini mallarini Allah c.c. icin Peygamber Efendimiz s.a.v e feda ettiler.
Insan kaybedicek ve endiselenecek herhangi birseyi yoksa eger Allah c.c. a ulasacagi basamaklari kolayca tirmanir. Zira kalbi aclik ve kirbacindan gecmeye baslamistir. Aclik aninda Kul, aslina doner yani onu Allah c.c. dan baska bir koruyucusu sahibi olmadigini anlar. Dikkat ederseniz, ac insanlarin yuzunde daima bir huzun vardir. Zira nefs ancak, tok bir karinla azar. Bu sebeple cumle Evliya, Huşu'yu yakalamak icin acligi yada az yemegi secmistir..
Zaten baslica tarikat edebi az ye, az uyu ve az konus'tur. Sehl b. Abdullah k.s., «Kalbi huşu içinde olana Şeytan yaklaşamaz», demiştir.
Derler ki: İnsanda huşu bulunduğunun alâmeti, kızdırıldığında veya irâdesine muhalefet edildiğinde veyahut reddedilme durumunda kaldığında bu halleri kabul ile karşılamasıdır.
Hasan Basri r.a., «Huşu, kalp için lüzumlu olan dâimi korkudur,» der.
Cüneyd´e huşûun ne olduğu sorulunca şöyle demişti: «Kalbin gaybı bilene (Allâmü´l-guyûba) karşı zillet içinde bulunmasıdır.»
Butun anlatilanlardan yola cikilirsa Kalb aradan Nefs-i Emmare'yi cikarip istikametini Allah c.c. yoneltirse umulurki Allah c.c. tecellileride o kulun kalbine yansir.
Hak yolunda yürüyen bir kimsenin namaz, niyaz gibi iyi ve güzel amellerine güvenmesinin âlâmeti (böylece devam edib giderken cereyan eden ilâhî kaderler icâbiyle ayağını sürçüp de) bir günah işlediği zaman niyazının eksik oluşudur.
Hak yolunda yürüyenlerin du*rumlarında derecelerini ölçecek pek önemli bir ölçüdür.
Niceleri namaz ve niyaz gibi güzel işlere devam ve mülâzemetle bunlara karşı mukaddes kitabımız ve şerefli hadislerin vaad buyurdukları cennet nimetlerine kavuşmak ve cehennemin aza*bından kurtulmak umudunu beslerken, Kaderi icâbı ayakları sürçerek bir günah işledikte umduklarına bir fütur arız olur, yapmakta oldukları ibâdet*lerinde gevşeklik başlar.
Daha yüksek niyet ve durumda bulunanlar ise yapmakta oldukları ibâdetleri; Hakk’ın emrini yerine getirmek ve yalnız rızasını kazanmak için yaparlar. Başka hiçbir karşılık niyetiyle yapmazlar ve yapmakta oldukları bu güzel ve iyi işler gözlerine asla görünmez. Böyle bir durum: Ancak Ârif ve Âşıkların durum*larıdır. (ibn ataullah el iskenderi k.s)
Karsilik beklenmeden yapilan ibadetler husunun anahtaridir.
Cenab-i Mevla bizleride Habibinin s.a.v ve sevdigi kullarinin yuzu suyu hurmetine, Kalbimizde Huşu'yu bulabilen ve bulupda orda barindiran kullarindan eglesin. Amin..
Not; Evliyaullahin bize ulasan rivayetleri Imam-i Kuseyrinin Kuseyri Risalesinden gelmektedir..