HUSEYIN SASMAZ
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 11 Eyl 2009
- Mesajlar
- 1,204
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 60
Hükümet İle Muhalefet Arasındaki Çatışma, Fasit Rejimi Kutsamak İçindir
Tunus'taki insanlar; nereye gidiyoruz? Bundan sonra ne olacak? Rejime karşı ayaklanmanın ardından ne oldu? Rejim düştü mü? Zulme karşı ayaklanmanın ardından ne oldu? Zulüm gerçekten ortadan kalktı mı? Fesat ortadan kalktı mı? Ve durumlar iyileşti mi diye sormaktadırlar?...
Ayaklanmadan iki yıl sonraki işlerin geldiği nokta, artık hiç kimseye sır değildir. Zira durumlar, hükümetin insanların işlerini gözetmedeki ciddi kusuru ve eksiklikleriyle birlikte daha da kötüye gitmekte olup hatta Bin Ali'nin zamanına sitem eden kimseleri bile işitir olduk. Nitekim bu günlerde, gerek (sandalyelerinin çoğu boş olan) kurucu meclis salonunda olsun gerekse sokakta gözlemlenen kuvvet operasyonlarında olsun siyasî çevreler arasındaki krizler ve çatışmalar gibi siyasî arenanın tanık olduğu hususlar işleri daha da karmaşıklaştırmakta olup her bir taraf kendi konumunu ve insanları etkileme oranını ispat etmeye çalışmaktadır.
Ey Müslümanlar, bu günlerde dönen çatışma aşağıdaki hususları ifşa etmiştir:
1-Saptırma: Yeni yöneticiler, insanların işlerini onurlu bir gözetimle gözetme hususundaki zaafiyetlerini örtmektedirler. Dolayısıyla insanları kışkırtmak ve kaos saçmak için yaptıklarını çarpıtmak amacıyla rakiplerine iftira atmaktadırlar. Muhalefete ve İşçi Birliği'ne gelince; "dinî" diktatörlüğü kutsamaya, birliğe diz çöktürmeye ve onun heybetini ve konumunu zayıflatmaya çalışmasından dolayı hükümeti suçlamaktadırlar. Dolayısıyla insanların acılarını sömürmek için ve onların maslahatlarını korudukları iddiasıyla kendilerini pazarlamaktadırlar. Bununla birlikte -hükümeti, muhalefeti ve İşçi Birliğiyle- onların tamamının, tüm belanın nedeni olan kapitalist demokratik sistem ile laik devlet üzerinde ittifak etmeleri, aralarında dönen tartışmaların sadece rejimin bazı mekanizmalarının uygulanmasındaki farklılıktan dolayı ortaya çıktığının kanıtıdır. Dolayısıyla yönetim ve otoritede bir paya sahip olmak isteyen şahsiyetler hummalı bir şekilde çalışmaktadırlar. Buda rejimin köklü bir şekilde değiştirilmesinde bu krizlerin ciddî değil de fabrikasyon olduğunun kanıtıdır.
2-Sadece zulüm, haksızlık ve sömürü gibi habis meyveleri olan Kapitalist rejimi kutsamak: Zira hükümet, ayaklanmacıların laik kapitalist sistemin gücünü ve sömürgeci kafirlerin hem Burgiba hem de onun ardından Bin Ali için çizmiş olduğu sistemden kaynaklanan aynı programları benimsediklerini iddia etmektedir. Nitekim Bin Ali'nin kabul ettiği on ikinci program, Sibsi hükümetinin benimsediği, ardında da mevcut hükümete miras bıraktığı programın aynısıdır. Dolayısıyla uluslar arası kuruluşlar (ister hükümet olsun isterse de hükümet dışı olsun habis kapitalist ahtapotunun kolları) olduklarını kabul etmeyerek onlarla ülkenin politikasını çizmek ve geleceğimizi belirlemek amacıyla hükümet ile muhalefetin her ikisiyle birlikte toplantılar düzenlemektedirler. Örneğin birkaç gün önce (ülke politikasını belirlemek için çalışan ve onu da kesinlikle Batı ile rejimine bağımlılık yolu üzere koyan aktivistlerin düzenlediği ülkemizdeki) Davos Ekonomik Forumu Toplantısı'nda olduğu gibi yada Hillary Clinton'un katılımıyla Sekizler Grubu tarafından denetlenecek olan "gelecek forum" kapsamındaki toplantılarda gerçekleşecek olanlarda olduğu gibi. Bunun yanı sıra bizleri ülkeyi ve insanları ipotek ettiği birikmiş borçların içerisinde boğacaktır. Bu günlerdeki çatışmanın diğer tarafı olan Tunus İşçileri Genel Birliği'ne gelince; onun durumu da kapitalist ülkelerdeki işçi sendikalarının durumu gibidir. Zira insanların öfkesini hafifletmek, kapitalizmin zulmüne ve para balinalarının adaletsizliğine karşı insanların öfkesini bastırmak ve durmak bilmeyen bir döngü içerisinde işçilerin kazanımları ve mücadeleleri adı altında aldıkları birtakım kırıntılar sayesinde insanları gerçek değişimden döndürmek yoluyla kapitalist sistemi korumak için ortaya çıkanlar gibi ortaya çıkmıştır; işte tüm bunlar, kapitallerin adaletsizliği ve Birliğin hızla sosyal müzakereler adı altında gizlediği zulümlerini ifşa ettiği gibi ucuz bir mücadele içerisinde işçilerin ve ücretlilerin enerjilerinin boşaltılıp geleceği yiyip tüketen tekelleşme, sömürü ve enflasyonun kırıntıları dışında ondan başka bir şey elde edemediklerini ifşa etmektedir.
3-Hıyanet: Bu çatışmalar, çatışma tarafındaki ajanların yüzlerini ifşa etmiştir. Zira onlar, ülkeye ve insanlara karşı işlemiş oldukları cürümlerin ardından siyasî hayattan soyutlanmaktan korkmaktalar ve (hakeza) Avrupa mahkemelerine başvurmakla tehdit etmektedirler. Birlik Genel Sekreteri'ne gelince; Amerika ondan hoşnuttur. (Nitekim 2012'nin Mayısında, Amerika'daki Amerikan Federasyonu Sanayi Örgütleri Kongresi yada İngilizce kısa adıyla Amerikan İstihbarat Ajansı (CIA)'nın sağ kolu olan AFL CIO olarak bilinen en büyük Sendika Federasyonu ödülünü kazanmıştır.) Dolayısıyla o, hükümeti şikayet etmek için uluslar arası kuruluşlara başvurmakla tehdit etmekte ve Genel Sekreteri "Charn Borough'un", Tunus İşçileri Genel Birliği'ne destek vermek için büyük bir heyetle Tunus'u ziyaret ettiği Uluslar arası Sendika Federasyonu'nu güçlendirmektedir. Herkesin övgü yağdırması "istenilen" hükümetimize gelince; Batı'nın onda hoşnut olduğu gibi desteklemekte ve ona şahitlik etmekte olup yeni liderleri de rejimi ve Batı'nın ülkemizdeki çıkarlarını korumak üzere ödül almak için şüpheli Chatham House İngiliz Organizasyonu'na doğru hızla koşuşturmaktadırlar.
Çarpıtma: Rejimi ve Batı'nın ülkemizdeki çıkarlarını korumak üzere ödül almaktadırlar.
Hakeza bu krizler, bütün siyasi tarafları ve ona dayanan yada ülkemizde onun hesabına çalışan odakları da ifşa etmiş ve Tunus'un, hala özellikle yaşlı Avrupa'nın izini takip etmeye çalışan Amerika'nın başını uzatmasının ardından uluslar arası çatışma arenası olduğunu açığa çıkmıştır. Nitekim -Rabbimizin merhamet ettiklerinin dışındaki- siyasi tabaka, büyük devletleri örnek almaktan ve onların çıkarlarına hizmet etmekten başka bir politika göremeyen halkların tacirlerinden öte bir şey değillerdir.
أَلا يَظُنُّ أُولَئِكَ أَنَّهُمْ مَبْعُوثُونَ لِيَوْمٍ عَظِيمٍ يَوْمَ يَقُومُ النَّاسُ لِرَبِّ الْعَالَمِينَ "Onlar düşünmezler mi ki, büyük bir günde tekrar diriltilecekler! Öyle bir gün ki, insanlar o günde alemlerin Rabbinin huzurunda divan duracaklardır." [Mutaffifin 4-5-6]
Ey Müslümanlar ve Ey Mücahit Lider Fatihlerin Torunları!
Bir mümin, bir delikten iki kere sokulmaz. Zira sizler, çok kısa bir süre önce korku zincirini kırdınız, artından tagutu devirdiniz, sonra da Batı ile ajanlarını kaldırıp atacakları ve aranızda Rabbinizin şeriatıyla hükmedecekleri zannıyla en güzel gördüğünüz kimseleri seçtiniz. Ancak şimdi onlar, Allah'ın kitabını sırtlarının arkasına atmaktalar, Batı'yı kıbleleri yapmaktalar ve bugün de sizlerden, birbirinizin karşısında durmanızı ve birbirinizden nefret etmenizi istemektedirler. Ancak bizler sizlere, çıkarcılar olmayı ve bu aşağılık Ruvaybida politikacılarla birlikte düşmanlarınıza meyletmeyi yakıştıramıyoruz. Dolayısıyla bugün kesinlikle vacip olan, akidenizden kaynaklanan arzularınızı en doğru bir şekilde ifadece edecek olan uyanık muhlis liderleri araştırmanızdır. O halde haydi azim İslam ümmetinin gerçek bir parçası olunuz. Zira çok iyi biliniz ki; gerçek bir ayaklanma, öncelikle kapitalist rejim ile düşmanınızın, evlatlarınızın elleriyle koyduğu kanunları kökünden söküp atmakla, değişime ülkemizdeki kafir sömürgecinin araçlarını kökünden söküp atmaya ve casuslar ile ajanlar üreten Büyükelçiliğini kapatmaya başlamakla, sürekli yağmalayan şirketlerini kaldırıp atmakla ve siyasî tabakadaki ajanlarının ellerini kırmakla olacaktır. Sonra yine çok iyi biliniz ki; Rabbiniz ve yaratıcınız olan Allah'a ve dünya ve ahiretteki izzetiniz Nebinizin üzerine indirilen vahye olan imanınızdan kaynaklanan bir sistem kurulmadıkça ayaklanmanız ve fedakarlıklarınız asla yemiş vermeyeceği gibi baharınız da asla çiçek açmayacaktır. O halde sadık Rabbinizin şu vaadine iman ediniz:
وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنْكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُمْ فِي الأَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ دِينَهُمُ الَّذِي ارْتَضَى لَهُمْ وَلَيُبَدِّلَنَّهُمْ مِنْ بَعْدِ خَوْفِهِمْ أَمْنًا يَعْبُدُونَنِي لا يُشْرِكُونَ بِي شَيْئًا وَمَنْ كَفَرَ بَعْدَ ذَلِكَ فَأُولَئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ "Allah, sizlerden iman edip salih amel işleyenleri, kendilerinden öncekileri yeryüzünde Halife kıldığı gibi onları da yeryüzünde Halife kılacağını, onlar için seçtiği dinlerini (İslam'ı) yeryüzünde hakim kılacağını, (geçirdikleri) bu korkularını güvene çevireceğini vaadetti. Zira onlar yalnız Bana kulluk ederler ve hiçbir şeyi Bana ortak koşmazlar. Her kim de bundan sonra inkar ederse işte onlar fasıkların ta kendileridir." [en-Nûr 55]
Ve şu vaadine:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اسْتَجِيبُوا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ وَاتَّقُوا فِتْنَةً لا تُصِيبَنَّ الَّذِينَ ظَلَمُوا مِنْكُمْ خَاصَّةً وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ "Ey iman edenler! Allah ve Resulü sizi size hayat veren şeye davet ettiği zaman icabet ediniz. Biliniz ki, Allah kişi ile onun kalbi arasına girer ve siz mutlaka onun huzurunda toplanacaksınız. Öyle bir fitneden sakının ki içinizden yalnızca zulmedenlere isabet etmekle kalmaz. Bilin ki Allah'ın azabı çetindir." [Enfal 24 25]
Tunus'taki insanlar; nereye gidiyoruz? Bundan sonra ne olacak? Rejime karşı ayaklanmanın ardından ne oldu? Rejim düştü mü? Zulme karşı ayaklanmanın ardından ne oldu? Zulüm gerçekten ortadan kalktı mı? Fesat ortadan kalktı mı? Ve durumlar iyileşti mi diye sormaktadırlar?...
Ayaklanmadan iki yıl sonraki işlerin geldiği nokta, artık hiç kimseye sır değildir. Zira durumlar, hükümetin insanların işlerini gözetmedeki ciddi kusuru ve eksiklikleriyle birlikte daha da kötüye gitmekte olup hatta Bin Ali'nin zamanına sitem eden kimseleri bile işitir olduk. Nitekim bu günlerde, gerek (sandalyelerinin çoğu boş olan) kurucu meclis salonunda olsun gerekse sokakta gözlemlenen kuvvet operasyonlarında olsun siyasî çevreler arasındaki krizler ve çatışmalar gibi siyasî arenanın tanık olduğu hususlar işleri daha da karmaşıklaştırmakta olup her bir taraf kendi konumunu ve insanları etkileme oranını ispat etmeye çalışmaktadır.
Ey Müslümanlar, bu günlerde dönen çatışma aşağıdaki hususları ifşa etmiştir:
1-Saptırma: Yeni yöneticiler, insanların işlerini onurlu bir gözetimle gözetme hususundaki zaafiyetlerini örtmektedirler. Dolayısıyla insanları kışkırtmak ve kaos saçmak için yaptıklarını çarpıtmak amacıyla rakiplerine iftira atmaktadırlar. Muhalefete ve İşçi Birliği'ne gelince; "dinî" diktatörlüğü kutsamaya, birliğe diz çöktürmeye ve onun heybetini ve konumunu zayıflatmaya çalışmasından dolayı hükümeti suçlamaktadırlar. Dolayısıyla insanların acılarını sömürmek için ve onların maslahatlarını korudukları iddiasıyla kendilerini pazarlamaktadırlar. Bununla birlikte -hükümeti, muhalefeti ve İşçi Birliğiyle- onların tamamının, tüm belanın nedeni olan kapitalist demokratik sistem ile laik devlet üzerinde ittifak etmeleri, aralarında dönen tartışmaların sadece rejimin bazı mekanizmalarının uygulanmasındaki farklılıktan dolayı ortaya çıktığının kanıtıdır. Dolayısıyla yönetim ve otoritede bir paya sahip olmak isteyen şahsiyetler hummalı bir şekilde çalışmaktadırlar. Buda rejimin köklü bir şekilde değiştirilmesinde bu krizlerin ciddî değil de fabrikasyon olduğunun kanıtıdır.
2-Sadece zulüm, haksızlık ve sömürü gibi habis meyveleri olan Kapitalist rejimi kutsamak: Zira hükümet, ayaklanmacıların laik kapitalist sistemin gücünü ve sömürgeci kafirlerin hem Burgiba hem de onun ardından Bin Ali için çizmiş olduğu sistemden kaynaklanan aynı programları benimsediklerini iddia etmektedir. Nitekim Bin Ali'nin kabul ettiği on ikinci program, Sibsi hükümetinin benimsediği, ardında da mevcut hükümete miras bıraktığı programın aynısıdır. Dolayısıyla uluslar arası kuruluşlar (ister hükümet olsun isterse de hükümet dışı olsun habis kapitalist ahtapotunun kolları) olduklarını kabul etmeyerek onlarla ülkenin politikasını çizmek ve geleceğimizi belirlemek amacıyla hükümet ile muhalefetin her ikisiyle birlikte toplantılar düzenlemektedirler. Örneğin birkaç gün önce (ülke politikasını belirlemek için çalışan ve onu da kesinlikle Batı ile rejimine bağımlılık yolu üzere koyan aktivistlerin düzenlediği ülkemizdeki) Davos Ekonomik Forumu Toplantısı'nda olduğu gibi yada Hillary Clinton'un katılımıyla Sekizler Grubu tarafından denetlenecek olan "gelecek forum" kapsamındaki toplantılarda gerçekleşecek olanlarda olduğu gibi. Bunun yanı sıra bizleri ülkeyi ve insanları ipotek ettiği birikmiş borçların içerisinde boğacaktır. Bu günlerdeki çatışmanın diğer tarafı olan Tunus İşçileri Genel Birliği'ne gelince; onun durumu da kapitalist ülkelerdeki işçi sendikalarının durumu gibidir. Zira insanların öfkesini hafifletmek, kapitalizmin zulmüne ve para balinalarının adaletsizliğine karşı insanların öfkesini bastırmak ve durmak bilmeyen bir döngü içerisinde işçilerin kazanımları ve mücadeleleri adı altında aldıkları birtakım kırıntılar sayesinde insanları gerçek değişimden döndürmek yoluyla kapitalist sistemi korumak için ortaya çıkanlar gibi ortaya çıkmıştır; işte tüm bunlar, kapitallerin adaletsizliği ve Birliğin hızla sosyal müzakereler adı altında gizlediği zulümlerini ifşa ettiği gibi ucuz bir mücadele içerisinde işçilerin ve ücretlilerin enerjilerinin boşaltılıp geleceği yiyip tüketen tekelleşme, sömürü ve enflasyonun kırıntıları dışında ondan başka bir şey elde edemediklerini ifşa etmektedir.
3-Hıyanet: Bu çatışmalar, çatışma tarafındaki ajanların yüzlerini ifşa etmiştir. Zira onlar, ülkeye ve insanlara karşı işlemiş oldukları cürümlerin ardından siyasî hayattan soyutlanmaktan korkmaktalar ve (hakeza) Avrupa mahkemelerine başvurmakla tehdit etmektedirler. Birlik Genel Sekreteri'ne gelince; Amerika ondan hoşnuttur. (Nitekim 2012'nin Mayısında, Amerika'daki Amerikan Federasyonu Sanayi Örgütleri Kongresi yada İngilizce kısa adıyla Amerikan İstihbarat Ajansı (CIA)'nın sağ kolu olan AFL CIO olarak bilinen en büyük Sendika Federasyonu ödülünü kazanmıştır.) Dolayısıyla o, hükümeti şikayet etmek için uluslar arası kuruluşlara başvurmakla tehdit etmekte ve Genel Sekreteri "Charn Borough'un", Tunus İşçileri Genel Birliği'ne destek vermek için büyük bir heyetle Tunus'u ziyaret ettiği Uluslar arası Sendika Federasyonu'nu güçlendirmektedir. Herkesin övgü yağdırması "istenilen" hükümetimize gelince; Batı'nın onda hoşnut olduğu gibi desteklemekte ve ona şahitlik etmekte olup yeni liderleri de rejimi ve Batı'nın ülkemizdeki çıkarlarını korumak üzere ödül almak için şüpheli Chatham House İngiliz Organizasyonu'na doğru hızla koşuşturmaktadırlar.
Çarpıtma: Rejimi ve Batı'nın ülkemizdeki çıkarlarını korumak üzere ödül almaktadırlar.
Hakeza bu krizler, bütün siyasi tarafları ve ona dayanan yada ülkemizde onun hesabına çalışan odakları da ifşa etmiş ve Tunus'un, hala özellikle yaşlı Avrupa'nın izini takip etmeye çalışan Amerika'nın başını uzatmasının ardından uluslar arası çatışma arenası olduğunu açığa çıkmıştır. Nitekim -Rabbimizin merhamet ettiklerinin dışındaki- siyasi tabaka, büyük devletleri örnek almaktan ve onların çıkarlarına hizmet etmekten başka bir politika göremeyen halkların tacirlerinden öte bir şey değillerdir.
أَلا يَظُنُّ أُولَئِكَ أَنَّهُمْ مَبْعُوثُونَ لِيَوْمٍ عَظِيمٍ يَوْمَ يَقُومُ النَّاسُ لِرَبِّ الْعَالَمِينَ "Onlar düşünmezler mi ki, büyük bir günde tekrar diriltilecekler! Öyle bir gün ki, insanlar o günde alemlerin Rabbinin huzurunda divan duracaklardır." [Mutaffifin 4-5-6]
Ey Müslümanlar ve Ey Mücahit Lider Fatihlerin Torunları!
Bir mümin, bir delikten iki kere sokulmaz. Zira sizler, çok kısa bir süre önce korku zincirini kırdınız, artından tagutu devirdiniz, sonra da Batı ile ajanlarını kaldırıp atacakları ve aranızda Rabbinizin şeriatıyla hükmedecekleri zannıyla en güzel gördüğünüz kimseleri seçtiniz. Ancak şimdi onlar, Allah'ın kitabını sırtlarının arkasına atmaktalar, Batı'yı kıbleleri yapmaktalar ve bugün de sizlerden, birbirinizin karşısında durmanızı ve birbirinizden nefret etmenizi istemektedirler. Ancak bizler sizlere, çıkarcılar olmayı ve bu aşağılık Ruvaybida politikacılarla birlikte düşmanlarınıza meyletmeyi yakıştıramıyoruz. Dolayısıyla bugün kesinlikle vacip olan, akidenizden kaynaklanan arzularınızı en doğru bir şekilde ifadece edecek olan uyanık muhlis liderleri araştırmanızdır. O halde haydi azim İslam ümmetinin gerçek bir parçası olunuz. Zira çok iyi biliniz ki; gerçek bir ayaklanma, öncelikle kapitalist rejim ile düşmanınızın, evlatlarınızın elleriyle koyduğu kanunları kökünden söküp atmakla, değişime ülkemizdeki kafir sömürgecinin araçlarını kökünden söküp atmaya ve casuslar ile ajanlar üreten Büyükelçiliğini kapatmaya başlamakla, sürekli yağmalayan şirketlerini kaldırıp atmakla ve siyasî tabakadaki ajanlarının ellerini kırmakla olacaktır. Sonra yine çok iyi biliniz ki; Rabbiniz ve yaratıcınız olan Allah'a ve dünya ve ahiretteki izzetiniz Nebinizin üzerine indirilen vahye olan imanınızdan kaynaklanan bir sistem kurulmadıkça ayaklanmanız ve fedakarlıklarınız asla yemiş vermeyeceği gibi baharınız da asla çiçek açmayacaktır. O halde sadık Rabbinizin şu vaadine iman ediniz:
وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنْكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُمْ فِي الأَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ دِينَهُمُ الَّذِي ارْتَضَى لَهُمْ وَلَيُبَدِّلَنَّهُمْ مِنْ بَعْدِ خَوْفِهِمْ أَمْنًا يَعْبُدُونَنِي لا يُشْرِكُونَ بِي شَيْئًا وَمَنْ كَفَرَ بَعْدَ ذَلِكَ فَأُولَئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ "Allah, sizlerden iman edip salih amel işleyenleri, kendilerinden öncekileri yeryüzünde Halife kıldığı gibi onları da yeryüzünde Halife kılacağını, onlar için seçtiği dinlerini (İslam'ı) yeryüzünde hakim kılacağını, (geçirdikleri) bu korkularını güvene çevireceğini vaadetti. Zira onlar yalnız Bana kulluk ederler ve hiçbir şeyi Bana ortak koşmazlar. Her kim de bundan sonra inkar ederse işte onlar fasıkların ta kendileridir." [en-Nûr 55]
Ve şu vaadine:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اسْتَجِيبُوا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ وَاتَّقُوا فِتْنَةً لا تُصِيبَنَّ الَّذِينَ ظَلَمُوا مِنْكُمْ خَاصَّةً وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ "Ey iman edenler! Allah ve Resulü sizi size hayat veren şeye davet ettiği zaman icabet ediniz. Biliniz ki, Allah kişi ile onun kalbi arasına girer ve siz mutlaka onun huzurunda toplanacaksınız. Öyle bir fitneden sakının ki içinizden yalnızca zulmedenlere isabet etmekle kalmaz. Bilin ki Allah'ın azabı çetindir." [Enfal 24 25]