imported_katre_
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 5 Tem 2009
- Mesajlar
- 43
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 35
Hadis-i Şerif Meâli
İlme sarıl. Çünkü ilim mü'minin dostudur. Hilm onun veziridir. Akıl onun yol göstericisidir. Salih amel onun doğru yolda sabit kılıcısıdır. Şefkatlilik babasıdır. Yumuşaklık kardeşidir. Sabır maddî ve mânevî duygularının kumandanıdır.
Câmiü's-Sağîr, No: 2667
01.07.2009
Hukukta şah ve gedâ birdir
Evet, hakim ve mahkeme tarafgirlik şaibesinden müberra ve gayet bîtarafane bakması birinci şart-ı adalet olduğuna dair binler vukuat-ı tarihiyeden, Hazret-i Ali Radiyallahü Anhın hilafeti zamanında bir Yahudî ile mahkemede beraber oturmaları ve çok padişahların adi adamlar ile mahkeme-i adalette görülmesi gibi çok hâdisât-ı tarihiye var...
Tarihçe-i Hayat, s. 202, (yeni tanzim, s. 355)
***
Asr-ı Saadet olan sadr-ı evvelin hürriyet ve adalet ve müsavatı, bahusus o zamanda delil-i kat’îdir ki, şeriat-ı garrâ müsavatı ve adaleti ve hakikî hürriyeti cemî revabıt ve levazımatıyla câmidir. İmam-ı Ömer (r.a.), İmam-ı Ali (r.a.) ve Salâhaddin-i Eyyubî â’sârı bu müddeâya delil-i alenîdir.
Divan-ı Harb-i Örfi, s. 84
***
Suâl: Gayr-ı müslimlerle nasıl müsâvî olacağız?
Cevap: Müsâvât ise, fazilet ve şerefte değildir, hukuktadır. Hukukta ise şah ve gedâ birdir. Acaba bir şeriat, karıncaya bilerek ayak basmayınız dese, tâzibinden men etse, nasıl benî Âdem’in hukukunu ihmâl eder? Kellâ... Biz imtisal etmedik. Evet, İmam-ı Ali’nin (r.a.) âdî bir Yahudi ile muhakemesi ve medâr-ı fahriniz olan Salâhaddin-i Eyyûbî’nin miskin bir Hıristiyan ile mürafaası, sizin şu yanlışınızı tashih eder zannederim. HAŞİYE
Haşiye: Eski Said, Nur’un parlak hâsiyetinden gelen kuvvetli ümit ve tam tesellî ile siyaseti İslâmiyete âlet yaparak hararetle hürriyete çalışırken diğer bir hiss-i kablelvuku ile dehşetli ve lâdini bir istibdad-ı mutlakın geleceğini bir hadis-i şerifin mânâsından anlayıp elli sene evvel haber vermiş. Said’in tesellî haberlerini o istibdad-ı mutlak yirmi beş sene bilfiil tekzib edeceğini hissetmiş ve otuz senedenberi deyip siyaseti bırakmış. Yeni Said olmuştur.
Münâzarât, s. 66, (yeni tanzim, s. 160)
***
Evâmir-i şer’iyeye karşı itaat ve isyan olduğu gibi, evâmir-i tekviniyeye karşı da itaat ve isyan vardır. Birincisinde mükâfat ve mücâzâtın ekseri âhirette, ikincisinde ağlebi dünyada olur. Meselâ, sabrın mükâfâtı zaferdir; atâletin mücâzâtı sefalettir; sa’yin sevabı servettir; sebatın mükâfâtı galebedir. Müsâvâtsız adalet, adalet değildir.
Mektûbât, s. 462, (yeni tanzim, s. 808)
***
Hazret-i Ömer, hilâfeti zamanında, âdi bir Hıristiyan ile mahkemede birlikte muhâkeme olundular. Halbuki, o Hıristiyan İslâm hükûmetinin mukaddes rejimlerine, dinlerine, kanunlara muhâlif iken, mahkemede onun o hali nazara alınmaması açıkça gösterir ki; adâlet müessesesi hiçbir cereyâna kapılmaz, hiçbir tarafgirliğe kaymaz. Bu, din ve vicdan hürriyetinin bir ana umdesidir ki, komünist olmayan Şarkta, Garbda, bütün dünya adâlet müesseselerinde cârî ve hâkimdir.
Tarihçe-i Hayat, s. 564, (yeni tanzim, s. 1000)
***
Adliyede, adalet hakikati ve müracaat eden herkesin hukukunu bilâ-tefrik muhafazaya, sırf hak namına çalışmak vazifesi hükmettiğine binaendir ki, İmam-ı Ali (r.a.) hilâfeti zamanında bir Yahudi ile beraber mahkemede oturup muhakeme olmuşlar. Hem bir adliye reisi, bir memuru kanunca bir hırsızın elini kestiği vakit, o memurun o zâlim hırsıza hiddet ettiğini gördü, o dakikada o memuru azleyledi. Hem çok teessüf ederek dedi: “Şimdiye kadar adalet namına böyle hissiyatını karıştıranlar pek çok zulmetmişler.”
Evet, “Hükm-ü kanunu icra etmekte o mahkûma acımasa da hiddet edemez; etse zâlim olur. Hattâ, kısas cezası da olsa, hiddetle katletse, bir nevî katil olur” diye, o hâkim-i âdil demiş.
Şuâlar, s. 330, (yeni tanzim, s. 596)
***
Saadet-i beşeriye dünyada adaletle olabilir. Adalet ise, doğrudan doğruya Kur’ân’ın gösterdiği yol ile olabilir. (...)
Eğer beşer çabuk aklını başına alıp adalet-i İlâhiye namına ve hakaik-i İslâmiye dairesinde mahkemeler açmazsa, maddî ve mânevî kıyametler başlarına kopacak, anarşilere, Ye’cüc ve Me’cüclere teslim-i silâh edecekler diye kalbe ihtar edildi.
Hutbe-i Şamiye, s. 83
LÜGATÇE:
müsâvât: Eşitlik.
gedâ: Fakir, kimsesiz, dilenci.
evâmir-i şer’iye: Dinin emirleri.
evâmir-i tekviniye: Allah’ın kâinatta geçerli olan emir ve kanunları.
ağleb: Çoğunlukla, galiben.
atâlet: Tembellik.
sa’y: Çalışma.
İlme sarıl. Çünkü ilim mü'minin dostudur. Hilm onun veziridir. Akıl onun yol göstericisidir. Salih amel onun doğru yolda sabit kılıcısıdır. Şefkatlilik babasıdır. Yumuşaklık kardeşidir. Sabır maddî ve mânevî duygularının kumandanıdır.
Câmiü's-Sağîr, No: 2667
01.07.2009
Hukukta şah ve gedâ birdir
Evet, hakim ve mahkeme tarafgirlik şaibesinden müberra ve gayet bîtarafane bakması birinci şart-ı adalet olduğuna dair binler vukuat-ı tarihiyeden, Hazret-i Ali Radiyallahü Anhın hilafeti zamanında bir Yahudî ile mahkemede beraber oturmaları ve çok padişahların adi adamlar ile mahkeme-i adalette görülmesi gibi çok hâdisât-ı tarihiye var...
Tarihçe-i Hayat, s. 202, (yeni tanzim, s. 355)
***
Asr-ı Saadet olan sadr-ı evvelin hürriyet ve adalet ve müsavatı, bahusus o zamanda delil-i kat’îdir ki, şeriat-ı garrâ müsavatı ve adaleti ve hakikî hürriyeti cemî revabıt ve levazımatıyla câmidir. İmam-ı Ömer (r.a.), İmam-ı Ali (r.a.) ve Salâhaddin-i Eyyubî â’sârı bu müddeâya delil-i alenîdir.
Divan-ı Harb-i Örfi, s. 84
***
Suâl: Gayr-ı müslimlerle nasıl müsâvî olacağız?
Cevap: Müsâvât ise, fazilet ve şerefte değildir, hukuktadır. Hukukta ise şah ve gedâ birdir. Acaba bir şeriat, karıncaya bilerek ayak basmayınız dese, tâzibinden men etse, nasıl benî Âdem’in hukukunu ihmâl eder? Kellâ... Biz imtisal etmedik. Evet, İmam-ı Ali’nin (r.a.) âdî bir Yahudi ile muhakemesi ve medâr-ı fahriniz olan Salâhaddin-i Eyyûbî’nin miskin bir Hıristiyan ile mürafaası, sizin şu yanlışınızı tashih eder zannederim. HAŞİYE
Haşiye: Eski Said, Nur’un parlak hâsiyetinden gelen kuvvetli ümit ve tam tesellî ile siyaseti İslâmiyete âlet yaparak hararetle hürriyete çalışırken diğer bir hiss-i kablelvuku ile dehşetli ve lâdini bir istibdad-ı mutlakın geleceğini bir hadis-i şerifin mânâsından anlayıp elli sene evvel haber vermiş. Said’in tesellî haberlerini o istibdad-ı mutlak yirmi beş sene bilfiil tekzib edeceğini hissetmiş ve otuz senedenberi deyip siyaseti bırakmış. Yeni Said olmuştur.
Münâzarât, s. 66, (yeni tanzim, s. 160)
***
Evâmir-i şer’iyeye karşı itaat ve isyan olduğu gibi, evâmir-i tekviniyeye karşı da itaat ve isyan vardır. Birincisinde mükâfat ve mücâzâtın ekseri âhirette, ikincisinde ağlebi dünyada olur. Meselâ, sabrın mükâfâtı zaferdir; atâletin mücâzâtı sefalettir; sa’yin sevabı servettir; sebatın mükâfâtı galebedir. Müsâvâtsız adalet, adalet değildir.
Mektûbât, s. 462, (yeni tanzim, s. 808)
***
Hazret-i Ömer, hilâfeti zamanında, âdi bir Hıristiyan ile mahkemede birlikte muhâkeme olundular. Halbuki, o Hıristiyan İslâm hükûmetinin mukaddes rejimlerine, dinlerine, kanunlara muhâlif iken, mahkemede onun o hali nazara alınmaması açıkça gösterir ki; adâlet müessesesi hiçbir cereyâna kapılmaz, hiçbir tarafgirliğe kaymaz. Bu, din ve vicdan hürriyetinin bir ana umdesidir ki, komünist olmayan Şarkta, Garbda, bütün dünya adâlet müesseselerinde cârî ve hâkimdir.
Tarihçe-i Hayat, s. 564, (yeni tanzim, s. 1000)
***
Adliyede, adalet hakikati ve müracaat eden herkesin hukukunu bilâ-tefrik muhafazaya, sırf hak namına çalışmak vazifesi hükmettiğine binaendir ki, İmam-ı Ali (r.a.) hilâfeti zamanında bir Yahudi ile beraber mahkemede oturup muhakeme olmuşlar. Hem bir adliye reisi, bir memuru kanunca bir hırsızın elini kestiği vakit, o memurun o zâlim hırsıza hiddet ettiğini gördü, o dakikada o memuru azleyledi. Hem çok teessüf ederek dedi: “Şimdiye kadar adalet namına böyle hissiyatını karıştıranlar pek çok zulmetmişler.”
Evet, “Hükm-ü kanunu icra etmekte o mahkûma acımasa da hiddet edemez; etse zâlim olur. Hattâ, kısas cezası da olsa, hiddetle katletse, bir nevî katil olur” diye, o hâkim-i âdil demiş.
Şuâlar, s. 330, (yeni tanzim, s. 596)
***
Saadet-i beşeriye dünyada adaletle olabilir. Adalet ise, doğrudan doğruya Kur’ân’ın gösterdiği yol ile olabilir. (...)
Eğer beşer çabuk aklını başına alıp adalet-i İlâhiye namına ve hakaik-i İslâmiye dairesinde mahkemeler açmazsa, maddî ve mânevî kıyametler başlarına kopacak, anarşilere, Ye’cüc ve Me’cüclere teslim-i silâh edecekler diye kalbe ihtar edildi.
Hutbe-i Şamiye, s. 83
LÜGATÇE:
müsâvât: Eşitlik.
gedâ: Fakir, kimsesiz, dilenci.
evâmir-i şer’iye: Dinin emirleri.
evâmir-i tekviniye: Allah’ın kâinatta geçerli olan emir ve kanunları.
ağleb: Çoğunlukla, galiben.
atâlet: Tembellik.
sa’y: Çalışma.