Karaman'lı
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 23 Tem 2008
- Mesajlar
- 112
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 33
Hududullah-Allah’ın Çizdiği Sınırlar–
Ahmet Taşgetiren
Kur'an-ı Kerim'de yer alan anahtar kavramlardan birisi de “Hududullah” kavramıdır.
“Hududullah”, “Allah'ın sınırları” anlamına gelmektedir.
Allah... O alemlerin Rabbi. Her şeyin yaratıcısı... Din gününün maliki. Alemlerin rızkını veren. Muhyi ve mümit... dirilten ve öldüren...
Allah... İnsan için sınır çizgileri koyuyor.
“Tilke hududullah! İşte bunlar Allah'ın sınır çizgileridir” diyor.
Sonra ekliyor:
“Bunları tecavüz etmeyin, aşmayın, çiğnemeyin!” Hatta öte tarafa geçme ihtimalini dikkate alarak “Bunlara yaklaşmayın.”diye sesleniyor.(Bakara 187, 229,230)
Sınırların muhafazasını - korunmasını,tevbe hassasiyeti, ibadete devam kararlılığı, rüku ve secde itinası, emr bil maruf gayreti ile yanyana zikrediyor ve bütün bunları mü'minlerin layık olduğu müjdeye layık görüyor. (Tevbe, 112)
Sonra sınırları aşıp aşmamayı “Allah'a ve Peygamberine itaat veya isyan” hadisesi olarak değerlendiriyor. (Nisa, 13)
Sonra sınırları aşanlara yönelik hükmü bildiriyor:
“Onlar zalimlerdir.” (Bakara, 229)
Sonra “sınır hassasiyeti”ne sahip olanların büyük ve ebedi bir kurtuluşa, cennete ulaşacaklarını, “isyan ederek sınırları çiğneyenler”in ise zillete, helâke, alçaltıcı bir azaba, ebedi bir ateşe konacağını bildiriyor. (Mücadele, 4)
Kur'an diline kalb kulağı ile yaklaştığımızda anlıyoruz ki, Halikı zülcelal, “Hududullah”a riayet konusunda insandan büyük bir itina bekliyor.
İnsanın ebedi alem notu “Hududullah”a riayeti ölçüsünde verilecek sanki.
Allah Rasulü (s.a.) sınırlar konusunda öylesine bir hassasiyet tavsiyesinde bulunuyor ki, “haram” ve “helal” gibi kesin hatlarla belirlenmiş alanlara hassasiyet yanında sınırı geçme riski bulunduğunu dikkate alarak “şüpheli şeyler”den bile kaçınılmasını istiyor. (Buhari, iman, 39)
Peki “Hududullah – Allah'ın belirlediği sınırlar” içinde neler var?
Kur'an'da, “Hududullah” ifadesinin geçtiği yerlere baktığımızda bazı özel alanlar için “sınır” hassasiyeti getirildiği görülse bile gerçekte, dinin ana mantığına bakıldığında “ilahi sınırlar”ınAllah Teala ve O'nun Kutlu Elçisi tarafından insanoğluna hayat çerçevesi olarak sunulan her şeyi ifade ettiğini düşünmek mümkün. Din bir ilahi çerçeve çünkü. İnsana çizilen bir hayat sınırı.
Kur'an'da “Hududullah”ın geçtiği yerler, insanın basit günlük hayatından, savaşa katılmak gibi can ve mal imtihanına kadar dünyada karşılaşabileceği hemen tüm hayat çerçevesini kapsıyor.
-Boşanırken kadın – erkek hukuku, iddete riayet, yeniden evlenebilme şartları...
-Ramazan gecelerinde veya itikaf halinde eşlerin birbirine yaklaşması - yaklaşmaması,
-Miras paylarının tanzimi...
-Peygamber savaşa çağırdığında bireysel hesapların yapılıp yapılamayacağı... (Bakara 187, 229, 230, Nisa, 13-14, Tevbe 97, 113, Mücadele 4, Talak 1)
Çok net olarak belli ki, tüm bu alanlar dünyevi meseleler alanı halindedir ve tüm bu alanlarda Allah Teala tarafından çizilmiş sınırlar, diğer bir ifadeyle bildirilmiş ölçüler vardır.
Kur'an'da neden “Hududullah”ın altı çizgiliyor ve onların ihlal edilmesi karşısında ilahi müeyyideler zikrediliyor?
Birincisi, o çağlarda güce dayalı kemikleşmiş gelenekler mevcut. Erkek gücüyle kadını aşağılayan, haklarını gasbeden, yetimi itip kakan, mirasını har vurup harman savuran, temeli olmayan yasaklar veya serbestiyetler üreten gelenekler... Allah Teala, bunları değiştirme iradesiyle, bu gelenekler yerine ilahi hükümler sevkediyor. Kur'an'ın üslubundan biz “Tüm o gelenekleri bırakın, işte size Rabbin bildirdiği çerçeve, ne kadar güçlü olursa olsun adalet zemininden uzaklaşmış geleneklerinizde ısrar etmeyin, bu işlerin gerçek ölçülerini belirleme hakkı Allah'a aittir.” mesajını anlıyoruz.
İkincisi, insan, arzularının sesini dinliyor veya arzularının derin etkisi altında akıl yürütüyor. Arzularının sesini dinlerken de akıl yürütürken de genelde ben merkezci hesaplar yapıyor. Burada da Kur'an, zaman zaman arzuların tanrı haline gelme tehlikesine dikkat çekerek (Furkan, 43) insana “Hududullah”ı hatırlatıyor, “aklı ve arzuları tanzim” çerçevesinde Allah'ın bildirdiği - bildireceği ölçülerin esas alınması gerektiğini vurguluyor.