Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Hududu geçmek haddini bilmemek (1 Kullanıcı)

smmmtuba

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Tem 2007
Mesajlar
1,639
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
Hududu geçmek haddini bilmemek

Haddini bilmemek, kendisi için tayin edilen hududu, sınırı geçmek, edepsizliktir. Çünkü din büyükleri, edebi; "Hududa, sınırlara riayet etmek onu taşmamaktır. En büyük edep ise ilahi hududu muhafazadır, gözetmektir" diye tarif etmişlerdir.

Edebe riayet etmeyen hiç kimse, Allahü teâlâya kavuşamaz, Onun sevgili kulu olamaz. Peygamber efendimizin ve Onun yolunda olan din büyüklerinin yolu, baştan sona hep edeptir. Namazın sünnet ve edeplerinden birini gözetmek ve tenzihi bir mekruhtan sakınmak; zikretmekten, tefekkür etmekten üstündür.

Edep, insanın kendisini Hak teâlânın iradesine tâbi etmesidir. Allahü teâlânın fermanına muntazır olmasıdır.

İslamiyet, edep dinidir, tevazu dinidir. Cahil olan, cesur olur. Kendini âlim sanır. Âlim olan tevazu gösterir. Tevazu göstereni ise, Allahü teâlâ yükseltir. Dinde söz sahibi olmak için, müctehid olmak lazımdır. Müctehid olmayanların, din büyüklerini muhakeme etmeye kalkışmaları edep sınırlarını aşmak olur.

(Şerefül insan bil ilmi vel-edeb, la bil mal-ı vel haseb)
buyurulmuştur. Yani insanın şerefi, kıymeti, ilmi ve edebi ile ölçülür. Malı ve baba ve dedeleri ile değil! Şems-i Tebrizi hazretleri; "Ademoğlunun edepten nasibi yoksa, insan değildir. Ademoğlu ile hayvan arasındaki fark budur" buyurmuştur.

Abbasi halifelerinden Ebu Cafer Mensur ile İmam-ı Malik hazretleri Medine-i münevverede Resulullah efendimizin mescidinde bulunuyorlardı. Halife Mensur, yüksek sesle bir şeyler söyledi. Bunun üzerine Malik bin Enes hazretleri;

-Ey müminlerin emiri! Bu mescidde sesini yükseltme. Çünkü Allahü teâlâ, Hucurat suresi ikinci âyet-i kerimesinde mealen; (Ey iman etmekle şereflenenler! Sesinizi Nebiyyullahın sesinden yukarı çıkarmayınız. Ona karşı birbirinize bağırdığınız gibi seslenmeyiniz. Ona saygısızlık gösterenlerin ibadetleri yok olur) buyurarak bir kavmi terbiye eyledi. Vefat ettikten sonra da Resulullah efendimize hürmet, hayatlarındaki hürmet gibidir buyurdu. İmam-ı Malik hazretlerinin bu nasihatlerini dinleyen halife Mensur sesini yavaşlattı ve;

-Ey İmam! Resulullahın huzurunda dua ederken kıbleye mi döneyim yoksa Resulullaha yönelerek mi dua edeyim? diye sordu. İmam-ı Malik hazretleri;

-Ey müminlerin emiri! Yüzünü Resulullah efendimizden başka tarafa çevirme. Çünkü Resulullah efendimiz, Allahü teâlâ katında dileklerimiz için vesilemizdir. Bundan dolayı da yüzünü Resulullaha dönmeli, Onun şefaatini dilemelisin. O zaman Allahü teâlâ Onu sana şefaatçi kılar buyurarak; (Onlar nefslerine zulmettikten sonra gelirler, Allahü teâlâdan af dilerler. Resulüm de onlar için istigfar ederse, Allahü teâlâyı elbette tevbeleri kabul edici ve merhamet edici olarak bulurlar) mealindeki Nisa suresinin altmış dördüncü âyet-i kerimesini okudu.

Din büyüklerinden İbn-i Ata hazretleri; "Nefs, yaratılışı icabı edepsizdir. Halbuki kul, sürekli olarak edebe riayet etmekle memurdur. Nefsin tabiatı, muhalefet etmektir. Kulun vazifesi ise, gayret ederek, nefsin bu kötü arzularına mani olmaktır" buyurmaktadır.

Aziz Mahmud Hüdai hazretleri, kendisini sevenlerden birisine hitaben buyurur ki:
"Ey oğul! Bir mecliste bulunduğun zaman az konuş. Sana sorulmayan şeye cevap verme. Bir şey sorulursa cevabını bilmiyorsan, bilmiyorum de. Bilmediğine, bilmem demek ilmin yarısıdır. Eğer cevabını biliyorsan, kısa cevap ver. Sözü uzatma. Mecliste bulunanlara imtihan için bir şey sorma. Onlarla münazara ve münakaşa etme. Kendini beğenerek en başa, yukarıya oturma. Edebe çok riayet eyle. Edepsizlik her zaman ve her yerde yasak ve sevimsizdir. Her yerin kendine mahsus bir edebi vardır. Allahü teâlânın rızasına kavuşmak yolunda senin önüne ve yoluna bir şey engel olursa onu terk eyle!"

Sadüddin-i Kaşgari hazretleri de, talebelerine hitaben şöyle buyurur:
"Ey talebelerim! Biliniz ki, Allahü teâlâ bu kadar azamet ve büyüklüğü ile bizlere gayet yakındır. Bu sözü anlayamazsanız da, böylece itikad edip inanmalısınız. Size lazım olan odur ki, tenhada ve açıkta edebi gözetiniz. Evinizde tek başınıza olduğunuz zaman dahi, ayağınızı uzatmayınız. Her an Allahü teâlânın sizi gördüğünü biliniz ve ona göre hareketlerinizi düzenleyiniz. Kendinizi, zahir ve bâtın edebi ile süsleyiniz. Görünüşteki zahir edep; Allahü teâlânın emirlerini yapmak, yasaklarından kaçınmak, daima abdestli bulunmak, istigfar eylemek, az söylemek, her işin inceliğini titizlikle yapmak, İslam âlimlerinin eserlerini okumak gibi hususlardır. Bâtın edebi ise; uygunsuz kimselerle düşüp kalkmamak, dünyaya bağlanmamak, Allahü teâlâyı unutturacak her türlü işten uzaklaşmaktır."

Netice olarak, Ebü'l-Berekat Emevi hazretlerinin buyurdukları gibi:
"Edep; kulun, Allahü teâlâya karşı vazifelerini, vakitlerini nasıl ayarlayacağını, kendini Ondan uzaklaştıran şeylerden nasıl korunacağını bilmesidir."

Allah yolunda edeb lazımdır edeb!
Ölünceye dek, taleb gerekdir taleb.


http://www.osman-unlu.com/
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
54
Allahcc razı olsun..DİN EDEB DEMEKTİR..EDEB HADLERE RİAYET...Bsemele...Selam...Dua...
 

dünyaa

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
14 Ocak 2009
Mesajlar
155
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
48
Allah u teala razı olsun..
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt