cerennurum
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 27 Ara 2007
- Mesajlar
- 1,298
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 49
Nerde kaldın? Neden bu kadar geciktin? Seni ne kadar özlemiştik... Evet bu asırda imanımızı bile korumak güçleşti... Elimiz layıkıyla Hakk'a açılamıyor, alnımız layıkıyla secdeye gelemiyor.
Sanma sakın bu asrın Firavunları müsaade etmiyor diye... Hayır hayır.
Yarınlarda yalancılar defterine yazılmak istemiyoruz. Bizi engelleyen kendi nefislerimizdir.
Gafletimiz, senin gelişini bile bize unutturmaya çalışan nefislerimize mahkum oluşumuzdur."Bir gece sabaha kadar uyumadan durursanız size 1 milyar lira para verilecek" deseler, kimbilir kaçımız sabahı uykusuz ederiz! Hepimiz biliriz ki mübarek üç aylarda ve de her anı bir hazine olan mübarek gecelerde bizi derin uykulara daldıran nefsimiz değilmidir?
Rahmeti bol olan Rabbim!.. Bizi ve bütün inanan mü'min kullarını gafletten koru ve Rahmet kapılarını açtığın bu aylarda ve gecelerde layıkı ile ibadet etmeyi bize nasip eyle... AMİN..
Bir rahmet ve mağfiret ayı olan Ramazan-ı şerifin, bizleri şereflendirmesine çok az bir zaman kaldı, Efendimiz [s.a.v.). Receb ayına girdiğinde: "Allah'ım! Recebi ve Şabanı hakkımızda hayırlı ve mübarek kıl, bizi Ramazana ulaştır" diye duada bulunmuş ve bu kutsi ayların, adeta bir rahmet ve bereket sezonu olduğuna vurgu yapmıştır.
Lıllahilhamd, Receb ve Şabandan sonra Ramazan ayına ulaşmanın sûrum ve mutluluğunu bir kez daha gönül dudaklarımızla yudumlarken, bu ayın ruhlarımızda uyandırdığı teheyyüc ile, alemlerin Rabbine yakınlaşmak fırsatının altın bir tepside sunulduğu hakikatini müdrik mü minler olmanın arifesindeyiz . Hoş geldin ey şehri Ramazan', Safalar getirdin..
Bilindiği üzere Kuran bu ayda ve bu mübarek ayın. Kur'ani ifadeyle "bin aydan daha hayırlı olan" Kadir gecesinde nazil olmuş, ve Alemlerin Rabbi, vahyin; merhamet, muhabbet ve selamet vasıflarıyla, hûdgâm, nankör ve aceleci kullarını bir kez daha muhatap alarak, ebedî saadete giden yolda onlara, yani bizlere yeni bir mağfiret kapısı açmıştır,
Cenab-ı Halik: "Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu yanlıştan ayırmanın açık delilleri olarak kendisinde Kur'an indirilen aydır." (Bakara 183) buyurarak bahsini ettiğimiz güzellikleri bizlere müjdelerken, bu ayın kutsiyetine de atıfta bulunmuş ve1 "Ey iman edenler! Kötülüklerden sakınmanız için ORUÇ sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılınmıştır." (Bakara: 185) buyurarak, bu mağfiret ve merhametine acılan kapının anahtarı olarak da , oruç gibi bir hediyeyi Rahmaniyeyı vesile kılmıştır.
Bizim medeniyetimiz ve bu medeniyetin hayat verdiği geleneğimizde; Ramazan ayı her zaman müstesna bir yere sahip olmuştur. Nasıl olmasın kı?ı Cenab-ı Hakkın uluhiyetini bihakkın kavrayabilmiş zihinler; Allah'ın azameti ve kudretini idrak etme mazhariyetine ulaşmış kimseler, Allah'ın övdüğü bir ayı, elbette ki hoş amedilerle karşılayacak ve ondaki lutüflara mazhar olabilmek için adeta yarış edeceklerdir. Bu sebeptendir ki, Ramazan, ister yaz aylarına, İster kış aylarına denk gelsin, hep hır bahar ikliminde yaşanmış, gönüllerde cennet asa çiçekler açmış, tevbe ve istiğfar şelaleleri çağlamış ve Rahmet dağı cüşu huruşa gelmiştir. İşte bu anlayışın terbiye ettiği gelenek; Ramazanlarda, fakirlerin mı daha mutlu yoksa zenginlerin mi daha mesrur olduğuna karar vermenin neredeyse imkansızlaştığı bir vasata hayat vermiştir.
Buram buram rahmet tüten bu ayda dünya [bahusus kadir gecesinde), meleklerin yer yüzüne inmesine müsait hır hale gelir ve her yer letafet kesbeder. Ruhlarında insicamı yakalamış olan bahtiyar benlikler, bu letafetle irtibata geçip rahmette fena bulurlar. Rahmetin bir kulda tecelli etmesiyle, o kimsenin bir çok fevkaladelikleri teneffüs etmesinden daha tabii ne ola bilir ki?
Ulvi hasletlerle irtibata geçmeyi başarabilmiş bahtiyarların haleti ruhi yesin de; ''Bu dünya hayatı bir oyun ve bir eğlenceden ibarettir" ayeti neşvü nema bulur ve o kimseler "Rahman", "Rezzak" "Gani" ve daha hır çok esmayı ilahinin tetelligâhı olurlar adetar
İşte bu güzellikler senfonisinin bulun haşmetiyle terennüm edildiği bizim geleneğimizde ve bu geleneğin yoğurduğu kültürümüzde, Ramazan ayı ile birlikte gelen maneviyatın, nasıl bir fırsat olarak telakki edildiğinin ve güzel insanların, güzellikte ve hayırda nasıl yarış, etliklerinin bol mıklarda örneği mevcuttur.
Zenginler, konakların kapılarını bu ay vesilesiyle ardına kadar herkese açar ve gelenin kim olduğu sorulmaksizın herkes iftar ve sahur ederdi. Tabiatıyla bu iftar sofralarına, ihtiyaç sahipleri gider ve herhangi bir minnet duygusuna kapılmasına gerek kalmaksızın yiyip içerdi. Minnet duygusu da ne demek? Tersine ev sahiplen, misafirlerinin böyle bir duyguya kapılmasına imkan bırakmadığı gibi, ancak islâm anlayışının terbiye edebileceği bir Tikkat ve zerafetle (iftar edenlerin ihtiyaç sahibi kuvvetle muhtemel olduğundan), "diş kirası" narniyla bir de hediye verirlerdi. Buradaki ince düşünüş ve nezakete dikkat buyurun lütfen! Anlatılmak istenen kısaca şudur: "Siz lütfedip ittar davetimize icabet ettiniz. Sİzı zahmyie soktuğumuz ıcın, şu parayı lütfen alınız." Kelimenin tam anlamıyla harikulade! Böyle bir İnceliği, sadece ve sadece İslâm öğretisi rulılara nakşedebilir. Vahşi kapitalizmin dümen suyuna girenler ile "hayat bir mücadeledir" zırvasına alddrıaniarın, bu olağan üstü güzelliği anlaması mümkün olabilir mı1?
Bu kutsiyetin tferununa muttali olamayanların, böylesi fevkaladeliklerden nasibi olabilir mı?
Varsın nasiptiler bütün günleri aynı telakki elsin.. Varsın geleneği düşman belleyenler, bu güzelliklerden mustetid olmaktan geri kalsın. Varsın bilimsellik yobazları "Kadir gecesinde melekler ve ruh yer yüzüne iner" ihbarı Rabbanisinden bihaber olsun. Ne gam!
Bize düşen; paha biçilmez bir hazinenin anahtarı hûkmundeki bu mübarek ayın her anını büyük bir ışiıyakla değerlendirmek fakirleri gözetmek, intak etmek, ibadetlerimizde hu^ua riayet etmek, gıybetten kaçınmak, her lurlü fenalıklardan imtina etmek, güzel görmek, güzel düşünmek, ile gönül dünyamızı olabildiğince zenginleştirmek ve bulun bunların hasılası alarak Rabbımıze yakınlaşmaya gayrci edenlerden olmaktır.
Bahsimizi efendimiz (s a.v) in iki tavsiyesi ile nıhayeie erdirelim.
Oruç fcir kalkandır. O halde oruçlu kimse kendini bilip kotü söz söylemekten sakınsın.,."
(Buharı Sahih, Müslim)
Kim inanarak ve alacağı mükafatı umarak Ramazan orucunu tutarca geçmiş günahları bağışlanır. Ve kim de inanarak ve alacağı mükafatı umarak Kadir gececini ibadet ve Laarle geçirirse, geçmiş günahları bağışlanır." [Mesai)
Ramazanın ehemmiyetini müdrik, kadir ve kıymet bilir gönül erlerine selam olsun!"
Sanma sakın bu asrın Firavunları müsaade etmiyor diye... Hayır hayır.
Yarınlarda yalancılar defterine yazılmak istemiyoruz. Bizi engelleyen kendi nefislerimizdir.
Gafletimiz, senin gelişini bile bize unutturmaya çalışan nefislerimize mahkum oluşumuzdur."Bir gece sabaha kadar uyumadan durursanız size 1 milyar lira para verilecek" deseler, kimbilir kaçımız sabahı uykusuz ederiz! Hepimiz biliriz ki mübarek üç aylarda ve de her anı bir hazine olan mübarek gecelerde bizi derin uykulara daldıran nefsimiz değilmidir?
Rahmeti bol olan Rabbim!.. Bizi ve bütün inanan mü'min kullarını gafletten koru ve Rahmet kapılarını açtığın bu aylarda ve gecelerde layıkı ile ibadet etmeyi bize nasip eyle... AMİN..
Bir rahmet ve mağfiret ayı olan Ramazan-ı şerifin, bizleri şereflendirmesine çok az bir zaman kaldı, Efendimiz [s.a.v.). Receb ayına girdiğinde: "Allah'ım! Recebi ve Şabanı hakkımızda hayırlı ve mübarek kıl, bizi Ramazana ulaştır" diye duada bulunmuş ve bu kutsi ayların, adeta bir rahmet ve bereket sezonu olduğuna vurgu yapmıştır.
Lıllahilhamd, Receb ve Şabandan sonra Ramazan ayına ulaşmanın sûrum ve mutluluğunu bir kez daha gönül dudaklarımızla yudumlarken, bu ayın ruhlarımızda uyandırdığı teheyyüc ile, alemlerin Rabbine yakınlaşmak fırsatının altın bir tepside sunulduğu hakikatini müdrik mü minler olmanın arifesindeyiz . Hoş geldin ey şehri Ramazan', Safalar getirdin..
Bilindiği üzere Kuran bu ayda ve bu mübarek ayın. Kur'ani ifadeyle "bin aydan daha hayırlı olan" Kadir gecesinde nazil olmuş, ve Alemlerin Rabbi, vahyin; merhamet, muhabbet ve selamet vasıflarıyla, hûdgâm, nankör ve aceleci kullarını bir kez daha muhatap alarak, ebedî saadete giden yolda onlara, yani bizlere yeni bir mağfiret kapısı açmıştır,
Cenab-ı Halik: "Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu yanlıştan ayırmanın açık delilleri olarak kendisinde Kur'an indirilen aydır." (Bakara 183) buyurarak bahsini ettiğimiz güzellikleri bizlere müjdelerken, bu ayın kutsiyetine de atıfta bulunmuş ve1 "Ey iman edenler! Kötülüklerden sakınmanız için ORUÇ sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılınmıştır." (Bakara: 185) buyurarak, bu mağfiret ve merhametine acılan kapının anahtarı olarak da , oruç gibi bir hediyeyi Rahmaniyeyı vesile kılmıştır.
Bizim medeniyetimiz ve bu medeniyetin hayat verdiği geleneğimizde; Ramazan ayı her zaman müstesna bir yere sahip olmuştur. Nasıl olmasın kı?ı Cenab-ı Hakkın uluhiyetini bihakkın kavrayabilmiş zihinler; Allah'ın azameti ve kudretini idrak etme mazhariyetine ulaşmış kimseler, Allah'ın övdüğü bir ayı, elbette ki hoş amedilerle karşılayacak ve ondaki lutüflara mazhar olabilmek için adeta yarış edeceklerdir. Bu sebeptendir ki, Ramazan, ister yaz aylarına, İster kış aylarına denk gelsin, hep hır bahar ikliminde yaşanmış, gönüllerde cennet asa çiçekler açmış, tevbe ve istiğfar şelaleleri çağlamış ve Rahmet dağı cüşu huruşa gelmiştir. İşte bu anlayışın terbiye ettiği gelenek; Ramazanlarda, fakirlerin mı daha mutlu yoksa zenginlerin mi daha mesrur olduğuna karar vermenin neredeyse imkansızlaştığı bir vasata hayat vermiştir.
Buram buram rahmet tüten bu ayda dünya [bahusus kadir gecesinde), meleklerin yer yüzüne inmesine müsait hır hale gelir ve her yer letafet kesbeder. Ruhlarında insicamı yakalamış olan bahtiyar benlikler, bu letafetle irtibata geçip rahmette fena bulurlar. Rahmetin bir kulda tecelli etmesiyle, o kimsenin bir çok fevkaladelikleri teneffüs etmesinden daha tabii ne ola bilir ki?
Ulvi hasletlerle irtibata geçmeyi başarabilmiş bahtiyarların haleti ruhi yesin de; ''Bu dünya hayatı bir oyun ve bir eğlenceden ibarettir" ayeti neşvü nema bulur ve o kimseler "Rahman", "Rezzak" "Gani" ve daha hır çok esmayı ilahinin tetelligâhı olurlar adetar
İşte bu güzellikler senfonisinin bulun haşmetiyle terennüm edildiği bizim geleneğimizde ve bu geleneğin yoğurduğu kültürümüzde, Ramazan ayı ile birlikte gelen maneviyatın, nasıl bir fırsat olarak telakki edildiğinin ve güzel insanların, güzellikte ve hayırda nasıl yarış, etliklerinin bol mıklarda örneği mevcuttur.
Zenginler, konakların kapılarını bu ay vesilesiyle ardına kadar herkese açar ve gelenin kim olduğu sorulmaksizın herkes iftar ve sahur ederdi. Tabiatıyla bu iftar sofralarına, ihtiyaç sahipleri gider ve herhangi bir minnet duygusuna kapılmasına gerek kalmaksızın yiyip içerdi. Minnet duygusu da ne demek? Tersine ev sahiplen, misafirlerinin böyle bir duyguya kapılmasına imkan bırakmadığı gibi, ancak islâm anlayışının terbiye edebileceği bir Tikkat ve zerafetle (iftar edenlerin ihtiyaç sahibi kuvvetle muhtemel olduğundan), "diş kirası" narniyla bir de hediye verirlerdi. Buradaki ince düşünüş ve nezakete dikkat buyurun lütfen! Anlatılmak istenen kısaca şudur: "Siz lütfedip ittar davetimize icabet ettiniz. Sİzı zahmyie soktuğumuz ıcın, şu parayı lütfen alınız." Kelimenin tam anlamıyla harikulade! Böyle bir İnceliği, sadece ve sadece İslâm öğretisi rulılara nakşedebilir. Vahşi kapitalizmin dümen suyuna girenler ile "hayat bir mücadeledir" zırvasına alddrıaniarın, bu olağan üstü güzelliği anlaması mümkün olabilir mı1?
Bu kutsiyetin tferununa muttali olamayanların, böylesi fevkaladeliklerden nasibi olabilir mı?
Varsın nasiptiler bütün günleri aynı telakki elsin.. Varsın geleneği düşman belleyenler, bu güzelliklerden mustetid olmaktan geri kalsın. Varsın bilimsellik yobazları "Kadir gecesinde melekler ve ruh yer yüzüne iner" ihbarı Rabbanisinden bihaber olsun. Ne gam!
Bize düşen; paha biçilmez bir hazinenin anahtarı hûkmundeki bu mübarek ayın her anını büyük bir ışiıyakla değerlendirmek fakirleri gözetmek, intak etmek, ibadetlerimizde hu^ua riayet etmek, gıybetten kaçınmak, her lurlü fenalıklardan imtina etmek, güzel görmek, güzel düşünmek, ile gönül dünyamızı olabildiğince zenginleştirmek ve bulun bunların hasılası alarak Rabbımıze yakınlaşmaya gayrci edenlerden olmaktır.
Bahsimizi efendimiz (s a.v) in iki tavsiyesi ile nıhayeie erdirelim.
Oruç fcir kalkandır. O halde oruçlu kimse kendini bilip kotü söz söylemekten sakınsın.,."
(Buharı Sahih, Müslim)
Kim inanarak ve alacağı mükafatı umarak Ramazan orucunu tutarca geçmiş günahları bağışlanır. Ve kim de inanarak ve alacağı mükafatı umarak Kadir gececini ibadet ve Laarle geçirirse, geçmiş günahları bağışlanır." [Mesai)
Ramazanın ehemmiyetini müdrik, kadir ve kıymet bilir gönül erlerine selam olsun!"