Bir hukuk adamının laiklikle ilgili geçen haftaki enteresan çıkışı, laiklik(çilik) meselesinin tekrar kaşınması için bir ön gündem oluşturma faaliyeti olarak okunabilir. Geçmiş yıllarda laiklik konusunun büyük gerginliklere sebebiyet vermesiyle başlayan süreçte bazı çevrelerin kaos ortamı üreterek iktisadi menfaat devşirmeleri çeşitli soruları akla getirmiyor değil.
"Laiklik ve laikçiliğin son birkaç yıldır gündemden düşmesi ne ile açıklanabilir?" sorusunun cevabına bakıldığında, bazı analiz sahipleri bunun Ergenekon operasyonlarıyla yakın ilişkili içerisinde olduğu tezini öne sürmekteler. Yani kimi yazarlara ve analiz sahiplerine göre ülkede laikliği kalkan olarak kullanan bazı rantiyeci çevreler daralıp bunaldıklarında çeşitli kurumlarda bulunan piyonları aracılığı ile laiklik meselesini kaşıyarak kirli emellerini bir bir hayata geçirmek istiyorlar.
Medya da bu doğal sürecin içerisinde yer alarak laiklik kaşıntısını daha da kaşıyarak ülkenin suni gündemlerle meşgul edilmesini sağlıyor. Geçen akşam ana akım medyanın televizyonlarından birisinde yayınlanan haberde, haberin ana temasını şu tez oluşturuyordu: "SBS sınavına girmesine izin vermeyen annesini öldüren çok küçük yaştaki kızın cinayeti işlemesindeki gerçek sebep annenin kızına tarikata girme konusunda yaptığı baskı!"
Gerek başsavcının hükümeti eleştirirken, "bunlar ekonomik sorunları öne alarak laiklik sorununu perdeliyorlar" tarzındaki çıkışı gerekse medyanın bir cinayet haberi yaparken ki talihsiz üslubu bizi, laiklik ve laikçilik meselesinin neden tekrar kaşınmak istendiğinin cevabını aramaya yöneltiyor. Oysa 28 Şubat süreciyle laiklik maskesi altında koparılan fırtınanın arka planında devletin merkezine çöreklenmiş bir kısım oligarşik çevrelerin tezgâhlarına dönemin başbakanı Sayın Erbakan tarafından "maliyede havuz sistemiyle" çomak sokulmuş olması gerçeği yattığını darbe sonrası bütün analizlerde okuduk ve bu analizlere hak verdik.
Şimdi acaba Sayın Erdoğan da özellikle sürekli şikâyette bulunduğu oligarşik çevrelerin menfaatleriyle çelişecek bazı uygulamalara mı imza atıyor, sorusu akla geliyor. Erbakan Hoca'nın başını yiyen bazı mali düzenlemelerin benzerleri de Sayın Erdoğan'ın ajandasında var mı acaba ki, tekrar laiklik konusunda suni bir gündem yaratılarak bazı çevreler harekete geçirilmeye çalışılıyor?
Bunun cevabını verebilmek hem Erdoğan açısından hem de laikçilik meselesini yeniden kaşımak isteyen çevreler açısından oldukça zor. Çünkü gerçek gündemi perdeleyen bazı gelişmeler ülkenin gelecek on, yirmi yılını etkileyecek bazı mühim kararların alınma aşamalarını ve özellikle siyasiler tarafından alınan önemli iktisadi kararların içeriğini okumamızı güçleştiriyor. Ülke, bazı medya organları tarafından suni gündemlere gark edilirken bütün toplumu ilgilendiren önemli gelişmeler sümen altı ediliyor.
İktidara yakın olsun olmasın bütün yazılı ve görsel yayın organlarının toplumun genel menfaatlerini hassasiyetle kollaması gerekir. Patronlarının çıkarlarını önceleyen yayın organları, genel kamu yararını çiğneyerek, sosyolojik, siyasi ve dini hassasiyetleri kaşıyarak bir yere varamazlar.
Geçmişte bu ülke sahtekâr laikçilerden ve samimiyetsiz muhafazakârlardan çok çekti. Laikçiliği milletin ensesinde Demokles'in kılıcı gibi sallandıran laikçiler ve davasının arkasında durmayan muhafazakârlar bu ülkeye çok ama çok zarar verdiler. Aynı sürecin tekrar yaşanmasını hiç mi hiç arzu etmiyoruz. En azından
çocuklarımızın geleceği adına...
Akif Çarkçı
"Laiklik ve laikçiliğin son birkaç yıldır gündemden düşmesi ne ile açıklanabilir?" sorusunun cevabına bakıldığında, bazı analiz sahipleri bunun Ergenekon operasyonlarıyla yakın ilişkili içerisinde olduğu tezini öne sürmekteler. Yani kimi yazarlara ve analiz sahiplerine göre ülkede laikliği kalkan olarak kullanan bazı rantiyeci çevreler daralıp bunaldıklarında çeşitli kurumlarda bulunan piyonları aracılığı ile laiklik meselesini kaşıyarak kirli emellerini bir bir hayata geçirmek istiyorlar.
Medya da bu doğal sürecin içerisinde yer alarak laiklik kaşıntısını daha da kaşıyarak ülkenin suni gündemlerle meşgul edilmesini sağlıyor. Geçen akşam ana akım medyanın televizyonlarından birisinde yayınlanan haberde, haberin ana temasını şu tez oluşturuyordu: "SBS sınavına girmesine izin vermeyen annesini öldüren çok küçük yaştaki kızın cinayeti işlemesindeki gerçek sebep annenin kızına tarikata girme konusunda yaptığı baskı!"
Gerek başsavcının hükümeti eleştirirken, "bunlar ekonomik sorunları öne alarak laiklik sorununu perdeliyorlar" tarzındaki çıkışı gerekse medyanın bir cinayet haberi yaparken ki talihsiz üslubu bizi, laiklik ve laikçilik meselesinin neden tekrar kaşınmak istendiğinin cevabını aramaya yöneltiyor. Oysa 28 Şubat süreciyle laiklik maskesi altında koparılan fırtınanın arka planında devletin merkezine çöreklenmiş bir kısım oligarşik çevrelerin tezgâhlarına dönemin başbakanı Sayın Erbakan tarafından "maliyede havuz sistemiyle" çomak sokulmuş olması gerçeği yattığını darbe sonrası bütün analizlerde okuduk ve bu analizlere hak verdik.
Şimdi acaba Sayın Erdoğan da özellikle sürekli şikâyette bulunduğu oligarşik çevrelerin menfaatleriyle çelişecek bazı uygulamalara mı imza atıyor, sorusu akla geliyor. Erbakan Hoca'nın başını yiyen bazı mali düzenlemelerin benzerleri de Sayın Erdoğan'ın ajandasında var mı acaba ki, tekrar laiklik konusunda suni bir gündem yaratılarak bazı çevreler harekete geçirilmeye çalışılıyor?
Bunun cevabını verebilmek hem Erdoğan açısından hem de laikçilik meselesini yeniden kaşımak isteyen çevreler açısından oldukça zor. Çünkü gerçek gündemi perdeleyen bazı gelişmeler ülkenin gelecek on, yirmi yılını etkileyecek bazı mühim kararların alınma aşamalarını ve özellikle siyasiler tarafından alınan önemli iktisadi kararların içeriğini okumamızı güçleştiriyor. Ülke, bazı medya organları tarafından suni gündemlere gark edilirken bütün toplumu ilgilendiren önemli gelişmeler sümen altı ediliyor.
İktidara yakın olsun olmasın bütün yazılı ve görsel yayın organlarının toplumun genel menfaatlerini hassasiyetle kollaması gerekir. Patronlarının çıkarlarını önceleyen yayın organları, genel kamu yararını çiğneyerek, sosyolojik, siyasi ve dini hassasiyetleri kaşıyarak bir yere varamazlar.
Geçmişte bu ülke sahtekâr laikçilerden ve samimiyetsiz muhafazakârlardan çok çekti. Laikçiliği milletin ensesinde Demokles'in kılıcı gibi sallandıran laikçiler ve davasının arkasında durmayan muhafazakârlar bu ülkeye çok ama çok zarar verdiler. Aynı sürecin tekrar yaşanmasını hiç mi hiç arzu etmiyoruz. En azından
çocuklarımızın geleceği adına...
Akif Çarkçı