HUSEYIN SASMAZ
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 11 Eyl 2009
- Mesajlar
- 1,204
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 60
2000 yılından bugüne siyasetin ve yargının ortak linç girişimine maruz kalmış Hizb-ut Tahrir üyeleri hakkında son 12 senede toplam 1591 yıl ceza kesildi, 994 yıl için ise ceza istemi yapılmakta. Fikri ve Siyasi bir çalışma yaparak İslami Hilafet Devleti'nin ikamesini amaçlayan Hizb-ut Tahrir'e yönelik bu hukuksuzluğu Yeni Akit gazetesi gündemine taşıdı. Yeni Akit Gazetesinden Kenan Kıran'ın hazırladığı haber dosyasında kanun dışı yargıl...amalar ve hukuki çelişkiler gözler önüne seriliyor...
Hizb-ut Tahrir'e Niyet Cezası
İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nin, “örgüt silahsız”, Adana 2 No’lu DGM’nin “terör örgütü tanımına girmiyor” kararlarına rağmen, Yargıtay’ın niyet okuyuculuğuna ayak uyduran mahkemeler, İslami duyarlılığa sahip yüzlerce kişiye ceza yağdırıyor.
KENAN KIRAN / İSTANBUL
Türkiye’de hukuk skandalı yaşanıyor. Hizb-ut Tahrir adlı oluşumun, terör örgütleri listesinde olmadığına ilişkin resmi yazı ve mahkeme kararlarına rağmen Hizb-ut Tahrir üyesi olduğu iddiasıyla 486 kişinin yargılandığı ortaya çıktı. Yargılamalar neticesinde sanıklar hakkında istenen bin 591 yıl (1591) hapis cezasının onaylandığı, devam eden yargılamalarda ise 994 yıl hapis cezası istendiği belirlendi.
Emniyet Genel Müdürlüğü’nün, “Örgütün bugüne kadar herhangi bir silahlı eylemine rastlanılmamıştır” yazısı; Adana 2. Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesi’nin, “Örgüt, terör örgütü tanımına girmiyor” şeklindeki kararı; İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nin savcısının “Örgüt silahsız” şeklindekiYargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na temyiz başvurusuna rağmen 486 kişi Hizb-ut Tahrir üyesi olduğu iddiasıyla yargılanıyor, hapis cezası alıyor.
YARGITAY BAŞSAVCILIĞI: HİLAFET DEVLETİ
KURULURSA HIRİSTİYAN DEVLETLERİNE
SİLAHLI MÜCADELE BAŞLAYACAK
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı; Emniyet Genel Müdürlüğü ve mahkemelerin Hizb-ut Tahrir oluşumunun silahsız olduğuna yönelik tespitlerine rağmen;“örgütün Hilafet devletinin ihdasından sonra, Hıristiyan devletlerini cihat yolu ile kurulan hilafet devletine dahil etmek amacıyla silahlı mücadelenin başlayacağı”nı amaç edindiği görüşünde…
Yargıtay 9. Ceza Dairesi ise; Hizb-ut Tahrir’in terör örgütü niteliğinde olduğunun gözetilerek sanıklara ceza verilmesini istiyor. Mahkemeler; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ve Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin ihtimale dayalı görüşlerine dayanarak sanıklara ceza vermek zorunda kalıyor.
Hizb-ut Tahrir davasında yargılanan sanıkların avukatları; “2003 yılından bugüne Terörler Mücadele Kanunu’nda yapılan değişiklikler Hizb-ut Tahrir’in lehine olmasına rağmen, her yasa değişikliği sonrasında daha ağır cezalar ile yargılamalar yapılarak aleyhine kararlar alınmıştır. Bu yargılamaların ne hukuki ne kanuni hiçbir gerekçesi yoktur. Aksine bu kararlar siyasi mülahazalar ile verilmektedir” ifadelerini kullandı
İSTANBUL DGM, ANKARA EMNİYETİ’NE SORDU!
İstanbul 2. Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesi Başkanlığı; 17 Ekim 2003 tarihinde, Hizb-ut Tahrir Örgütü’ne yardım ve yataklık yapmak suçundan sanık Gürgin Akgün hakkında yapılan duruşmada ara karar aldı. Mahkeme; 3713 sayılı yasanın 1. maddesi değiştirilerek terör tanımı yeniden düzenlendiğinden, Hizb-ut Tahrir adlı örgütün bu değişiklik çerçevesinde terör örgütü olup olmadığı hakkında Ankara Emniyet Genel Müdürlüğü’nden bilgi talep etti.
“ÖRGÜTÜN BUGÜNE KADAR HERHANGİ BİR
SİLAHLI EYLEMİNE RASTLANILMAMIŞTIR”
Dönemin Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Ramazan Er, 8 Aralık 2003 tarihinde İstanbul 2. Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesi’ne gönderdiği yazıda, örgütün bugüne kadar herhangi bir silahlı eylemine rastlanılmadığını bildirdi.
Ramazan Er’in yazısında; şu ifadeler yer aldı:
“Hizb-ut Tahrir Örgütü, halen tebliğ ve açılım faaliyetleri sürdürmekte olup, kullandığı doküman, kitapçık ve internet sitelerinde nihai hedef olarak kurmayı düşündüğü Raşidi Hilafet Devleti’nin tüm yönetim unsurlarını detaylı olarak yer vermekle birlikte söz konusu örgütün bugüne kadar herhangi bir silahlı eylemine rastlanılmamıştır.”
“TİPİK OLARAK UYUYOR, CEBİR VE
ŞİDDET BOYUTU İTİBARIYLA UYMUYOR”
Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi; 28 Haziran 2005 tarihinde, Hizb-ut Tahrir Örgütü üyesi olmak suçundan sanıklar Ahmet Sirven ve arkadaşları hakkında ara karar aldı ve Emniyet Genel Müdürlüğü’nden Hizb-ut Tahrir Örgütü’nün amaç ve stratejisi” hakkında bilgi talep etti.
Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Tokgöz, 6 Temmuz 2005 tarihli yazısında, Terörle Mücadele Kanunu’nun 1. maddesi anlamında bir “örgüt”ün “terör örgütü” niteliği kazanabilmesi için üç unsurun aynı anda bulunması gerektiğini hatırlattı. Tokgöz’ün yazısında, “Hizb-ut Tahrir örgütünün Terörle Mücadele Kanunu’nun 4928 sayılı kanunla değişik 1. maddesi kapsamında tarifi yapılan “terör örgütüne” ideoloji ve örgüt boyutları itibarıyla tipik olarak uyduğu ancak cebir ve şiddet boyutu itibarıyla uymadığı kanaati hasıl olmuştur” denildi.
“TERÖR ÖRGÜTÜ TANIMINA GİRMİYOR”
Adana 2. Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesi’nin 29 Aralık 2003 tarihli kararında da, Hizb-ut Tahrir Örgütü’nün 3713 Sayılı Kanunu’nun 1. maddesindeki terör tanımına göre terör örgütü tanımına girmediği şeklinde karar verdi.
YARGITAY’A GÖRE TERÖR ÖRGÜTÜ
Yargıtay 9 Ceza Dairesi ise, 19 Nisan 2004 tarihli kararında Hizb-ut Tahrir Örgütü’nün devletin ve Cumhuriyet’in varlığını tehlikeye düşürmek, devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek amacıyla kurulmuş terör örgütü niteliğinde olduğunun gözetilerek, sanığın hukuki durumunun buna göre değerlendirmesi yönünde karar aldı.
SAVCI: ÖRGÜT SİLAHSIZ
Dönemin CMK 250 Maddesi ile yetkili İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nin savcısı; Hizb-ut Tahrir Örgütü’nün silahsız olduğu, sanıkların eyleminin 5237 sayılı TCK’nun 220/2. maddesinde düzenlenen suçu oluşturduğu gerekçesiyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurdu.
Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Nuri Düzgün, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı adına yazdığı 24 Nisan 2008 tarihli yazıda, “Raşid-i Hilafet devletinin ihdasından sonra, Hıristiyan devletlerini cihat yolu ile kurulan hilafet devletine dahil etmek amacıyla silahlı mücadelenin başlayacağı” amaç edinildiği anlaşılmakla, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun hükmün onanmasına talep ve dosya tebliğ olunur” denildi.
OLMAYAN ÖRGÜT ÜYELİĞİNE CEZA YAĞDI
Öte yandan, Umut davasında Selam Gazetesi’nin yöneticilerini mahkum eden Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi; son olarak da şimdi de Hizbut-tahrir davasında sanıklara ceza yağdırdı.
Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi; Hizbut-tahrir örgütüne üye oldukları iddiasıyla yargılanan Haluk Özdoğan, Serdar Yılmaz, Yasin Babayiğit ve Sefa Karslı’nın, 6 yıl 3 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verdi.
YENİAKİT
Müslüman'ın yanında mıyız, yoksa canımıza ve dinimize kastedenlerin yanında mıyız?
- Vallahi iman etmiş olmaz. Vallahi iman etmiş sayılmaz. Vallahi mümin olmaz.
- Kim ya Rasülellah?
- Zulmünden komşusu güvende olmayan kişi (iman etmiş sayılmaz) (Buhari, Edep, hadis 5670, Ahmed, Müsned 4/32)
"Filistin için yardım paraları topluyoruz, yürüyüşler yapıyoruz, gözyaşları döküyoruz daha ne yapalım?" denebilir.
Bütün kuruluşların topladığı yardımların yüksek tahmini rakamları, İsrail'e ödediğimiz rakamın yanında beş yüzde bir durumunda değil.
Filistin'e yaptığımız yardımlar, kefen parası, ilaç parası, ekmek parası olarak varıyor. İsrail'e verdiğimiz paralar öldürücü silahlara dönüşüyor.
Yazılarda ve konuşmalarda Filistin, İran, Irak, Suriye, Mısır'daki Müslümanlardan konuşurken kullandığımız ifadelerle, Amerikan ve İngilizler hakkında kullandığımız kelimeler saygınlıkta aynı mıdır?
Allah Rasülü buyurur: ".... Ey Allah'ın kulları kardeş olunuz. Müslüman, Müslüman'ın kardeşidir. Ona zulmetmez, haksızlık yapmaz, yardımsız bırakmaz, onu aşağılayıp hakaret etmez..." (Müslim, Birr, hadis 2564)
İspanya'da Müslümanlar topluca katliama uğratıldıktan sonra dünyanın en güzel eserleri taş taş sökülerek kilise yapıldığı gibi bu günlerde bizi birbirimizden ayırarak kendilerine payanda yapanlara karşı ne yapıyoruz, kısaca kimin yanındayız, kafirin yanında yer alarak Müslüman'ın namusu çiğnenirken kendi namusumuz çiğnemiyor muyuz?
Sevgili peygamberimiz buyurur: "Müminler, birbirlerini sevmede, merhamette ve şefkatte bir vücudun organları gibidirler. Organın biri şikayette bulunduğunda diğer organlar uykusuzlukta ve ateşte ona yardıma koşarlar" (Buhari, Edeb, hadis 5665, Müslim, Birr, 2586)
Sevgili peygamberimiz, mübarek parmaklarını birbirine geçirerek şöyle dedi: "Mümin diğer mümin için bir binanın tuğlaları gibidir, birbirlerini tutarak kuvvetlendirirler." (Buhari, mezalim ve Edep, Müslim, Birr)
Kendi insanlarımızın ve topraklarımızın düşman topları altında dövülmesini ister miyiz?
Sevgili peygamberimiz buyurur: "Sizden biri kendisi için arzu ettiğini kardeşi için de arzu etmedikçe (gerçekten) iman etmiş olmaz" buyurmuş. (Buhari, Sahih, İman, Müslim, İman, Ahmet, Müsned, 3/176, 272, 278)
İncitenin, incitene yardım edenin incitileceğini biliyor muyuz?
"Yapmadıkları bir şeyle mü'min erkek ve mü'min kadınları incitenler muhakkak bir iftira ve apaçık bir günahı yüklenmiş olurlar." (Ahzab 58)
Allah'ın yardımının Müslümana yardım etmekle geleceğini biliyor muyuz?
Sevgili peygamberimiz buyurur: "Herhangi bir Müslüman'ın canına, malına saldırıldığı, namusunun çiğnendiği bir zamanda ona yardım etmeyen Müslümanı da yardıma muhtaç olduğu yerde Allah yardımsız bırakır. Herhangi bir Müslüman'ın namusunun çiğnendiği, canına ve malına saldırıldığı bir zamanda yardımına koşarsa o Müslümanın da yardıma muhtaç olduğu zaman da Allah ona yardım eder.Bu sözü sevgili peygamberimiz söylemiş, Cabir bin Abdullah dinlemiş ve Ahmed Müsned'inde 4/30, Ebu Davud Sünen'inde 4716 nolu hadis olarak rivayet etmiş.
"Yardım etmeye gücü yettiği halde yanında bir mümin ezilip alçaltıldığında ona yardım etmezse kıyamet gününde bütün halkın önünde Allah onu zelil eder"
Bu hadisi de Ebu Ümame, sevgili peygamberimizden dinlemiş ve Ahmed Müsned'inde 3/487 de rivayet etmiş.
Sevgili peygamberimiz,S.a.v efendimiz hakkımızda en doğru sözü söylüyor
"Kişi sevdiğiyle beraberdir" (Buhari, Edep, hadis 5816, 5817, 5818, 5819) Kişi
BU MÜSLÜMANLARA YAPILAN ZULÜMLER HEP YAHUDİ VE MÜŞRİKLERİN TAKTİĞİDİR.ONLARA YARDIM EDELİM Kİ EN AZINDAN KENDİMİZE YARDIM ETMİŞ OLUR ALLAH’IN VAADİNE MÜSTEHAK OLURUZ.
RA’D 11. Onun önünde ve arkasında Allah’ın emriyle onu koruyan takipçiler (melekler) vardır. Bir toplum kendilerindeki özellikleri değiştirinceye kadar Allah, onlarda bulunanı değiştirmez. Allah bir topluma kötülük diledi mi, artık onun için geri çevrilme diye bir şey yoktur. Onların Allah’tan başka yardımcıları da yoktur.
Hizb-ut Tahrir'e Niyet Cezası
İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nin, “örgüt silahsız”, Adana 2 No’lu DGM’nin “terör örgütü tanımına girmiyor” kararlarına rağmen, Yargıtay’ın niyet okuyuculuğuna ayak uyduran mahkemeler, İslami duyarlılığa sahip yüzlerce kişiye ceza yağdırıyor.
KENAN KIRAN / İSTANBUL
Türkiye’de hukuk skandalı yaşanıyor. Hizb-ut Tahrir adlı oluşumun, terör örgütleri listesinde olmadığına ilişkin resmi yazı ve mahkeme kararlarına rağmen Hizb-ut Tahrir üyesi olduğu iddiasıyla 486 kişinin yargılandığı ortaya çıktı. Yargılamalar neticesinde sanıklar hakkında istenen bin 591 yıl (1591) hapis cezasının onaylandığı, devam eden yargılamalarda ise 994 yıl hapis cezası istendiği belirlendi.
Emniyet Genel Müdürlüğü’nün, “Örgütün bugüne kadar herhangi bir silahlı eylemine rastlanılmamıştır” yazısı; Adana 2. Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesi’nin, “Örgüt, terör örgütü tanımına girmiyor” şeklindeki kararı; İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nin savcısının “Örgüt silahsız” şeklindekiYargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na temyiz başvurusuna rağmen 486 kişi Hizb-ut Tahrir üyesi olduğu iddiasıyla yargılanıyor, hapis cezası alıyor.
YARGITAY BAŞSAVCILIĞI: HİLAFET DEVLETİ
KURULURSA HIRİSTİYAN DEVLETLERİNE
SİLAHLI MÜCADELE BAŞLAYACAK
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı; Emniyet Genel Müdürlüğü ve mahkemelerin Hizb-ut Tahrir oluşumunun silahsız olduğuna yönelik tespitlerine rağmen;“örgütün Hilafet devletinin ihdasından sonra, Hıristiyan devletlerini cihat yolu ile kurulan hilafet devletine dahil etmek amacıyla silahlı mücadelenin başlayacağı”nı amaç edindiği görüşünde…
Yargıtay 9. Ceza Dairesi ise; Hizb-ut Tahrir’in terör örgütü niteliğinde olduğunun gözetilerek sanıklara ceza verilmesini istiyor. Mahkemeler; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ve Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin ihtimale dayalı görüşlerine dayanarak sanıklara ceza vermek zorunda kalıyor.
Hizb-ut Tahrir davasında yargılanan sanıkların avukatları; “2003 yılından bugüne Terörler Mücadele Kanunu’nda yapılan değişiklikler Hizb-ut Tahrir’in lehine olmasına rağmen, her yasa değişikliği sonrasında daha ağır cezalar ile yargılamalar yapılarak aleyhine kararlar alınmıştır. Bu yargılamaların ne hukuki ne kanuni hiçbir gerekçesi yoktur. Aksine bu kararlar siyasi mülahazalar ile verilmektedir” ifadelerini kullandı
İSTANBUL DGM, ANKARA EMNİYETİ’NE SORDU!
İstanbul 2. Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesi Başkanlığı; 17 Ekim 2003 tarihinde, Hizb-ut Tahrir Örgütü’ne yardım ve yataklık yapmak suçundan sanık Gürgin Akgün hakkında yapılan duruşmada ara karar aldı. Mahkeme; 3713 sayılı yasanın 1. maddesi değiştirilerek terör tanımı yeniden düzenlendiğinden, Hizb-ut Tahrir adlı örgütün bu değişiklik çerçevesinde terör örgütü olup olmadığı hakkında Ankara Emniyet Genel Müdürlüğü’nden bilgi talep etti.
“ÖRGÜTÜN BUGÜNE KADAR HERHANGİ BİR
SİLAHLI EYLEMİNE RASTLANILMAMIŞTIR”
Dönemin Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Ramazan Er, 8 Aralık 2003 tarihinde İstanbul 2. Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesi’ne gönderdiği yazıda, örgütün bugüne kadar herhangi bir silahlı eylemine rastlanılmadığını bildirdi.
Ramazan Er’in yazısında; şu ifadeler yer aldı:
“Hizb-ut Tahrir Örgütü, halen tebliğ ve açılım faaliyetleri sürdürmekte olup, kullandığı doküman, kitapçık ve internet sitelerinde nihai hedef olarak kurmayı düşündüğü Raşidi Hilafet Devleti’nin tüm yönetim unsurlarını detaylı olarak yer vermekle birlikte söz konusu örgütün bugüne kadar herhangi bir silahlı eylemine rastlanılmamıştır.”
“TİPİK OLARAK UYUYOR, CEBİR VE
ŞİDDET BOYUTU İTİBARIYLA UYMUYOR”
Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi; 28 Haziran 2005 tarihinde, Hizb-ut Tahrir Örgütü üyesi olmak suçundan sanıklar Ahmet Sirven ve arkadaşları hakkında ara karar aldı ve Emniyet Genel Müdürlüğü’nden Hizb-ut Tahrir Örgütü’nün amaç ve stratejisi” hakkında bilgi talep etti.
Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Tokgöz, 6 Temmuz 2005 tarihli yazısında, Terörle Mücadele Kanunu’nun 1. maddesi anlamında bir “örgüt”ün “terör örgütü” niteliği kazanabilmesi için üç unsurun aynı anda bulunması gerektiğini hatırlattı. Tokgöz’ün yazısında, “Hizb-ut Tahrir örgütünün Terörle Mücadele Kanunu’nun 4928 sayılı kanunla değişik 1. maddesi kapsamında tarifi yapılan “terör örgütüne” ideoloji ve örgüt boyutları itibarıyla tipik olarak uyduğu ancak cebir ve şiddet boyutu itibarıyla uymadığı kanaati hasıl olmuştur” denildi.
“TERÖR ÖRGÜTÜ TANIMINA GİRMİYOR”
Adana 2. Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesi’nin 29 Aralık 2003 tarihli kararında da, Hizb-ut Tahrir Örgütü’nün 3713 Sayılı Kanunu’nun 1. maddesindeki terör tanımına göre terör örgütü tanımına girmediği şeklinde karar verdi.
YARGITAY’A GÖRE TERÖR ÖRGÜTÜ
Yargıtay 9 Ceza Dairesi ise, 19 Nisan 2004 tarihli kararında Hizb-ut Tahrir Örgütü’nün devletin ve Cumhuriyet’in varlığını tehlikeye düşürmek, devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek amacıyla kurulmuş terör örgütü niteliğinde olduğunun gözetilerek, sanığın hukuki durumunun buna göre değerlendirmesi yönünde karar aldı.
SAVCI: ÖRGÜT SİLAHSIZ
Dönemin CMK 250 Maddesi ile yetkili İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nin savcısı; Hizb-ut Tahrir Örgütü’nün silahsız olduğu, sanıkların eyleminin 5237 sayılı TCK’nun 220/2. maddesinde düzenlenen suçu oluşturduğu gerekçesiyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurdu.
Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Nuri Düzgün, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı adına yazdığı 24 Nisan 2008 tarihli yazıda, “Raşid-i Hilafet devletinin ihdasından sonra, Hıristiyan devletlerini cihat yolu ile kurulan hilafet devletine dahil etmek amacıyla silahlı mücadelenin başlayacağı” amaç edinildiği anlaşılmakla, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun hükmün onanmasına talep ve dosya tebliğ olunur” denildi.
OLMAYAN ÖRGÜT ÜYELİĞİNE CEZA YAĞDI
Öte yandan, Umut davasında Selam Gazetesi’nin yöneticilerini mahkum eden Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi; son olarak da şimdi de Hizbut-tahrir davasında sanıklara ceza yağdırdı.
Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi; Hizbut-tahrir örgütüne üye oldukları iddiasıyla yargılanan Haluk Özdoğan, Serdar Yılmaz, Yasin Babayiğit ve Sefa Karslı’nın, 6 yıl 3 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verdi.
YENİAKİT
Müslüman'ın yanında mıyız, yoksa canımıza ve dinimize kastedenlerin yanında mıyız?
- Vallahi iman etmiş olmaz. Vallahi iman etmiş sayılmaz. Vallahi mümin olmaz.
- Kim ya Rasülellah?
- Zulmünden komşusu güvende olmayan kişi (iman etmiş sayılmaz) (Buhari, Edep, hadis 5670, Ahmed, Müsned 4/32)
"Filistin için yardım paraları topluyoruz, yürüyüşler yapıyoruz, gözyaşları döküyoruz daha ne yapalım?" denebilir.
Bütün kuruluşların topladığı yardımların yüksek tahmini rakamları, İsrail'e ödediğimiz rakamın yanında beş yüzde bir durumunda değil.
Filistin'e yaptığımız yardımlar, kefen parası, ilaç parası, ekmek parası olarak varıyor. İsrail'e verdiğimiz paralar öldürücü silahlara dönüşüyor.
Yazılarda ve konuşmalarda Filistin, İran, Irak, Suriye, Mısır'daki Müslümanlardan konuşurken kullandığımız ifadelerle, Amerikan ve İngilizler hakkında kullandığımız kelimeler saygınlıkta aynı mıdır?
Allah Rasülü buyurur: ".... Ey Allah'ın kulları kardeş olunuz. Müslüman, Müslüman'ın kardeşidir. Ona zulmetmez, haksızlık yapmaz, yardımsız bırakmaz, onu aşağılayıp hakaret etmez..." (Müslim, Birr, hadis 2564)
İspanya'da Müslümanlar topluca katliama uğratıldıktan sonra dünyanın en güzel eserleri taş taş sökülerek kilise yapıldığı gibi bu günlerde bizi birbirimizden ayırarak kendilerine payanda yapanlara karşı ne yapıyoruz, kısaca kimin yanındayız, kafirin yanında yer alarak Müslüman'ın namusu çiğnenirken kendi namusumuz çiğnemiyor muyuz?
Sevgili peygamberimiz buyurur: "Müminler, birbirlerini sevmede, merhamette ve şefkatte bir vücudun organları gibidirler. Organın biri şikayette bulunduğunda diğer organlar uykusuzlukta ve ateşte ona yardıma koşarlar" (Buhari, Edeb, hadis 5665, Müslim, Birr, 2586)
Sevgili peygamberimiz, mübarek parmaklarını birbirine geçirerek şöyle dedi: "Mümin diğer mümin için bir binanın tuğlaları gibidir, birbirlerini tutarak kuvvetlendirirler." (Buhari, mezalim ve Edep, Müslim, Birr)
Kendi insanlarımızın ve topraklarımızın düşman topları altında dövülmesini ister miyiz?
Sevgili peygamberimiz buyurur: "Sizden biri kendisi için arzu ettiğini kardeşi için de arzu etmedikçe (gerçekten) iman etmiş olmaz" buyurmuş. (Buhari, Sahih, İman, Müslim, İman, Ahmet, Müsned, 3/176, 272, 278)
İncitenin, incitene yardım edenin incitileceğini biliyor muyuz?
"Yapmadıkları bir şeyle mü'min erkek ve mü'min kadınları incitenler muhakkak bir iftira ve apaçık bir günahı yüklenmiş olurlar." (Ahzab 58)
Allah'ın yardımının Müslümana yardım etmekle geleceğini biliyor muyuz?
Sevgili peygamberimiz buyurur: "Herhangi bir Müslüman'ın canına, malına saldırıldığı, namusunun çiğnendiği bir zamanda ona yardım etmeyen Müslümanı da yardıma muhtaç olduğu yerde Allah yardımsız bırakır. Herhangi bir Müslüman'ın namusunun çiğnendiği, canına ve malına saldırıldığı bir zamanda yardımına koşarsa o Müslümanın da yardıma muhtaç olduğu zaman da Allah ona yardım eder.Bu sözü sevgili peygamberimiz söylemiş, Cabir bin Abdullah dinlemiş ve Ahmed Müsned'inde 4/30, Ebu Davud Sünen'inde 4716 nolu hadis olarak rivayet etmiş.
"Yardım etmeye gücü yettiği halde yanında bir mümin ezilip alçaltıldığında ona yardım etmezse kıyamet gününde bütün halkın önünde Allah onu zelil eder"
Bu hadisi de Ebu Ümame, sevgili peygamberimizden dinlemiş ve Ahmed Müsned'inde 3/487 de rivayet etmiş.
Sevgili peygamberimiz,S.a.v efendimiz hakkımızda en doğru sözü söylüyor
"Kişi sevdiğiyle beraberdir" (Buhari, Edep, hadis 5816, 5817, 5818, 5819) Kişi
BU MÜSLÜMANLARA YAPILAN ZULÜMLER HEP YAHUDİ VE MÜŞRİKLERİN TAKTİĞİDİR.ONLARA YARDIM EDELİM Kİ EN AZINDAN KENDİMİZE YARDIM ETMİŞ OLUR ALLAH’IN VAADİNE MÜSTEHAK OLURUZ.
RA’D 11. Onun önünde ve arkasında Allah’ın emriyle onu koruyan takipçiler (melekler) vardır. Bir toplum kendilerindeki özellikleri değiştirinceye kadar Allah, onlarda bulunanı değiştirmez. Allah bir topluma kötülük diledi mi, artık onun için geri çevrilme diye bir şey yoktur. Onların Allah’tan başka yardımcıları da yoktur.