HUSEYIN SASMAZ
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 11 Eyl 2009
- Mesajlar
- 1,204
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 61
HİZB (PARTİ) VEYA CEMAATIN AMELLERİNİ YÖNLENDİRECEK FİKİRLERİN OLUŞTURULMASI
Şeriatça talep edilen sadece bir cemaatın bulunması değildir. Şeriatça istenen husus, bu emri (İslâm’ı) ikâme edecek cemaatın bulunmasıdır. Cemaatın bulunmasının gerekliliği ile ilgili deliller bunu bizlere şu şekilde açıklamaktadır:
- Allahu Teâla şöyle buyuruyor:
“Hayra (İslâm’a) davet edecek marufu (Allah’ın emrini) emredecek ve münkeri (Allah’ın nehiylerini) nehyedecek sizden bir gurup bulunsun. İşte onlar felaha kavuşanların ta kendileridir.”
Bu ayet gereğince şeriat, ideolojisi İslâm olan ve varlık sebebi olan gayeyi gerçekleştirmek -ki bu gaye: İslâm’ı hakim kılmak, onun otoritesini tesis etmek ve halifeliği kurmaktır- için lazım olan şer’i hükümleri ve fikirleri benimseyecek siyasî bir cemaatın tesis edilmesini farz kılmıştır. İstenen yalnızca cemaatı tesis etmek değil, cemaat aracılığı ile ayette istenen davet, emir ve nehiy görevlerinin gerçekleştirilmesidir. Buna göre talep edileni yerine getirecek bir cemaatın bulunmasını istemiştir. Yine istenen husus sırf İslâm’a davet etmek, marufu emretmek ve münkeri nehyetmek değil, davet, emir ve nehyin varlık sebebini oluşturan İslâm’ı hakim kılma, onun otoritesini tesis etme ve halifeliği kurma gayelerini gerçekleştirmektir.
- Rasulullah (s.a.v.)’in;
“Bir yerde bulunan üç kişi kendilerinden birini emir olarak tayin etmedikçe, bu kendilerine helâl olmaz.”
Bu hadise göre şeriat, Müslümanlardan ikamesi mutlak surette yapılması gereken bir işi gerçekleştirebilmek için bir emir tayin etmelerini farz kılmıştır. Hangi iş üzerinde tayin edilmişse ve onu tayin edenler kimler olursa olsun onlar tarafından itaat edilmesi farzdır. Ta ki şeriatın Müslümanların tümünden istenen farziyet yerine getirilsin.
- Allahu Teâla’nın, Müslümanlara bir çok şeyi farz kılmış ve bunların bir kısmının gerçekleşmesini yalnızca halifenin varlığına bağlamış olması nedeniyle bu farzları yerine getirmek için Hilâfet Devleti’ni kurmak ve bir halifeyi ikâme etmek de farz olmuştur. Bu farzı ancak bir cemaat yerine getirebilir. Öyleyse Hilâfet Devleti’ni tesis etmek ve onun halifesini belirlemek için faaliyet yapacak bir cemaatın bulunması şarttır. Nitekim şer’i kaide şöyledir: “Bir vacibi yerine getirmek için gerekli olan hususlar da vacibtir.”
Bu açıklamalar, yerine getirilmesi istenen şar'i gayenin varlığının birbirinden koparılması mümkün olmayacak bir şekilde bir cemaatın varlığına bağlı olduğunu göstermektedir. Çünkü bu cemaatın görevi yalnızca tebliğde bulunmak değildir. Bu cemaatın görevi, bireysel ve toplumsal nitelikli İslâm hükümlerini uygulamanın şer’i metodu sayılan İslâm Devletini kurma yoluyla Müslümanların hayatında İslâm’ın hakim kılınmasını sağlamaktır. Bu nedenle bir cemaat hangi gaye için kurulmuşsa varlığı buna bağlıdır ve bu gaye için var olmalıdır. Ortak bir işte bulunmaları halinde Müslümanların bu işi gerçekleştirebilmek için bir emir tayin etmelerini farz kılmıştır.
Bu cemaatın kendisinden istenen her hususu bünyesinde bulundurabilmesi için şu hususlar gereklidir:
A- Çalışması ve faaliyeti için lazım olan tüm şer’i hüküm, görüş ve fikirlerin benimsenmesi. Sözde, amelde ve düşüncede mensuplarını bunlara bağlamak. Çünkü bu benimseme olayı cemaatın birliğini gerçekleştirir. Zira bir cemaatın fertleri genel olarak İslâm’a dayalı olursa ve gayeleri bir olursa, fakat değişik fikirler ve ictihadlara sahip olurlarsa içinde bölünme, kutuplaşma ve hizipleşmeler hasıl olur. Hatta cemaat bir çok guruptan müteşekkil hale gelir. Onun davası, diğerlerini kendisiyle birlikte çalışmaya ve farzı yerine getirmeye davet etmekten çıkıp, kutupların benimsedikleri fikirleri birbirlerine benimsettirmeye ve davet etmeye dönüşür. Herkes görüşünü cemaatın liderliğine benimsettirmek için aralarında çekişir. Benimsemenin önemi ve meşruiyeti de buradan kaynaklanmaktadır. Zira cemaatın vahdeti şeriatça istenmektedir. Cemaatın birliğinin korunması ise, çalışmak için lazım olan fikirleri benimsemekle ve çalışan gençlerin bunlara bağlanması ile sağlanır. “Bir vacibi yerine getirmek için gerekli olan husus da vacibtir” fıkıh kaidesi gereğince çalışma için gerekli olan fikirlerin, görüşlerin ve şer’i hükümlerin benimsenmesi de gereklidir.
Cemaatın benimsediği fikir, görüş ve hükümler şer’i oldukça, kendi gençlerinin güvenini kazandıkça; Müslümanın kendi görüşünü terk edip diğerlerinin görüşlerini benimsemesinin caizliğinden hareketle gençlerin çalışma ile ilgili fikirlere bağlanmaları da caizdir. Osman b. Affan (r.a.), biat edilebilmesi için kendi içtihadından vazgeçip Ebu Bekir ve Ömer’in (r.ahm) ictihadlarını benimsemeye çağrıldı. Bu şartı kabul edince kendisine biat edildi. Sahabeler bunda icmaa ettiler ve ona biat verdiler. Bu ise vacip değil caizdir. Çünkü Ali (r.a.), kendi görüşünü terk edip Ebu Bekir ve Ömer’in (r.ahm) görüşlerini benimsemeyi reddetmiştir. Bu nedenle hiç bir sahabe onu kınamadı. Ayrıca Şa'bi’nin rivayet ettiğine göre Ebu Musa (r.a) kendi görüşünü bırakıp Ali (r.a)'ın görüşüne, Zeyd (r.a) kendi görüşünü bırakıp Ubey b. Ka'b (r.a)’ın görüşüne ve Abdullah (r.a) kendi görüşünü bırakıp Ömer (r.a)'ın görüşüne bağlanıyordu. Ayrıca Ebu Bekir ve Ömer (r.ahm)ın görüşlerini bırakıp Ali (r.a)'ın görüşüne bağlandıklarına dair rivayetler de vardır. Bu durum, içtihadına güvenmesi esasına binaen bir müctehid, kendi içtihadını bırakarak başkasının görüşünü kabul etmesinin caiz olduğuna delâlet etmektedir. Bu nedenle bu cemaatın gençleri de fikir ve duygu bütünlüğü oluşturmak üzere cemaatın anlayışına bağlanmalıdırlar.
Islm'a Davet - HZB (PART) VEYA CEMAATIN AMELLERN YNLENDRECEK FKRLERN OLUTURULMASI
Kusura bakmayın soruları aşağıdan cevaplayamıyorum.
Buradan olursa olur.
en-sonebi
Durum: Çevrimdışı
Üyelik Tarihi: 13.04.13
Yer: Ankara
Mesajlar: 351
Yazılarınızı ilgi ile devamlı okuyorum...
Müsaade ederseniz size bir soru sormak isterim ...;
Bu Türk Devletinin kurulmasını Allah C.C. diledi diye biliyoruz...Gerçek Müceddid silsilesinden bu şekilde duyduk...
Gerçek Müceddid silsilesi derken...İmam Rabbani...Abdulkadir Geylani ... Mevlana ...Hz. R.A. gibi...
Bu hükmün doğru olduğunu dikkate alınca yeni bir arayış içerisine girmek ne kadar doğru olur?
Soruyu biraz açarmısınız.
Şeriatça talep edilen sadece bir cemaatın bulunması değildir. Şeriatça istenen husus, bu emri (İslâm’ı) ikâme edecek cemaatın bulunmasıdır. Cemaatın bulunmasının gerekliliği ile ilgili deliller bunu bizlere şu şekilde açıklamaktadır:
- Allahu Teâla şöyle buyuruyor:
“Hayra (İslâm’a) davet edecek marufu (Allah’ın emrini) emredecek ve münkeri (Allah’ın nehiylerini) nehyedecek sizden bir gurup bulunsun. İşte onlar felaha kavuşanların ta kendileridir.”
Bu ayet gereğince şeriat, ideolojisi İslâm olan ve varlık sebebi olan gayeyi gerçekleştirmek -ki bu gaye: İslâm’ı hakim kılmak, onun otoritesini tesis etmek ve halifeliği kurmaktır- için lazım olan şer’i hükümleri ve fikirleri benimseyecek siyasî bir cemaatın tesis edilmesini farz kılmıştır. İstenen yalnızca cemaatı tesis etmek değil, cemaat aracılığı ile ayette istenen davet, emir ve nehiy görevlerinin gerçekleştirilmesidir. Buna göre talep edileni yerine getirecek bir cemaatın bulunmasını istemiştir. Yine istenen husus sırf İslâm’a davet etmek, marufu emretmek ve münkeri nehyetmek değil, davet, emir ve nehyin varlık sebebini oluşturan İslâm’ı hakim kılma, onun otoritesini tesis etme ve halifeliği kurma gayelerini gerçekleştirmektir.
- Rasulullah (s.a.v.)’in;
“Bir yerde bulunan üç kişi kendilerinden birini emir olarak tayin etmedikçe, bu kendilerine helâl olmaz.”
Bu hadise göre şeriat, Müslümanlardan ikamesi mutlak surette yapılması gereken bir işi gerçekleştirebilmek için bir emir tayin etmelerini farz kılmıştır. Hangi iş üzerinde tayin edilmişse ve onu tayin edenler kimler olursa olsun onlar tarafından itaat edilmesi farzdır. Ta ki şeriatın Müslümanların tümünden istenen farziyet yerine getirilsin.
- Allahu Teâla’nın, Müslümanlara bir çok şeyi farz kılmış ve bunların bir kısmının gerçekleşmesini yalnızca halifenin varlığına bağlamış olması nedeniyle bu farzları yerine getirmek için Hilâfet Devleti’ni kurmak ve bir halifeyi ikâme etmek de farz olmuştur. Bu farzı ancak bir cemaat yerine getirebilir. Öyleyse Hilâfet Devleti’ni tesis etmek ve onun halifesini belirlemek için faaliyet yapacak bir cemaatın bulunması şarttır. Nitekim şer’i kaide şöyledir: “Bir vacibi yerine getirmek için gerekli olan hususlar da vacibtir.”
Bu açıklamalar, yerine getirilmesi istenen şar'i gayenin varlığının birbirinden koparılması mümkün olmayacak bir şekilde bir cemaatın varlığına bağlı olduğunu göstermektedir. Çünkü bu cemaatın görevi yalnızca tebliğde bulunmak değildir. Bu cemaatın görevi, bireysel ve toplumsal nitelikli İslâm hükümlerini uygulamanın şer’i metodu sayılan İslâm Devletini kurma yoluyla Müslümanların hayatında İslâm’ın hakim kılınmasını sağlamaktır. Bu nedenle bir cemaat hangi gaye için kurulmuşsa varlığı buna bağlıdır ve bu gaye için var olmalıdır. Ortak bir işte bulunmaları halinde Müslümanların bu işi gerçekleştirebilmek için bir emir tayin etmelerini farz kılmıştır.
Bu cemaatın kendisinden istenen her hususu bünyesinde bulundurabilmesi için şu hususlar gereklidir:
A- Çalışması ve faaliyeti için lazım olan tüm şer’i hüküm, görüş ve fikirlerin benimsenmesi. Sözde, amelde ve düşüncede mensuplarını bunlara bağlamak. Çünkü bu benimseme olayı cemaatın birliğini gerçekleştirir. Zira bir cemaatın fertleri genel olarak İslâm’a dayalı olursa ve gayeleri bir olursa, fakat değişik fikirler ve ictihadlara sahip olurlarsa içinde bölünme, kutuplaşma ve hizipleşmeler hasıl olur. Hatta cemaat bir çok guruptan müteşekkil hale gelir. Onun davası, diğerlerini kendisiyle birlikte çalışmaya ve farzı yerine getirmeye davet etmekten çıkıp, kutupların benimsedikleri fikirleri birbirlerine benimsettirmeye ve davet etmeye dönüşür. Herkes görüşünü cemaatın liderliğine benimsettirmek için aralarında çekişir. Benimsemenin önemi ve meşruiyeti de buradan kaynaklanmaktadır. Zira cemaatın vahdeti şeriatça istenmektedir. Cemaatın birliğinin korunması ise, çalışmak için lazım olan fikirleri benimsemekle ve çalışan gençlerin bunlara bağlanması ile sağlanır. “Bir vacibi yerine getirmek için gerekli olan husus da vacibtir” fıkıh kaidesi gereğince çalışma için gerekli olan fikirlerin, görüşlerin ve şer’i hükümlerin benimsenmesi de gereklidir.
Cemaatın benimsediği fikir, görüş ve hükümler şer’i oldukça, kendi gençlerinin güvenini kazandıkça; Müslümanın kendi görüşünü terk edip diğerlerinin görüşlerini benimsemesinin caizliğinden hareketle gençlerin çalışma ile ilgili fikirlere bağlanmaları da caizdir. Osman b. Affan (r.a.), biat edilebilmesi için kendi içtihadından vazgeçip Ebu Bekir ve Ömer’in (r.ahm) ictihadlarını benimsemeye çağrıldı. Bu şartı kabul edince kendisine biat edildi. Sahabeler bunda icmaa ettiler ve ona biat verdiler. Bu ise vacip değil caizdir. Çünkü Ali (r.a.), kendi görüşünü terk edip Ebu Bekir ve Ömer’in (r.ahm) görüşlerini benimsemeyi reddetmiştir. Bu nedenle hiç bir sahabe onu kınamadı. Ayrıca Şa'bi’nin rivayet ettiğine göre Ebu Musa (r.a) kendi görüşünü bırakıp Ali (r.a)'ın görüşüne, Zeyd (r.a) kendi görüşünü bırakıp Ubey b. Ka'b (r.a)’ın görüşüne ve Abdullah (r.a) kendi görüşünü bırakıp Ömer (r.a)'ın görüşüne bağlanıyordu. Ayrıca Ebu Bekir ve Ömer (r.ahm)ın görüşlerini bırakıp Ali (r.a)'ın görüşüne bağlandıklarına dair rivayetler de vardır. Bu durum, içtihadına güvenmesi esasına binaen bir müctehid, kendi içtihadını bırakarak başkasının görüşünü kabul etmesinin caiz olduğuna delâlet etmektedir. Bu nedenle bu cemaatın gençleri de fikir ve duygu bütünlüğü oluşturmak üzere cemaatın anlayışına bağlanmalıdırlar.
Islm'a Davet - HZB (PART) VEYA CEMAATIN AMELLERN YNLENDRECEK FKRLERN OLUTURULMASI
Kusura bakmayın soruları aşağıdan cevaplayamıyorum.
Buradan olursa olur.
en-sonebi
Durum: Çevrimdışı
Üyelik Tarihi: 13.04.13
Yer: Ankara
Mesajlar: 351
Yazılarınızı ilgi ile devamlı okuyorum...
Müsaade ederseniz size bir soru sormak isterim ...;
Bu Türk Devletinin kurulmasını Allah C.C. diledi diye biliyoruz...Gerçek Müceddid silsilesinden bu şekilde duyduk...
Gerçek Müceddid silsilesi derken...İmam Rabbani...Abdulkadir Geylani ... Mevlana ...Hz. R.A. gibi...
Bu hükmün doğru olduğunu dikkate alınca yeni bir arayış içerisine girmek ne kadar doğru olur?
Soruyu biraz açarmısınız.