H
hado77
selamun aleykum ve rahmetullahi ve berakatuhu
karşındaki insana göre tavır almak isteyeceğin şeylerin ölçüsüne muktedir olmayla alakalı ise o zaman hitabet anlayış olarak kişinin üstüne yakışan olur.
kişiye göre tavır uhdesinde bir şey olmayanın nazarını esasen bozar. nifak alameti olur. eğer uhdesi sağlam ise artık gördüğü her türlü çirkefte bir hayali değil işlenmiş bir demiri görecektir.
bu işçilik bir büyüklük vesilesi değil onu işleyen zatın esas ameliyesidir. karşında her şeye rağmen dimdik duran kişi amel azığından mahrumsa hayran olunacak kimse esasen o kişinin dışındaki haleti mamur edendir.
bu kimdir ve her devirde bir özelliği anlamlı olan bir zat ne yapmak ister ve kitabın esası tahrif edilebilir mi soruları anlam kazanır. zaman ve mekan üstü insan ameliyeleri bakımından bazı kullar neden tercihe şayan olduklarını amelleri ile anlatır.
HZ.DAVUT(as) ın hitabeti ve hikmetli sözleri açıkça şirk içermeyen amel sahiplerinin eğitim safahatının göstergesidir. HZ.DAVUT(as) ZEBUR'un hikmetli sözlerini hitabet olarak değil yaşamsal olarak amellenince onunla karşılaşan ruh sözlerde ve kelimelerde manayı derinliği ince ve latif bakış açısını yakalar. hal öyledir ki güzele ait tek değer yokken kuran-ı hakim terennüm edilmezken ahkamı hal ahkamı değilken latif bir memlekette olan kitablardan bir kitabın söyleyicisinni dinler.
ALLAH(cc) kuran-ı hakimi evirip çeviren olarak göndermiş ve onun dışındaki ahvali muharref olmayan 3 kitapla desteklemiştir. hitabet göze değil gönle ise ve orda veciz bir anlayış kendinden sonrakini tasdikçi ve bulunduğu yerde ifsad edici değilse HZ.DAVUT(as) ZEBURU okuyordur.
Tahrif etmek insani ameliye üstünlüğü gibiyse bu asla vukuu olmayacak diye ALLAH(cc) ün kullarına hitaplardan bir hitabdır ve kendinden öncekilere iman eden muhammed(SAS) ümmetinin de karşısındaki veciz duruştur.
fikir bazlı güzel kelam amel bazlı kuran-ı hakim olur. 1 gün oruç tut bir gün bırak gecenin 1/3 ünde ibadet et. etraf ZEBUR un hikmetleriyle dolar ve o hikmetin içindeki mücadele de kuran-ı hakimin destekçisi olan kitabın asli amacı olur. tahrif edilmemiş zebur tahrif edilemeyecek olan kuranı sözyler.
deemirden zırh yapan ve o demir emrine verilmiş olan zat tefekkürün başındaki gibidir. namaz bir miraçtır ve kullar her katta bir peygamberi ve onun amel ettiği kitabın onun sesiyle olan terennümünü duyunca kalbi derinliğindeki her yangından sonraki zırhın sahibi olan o zat-ekberi(AS) terennüm eder. efendimiz(SAS) in diğer peygamberler(AS) İle olan ilşkisi hitabeti ve azmi ve iradesi miraçtaki yükselişindeki kitap sahipleri ile olan muhabbetinin neticesi olacaktı.
HZ.DAVUT(as) müjdeci olarak her kötü hal içindeki her kılınan namazdaki yükselişte ifade olarak hitabeti ve onun karşısında şekil alan insanı onun zırhı olan güzel sözlü hikmeti öğrenecekti.
esas gürültü ise kuran-ı hakimi kabul etmeyenin hikmeti de kabul etmemesi olunca sözü özü çirkin insanlar peyda oldu. her bir kitap kula teklif edilince biz gelen her kitabı reddettik diyen de ebedi cezaya müstehak olacaktı.
HZ.DAVUT(as) ın ibadet-i taatı denen özünde ALLAH(cc) gönderdiği hediye oruçtu ve efendimiz(SAS) Tarafından tebcil edilmiş ve tavsiye edilmişti. nefsinizi hikmete gar edin. kuran-ı hakimin müjdecisi olan bir kitabın nasıl zırh yaptığını öğrenin demişti.
cismaniyetten uzaklaşan o zat(AS) indirilen kitabı bir teklif olarak sunacak ve kainatta ALLAH(cc) ün sözünden başka söz kalmayacaktı. tercih eden ALLAH(cc) bir takım kullarına verdiği üstünlüğü onların ibadetlerini nazara vererek gözterecek ve HZ.DAVUT(as) ın o güzel sesini kainatta her güzel ve hoş sözün müsebbibi olarak gösterecekti.
ZEBUR bir hikmetti ve anahtarı olan veciz ifade insanda müşahhaslaşmıştı ve kitabın aslını elinde tutan HZ.DAVUT(as) her kılınanan namazla önünden geçen kula onu terennüm edecek ve nihayeti kuran ahkamı olacak insanın boşluğu ancak başka bir kitapla doldurulacaktı.
ALLAH(cc) bizlerden razı olsun.
karşındaki insana göre tavır almak isteyeceğin şeylerin ölçüsüne muktedir olmayla alakalı ise o zaman hitabet anlayış olarak kişinin üstüne yakışan olur.
kişiye göre tavır uhdesinde bir şey olmayanın nazarını esasen bozar. nifak alameti olur. eğer uhdesi sağlam ise artık gördüğü her türlü çirkefte bir hayali değil işlenmiş bir demiri görecektir.
bu işçilik bir büyüklük vesilesi değil onu işleyen zatın esas ameliyesidir. karşında her şeye rağmen dimdik duran kişi amel azığından mahrumsa hayran olunacak kimse esasen o kişinin dışındaki haleti mamur edendir.
bu kimdir ve her devirde bir özelliği anlamlı olan bir zat ne yapmak ister ve kitabın esası tahrif edilebilir mi soruları anlam kazanır. zaman ve mekan üstü insan ameliyeleri bakımından bazı kullar neden tercihe şayan olduklarını amelleri ile anlatır.
HZ.DAVUT(as) ın hitabeti ve hikmetli sözleri açıkça şirk içermeyen amel sahiplerinin eğitim safahatının göstergesidir. HZ.DAVUT(as) ZEBUR'un hikmetli sözlerini hitabet olarak değil yaşamsal olarak amellenince onunla karşılaşan ruh sözlerde ve kelimelerde manayı derinliği ince ve latif bakış açısını yakalar. hal öyledir ki güzele ait tek değer yokken kuran-ı hakim terennüm edilmezken ahkamı hal ahkamı değilken latif bir memlekette olan kitablardan bir kitabın söyleyicisinni dinler.
ALLAH(cc) kuran-ı hakimi evirip çeviren olarak göndermiş ve onun dışındaki ahvali muharref olmayan 3 kitapla desteklemiştir. hitabet göze değil gönle ise ve orda veciz bir anlayış kendinden sonrakini tasdikçi ve bulunduğu yerde ifsad edici değilse HZ.DAVUT(as) ZEBURU okuyordur.
Tahrif etmek insani ameliye üstünlüğü gibiyse bu asla vukuu olmayacak diye ALLAH(cc) ün kullarına hitaplardan bir hitabdır ve kendinden öncekilere iman eden muhammed(SAS) ümmetinin de karşısındaki veciz duruştur.
fikir bazlı güzel kelam amel bazlı kuran-ı hakim olur. 1 gün oruç tut bir gün bırak gecenin 1/3 ünde ibadet et. etraf ZEBUR un hikmetleriyle dolar ve o hikmetin içindeki mücadele de kuran-ı hakimin destekçisi olan kitabın asli amacı olur. tahrif edilmemiş zebur tahrif edilemeyecek olan kuranı sözyler.
deemirden zırh yapan ve o demir emrine verilmiş olan zat tefekkürün başındaki gibidir. namaz bir miraçtır ve kullar her katta bir peygamberi ve onun amel ettiği kitabın onun sesiyle olan terennümünü duyunca kalbi derinliğindeki her yangından sonraki zırhın sahibi olan o zat-ekberi(AS) terennüm eder. efendimiz(SAS) in diğer peygamberler(AS) İle olan ilşkisi hitabeti ve azmi ve iradesi miraçtaki yükselişindeki kitap sahipleri ile olan muhabbetinin neticesi olacaktı.
HZ.DAVUT(as) müjdeci olarak her kötü hal içindeki her kılınan namazdaki yükselişte ifade olarak hitabeti ve onun karşısında şekil alan insanı onun zırhı olan güzel sözlü hikmeti öğrenecekti.
esas gürültü ise kuran-ı hakimi kabul etmeyenin hikmeti de kabul etmemesi olunca sözü özü çirkin insanlar peyda oldu. her bir kitap kula teklif edilince biz gelen her kitabı reddettik diyen de ebedi cezaya müstehak olacaktı.
HZ.DAVUT(as) ın ibadet-i taatı denen özünde ALLAH(cc) gönderdiği hediye oruçtu ve efendimiz(SAS) Tarafından tebcil edilmiş ve tavsiye edilmişti. nefsinizi hikmete gar edin. kuran-ı hakimin müjdecisi olan bir kitabın nasıl zırh yaptığını öğrenin demişti.
cismaniyetten uzaklaşan o zat(AS) indirilen kitabı bir teklif olarak sunacak ve kainatta ALLAH(cc) ün sözünden başka söz kalmayacaktı. tercih eden ALLAH(cc) bir takım kullarına verdiği üstünlüğü onların ibadetlerini nazara vererek gözterecek ve HZ.DAVUT(as) ın o güzel sesini kainatta her güzel ve hoş sözün müsebbibi olarak gösterecekti.
ZEBUR bir hikmetti ve anahtarı olan veciz ifade insanda müşahhaslaşmıştı ve kitabın aslını elinde tutan HZ.DAVUT(as) her kılınanan namazla önünden geçen kula onu terennüm edecek ve nihayeti kuran ahkamı olacak insanın boşluğu ancak başka bir kitapla doldurulacaktı.
ALLAH(cc) bizlerden razı olsun.