Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Hitabe ! (1 Kullanıcı)

nakşibendi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Mar 2006
Mesajlar
1,946
Tepki puanı
0
Puanları
0
Bir ekmek parçasının hatırı vardır hayatımızda...

Çocuklara ekmeğin hakkını öğretelim...

Nicedir korkmuş kaçmış bir ecdat var... Serçenin dirayeti de bitmiş...

Çocuklara cesareti ve şefkati öğretelim...

Tartılar bozulmuş... Kalemler kırılmaya,sayfalara kurumaya yaklaşmış...

O küçük yüreklere adanışı ve adaleti öğretelim...

Alalım elimize fenerleri, mumları veya sadece yüreğimizi...

Çıkalım yola... Varmak değildir bizden istenen... Bizden istenen yola çıkmak ve yürüyebilmektir ağır aksak da olsa...

Yenilmek mi... Amenna... Ama kalkmak ve doğrulmak şartıyla...

Yola çıkanlardan olur muyum bilmem ama o körpe yüreklere dokunmak onların yüreklerinin atış hızlarını elimizle hissetmemiz gerekir...

Çocuktur bu her alınanı sorgulamadan alır... Sorgulasa da elbet alacaktır...

Ama çocuktur o...Hafif muzip... Hafif saldırgan... Hafif şımarık... Şımartmasını bilirsen usulünce oturtmasını da bilirsin...

Biliriz ki bize kitap yüklüler lazım değil... Bize düşünen... Sorgulayan... Doğrusu ALLAH’ın doğruları olan gençler lazım... Sorgulamadan aldıklarında dahi sorgulamayı öğretelim…

Peygamberini (s.a.v) bildiği için seven gençler lazım...

Kitabini okurken ağlayan... Ağlamasının nedeni " ve kursaklar ağızlara geldiği zaman... Tenler konuştuğu zaman... Zebaniler göründüğü zaman... Büyük bir pişmanlıkla yanarken ve ölüm hiç yokken ' ve Rabbimiz bize bir fırsat daha ver...'" lafzı olan gençler...

Yüzleri hafif muzip gülen ,gülmesinin nedeni "orda sizin için hiç yaslanmayacak esler vardır… Onların üzerlerinde yeşilden ince örtüler kollarında altın bilezikler vardır ve onlar sadece size hizmet ederler" müjdesi olan gençler...

Efendisi(s.a.v)'e gelen ilk ayeti hayat düsturu seçmiş... Okumadığında Habibi(s.a.v)mi görememiş sahabi gibi ağlayan Ashaba-ı Suffa gibi ağır başlı... Kitaba ve bilgiye ve de geçmişe saygılı ama eleştiri şuurunu kaybetmemiş bir gençlik lazım...

Sözün haysiyetinin farkında olan... Kalem Süresinde ki "Sen yüce bir ahlak üzeresin " lâfzîni kendine bir mecburiyetlik addeden bir gençlik lazım...

Sözünde dururken... Bu sözün hakkını yerine getiren" verdikleri sözde sebat edip müjdeye kovuşan veya bu müjdeye kavuşmak için çabalayan..." bir birey, bir nesil bir gençlik lazım...

Cemaat şuurunu sinelerinde hisseden ama bütüncüllüğü ve iz’anını kaybetmeyen ve de " Ey insanlar! Evlerinizi yere yakin yapın. Bilin ki cemaatsiz İslam olmaz. İtaat olmadan emirlik olmaz..." Lafzıyla itaati yüreğinde eritmiş bir gençlik lazım...

Pasiflikten uzak ama agresif olmayan... Gerektiğinde Üstat Ebul Kelam Azad'ın yaptığı gibi sivil direniş, pasif savunmayı aklının muhasebe çarklıları arasındaki dişlilerin en hızlı haliyle geçirip bunu hayatına geçirebilen ferasetli ve basiretli, kaynağı Kuran ve Hadis... Dayanağı icma... Şuuru kıyas olan bir gençlik lazım...

Furkan’ı yani iyi ile kötüyü ayıran teraziyi okurken İsrail oğulları gecen her lâfzî Müslümanlar olarak okuyan... İslamı, İslamın(!) şerlerinden koruyan bir gençlik lazım...

Eğitmenleri yani tebliğcileri bu davayı içselleştirmiş... Üstat Seyyid Kutub’un dediği üzere "Davayı davacıdan öncelemiş" ve davayı insanların davranışlarına ve insanlardan gelen tepkilere göre şekillendirmeyen... Bıkmayan... Usanmayan ve sadece Urvetul Vusga’yla kenetlenmiş ve İp’e sımsıkı sarılmış Efendisinden(s.a.v) emanet aldığı tebliği en iyi şekilde ifa eyleyen Salih bir zümrenin yetiştirdiği gençler lazım...

Üstat Şeriati’nin tabiriyle " Güçlü olanın dinenin de, tanrısının da güçlü olduğunu bilerek" zamanın " en iyi kısraklarıyla silahlanmış, zamanın oklarıyla kusanmış" ... Çağın ve entellektüel kimliğin üstünde İslam’la müşerref olmuş, bir kimliğe sahip olmuş bir gençlik ve bu gençliğin kurucuları lazım...

Duanın sırrını bilen,duanın gücüyle kaderin dahi değişebileceğini ancak bu değişimin de bir değişmezlik olduğunu akıl ederek ve duanın gücünün farkındalığını kavli ve fiili davranışlarıyla desteklerken Cemil Meric’in tabiriyle "İdraklerine deli gömleği giydirilmemiş" bir nesil... Ashab-ı Kehf deki gibi daraldıklarında kendilerinden yüzyıllar sonra yaşayan Nebi(s.a.v)dan aldıkları ilhamla bir mağara arayan... Hırasında kendisine tuttuğu aynayla yücelen bir nesil bir gençlik... Duaları "Allaha hamd..." iyilik temennileri "selam" olan bir gençlik...

Paraya karşı ezilemeyen... Parayı elinin tersiyle itmesini bilen... İzzetlerini ALLAH’ın izzetinden aldıklarının farkında olan... Karun'un ve Belam'ın sonunu her anlamda idrak etmiş... Kurandaki " gemi yolcularının" durumunu tahlil edip söz ve tutumlarını bu anlamlandırmayla belirleyen... Parasızlığında şükrü düstur... Sığınışı ilaç adleden... Zenginliği de Süleyman (a.s) i örnek alan... İnfakı sahiplenen gerektiğinde Ömer’i bir tutum sağlayan, daha da yücelmek için Osmani tutumu düstur edinen... Sıddık’lık için Ebubekir’i özveriyi ve infakı hayatının içinde eriten ve kalbinden bir parça yapan... Ve en önemlisi sadece kuyu kazabilmeyi de nefisine yedirebilen ve omuzlarının üstünde taşınırken kızanlara " O’nun ilerde ne Salih bir evlat olacağını bilseydiniz ve O ondan doğacak Salih kişileri de tanısaydınız..." denmeyi hak eden Ali(r.a) gibi davranabilen bir gençlik...

Kadınla veya erkekle yani şehvetle imtihan edildiğinde bir güzel yüzlü Yusuf (a.s) gibi davranan... Gücünü ALLAH korkusundan alan bir Yusufçuk olan bir gençlik olmak... Evine gelip karşında soyunan kadına Ayet-el Kürsi’yi okuyarak ve Yusuf (a.s) hatırlayarak en güzel cevabi veren o kutlu kişi gibi olan bir gençlik lazım... Bir gün helali olan hanıma " Onlar size ALLAHın emanetleridir" lafzıyla bakan erkekler... Eslerini Osman (r.a) gibi bilen kızlar lazım...

Zorla imtihanlarında... Eyyüb (a.s) gibi imtihanlarını veren... Ammar (r.a) gibi inkârı hakkı olsa da takvasını kaybetmek olarak düşünen bireyler, kızlar ve erkekler lazım...

Bilgileriyle akıllarında küçük Endülüsçülükler inşa eden... Tüm fetihlere rağmen Gıranada’larını yere düşürmeyen... Bildiklerinin ağırlıkları altında ezilmeyip yücelen bir gençlik lazım...

Kendi özgün kültürleri olan... Her anlamda medeniyetler arasındaki reel çekişmelerde üstün gelecek bir gençlik... Sinemasından, edebiyatına... Fenni ilimlerden, Medrese-i ilimlere kadar birçok alanda kendisini geliştirmiş... Tiyatrosuyla tebliğini yapan, sinemasında adalet mesajını veren, edebiyatında sözün üstadı olan Efendisi(s.a.v) gibi olan... Matematikte karelerinin toplamının karekökü yine bir asal sayı olan iki asal sayı hipotezini teorem haline getirebilen... El Harzm gibi yeni bir logaritmik kuram kurabilen... Teknolojisini nanoteknolojiye ulaştırabilen... İmam Nasrallah’ın "İsrail’e karşı zaferimizde Müslüman bilgisayarcıların hakki çoktur..." lâfzîni Irak’ta, İran'da, Afganistan'da, Türkiye’de duyurabilen... İbn-i Sina gibi ilklere imza atıp, onun gibi ilk beyin ameliyatından sonra ilk beyin hücresi nakli yapabilen bir gençlik...

Yeni bir Itri ve yeni bir Dede Efendi yetiştirebilen bir nesil... Hoca Dehhani’lerin, Galiplerin, Fuzulilerin topraklarında onların sularıyla büyüyen bir nesil... Mevlana yı ve Ibn-i Kayyimi okurken... Mevlana yi bir din âlimi değil de bir sosyolog Ibni Kayyyim’i de âlim olarak algılayan bir gençlik...

Ekmeğin hakki can hakkidir...

Beş yaşındayken bir camiinin odasında başlamıştı bir çocuk yoluna...

Ona Peygamberini(s.a.v) en fazla sevdiren kasetlerdi...

Giz Ajans Sunar...

Yönetmen: Ahmet Mercan

Oyuncular: …

Ezgiler: Grup Selika(Ömer Karaoğlu, Tamer Duman, Taner Yünceoğlu,İbrahim Sadri)

Eser: Ahmet Mercan

Cümleleriyle başlayan o kasetler sevdirmişti bir çocuğa Efendisini(s.a.v)...

Hicret, Hz. Hubeyb, Musab bin Umeyr, Bedir,Hasan el Benna...

Heleki Hz. Hubeyb:

Zeyd bin Desimne’nin o unutulmayan cümleleri Peygamber sevgisinin doruğuydu o çocuk için:

" Vallahi O’nun ayağına bir diken batıp O’nun canının acıdığını görmektense burada öldürülmeyi tercih ederim..." ve gözyaşları...

Bizim çocuklarımız Sadi Şirazi’yi veya Beydabayi öğrenmeden La Fontaine’i öğreniyor... Gençlerimiz Weber’e hayranlık duyarken İbn-i Haldun’u es geçiyor... Mevlana varken Hegele hayranlık duyuyor... Bu bakış açısıyla önce kendimizi anlatmalıyız çocuklara...

Bu topraklara dair bilgilendirmelere artırmak... En az Mısır, Pakistan ve Çeçenistan daki İslami hareketleri öğrettiğimiz kadar bu topraklarında sesine kulak vermek...

Çocuklarımızı unutulmuş ama çocuk edebiyatının bu topraklardaki en iyi sesi olan Cahit Zarifoğlu’yla tanıştırmak ve okuma alışkanlıklarını artırmak bunun yanında İslami bir şuur için Hama, Musaf’lar ve Bombalar, Şehit Ömer, Yollar Dönüşe Gider... Ahmet Günbayyıldız, Emine Şenlikoğlu, Halit Ertuğrul gibi bizim çocukluğumuzun kitaplarıyla grupların yaş dağılıma Gore sistematik olarak tanıştırmak...

Evet, ne diyordum…

Bir ekmek parçasının hatırı ve hakki vardır üzerimizde...

Sene 2000 ve bir çocuk...

Teyzesinde kalıyor... O zaman Azade kasetini ,iki yıl önce cıkmış olmasına rağmen ,yeni almış... Ve hep onu dinliyor tabi ki evde kalan teyzesi oğulları ve kendilerinden 6 yas büyük teyzesi kızıyla...

Evde yiyecek sadece bir torba biber ve köyden gelen ekmek var... Hepsi okula gidiyor o sıralar... Bir ay hiç üflenmeden püflenmeden onları yiyerek devam ediyorlar hayatlarına...

Bir ekmek parçası kalıncaya dek sabahki kahvaltıya...

Hepsi o çocuktan önce kalkıyor ve gidecekleri yere gidiyorlar çünkü biliyorlar ki çocuk daha küçük ekmeğe hepsiden daha çok ihtiyacı var...

Aksam oluyor... Herkes döndüğünde... Ekmek parçası hala yerinde...

O bir ay aksamları: Kuran okuyup tefsir dersi yapmak ne güzeldi çocuk için...

Ve hiç kulaklarından yankısı eksik olmayan su sözler:

“Hey can nicedir bu alem de derdin bilmezlere kaldım...

Derdin bilmez şefkat bilmez...

Mizan bilmezlere kaldım...”

Dediğim gibi:

Bir ekmek parçası hala koyulduğu yerde...

Aksam eve dönen tüm ahali... Aynı ekmek parçasıyla orucunu hala açmakta...

Selam&dua ile..
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt