Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Hikmetli sözler... (1 Kullanıcı)

Huyela

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eki 2006
Mesajlar
2,345
Tepki puanı
1
Puanları
36
Yaş
41
Konum
İstanbul
Hikmetli sözler



- Gıybet, suizan ve kalb kırmak da kul hakkıdır.



- Bir anne çocuğunu namaza kaldırmıyorsa, onu eliyle Cehenneme atıyor demektir.



- İnsan biraz sonra namaz kılacağım diye sevinmelidir.



- İnsanların çokluğu, dilediklerini yapmaları, gaflet içinde yaşamaları sakın seni de gaflete düşürmesin. Sen tek olarak öleceksin, tek olarak kabre gireceksin, tek olarak hesabını vereceksin. Sen dini, imanı, Allah’ın emir ve yasaklarını unuttun. Sen unuttun ama unutulmadın.



- Bu dünyada mukim yok, herkes seferi. Bunu anlayıp tedbirini alana müjdeler olsun.



- Ölünce, eyvaah, eyvah ben ne yapmışım diyeceğiz. Bunu nasıl olsa söyleyeceğiz, gelin şunu dünyada söyleyelim.



- İlmi arttıkça günahı artan kimse, şüphesiz ki helak içindedir.



- Öldüğünde sana fayda vermeyecek her işi terk et! Böyle yaparsan, ne zaman ölürsen öl, zararda olmazsın.



- Bir müslümana ye'se (ümitsizliğe) kapılmak yakışmaz. Çünkü, herkesin yardımcısı, hamisi olduğu gibi, müslümanın hamisi de cenab-ı Allah’tır.



- Allahü teâlâdan korkmanın alameti, haramları terk etmektir.



- Tasavvuf; kalbi kötü huylardan temizlemek ve iyi huylarla doldurmaktır.



- Tek kötülük var ki, her kötülük onun içindedir. O da imansızlıktır.



- Misafire edep şöyledir; önce selam ve ikram, sonra taam ve kelam.



- Senden daha çok malı ve parası olan kimseyi kıskanma. O malına ve parasına hasretle ölür. İbadeti ve taatı çok olan kimselere gıpta et. Yaşayanlar da sonunda ölecekleri için, onların dünyalıklarına özenmeye değmez.



- Hiçbir kimse yoktur ki, dostu ve düşmanı olmasın. Madem ki böyledir, o halde Allahü teâlâya itaat edenlerle beraber bulun, onları sev.



- Amellerinizi ucb (kendini beğenmek, ibadeti kendinden bilmek) ile örtüp yok etmeyiniz.

HUZUR PINARI - İslamiyet, İslam Dini, Ehl-i Sünnet İtikadı, İlmihal, Kitaplar...
 

Nevin_1982

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 Eyl 2006
Mesajlar
5,000
Tepki puanı
8
Puanları
38
Yaş
41
Konum
sakarya
- İnsanların çokluğu, dilediklerini yapmaları, gaflet içinde yaşamaları sakın seni de gaflete düşürmesin. Sen tek olarak öleceksin, tek olarak kabre gireceksin, tek olarak hesabını vereceksin. Sen dini, imanı, Allah’ın emir ve yasaklarını unuttun. Sen unuttun ama unutulmadın."ÖLECEKSİN BİR GÜN"

Selamun aleykum.RABBİM TESİRLİ KILSIN. DUA İLE KALIN
 

gülsengül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Eyl 2008
Mesajlar
5,816
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Bir kimse din kardeşini severse sevdiğini ona söylesin.Hadisi şerif

Edep öğrenilmeden ilim öğrenilmez.Süfyan-i sevri(k.s)

Fakirleri kollayıp gözetiniz.Aranızdaki zayıflar sayesinde Allah dan yardın görüp ve rızıklandığınızdan şüpheniz olmasın. Hadisi şerif

İnsanlara teşekkür etmeyen Allaha şükretmiş olmaz. Hadisi şerif

Cömertlik ,israf ile cimrilik arasındaki denge halidir. imam-ı gazali

Tomurcuk derdinde olmayan ağaç odundur. Necip Fazıl..

 

ferahhfeza

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
10,922
Tepki puanı
8
Puanları
0
Yaş
46
Web Sitesi
ferahhfeza.blogcu.com
ALLAHH(CC) razı olsun kardeşim..
ne kadar değerli sözler .. anlayıp idrak edenlerden oluruz inşaALLAH...
 

Huyela

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eki 2006
Mesajlar
2,345
Tepki puanı
1
Puanları
36
Yaş
41
Konum
İstanbul
Dört şey güzel hasletlerdendir:
Doğru söz, doğru iş, samimi dostluk ve emanete riayet.

Hakiki dost, sıkıntı zamanında imdada yetişendir.

İstişare etmeden, yani danışmadan yapılan iş, isabetli olmaz.

Salih bir kimsede, hayırlı mal ne güzeldir!

Dünya hayatı çok kısadır. Ahiret azapları pek acı ve sonsuzdur.
Bu ikisi arasındaki farkı iyi düşünüp ona göre hazırlanmalıdır.

İnsanı terbiye etmek, ona ihsanda bulunmaktan daha hayırlıdır.

İnsanın gözünü topraktan başka bir şey doldurmaz.

Nefsini günahtan ve kötü ahlaktan korumayan kimseye, ilim fayda vermez.

Halk iyi ise, iyi idareci gelir, halk kötü ise, kötü idareci gelir.
 

mektubat

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eki 2006
Mesajlar
2,308
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Konum
İstanbul
Web Sitesi
www.caglarnetwork.com
Kab-ül Ahbar(Rahmetullahi aleyh)Buyurdu ki;

*"Eğer sizden biriniz, iki rekat nâfile namazın sevâbını bilseydi, onu dağlardan daha büyük görürdü. Farz namazlara gelince, artık onun sevâbını ifâde etmek (açıklamak) mümkün değildir."
*"Allahü teâlâ, yersiz güleni, bir ideâli, maksadı olmadan yola çıkanı sevmez."
*"Cehennem'de dört köprü vardır: Birincisinde, akrabâsı ile münâsebeti kesenler, ikincisinde, üzerinde borç bulunanlar, üçüncüsünde taşkınlık ve azgınlık yapanlar, dördüncüsünde, zulüm edenler oturur."
*"Âhir zamanda öyle âlimler gelecek ki, herkesi zühde (şüphelilere düşmek korkusuyla mübahların çoğunu terk etmek) dâvet edecekler. Fakat kendileri zühdden uzak olacaklar, insanları korkutacaklar, fakat kendilerinde korkudan hiçbir iz bulunmayacak; insanların, makam mevki sâhiplerinden uzak kalmalarını isteyecekler, fakat kendileri onlardan ayrılmayacaklar; sözleri ile dünyâyı kötüleyecekler, fakat zenginlere yaklaşacaklar, yoksul ve fakirlerden uzak kalacaklar. Kadınların erkeklere karşı gelmesi gibi, bildiklerine aykırı hareket edecekler, yakınlarını başkalarının yanında görseler, darılacaklardır. Böyle âlimler, kötü ve Allahü teâlânın sevmediği âlimlerdir."

*"Kuşlar ve yerde bulunan haşereler, Cumâ günü buluşurlar, birbirlerine selâm vererek bugün iyi gündür derler."

*"Uyuyacağın zaman sağ tarafa ve kıbleye dönmüş olarak yatılır. Çünkü, uyku bir çeşit ölümdür."

*"İlim meclisinde bulunmanın sevâbı çoktur. İnsanlar buralarda bulunmanın değerini bilmiyorlar. Eğer böyle toplantılardaki sevâbı bilmiş olsalardı, oraya girmek için birbirlerini öldürmeye kalkışırlardı. Herkes işini gücünü bırakıp oraya koşardı."
 

islamcı2

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
14 Şub 2009
Mesajlar
195
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Allah razı olsun kardeş çok teşekkürler.
 

Huyela

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eki 2006
Mesajlar
2,345
Tepki puanı
1
Puanları
36
Yaş
41
Konum
İstanbul
Ahiret olmasa,dünyada mükafatlandırılamayan iyilikler,cezası
çekilmeyen,fenalıklar,karşılıklarını göremeyeceklerdir.

Bu ise haksızlık ve kusurdur.

Utanma,haya Cehennemden kurtulmaya vesile olur.
Vakit,keskin bir kılıç gibidir.
Mühim işleri bugün yapmalı,mühim olmayanları yarına bırakmalıdır.
Dinin esası,emaneti yerine vermek ve sözünde durmaktır.
Hayır eken,çok mahsul alır.Şer eken ise,pişmanlık biçer.
İnsanların en cömerdi,istenmeden veren,en asili de intikama gücü yeterken bağışlayandır.
Mal insanın silahı gibidir.Yani insan,sıhhatini,canını,dinini ve şerefini mal ile korur.
İlmi olmayan bir beden,suyu olmayan şehre benzer.
 

Huyela

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eki 2006
Mesajlar
2,345
Tepki puanı
1
Puanları
36
Yaş
41
Konum
İstanbul
Sabır, tökezlemeyen binek, kanaat ise bükülmeyen kılıçtır.
Üzülmek istemiyorsan, kaybedince seni üzecek bir şeyi kazanmaya çalışma.
Her musibetin geçici olduğunu bilen, belaya maruz kalınca kendisini tesellide başarılı olur.

Musibete sabırsızlık göstermek, ondan da büyük musibettir.
Belaya sabredilmezse, musibet iki olur.
Musibete maruz kalıp gözü çıkan, kulağı sağır olan veya başka azası
yok olan müminin günahları affolacağı için, ahirette büyük mükafata kavuşur.

Hadis-i şerifte de, (Bir uzvu noksan olanın aklı fazlalaşır) buyuruldu.

Elbette akıl noksanlığı, beden noksanlığından daha kötüdür.
(Edeb-üd-dünya)
 

mektubat

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eki 2006
Mesajlar
2,308
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Konum
İstanbul
Web Sitesi
www.caglarnetwork.com
Câfer-i Sâdık "rahmetullahi aleyh" hazretleri
Buyurdular ki;

Ana-babasını üzen, onlara isyân etmiş olur. Musîbet zamânında dizini döven, sevabından mahrûm olur.

Takvâdan (Allahü teâlâ’dan korkup harâmlardan sakınmaktan) dahâ üstün azık yoktur. Susmaktan güzel şey yoktur. Bilgisizlikten zararlı düşman yoktur. Yalandan büyük hastalık yoktur.

İyilik üç şeyle temâm olur: O iyiliği yapmakta acele etmek. Yaptığı iyiliği gözünde büyütmemek, dâimâ küçük görmek. İyiliği yaparken, gizlice yapmak.

Uzun emel sahibi olmak ve her şeyi sonraya bırakmak perîşanlık ve düşüncesizliktir.

Allahü teâlâ’nın yarattığı işlere karışmak, karışanın felâketine sebep olur.

Dört şey vardır ki, onların azı da çoktur: Ateş, Düşmanlık, Fakîrlik, Hastalık.

Kız evlatlar, ana-babası için hayr ve hasenattırlar. Oğlanlar ise, nimettirler. Hasenât sahibi olanlar sevâp kazanır. Nimetlerden ise hesâba çekilir, suâl sorulur.

Bir kimse, kusûr, günâh işlediği zamân utanmıyorsa, yaşlandığı zamân pişmânlık duyup, kötü işlerinden vazgeçmezse ve tenhâ bir yerde olduğu zamân Allahü teâlâ’dan korkmazsa, onda hayr yoktur.

Üç şey vardır ki, Müslümânları çok azîz, şerefli eder: Kendisine zulüm edeni afv etmek. Kendisine bir şey vermeyene iyilikte bulunmak. Kendisini aramayanları, arayıp hâllerini sormak.

Ca’fer-i Sâdık hazretlerinin "rahmetullahi aleyh", oğlu Mûsâ Kâzım için olan nasihati pek meşhûrdur. Oğluna buyurdu ki:
– Ey oğlum, kendi rızkına râzı ol! Kendi rızkına râzı olan, kimseye muhtâç olmaz. Gözü başkasının malında olan, fakîr olarak ölür. Allahü teâlâ’nın taksim ettiği rızka râzı olmayan, Onu kazâ ve kaderinde, dilediğini yaratmakta töhmet altında tutmuştur. Kendi kusûrlarını küçük gören, başkasının kusûrlarını büyütmüş olur. Her zamân kendi kusûrlarını büyük gör. Başkasının gizli bir şeyini açığa vuranın, evindeki gizli şeyler herkesçe bilinir. Kardeşi için kuyu kazan, o kuyuya kendisi düşer. Ahmaklar arasında bulunan horlanır, âlimler arasında bulunan hürmet görür.
– Ey oğlum, insanlara kızmaktan çok sakın, yoksa sana da kızarlar. Boş iş ve söze karışmaktan sakın, sonra aşağılanırsın.
– Ey oğlum, lehinde veyâ aleyhinde de olsa, hakkı, doğruyu söyle! Böyle yaparsan, herkes seninle istişâre eder (danışır, fikrini alır).
– Ey oğlum, arkadaşlık yaptığın, ziyâretine gittiğin kimse, iyi ahlâk sahibi olsun, kötü ahlâkı olanlarla arkadaşlık etme, onlarla görüşme! Çünkü onlar, suyu olmayan çöl, dalları yeşermeyen ağaç, ot bitmeyen topraktırlar.
– Ey oğlum, Allahü teâlâ’nın kitabını okuyucu, iyilikleri emir edici, kötülüğü nehy edici, sana gelmeyene sen gidici, seninle konuşmayanla konuşucu ol! İsteyene ver. Gıybetten, koğuculukdan sakın. Çünkü söz taşımak, insanların kalbinde düşmanlığı arttırır. İnsanların ayblarını görme, insanların ayıplarını gören, onların hedefi olur.
 

ipekyolcsn

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
13 Şub 2009
Mesajlar
9
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
48
allah razı olsu kardeşim bu güzel yazılarınızdan dolayı
 

Huyela

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eki 2006
Mesajlar
2,345
Tepki puanı
1
Puanları
36
Yaş
41
Konum
İstanbul
Sevgi ve menfaat



Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:

Dinimizde bir kimseyi kendine bağlamak veya büyük bir zata bağlanmak, iple, parayla, mevki ile değil, sevgi ile olur. Hadis-i şerifte, (El mer’ü mea men ehabbe) buyuruluyor. Dünyada kim kimi severse, ahirette onunla beraber olacak demektir. Sevgi ile bağlananları kimse koparamaz. Menfaatle bağlananlar her an kopabilir.

Cehennem, yedi tabakadır. Her birinin azabı üstündekinden daha şiddetlidir. En üst tabaka, en hafifi olduğu halde, ateşi, dünya ateşinden yetmiş kat daha şiddetlidir. Burada, günahkâr Müslümanlar azap görür. Diğer katlardakilerin hepsi sonsuz yanacaktır. İkinci katta Tevrat’ı bozanlar, üçüncü katta İncil’i bozanlar, dördüncü katta güneşe, yıldızlara tapanlar, beşinci katta ateşe, ineğe tapanlar, altıncı katta ateistler, yedinci katta mürtedler ve münafıklar. Bu son tabaka, en şiddetli azap olunan yerdir.

Allah korusun, bırakın ateşte yanmayı, sonsuz olarak insanı bir odaya kilitleseler orada çıldırır. Zaten insan, sadece şu “sonsuz” kelimesini ne demek diye bir düşünse, eli ayağı titrer, yiyip içemez. Sonsuz, yani sonu yok, ister hapiste ol, ister ateşte ol. Sonu yok. Mahcup ve mahzun bir vaziyette, Allahü teâlânın yardımına çok muhtacız. Seyyid Abdullah-i Dehlevi hazretleri buyuruyor ki:

(Bir gün bu ateş beni sardı, her tarafımı korku kapladı. Yâ Rabbi, sen muhafaza eyle, bilerek veya bilmeyerek, yanlışlıkla ben bir hata işlemişsem, ya orayı hak etmişsem, adaletinle beni oraya gönderirsen…) derken Peygamber efendimiz tecessüm etti ve şöyle bir müjde verdi:

(Kimin kalbinde benim sevgim varsa, benim ismim varsa, korkmasın. O kalb ve o vücut yanmaz, benim olduğum yeri ateş yakmaz.)

Peygamber efendimizin elini sürdüğü mendil bile yanmıyor, ya Onun sevgisi bulunan kalb yanar mı? Günde hiç olmazsa, 100 salevât-ı şerîfe getirmeli ki, bir irtibat kurulsun.

Mübarek bir zat, bir gün rüyasında, Peygamber efendimizi Eshâb-ı kirâmla, Müslümanlarla beraber otururken görür, birisi orada misafirmiş. Melekler gelmiş, başta Peygamberimiz olmak üzere hepsine su dökmüşler, abdest almışlar. Misafire gelince, hiç yüzüne bile bakmamışlar. Sonra melekler gitmiş. O zat gelip Peygamber efendimize, (Yâ Resulallah! Ben de Müslümanım, ben de senin ümmetindenim. Elime döksünler diye su istedim, bırakıp gittiler) demiş.

Peygamber efendimiz, (Sen kimsin?) buyurmuşlar. Ya Resulallah, ben falancayım demiş. Peygamber efendimiz, (Ben seni tanımıyorum) buyurmuşlar. Aman ya Resulallah! Kusurum her ne ise tevbe ettim, ne olur affedin deyince, buyurmuşlar ki:

(Bana günde kaç defa salevât-ı şerîfe getiriyorsun ki, ben seni tanıyayım. Benimle ne irtibat kuruyorsun?)


 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt