Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

HİCRİ 1428 MÜNASEBETİYLE DUA (1 Kullanıcı)

eminler

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Şub 2007
Mesajlar
7
Tepki puanı
0
Puanları
0
“ DUA MÜ’MİNİN SİLAHI”
Hicri 1428’e gireli bir aya yaklaşıyor. Öyle bir yılın başındayız ki kendi dairelerimizin her biri maddi ve manevi ateş altında; işte Irak, işte Filistin ve Mescid-i Aksa, işte Çeçenya, işte Afganistan, işte şu, işte bu... Böylesi hain niyetlerin beslendiği ve icra sahasına konulduğu bir zeminde mü’min’in en büyük sihaı olan Dua’ya sarılmaktan başka çıkar yolumuz var mı? Biz de onu yapıyor ve Rahmetlik Necip Fazıl’ın bir makalesinden aldığımız satırlarla dua dua yalvarıyoruz:
“ Duayı kabul eden, dilekleri veren, vermeyi murad edince el açtıran, ancak sevdiği kuluna dua ettiren, sevmediklerinin elini ve dilini bağlayan ve kendisine yönelmekten alıkoyan Allah’ım!.. Bizi affet!..
Biz, Sevgilinin Nuruna layık olmaktan düştüğümüz için bu hale geldik.
Ona layık olabilmek kimsenin haddi değil... Fakat layık olunamayacağını bilmenin liyakati herkesin vazifesi... İşte bu son inceliğe layık olamadığımız için bu hale geldik...
O nur öyle bir nur ki, ona layık olmakta, topyekun zaman e mekana, bu dünyalara ve ötelere hakim olmak var... Bu liyakatten düşmekte de her türlü mahrumluk ve mahkumluk... Her türlü mahrum ve mahkum olduk.
Bizi affet!..
O Nur’un vecd ve aşkı üzerimizdeyken, denizlere, yelkenleri ipekten ve çapaları altından kalyonlar indirdik; karalara da, yolunu viraneye çevirmek yerine mamureye döndüren ordular saldık. Padişahlara “Ayağa kalk, kanun huzurundasın!” diye ihtay eden hakimler yetiştirdik. Müsbet bilgiler, medeni aletler, keşifler ve buluşlar hep o Nur’un kaynaklaştırdığı alemden fışkırdı.
O Nur’u, kendi fert ve cemiyet aynalarımızda körleştirince de, Şarkın son 5 asırlık macerası içinde, bir zamanlar yaban domuzu hayatı süren garplının sürü hayvanı olduk.
Son yüzyıl içinde bizi bu halden kurtarmak isteyen hiçbir davranış şifa getiremedi. Zira o Nur’a yeniden liyakat ve bu liyakatı yeni zaman ve mekana tatbik etmek şuuru mefkureleştirilemedi. Ters yollara sapıldı. Bu, ilerinin ilerisi şuurun sahiplerine “mürteci” dediler; ve onları, asıl din gözünde suçlu, o Nur’a liyakati sıfıra indirici, vecd ve aşk mahrumu, din ve hikmet cahili kara yobazdan ayıramadılar.
Onları, bize böyle muamele ettikleri için değil; bizi, muamelenin altından kalkamadığımız için affet!..
Ey Rahman, ey Mennan, ey Hakim, ey Rahim Allah!..
Yıldızların, içinde birer cam zerresi gibi küçük kaldığı ve pırıl pırıl kaynaştığı sonsuz rahmet denizini coşturduğun bu Mübarek Ayda b,izi affet!..
Bizi davamızda muvaffak et, bizi koruyanları muhafaza et; “Allah” diyenleri muzaffer, Allah düşmanlarını kahret!..
Bir asır evvelinden başlıyarak 1923 yılına dek “Allah” ismini sadece görenek diye ağzına alan, 1923’ten 1950’ye kadar de bu ismi anmayı cinayet sayan ve bunun göreneğini temelleştiren devlet büyüklerine karşılık, Hükumet Reisi sıfatiyle ilk defa ve ta can evinden “Allah” diyen ....................’i başımızdan eksik etme!.. Ona, bütün tezatlarını tasfiye ettir; ve ona, merkezle muhit arasındaki perçinli intibak içinde, gerçek dairesini çizmek saadetini nasip et!.. Onu, kendisinden evvelki devirden, tarihin “ Kabus devri” diye anacağı çığırdan devraldığı, ruhi, fikri, ahlaki, idari, içtimai pislikleri kökünden temizlemek mazhariyetini ihsan et!.. Ona, kaldırdığı molozlar ve açtığı caddeler gibi, bütün bir ruh ve ahlak mimarlığı şerefini de ver ve eksiğini tamamla!..
Hep o Nur’un aşkına; hep o Nur’a liyakat borcunun yüzü suyu hürmetine...
Ve, bize; kendi öz yurdunda asırlardır lütfen iskana tabi muhacrlere benzeyen gerçek Müslümanlara, o Nur’a liyakatin en ileri derecesini bahşet; ve ebediyet bestesinden şarkımızı ateşten ahenk helezonlariyle gönüllere nakşet!..
Duamıza öyle bir tesie ver ki, kezzabın mermeri yediği gibi, nefesimizin bütün oyuncak mabutları yakıp erittiğini, senin mücerret ve münezzeh birliğin etrafında hiçbir inanış pürüzü bırakmadığını görelim; ve sun’i teneffüsle açılan bir baygın şeklnde bu milletin yavaş yavaş doğrulduğuna şahit olalım!..
Allah!.. Halket!..
Allah!.. Lutfet!..
Allah!.. İhsan et!..
Ey “Rahmetim her şeyi geçti” diyen Allah’ım!.. Rahm et!.. Bütün rahmet ve nurunu çamura atmış olan bize, rahmetin her şeyi aştığı için rahm et!..
Rahm et!..” ( N. Fazıl, Başmakalelerim-2,b.d. Yayınları, İstanbul, 1995, s. 169-170-171)
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt