Muhtazaf
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 30 Mar 2008
- Mesajlar
- 9,591
- Tepki puanı
- 957
- Puanları
- 113
- Yaş
- 66
- Web Sitesi
- www.aydin-aydin.com
HİCRET… AMA NEREYE?
Çocuk, babasına -“ Babacığım! Öğretmenimiz bir ödev verdi, yardım eder misin?” dedi.
Baba da - “ Neden olmasın oğlum, nedir konu?”
Çocuk -“ Hicret nedir? Neden hicret edilir? Hicretin sonuçları nedir? Bu konuda beni aydınlatabilir misin?” –“
Tabiyavrum derhal!” “Hicret, Mekke’ de müşriklerin ağır sosyal ve ekonomikbaskılarına maruz kalan ve inançlarını yaşamakta sıkıntı çekenMüslüman’ların, dinlerini rahatça yaşayabilecekleri bir başka yere göçetmeleridir. Bu göçte en azından, durum değişinceye kadar geri dönmemedüşüncesi vardır
Bu nedenle ilk göç Habeşistan’a olmuş ve birkısım Müslümanlar dinlerini rahatça yaşamak ve hayatlarını buna göredüzenlemek üzere oraya gitmişlerdir. Giderken de Hz. Peygamber’in birmektubunu Habeş İmparatoru’na götürmüşler, müşriklerin aleyhtebaskılarına rağmen onun şahsında bir koruyucu bulmuşlardır. Bununsonucunda da İslam’ın orada temeli atılmış ve tebliğ yerini bulmuştur.
Dahasonra esas hicret Mekke’den Medine’ye olmuş, hem İslam’ın gelişmesi,hem tebliğin yayılması, hem de İslam Devleti’nin temeli oradagerçekleştirilmiştir.”
- “ Teşekkür ederim babacığım.”
Adamdaha sonra kendi kendine düşünceye daldı. Hicret sadece bunlarlasınırlı ve bu kadar mıydı? Başka hicretlerde olabilir miydi acaba?Daldı gitti…
Düşünürken, yasaklardan uzaklaşıp emirlereuymanın, şerlerden ayrılıp hayırlara varmanın da bir çeşit hicretolduğu geldi aklına. Öyle ya bir alemden ( günahlar ve şerler ), birbaşka aleme ( hayırlar ve güzellikler ) geri dönmemek üzere gidiş debir hicret değil miydi?
Biraz daha düşününce bir başka bakış açısına ulaştı:
Bendüşüncesinden uzaklaşıp biz düşüncesine varmak, kendisi için yaşamaklayetinmeyip diğer insanlar için yaşamak da, benlikten bizliğe bir hicretsayılmaz mıydı? Öyle ya! Yalnızca kendi duyguları, düşünceleri ve maddivarlığı için yaşayan bir insan olup; herkesi, her şeyi kendi hizmetindekullanma düşüncesinden uzaklaşıp, kendini gerek fizik, gerekse manevivarlığıyla insanların hizmetine adamak da bir çeşit hicret olmalıydı.
Ama bununda ötesi, bunun da üstü olmalı değil miydi?
Düşünürkenbeyni patlayacaktı bu daha ötesi konusunda. Sonuçta biz düşüncesinin deyeterli olmayabileceği, bunun ötesinde bir “O“ düşüncesi olmasıgerektiği geldi aklına. Öyle ya, her şeyi yoktan, sevgisiyle vesevgisinden var eden bir “O” vardı. Peki, O’na hicret nasıl olacaktı?Her şeyde O’nu görmek her şeyi O’ndan bilmek mutlaka gerekliydi; amayeterli miydi? Her yaptığını O’nun için yapmak, her söylediğini O’nuniçin söylemek ve bütün düşüncelerini O’nun rızası doğrultusundadüzenlemek… Evet, işte buydu!
O zaman gerçek hicret “BEN” den“BİZ” e “BİZ” den “O” na olan hicretti. O zaman O, kulunun gözüylegörür, diliyle söyler ve eliyle işlerdi. İşte gerçek hicret “O” na veyalnızca “O” nun rızasına idi.
alıntı
Çocuk, babasına -“ Babacığım! Öğretmenimiz bir ödev verdi, yardım eder misin?” dedi.
Baba da - “ Neden olmasın oğlum, nedir konu?”
Çocuk -“ Hicret nedir? Neden hicret edilir? Hicretin sonuçları nedir? Bu konuda beni aydınlatabilir misin?” –“
Tabiyavrum derhal!” “Hicret, Mekke’ de müşriklerin ağır sosyal ve ekonomikbaskılarına maruz kalan ve inançlarını yaşamakta sıkıntı çekenMüslüman’ların, dinlerini rahatça yaşayabilecekleri bir başka yere göçetmeleridir. Bu göçte en azından, durum değişinceye kadar geri dönmemedüşüncesi vardır
Bu nedenle ilk göç Habeşistan’a olmuş ve birkısım Müslümanlar dinlerini rahatça yaşamak ve hayatlarını buna göredüzenlemek üzere oraya gitmişlerdir. Giderken de Hz. Peygamber’in birmektubunu Habeş İmparatoru’na götürmüşler, müşriklerin aleyhtebaskılarına rağmen onun şahsında bir koruyucu bulmuşlardır. Bununsonucunda da İslam’ın orada temeli atılmış ve tebliğ yerini bulmuştur.
Dahasonra esas hicret Mekke’den Medine’ye olmuş, hem İslam’ın gelişmesi,hem tebliğin yayılması, hem de İslam Devleti’nin temeli oradagerçekleştirilmiştir.”
- “ Teşekkür ederim babacığım.”
Adamdaha sonra kendi kendine düşünceye daldı. Hicret sadece bunlarlasınırlı ve bu kadar mıydı? Başka hicretlerde olabilir miydi acaba?Daldı gitti…
Düşünürken, yasaklardan uzaklaşıp emirlereuymanın, şerlerden ayrılıp hayırlara varmanın da bir çeşit hicretolduğu geldi aklına. Öyle ya bir alemden ( günahlar ve şerler ), birbaşka aleme ( hayırlar ve güzellikler ) geri dönmemek üzere gidiş debir hicret değil miydi?
Biraz daha düşününce bir başka bakış açısına ulaştı:
Bendüşüncesinden uzaklaşıp biz düşüncesine varmak, kendisi için yaşamaklayetinmeyip diğer insanlar için yaşamak da, benlikten bizliğe bir hicretsayılmaz mıydı? Öyle ya! Yalnızca kendi duyguları, düşünceleri ve maddivarlığı için yaşayan bir insan olup; herkesi, her şeyi kendi hizmetindekullanma düşüncesinden uzaklaşıp, kendini gerek fizik, gerekse manevivarlığıyla insanların hizmetine adamak da bir çeşit hicret olmalıydı.
Ama bununda ötesi, bunun da üstü olmalı değil miydi?
Düşünürkenbeyni patlayacaktı bu daha ötesi konusunda. Sonuçta biz düşüncesinin deyeterli olmayabileceği, bunun ötesinde bir “O“ düşüncesi olmasıgerektiği geldi aklına. Öyle ya, her şeyi yoktan, sevgisiyle vesevgisinden var eden bir “O” vardı. Peki, O’na hicret nasıl olacaktı?Her şeyde O’nu görmek her şeyi O’ndan bilmek mutlaka gerekliydi; amayeterli miydi? Her yaptığını O’nun için yapmak, her söylediğini O’nuniçin söylemek ve bütün düşüncelerini O’nun rızası doğrultusundadüzenlemek… Evet, işte buydu!
O zaman gerçek hicret “BEN” den“BİZ” e “BİZ” den “O” na olan hicretti. O zaman O, kulunun gözüylegörür, diliyle söyler ve eliyle işlerdi. İşte gerçek hicret “O” na veyalnızca “O” nun rızasına idi.
alıntı