nakşibendi
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 12 Mar 2006
- Mesajlar
- 1,946
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
Kulu Muhammed'i geceleyin, Mescid-i Haram'dan kendisine bazı âyetlerimizi göstermek için, etrafını mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya götüren Allah, her türlü noksan sıfatlardan münezzehtir. Şüphesiz ki her şeyi hakkıyla işiten, hakkıyla gören O'dur. (İsra 1)
Bir iddianın imana dönüşebilmesi için öncelikle onun test edilmesi gerekmektedir. Testte başarılı olduğu müddetçe iddia imana dönüşür aksi takdirde bir iddia olmaktan öteye geçemez. İslam, iman iddiasında bulunan her ferdi test etmiştir ve test edecektir. Hiç şüphesiz bu testlerin en büyüklerinden biride miraçtır. Miraç bir elektir. Samimi olmayanları samimi olanlardan ayıran bir ayıraçtır. Gerçekleştiği dönemde insanları çok ciddi sarsan ve kalplerinde hastalık bulunan birçok müslümanın dinden dönmesiyle sonuçlanabilecek kadar ciddi ve keskin bir elek. Böylesine büyük bir ayeti okurken onu sadece o döneme hasredip olmuş bitmiş şeklinde değerlendirmek kuranın evrenselliğine ters düşen bir yaklaşımdır. Miraç hala ilk günkü gibi keskin ve sert bir elektir. Hala kendisine iman edenlerle iman etmeyenler arasındaki tasnifi yapmaya devam etmektedir. Tıpkı kıblenin değişmesinin hala taze ve keskin olduğu gibi. Hatırlayın! Kıble değiştiğinde de çok büyük sarsıntılar olmuş ve yine hasta olan kalpler iflas etmiş ve birçok Müslüman dini terk etmişti. Şimdi döneminin toplumlarını böylesine sarsan, çok büyük gündem olan ve bir kısım insanların imanını perçinlerken bir kısım insanlarında dinden çıkmasına sebep olan bu iki ayeti bizler oturduğumuz yerden ve hiçbir sarsıntı yaşamadan “iman ettik” demekle acaba saf ve kaliteli Müslümanların zümresine adımızı yazdırabileceğimizi düşünüyor muyuz?
Sosyal hayatlarında Allahın emri doğrultusunda kıblelerini O’nun istediği yöne çeviren Müslümanlar, ekonomik hayatlarında kıblelerini Allah’ın istediği yöne çeviren Müslümanlar, aile hayatlarında, mal kazanma ve mal harcama hayatlarında kıblelerini Allah’ın istediği yöne çeviren Müslümanlar hiç şüphesiz namazlarında da kıblelerini Rablerinin istediği yöne çevirmekte zorlanmazlar. Namazdaki kıble değişimi esasen bir kıble değişimi değil, kıblenin testi mahiyetindedir. Hayat kıblelerini Rahmana doğru çevirenlerle, sadece bir yöne yönelenler arasındaki bir test, bir elektir kıble değişimi. Şuan ne ekonomik hayatını, ne sosyal, nede aile hayatını Allah’ın istediği kıbleye çevirmeyen bir insan “ben kıblenin değişmesine iman ettim” demesi sözleriyle hayatının çelişkisini gösterir. O insanın kıblesi hala değişmemiş demektir.
Yüzlerinizi bazen doğu, bazen batı tarafına çevirmeniz erginlik değildir. Fakat eren o kimselerdir ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaba
ve bütün peygamberlere iman edip, yakınlığı olanlara, öksüzlere, yoksullara, yolda kalmışa, dilenenlere ve esirleri kurtarmaya seve seve mal verirler. Namazı kılarlar, zekatı verirler. Bir de andlaştıkları zaman sözlerini yerine getirenler, hele sıkıntı ve hastalık durumlarında ve harbin şiddetli zamanında sabır ve kararlılık gösterenler var ya, işte doğru olanlar da bunlardır, korunanlar da bunlardır. (Bakara 177)
Peki hayatının hiçbir safhasında Resulün sesine kulak vermeyen bir insan. Ne kazanırken, ne harcarken, ne ailesinde nede sosyal hayatında benim peygamberim acaba bana ne söylüyor diye bir kez olsun kulak kabartmayan bir insan, bir anda nasıl ben Allah Resulü’nün mescidi haramdan mescidi aksaya gittiğine ve aynı gece semaya yükselip Allah’ın dilediği ayetlerini gördüğüne ve yine yatağı dahi soğumadan Mekke’ye geldiğine iman ettim ve tastik ettim diyebilir? Bunu söylerken ne kadar samimi olabilir? Hayatında hiç “O söylüyorsa doğrudur” demeyen bir insan nasıl olurda miraç için bir anda “ O söylüyorsa doğrudur” diyebilir? Hz. Ebu Bekir bu sözü söyleyebilmek için nelerden vazgeçmiş hatırlamıyor musunuz? Kolay mı “O söylüyorsa doğrudur” diyebilmek? Bu emek ister, bedel ister, sadakat ister…
Miraç olayını çok iyi okuyalım. Bu iş sms mesajlarıyla, tebriklerle, kutlamalarla geçirilecek ya da geçiştirilecek bir iş değildir. Çok sert, çok ciddi ve çok önemli bir vakadır miraç. O halde gelin her daim de miracın büyüklüğüne uygun eylemler yapalım. Gerçekleştiği dönemdeki insanların sarsıldığı gibi sarsılalım. İmanımızı perçinlesin. Çok önemli ve çok ciddi kararlar alalım. Bizim miladımız olsun. Hayatımızı sorgulayalım ve tüm samimiyetimizle ve hakkını vererek “O SÖYLÜYORSA DOĞRUDUR” diyebilelim.Unutmayalım ki "Namaz mü'minin mi'râcıdır"...
Bir iddianın imana dönüşebilmesi için öncelikle onun test edilmesi gerekmektedir. Testte başarılı olduğu müddetçe iddia imana dönüşür aksi takdirde bir iddia olmaktan öteye geçemez. İslam, iman iddiasında bulunan her ferdi test etmiştir ve test edecektir. Hiç şüphesiz bu testlerin en büyüklerinden biride miraçtır. Miraç bir elektir. Samimi olmayanları samimi olanlardan ayıran bir ayıraçtır. Gerçekleştiği dönemde insanları çok ciddi sarsan ve kalplerinde hastalık bulunan birçok müslümanın dinden dönmesiyle sonuçlanabilecek kadar ciddi ve keskin bir elek. Böylesine büyük bir ayeti okurken onu sadece o döneme hasredip olmuş bitmiş şeklinde değerlendirmek kuranın evrenselliğine ters düşen bir yaklaşımdır. Miraç hala ilk günkü gibi keskin ve sert bir elektir. Hala kendisine iman edenlerle iman etmeyenler arasındaki tasnifi yapmaya devam etmektedir. Tıpkı kıblenin değişmesinin hala taze ve keskin olduğu gibi. Hatırlayın! Kıble değiştiğinde de çok büyük sarsıntılar olmuş ve yine hasta olan kalpler iflas etmiş ve birçok Müslüman dini terk etmişti. Şimdi döneminin toplumlarını böylesine sarsan, çok büyük gündem olan ve bir kısım insanların imanını perçinlerken bir kısım insanlarında dinden çıkmasına sebep olan bu iki ayeti bizler oturduğumuz yerden ve hiçbir sarsıntı yaşamadan “iman ettik” demekle acaba saf ve kaliteli Müslümanların zümresine adımızı yazdırabileceğimizi düşünüyor muyuz?
Sosyal hayatlarında Allahın emri doğrultusunda kıblelerini O’nun istediği yöne çeviren Müslümanlar, ekonomik hayatlarında kıblelerini Allah’ın istediği yöne çeviren Müslümanlar, aile hayatlarında, mal kazanma ve mal harcama hayatlarında kıblelerini Allah’ın istediği yöne çeviren Müslümanlar hiç şüphesiz namazlarında da kıblelerini Rablerinin istediği yöne çevirmekte zorlanmazlar. Namazdaki kıble değişimi esasen bir kıble değişimi değil, kıblenin testi mahiyetindedir. Hayat kıblelerini Rahmana doğru çevirenlerle, sadece bir yöne yönelenler arasındaki bir test, bir elektir kıble değişimi. Şuan ne ekonomik hayatını, ne sosyal, nede aile hayatını Allah’ın istediği kıbleye çevirmeyen bir insan “ben kıblenin değişmesine iman ettim” demesi sözleriyle hayatının çelişkisini gösterir. O insanın kıblesi hala değişmemiş demektir.
Yüzlerinizi bazen doğu, bazen batı tarafına çevirmeniz erginlik değildir. Fakat eren o kimselerdir ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaba
ve bütün peygamberlere iman edip, yakınlığı olanlara, öksüzlere, yoksullara, yolda kalmışa, dilenenlere ve esirleri kurtarmaya seve seve mal verirler. Namazı kılarlar, zekatı verirler. Bir de andlaştıkları zaman sözlerini yerine getirenler, hele sıkıntı ve hastalık durumlarında ve harbin şiddetli zamanında sabır ve kararlılık gösterenler var ya, işte doğru olanlar da bunlardır, korunanlar da bunlardır. (Bakara 177)
Peki hayatının hiçbir safhasında Resulün sesine kulak vermeyen bir insan. Ne kazanırken, ne harcarken, ne ailesinde nede sosyal hayatında benim peygamberim acaba bana ne söylüyor diye bir kez olsun kulak kabartmayan bir insan, bir anda nasıl ben Allah Resulü’nün mescidi haramdan mescidi aksaya gittiğine ve aynı gece semaya yükselip Allah’ın dilediği ayetlerini gördüğüne ve yine yatağı dahi soğumadan Mekke’ye geldiğine iman ettim ve tastik ettim diyebilir? Bunu söylerken ne kadar samimi olabilir? Hayatında hiç “O söylüyorsa doğrudur” demeyen bir insan nasıl olurda miraç için bir anda “ O söylüyorsa doğrudur” diyebilir? Hz. Ebu Bekir bu sözü söyleyebilmek için nelerden vazgeçmiş hatırlamıyor musunuz? Kolay mı “O söylüyorsa doğrudur” diyebilmek? Bu emek ister, bedel ister, sadakat ister…
Miraç olayını çok iyi okuyalım. Bu iş sms mesajlarıyla, tebriklerle, kutlamalarla geçirilecek ya da geçiştirilecek bir iş değildir. Çok sert, çok ciddi ve çok önemli bir vakadır miraç. O halde gelin her daim de miracın büyüklüğüne uygun eylemler yapalım. Gerçekleştiği dönemdeki insanların sarsıldığı gibi sarsılalım. İmanımızı perçinlesin. Çok önemli ve çok ciddi kararlar alalım. Bizim miladımız olsun. Hayatımızı sorgulayalım ve tüm samimiyetimizle ve hakkını vererek “O SÖYLÜYORSA DOĞRUDUR” diyebilelim.Unutmayalım ki "Namaz mü'minin mi'râcıdır"...
Esselâmü aleyküm ve rahmetullàhi ve berekâtühû!..
Allah, hepimizin muîni olsun!.
Allah, hepimizin muîni olsun!.