Muhtazaf
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 30 Mar 2008
- Mesajlar
- 9,599
- Tepki puanı
- 965
- Puanları
- 113
- Yaş
- 66
- Web Sitesi
- www.aydin-aydin.com
Hiç Pot Kırdınız mı?
ALLAH kimseye pot kırdırmasın.
Gerçekten de bazı ortamlarda bir insanı pot kırmaktan daha çok mahcup edecek ne olabilir ki?
Tiyatro sanatçısı bir arkadaşım anlatmıştı.
1970'li yıllar.. Bir arkadaşıyla sinemaya gitmek üzere sözleşmişler.
Bizimkisi biraz gecikmiş.
Filmin başlamasına saniyeler kala girmiş içeri ve ortalarda bir yerde oturan arkadaşını bulup soluna oturmuş.
O ara arkadaşının sağ tarafında oturan biraz tuhaf görünümlü biri dikkatini çekmiş:
- Oturacak başka yer bulamadın mı yaa? Kim o yanındaki karı kılıklı herif?
Arkadaşının verdiği cevap, bizim arkadaşı resmen mahvetmiş:
- Kızkardeşim! O da gelmek istedi de!
Gel de orada otur artık. Arada bir bahane bulup kaçmış hemen.
Bazıları pot kırar, ama kırdığının farkında da olmaz.
Yurtdışındaki okuyucularımızdan Abidin Acar, hoş bir anısını şöyle anlatmıştı:
Almanya'dan tatil için Türkiye'ye gelmiştik.
Köye amcamlara uğradık.
Amcamın eşi, neredeyse bir sepet "yeşillik" koydu önümüze; tere, roka, köylerde kırlardan yenmek için toplanan çeşitli otlar falan.
Biz de hanım, çoluk çocuk, Almanya'da pek bulamadığımız bu "yeşillikleri" tuz serpip serpip götürüyoruz.
Bizim kendimize çektiğimiz bu ziyafetten hoşnut kalan yengem, sofrayı toplarken bize bir övgü göndermeyi de ihmal etmedi tabii:
"Dün ineklerin önüne koydum, yememişlerdi. MaşALLAH, siz iyi yediniz!"
Bazısı sırf ilgili görünmek için, üzerine vazife olmayan konularda konuşmayı sever.
Bir tanıdık anlatmıştı:
Parasızlık nedeniyle nişanlılığı bayağı uzun sürmüş.
Bu durumdan çok da mahcubiyet duyuyormuş aslında.
Bir gün müstakbel kayınpederiyle dükkanda otururken, epeydir görmediği bir arkadaşı dükkana girmiş.
Daha tanıştırmaya fırsat bırakmadan, damdan düşer gibi sormuş:
- Düğün ne oldu Mustafa? Sen hâlâ evlenmedin mi?
- Hayır, kısmetse..
- Bırak palavrayı. Sen galiba o kızı ekip başkasıyla evleneceksin. Yaşıtların 3-5 çocuk babası oldu lan.
- Saçmalama no argo! İlhami kardeşim!
- Oğlum, sen nişanlanalı 2 seneye yaklaştı. Hangi aile bu kadar nişanlılığa izin verir? Senin kız tarafı da biraz keriz galiba.
- Kes İlhami? Kess? Tanıştırayım, kayınpederim.
- Şey, öyle mi, heh he, şey yani, Mustafa'yı çok severim, takılırım böyle, heh he. Nasılsınız amca? Ben İlhami. Sizin ism-i aliniz?
Evlenme demişken, bir de boşanma potu anlatalım bari:
Bir arkadaş eşinden ayrılmıştı.
Çocuklar son derece zor bir dönem geçiriyorlarmış tabii.
Arkadaş, "Bir baba olarak onların psikolojilerini sağlam tutmak için çırpınıp durduğum günlerdi" diyor, "Yağışlı bir Pazar günü çocuklarla evde oturmaya, onlarla bol bol sohbet etmeye kararlıyım. Derken, epeydir görmediğim bir arkadaş telefonla aradı ve ziyaret etmek istediğini söyledi. Gel dedim. Biraz sonra elinde film CD'leri ile geldi. Gelir gelmez de 'Çok şahane bir film' diyerek VCD'ye bir film koydu. Film tam da boşanmaya karar veren bir Amerikan ailesinin dramını anlatıyor. Filmdeki çocuklar sürekli ağlıyorlar, babalarına 'Sen melek annemizi hep üzdün. Sen mutluluğumuzun katilisin' türünden laflar ediyorlar. Bir şey desem vatandaş bozulacak. Çocukların yanında 'Biz boşandık' mevzusuna da girmek istemiyorum. O bir ara lavaboya gidince çocukları öteki odaya aldım ve 'Siz burada biraz oyun oynayın, belki biz biraz özel konuşuruz' dedim. Bizimki lavabodan gelir gelmez ilk lafı ne olsa iyi:
- Hey çocuklar nerdesiniz, yoksa filmi beğenmediniz mi? Gelin gelin, esas bundan sonrası çok heyecanlı!.."
Bazen de iltifat etmeye çalışırken pot kırarız.
Bir gün çok yaşlı sandığım birine, "MaşALLAH, hiç yaşınızı göstermiyorsunuz. İnanın, sizi gören ancak 50-55 der" dedikten sonra sormuştum:
" Sahi yaşınız kaç?"
Verdiği cevap sanki cevap değil, bir kazan kaynar suydu:
- 42 yaşındayım!
En kötü potlardan biri de, bir toplulukta engelli bazı insanların bulunduğunu bilmeden saçmasapan konuşmaktır.
Düşünün ki; bir bayram ziyaretine gitmişsiniz, kalabalığın içinde bir ayağı olmayan bir vatandaş da var, ama siz bilmiyorsunuz ve başlıyorsunuz anlatmaya:
- Bizim şirkette çalışan biri var. Topal Sabri?Geçen gün bu tutmuş, topallığına bakmadan top oynamaya?
Birden herkes cemaat halinde size doğru kaş göz oynatmaya başlar, ama ne çare?
Şimdi yer yarılsa da yerin dibine girseniz daha iyi değil mi?
Spordan sorumlu bir bakanımızın, engelliler arası spor müsabakalarını açış konuşmasında, sporun önemini anlatmak adına söylediği şu sözler de pot tarihimize geçmiştir:
"Sevgili kardeşlerim, spor önemlidir. Ne demişler; sağlam kafa sağlam vücutta bulunur!"
*Pot her zaman lafla olmaz, bazen de hareketlerle olur.
Yetimler yurdunda düzenlenen moral gecesinde bir türkücümüzün, hepsi de yetim olan çocuklara söylediği şu türküye ne buyurulur:
Anan öle Cemil / Baban öle Cemil / Yetim galasan Cemil / Benim olasan Cemil?
Türkücümüz oynak türküyle kendinden geçip çocuklara "Tempo" diye bağırırken, zavallı çocuklar sadece önlerine bakıyorlardı.
Örnek çok, ama yerimiz bitti.
Temel'le bitirelim bari.
Temel, yolda rastladığı arkadaşına hal hatır sorduktan sonra "Yengem nasıl" demiş.
Tam o anda arkadaşının karısının 6 ay önce vefat ettiğini hatırlamış ve kırdığı potu düzeltmeye çalışmış:
"Yani, hâlâ aynı mezarda mi yatayi?"
M. Emin KAZCI
ALLAH kimseye pot kırdırmasın.
Gerçekten de bazı ortamlarda bir insanı pot kırmaktan daha çok mahcup edecek ne olabilir ki?
Tiyatro sanatçısı bir arkadaşım anlatmıştı.
1970'li yıllar.. Bir arkadaşıyla sinemaya gitmek üzere sözleşmişler.
Bizimkisi biraz gecikmiş.
Filmin başlamasına saniyeler kala girmiş içeri ve ortalarda bir yerde oturan arkadaşını bulup soluna oturmuş.
O ara arkadaşının sağ tarafında oturan biraz tuhaf görünümlü biri dikkatini çekmiş:
- Oturacak başka yer bulamadın mı yaa? Kim o yanındaki karı kılıklı herif?
Arkadaşının verdiği cevap, bizim arkadaşı resmen mahvetmiş:
- Kızkardeşim! O da gelmek istedi de!
Gel de orada otur artık. Arada bir bahane bulup kaçmış hemen.
Bazıları pot kırar, ama kırdığının farkında da olmaz.
Yurtdışındaki okuyucularımızdan Abidin Acar, hoş bir anısını şöyle anlatmıştı:
Almanya'dan tatil için Türkiye'ye gelmiştik.
Köye amcamlara uğradık.
Amcamın eşi, neredeyse bir sepet "yeşillik" koydu önümüze; tere, roka, köylerde kırlardan yenmek için toplanan çeşitli otlar falan.
Biz de hanım, çoluk çocuk, Almanya'da pek bulamadığımız bu "yeşillikleri" tuz serpip serpip götürüyoruz.
Bizim kendimize çektiğimiz bu ziyafetten hoşnut kalan yengem, sofrayı toplarken bize bir övgü göndermeyi de ihmal etmedi tabii:
"Dün ineklerin önüne koydum, yememişlerdi. MaşALLAH, siz iyi yediniz!"
Bazısı sırf ilgili görünmek için, üzerine vazife olmayan konularda konuşmayı sever.
Bir tanıdık anlatmıştı:
Parasızlık nedeniyle nişanlılığı bayağı uzun sürmüş.
Bu durumdan çok da mahcubiyet duyuyormuş aslında.
Bir gün müstakbel kayınpederiyle dükkanda otururken, epeydir görmediği bir arkadaşı dükkana girmiş.
Daha tanıştırmaya fırsat bırakmadan, damdan düşer gibi sormuş:
- Düğün ne oldu Mustafa? Sen hâlâ evlenmedin mi?
- Hayır, kısmetse..
- Bırak palavrayı. Sen galiba o kızı ekip başkasıyla evleneceksin. Yaşıtların 3-5 çocuk babası oldu lan.
- Saçmalama no argo! İlhami kardeşim!
- Oğlum, sen nişanlanalı 2 seneye yaklaştı. Hangi aile bu kadar nişanlılığa izin verir? Senin kız tarafı da biraz keriz galiba.
- Kes İlhami? Kess? Tanıştırayım, kayınpederim.
- Şey, öyle mi, heh he, şey yani, Mustafa'yı çok severim, takılırım böyle, heh he. Nasılsınız amca? Ben İlhami. Sizin ism-i aliniz?
Evlenme demişken, bir de boşanma potu anlatalım bari:
Bir arkadaş eşinden ayrılmıştı.
Çocuklar son derece zor bir dönem geçiriyorlarmış tabii.
Arkadaş, "Bir baba olarak onların psikolojilerini sağlam tutmak için çırpınıp durduğum günlerdi" diyor, "Yağışlı bir Pazar günü çocuklarla evde oturmaya, onlarla bol bol sohbet etmeye kararlıyım. Derken, epeydir görmediğim bir arkadaş telefonla aradı ve ziyaret etmek istediğini söyledi. Gel dedim. Biraz sonra elinde film CD'leri ile geldi. Gelir gelmez de 'Çok şahane bir film' diyerek VCD'ye bir film koydu. Film tam da boşanmaya karar veren bir Amerikan ailesinin dramını anlatıyor. Filmdeki çocuklar sürekli ağlıyorlar, babalarına 'Sen melek annemizi hep üzdün. Sen mutluluğumuzun katilisin' türünden laflar ediyorlar. Bir şey desem vatandaş bozulacak. Çocukların yanında 'Biz boşandık' mevzusuna da girmek istemiyorum. O bir ara lavaboya gidince çocukları öteki odaya aldım ve 'Siz burada biraz oyun oynayın, belki biz biraz özel konuşuruz' dedim. Bizimki lavabodan gelir gelmez ilk lafı ne olsa iyi:
- Hey çocuklar nerdesiniz, yoksa filmi beğenmediniz mi? Gelin gelin, esas bundan sonrası çok heyecanlı!.."
Bazen de iltifat etmeye çalışırken pot kırarız.
Bir gün çok yaşlı sandığım birine, "MaşALLAH, hiç yaşınızı göstermiyorsunuz. İnanın, sizi gören ancak 50-55 der" dedikten sonra sormuştum:
" Sahi yaşınız kaç?"
Verdiği cevap sanki cevap değil, bir kazan kaynar suydu:
- 42 yaşındayım!
En kötü potlardan biri de, bir toplulukta engelli bazı insanların bulunduğunu bilmeden saçmasapan konuşmaktır.
Düşünün ki; bir bayram ziyaretine gitmişsiniz, kalabalığın içinde bir ayağı olmayan bir vatandaş da var, ama siz bilmiyorsunuz ve başlıyorsunuz anlatmaya:
- Bizim şirkette çalışan biri var. Topal Sabri?Geçen gün bu tutmuş, topallığına bakmadan top oynamaya?
Birden herkes cemaat halinde size doğru kaş göz oynatmaya başlar, ama ne çare?
Şimdi yer yarılsa da yerin dibine girseniz daha iyi değil mi?
Spordan sorumlu bir bakanımızın, engelliler arası spor müsabakalarını açış konuşmasında, sporun önemini anlatmak adına söylediği şu sözler de pot tarihimize geçmiştir:
"Sevgili kardeşlerim, spor önemlidir. Ne demişler; sağlam kafa sağlam vücutta bulunur!"
*Pot her zaman lafla olmaz, bazen de hareketlerle olur.
Yetimler yurdunda düzenlenen moral gecesinde bir türkücümüzün, hepsi de yetim olan çocuklara söylediği şu türküye ne buyurulur:
Anan öle Cemil / Baban öle Cemil / Yetim galasan Cemil / Benim olasan Cemil?
Türkücümüz oynak türküyle kendinden geçip çocuklara "Tempo" diye bağırırken, zavallı çocuklar sadece önlerine bakıyorlardı.
Örnek çok, ama yerimiz bitti.
Temel'le bitirelim bari.
Temel, yolda rastladığı arkadaşına hal hatır sorduktan sonra "Yengem nasıl" demiş.
Tam o anda arkadaşının karısının 6 ay önce vefat ettiğini hatırlamış ve kırdığı potu düzeltmeye çalışmış:
"Yani, hâlâ aynı mezarda mi yatayi?"
M. Emin KAZCI