Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

HİÇ DÜŞÜNDÜNÜZ MÜ? (alıntırdır) (1 Kullanıcı)

Siyahgulsevdalisi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Haz 2006
Mesajlar
2,046
Tepki puanı
0
Puanları
0
HİÇ DÜŞÜNDÜNÜZ MÜ?

OLAY BİR
Son bilgilere göre ülkemizin nüfusu 73 milyona ulaştı. Nüfusunun büyük çoğunluğu Müslüman olan bir ülke. Bulunduğumuz coğrafyada; her taşın altında bir kıvılcım her ormanda bir yangın var. Bundan 90 yıl öncesinde vilayetimiz (Filistin–Irak) olan toprak parçalarında, elli seneyi aşkın bir zamandır kan, zülüm ve gözyaşı bir an olsun eksik olmadı.
Bir yanda modern silahlarla donanımlı bir İsrail ordusu diğer tarafta elinde sapan Filistinli çocuklar ve silahsız halk kitleleri. En küçük bir hareketi bahane yaparak alçakça saldıran şerefsiz bir İsrail devleti.
Bir diğer güney komşumuz, bundan 90 sene önce vilayetimiz olan Irak. Orada da kan, gözyaşı, zulüm, tecavüz almış başını gidiyor. Çağın süper gücü, en modern silahlarını kullanarak, ayırım yapmaksızın katliamlarına devam ediyor.
Filistin ve Irak…
İki bölgenin de aktörü ve kaynağı aynı. Siyonist İdeoloji…
Filisin ve Irak'ta yapılan zulümler, tecavüzler, cinayetler Arş'a ulaştı, yer kürenin her yerinden tepkiler yükseliyor. İnsanlar, inançları dikkate almaksızın tepki gösteriyorlar.
Bundan birkaç ay önce Şili de Irak'ta yapılan zulmü protesto için yüz bin kişi gösteri yapmış.
İngiltere'de, Fransa'da, İtalya'da hatta Amerika'da da gösteriler yapılmış. Bu mitinglere katılım 100 bin civarında olmuş. Bu ülkelerin nüfuslarına baktığımızda, Amerika hariç, diğerlerinin nüfusu ile ülkemizin nüfusu arasında fark yok.
73 Milyon nüfuslu Ülkemizde, gerek İsrail–Filistin hadiselerini, gerekse Irak meselesini telin ve protesto etmek için sürekli mitingleri yapılır. Organizatörlerin bütün abartılarına rağmen 20 binden fazla katılım olmaz. 20 bin rakamı da abartılıdır, hiçbir telin mitinginin 10 bin kişiyi geçtiği görülmüş değildir.


Hiç düşündünüz mü?

İngiltere, Fransa, İtalya Ve Şili’de Yapılan Gösterilere 100 Bin Kişi Katılıyor da, Ülkemizdeki Gösteriler 10 Bin Kişi İle Niçin Yapılıyor?





OLAY İKİ
Ülkemizde adına cemaat denilen, İslam'a hizmet diye ortaya çıkan çok sayıda topluluk var. Cemaatlerin amaçları, insana ve insanlığa hizmet, kendi anlatımları böyle olduğu için aksi bir şey söylemek mümkün değil. Her bir cemaatin yegâne amacı, İslam dinine hizmet olduğu için, dolayısıyla da insana ve insanlığa hizmet yapmış oluyorlar.
Cemaatleri detaylı incelediğimiz karşılaştığımız manzara hiçte iç açıcı değildir. Şöyle ki: A cemaati, B cemaatini beğenmez. C cemaati, E Cemaatini aşağılar. D cemaati, F cemaatini kötüler. Adeta bir kör döğüşüdür almış başını gidiyor.
Nurettin Veren diye bir adam ortaya çıkmış. 40 yıl çatısı altında bulunduğu, bir cemaate saldırıyor. Akla gelebilecek her türlü saldırıyı yapıyor. Anlattıkları konusunda herhangi bir fikir beyan edecek durumda değiliz. Dikkatlerden kaçan bir hadiseyi kamuoyu ile paylaşacağız.
Bu Nurettin Veren denen zat, 40 yıllık dostlarına savaş ilan etti, dikkat edin kimlerle birlik olup savaş ilan etti, ona bakalım.
Bu Nurettin Veren denen zat, varlık sebeplerini, İslam dinini ortadan kaldırmak üzerine kuran, bir medya ve siyaset gurubu ile birlikte hareket ediyor.
Doğu Perincek ve Medya gurubu, Cumhuriyet gazetesi ve Kanal Türk TV. Bu yayın organlarının gerek yayın politikaları, gerekse kadrolarının önemli bir kısmı, yıllardır İslam dinine karşı adı konulmamış bir savaşın içinde bulunuyorlar.
Ey Nurettin Veren! Senin amacın nedir? Kime hizmet ediyorsun? "Elifi görse mertek zannedecek" adamlarla, kamuoyun ününe çıkıp, İslam dinini tartışmaya utanmıyor musun?
Hiç şüphesiz Nurettin Veren bir tane değildir, içimizde çok sayıda Nurettin Veren bulunmaktadır.
İnsanlığın ve İslam dininin tek bir düşmanı vardır, oda Siyonist ideolojidir. Yaşadığımız dünyada, bütün zulüm, işkence, tecavüz ve cinayetlerin arka planında Siyonist Yahudi'nin parmağı vardır.


Hiç düşündünüz mü?

En Büyük Düşman İnsan Ve İnsanlığı Yok Etmeye Çalışırken, Biz Ondan Habersiz Birbirimizle Niçin Uğraşırız? Bizim Birbirimizle Uğraşmamızda Siyonist İdeolojinin Parmağı Var Mıdır?



OLAY ÜÇ
Osmanlı devleti, dünya tarihinin en ihtişamlı, görkemli ve kudretli devletidir. Böyle bir geçmişe sahip olan millet, bu geçmişi niçin aşağılar, niçin karalar? Osmanlı Tarihini detaylı kaleme almış ciddi bir tarihçimiz yoktur. Bizim içimizden tarih yazan çıkmadı, ancak küçük hatıratlarla ve notlarla idare etmekteyiz.
Örneğin İstanbul'un fethinin ayrıntısını Bizanslı tarihçilerden öğrenmekteyiz. Sultan Murad'ı, Yıldırım Bayezid'i, Yavuz'u Macar Hammer'den öğreniyoruz. Ve daha birçok tarihi hadiseyi batılı tarihçilerden öğreniyoruz.
Bunun için denilmiştir ki; "biz tarih yazan millet değiliz, tarih yapan milletiz." Osmanlıyı yazan batılı tarihçilerin tamamına yakını, Müslüman Türk milletine ve İslam'a düşmandır. Üzerinde durulması gerekir ki; düşmanın yazdığı tarih ne kadar objektif olur.
Buna rağmen batılı tarihçilerin yazıkları ile bizim son dönem sözde tarihçilerin yazdıklarına bakıyoruz, Avrupalı Müslüman Türk düşmanı tarihçilerin yazdıklarını rahmet diyerek yüzümüze sürüyoruz.
Bizanslı meşhur tarihçi Dukas, İstanbul fethedildiğinde Fatih ile aynı yaştaydı ve fetih esnasında şehrin içinde bulunuyordu. Bu adamın yazdıklarına kulak verelim. Dukas diyor ki:
"Fatih gemilerini, Beyoğlu sırtlarından yürüterek, Haliç'e indirdi."
Bizim sözde yazar bozuntuları da, bu bir masaldır, diyorlar.
Hammer ve bütün batılı tarihçiler diyor ki; Osmanlı padişahları, devirlerinin en yaman hükümdarları, cihangirleri ve yiğitleridir. Onların en büyük özellikleri dava adamı olmaları, ihtiras, zevk ve sefalarını hiçbir zaman, devletlerinin menfaatlerinin önüne koymamalarıdır.
Batılılar bunu söylerken, burada bir istisnayı dile getireceğiz, son zaman, çöküş döneminde yaşanan bazı olaylar bunun dışındadır.
Bizim sözde yazarçizer bozuntuları; Osmanlı Sultanlarını, miras yedi, uçkur düşkünü, haremden çıkmaz, zavallı mahlûkat olarak niçin yazarlar?


Hiç düşündünüz mü?

Milletimizi Tarinine Düşman Yapan Zihniyetin Amacı Nedir? Tarihin Hakikât Vesikalarını Kaldırıp Yerlerine Yalan Ve İftıralarla Dolu Haberler Niçin Konuluyor?



OLAY DÖRT
Yavuz Sultan Selim Han'ın teslim aldığı hilafet makamı kaldırıldı. Hilafet'in bir ülkede bulunmasının o ülkeye ne gibi bir zararı olabilir? İslam uleması yada İslam alimi olarak geçinen birkaç kendini bilmezin yaptığı yanlışları, İslam dinine mal etmek anlaşılır gibi değildir. Bugün bir buçuk milyara yaklaşmış bir İslam cemaatinin manevi temsil makamını kaldırmak, ülkemize ne kazandırmıştır? Bu sorunun muhakkak cevaplanması gerekir.
Bir Ahmet, suç işledi diye bütün Ahmetleri cezalandırmak, yada bütün Ahmet'leri potansiyel suçlu kabul etmek ne kadar doğru bir yaklaşım olur?
Terörist elebaşı ODTÜ mezunudur. ODTÜ'den bir terörist elebaşı çıktığı için, okulu niçin kapatmadılar? İşte bu örneklerde olduğu gibi, yapılan birkaç yanlış hareket Hilafet makamını kaldırmak için kullanmak doğru bir hareket midir?
Hilafeti kaldırmak geçmiş büyüklerin ruhaniyetlerini üzmüştür. Başta Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimizin ve Yavuz Sultan Selim Han'ın ruhaniyetleri, hiç kuşkusuz hilafetin kaldırılmasından rahatsız olmuşlardır.
Sultan Abdülhamıd Han, diş politikada yapacağı bir uygulamanın istişaresini yaptıktan sonra, İngiliz elçisine danışarak son kararını verirdi. İngiliz elçisi alınan kararı Osmanlının menfaatine doğru bir karar olarak görürse, Sultan Abdulhamıd, anlardı ki, bu karar bizim aleyhimizedir, karardan vazgeçerdi.
İngiliz elçisi, kararı uygun bulmadığı için aleyhte görüş beyan ederse, Sultan Abdulhamıd, o zamanda kararı uygulardı.
Özellikle 20 yüzyılda, batılı hiçbir devlet bizim menfaatimizi, bizim iyiliğimizi düşünmezdi. Özellikle Osmanlının sonrasında da Türkiye'nin hayrına olacak, hiçbir öneriyi bize sunmaları mümkün değildir. Batılı devletlerin tamamı, Lozan barış anlaşması için Hilafetin kaldırılmasını şart olarak koşmuştur. Batı hilafetin kaldırılmasını istemektedir. Başta İngilizler olmak üzere, tüm batı ülkelerinin istekleri doğrultusunda Hilafet kaldırıldı.



Hiç düşündünüz mü?

Hilafet Niçin Kaldırıldı?
Hilafetin Kaldırılmasını Batı İstedi,
Batı'nın Kalkmasını İstediği Bir Kurumun Kaldırılışını Yıllardır Kimler Kutluyor?
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt