Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Hiç Bir Kalbi İncitmemeli (2 Kullanıcı)

Delete

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Mar 2008
Mesajlar
6,076
Tepki puanı
15
Puanları
38
Hiç Bir Kalbi İncitmemeli

Kalb, carullahtır yani Allahü teâlânın komşusudur. Allahü teâlâya kalb gibi yakın bir şey yoktur. Bu sebeple kalbin incitilmesinden kaçınmak lazımdır.

Allahü teâlâyı, Peygamber efendimizi sevmemiz lazım olduğu gibi, Eshab-ı kiramı yani ilk Müslümanları da sevmemiz, onlara düşmanlık etmememiz, incitmememiz emredilmiştir. Zira hadis-i şerifte; (Onlara düşmanlık bana düşmanlıktır. Onları incitmek, beni incitmektir. Beni incitmek de, Allahü teâlâya eziyet etmektir) buyurulmuştur.

İnsanları dara düşürmek, sıkıştırmak ve incitmek haramdır. Hatta, müminin kalbini incitmek, Kâbe’yi birkaç kere yıkmaktan daha büyük günahtır. Anaya, babaya karşı gelmek, sert konuşmak, kalblerini incitmek haramdır.


İnsanları incitmek, onların kalblerini kırmak değil, onlara yardım etmek, yardımcı olmak lazımdır. Zira Allahü Teâlâ; (Benim kullarıma yardım edene, ben fazlasıyla yardım ederim) buyuruyor.

Elinden yardım geldiği halde, yardımı esirgeyen insan, Allahü teâlânın indinde sevgili bir kul olabilir mi? İnsanların kalbini kırmak ise, Allahü teâlânın gadabını üzerine çekmek demektir. Bundan çok kaçınmalıdır. İnsan kalbi, Allahü teâlânın sevgisinin tecelli ettiği bir yerdir. Oraya dokunmak, çok tehlikelidir. Hele o kalbde, Allahü teâlânın korkusu ve Allahü teâlânın sevgisi varsa, onu incitmekten, son derece kaçınmalıdır.

Bir Müslümana kötü gözle bakmak, onu çekiştirmek, ona iftira etmek, kalbini kırmak haramdır. Bunların her biri ayrı ayrı büyük günahtır. Müslümana kin beslemek de günahtır. Bunların her biri Kur’an-ı kerimde yasak edilmiştir.

Allahü teâlâyı en ziyade inciten, küfürden sonra, kalb kırmak gibi büyük günah yoktur. Bu sebeple kâfir bile olsa, hiç kimsenin kalbini kırmamalıdır. Zira kalb kırmak, Allahü teâlâyı incitmek demektir.

İyi olsun, kötü olsun hiçbir insanın kalbini incitmemeli, kırmamalıdır. Zira Allahü Teâlâyı en çok inciten, küfürden, inkârdan sonra, kalb kırmak gibi büyük günah yoktur.
 

s.s.s

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Şub 2008
Mesajlar
2,871
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
46
s.a elinize sağlık delete kardeş,ALLAH RAZI OLSUN.hayırlı geceler.
 

nihalim

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Eki 2006
Mesajlar
2,593
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
45
Konum
*meftun*
Web Sitesi
www.hatim-online.com
Selamünaleyküm kardeşim ALLAH c.c. razı olsun
emeğinize sağlık RABBİM cümlemize hiç bir kalbi incitmeyi nasip etmez...İNŞALLAH...
ALLAH c.c. emanet olun...selam ve dua ile...
 

Delete

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Mar 2008
Mesajlar
6,076
Tepki puanı
15
Puanları
38
Selamünaleyküm kardeşim ALLAH c.c. razı olsun
emeğinize sağlık RABBİM cümlemize hiç bir kalbi incitmeyi nasip etmez...İNŞALLAH...
ALLAH c.c. emanet olun...selam ve dua ile...


Ve aleykümselam ve rahmetullahi ve berakatüh.
Amin kardeşim. Allah sizden de razı olsun,
Selam ve baki dua ile kalın.

 

<DAMLA>

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Eki 2007
Mesajlar
6,461
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
selamun aleykum degerli kardeşim elelrine yüreğine saglık rabbim razı olsun inşallah konu için teşekkür ederimB)
rabbimize emanetsiniz inşallah
selam ve dua ile
<<B)>>​
 

Im_muslim

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Eki 2007
Mesajlar
3,194
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
Selamünaleyküm Kardeşim...
ALLAH razı olsun...
Hatta onları kırmak şurda dursun, fırsat bulduğumuzda sevindirmemiz gerekir...

SEVİNÇ MELEĞİ


Peygamber Aleyhisselam buyuruyor ki:

Bir kimse bir mümini sevindirince, Allah verdiği bu sevinç sebebiyle onun için bir melek yaratır. O kişi kabrine vardığında, o sevinç meleği gelir ve ona:

“Beni tanıyor musun?” der.

O kişi :

“Sen kimsin?” diye sorar.

Sevinç meleği:

“Ben filanca kişiye filanca vakitte verdiğin sevinçten yaratılan meleğim. Bugün kabrin yalnızlığında senin dostun olacağım ve sorgu meleklerine vereceğin cevapta sana telkinde ve yardımda bulunacağım. Kıyamet günü göreceğin dereceleri sana seyrettireceğim. Senin için Rabbinin yanında şefaatçilik yapacağım ve sana cennetteki yerini göstereceğim” der.



ALLAHa emanet ol kardeşim
selam ve dua ile...
 

Delete

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Mar 2008
Mesajlar
6,076
Tepki puanı
15
Puanları
38
selamun aleykum degerli kardeşim elelrine yüreğine saglık rabbim razı olsun inşallah konu için teşekkür ederimB)
rabbimize emanetsiniz inşallah
selam ve dua ile
<<B)>>​



Ve aleyküm selam ve rahmetullahi ve berakatüh kıymetli kardeşimiz.
Allah sizden de razı olsun,
Hiç kimseye hor bakmamalı ,İncitmemeli, gönül yıkmalı!
Kulunun Kalbini Kıran Rabbini Karşısına Alır.
Kalb, gönül ve can demektir.
Aynı zamanda çok narin ,alıngan ve kırılgandır

Siz de Allah’a emanet olun,
Selam ve baki dua ile kalın kardeşim.

 

Delete

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Mar 2008
Mesajlar
6,076
Tepki puanı
15
Puanları
38
Selamünaleyküm Kardeşim...
ALLAH razı olsun...
Hatta onları kırmak şurda dursun, fırsat bulduğumuzda sevindirmemiz gerekir...

SEVİNÇ MELEĞİ


Peygamber Aleyhisselam buyuruyor ki:

Bir kimse bir mümini sevindirince, Allah verdiği bu sevinç sebebiyle onun için bir melek yaratır. O kişi kabrine vardığında, o sevinç meleği gelir ve ona:

“Beni tanıyor musun?” der.

O kişi :

“Sen kimsin?” diye sorar.

Sevinç meleği:

“Ben filanca kişiye filanca vakitte verdiğin sevinçten yaratılan meleğim. Bugün kabrin yalnızlığında senin dostun olacağım ve sorgu meleklerine vereceğin cevapta sana telkinde ve yardımda bulunacağım. Kıyamet günü göreceğin dereceleri sana seyrettireceğim. Senin için Rabbinin yanında şefaatçilik yapacağım ve sana cennetteki yerini göstereceğim” der.



ALLAHa emanet ol kardeşim
selam ve dua ile...



Ve aleyküm selam ve rahmetullahi ve berakatüh öğretmenim.
Allah sizden de razı olsun kardeşim,
Yorumunuz için teşekkürler,
Siz de Allah’a emanet olun,
Selam ve baki dua ile kalın.


 

Nazar57

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
14 Ağu 2008
Mesajlar
1,308
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
Allah c.c. razı olsun .. Çok ince konular her daim dikkat etmemiz lazım bu mevzulara..
 

mir_erhan

Moderator
Katılım
13 Ara 2008
Mesajlar
6,148
Tepki puanı
502
Puanları
83
Yaş
43
Allah celle celalüh razı olsun.
Nasiplenir uygulayanlardan oluruz inşallah.

selam ve dua ile
 

cerennurum

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Ara 2007
Mesajlar
1,298
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
48
İyi olsun, kötü olsun hiçbir insanın kalbini incitmemeli, kırmamalıdır. Zira Allahü Teâlâyı en çok inciten, küfürden, inkârdan sonra, kalb kırmak gibi büyük günah yoktur.
allah razı olsun
 

kardelele

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Ocak 2009
Mesajlar
15,425
Tepki puanı
28
Puanları
0
Yaş
55
Konum
istanbul
Allahümme salli ala seyyidine Muhammed
Allahım günahlarımızı affet bizleri bildiğimiz bilmediğimiz şeylerin şerrinden koru sıkıntılarımızı hafiflet yuvalarımıza huzur, geçim, saygı, sevgi, anlayış ver.
Allahümme salli ala seyyidine Muhammed
 

Delete

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Mar 2008
Mesajlar
6,076
Tepki puanı
15
Puanları
38
Allah c.c. razı olsun .. Çok ince konular her daim dikkat etmemiz lazım bu mevzulara..


Allah celle celalüh razı olsun.
Nasiplenir uygulayanlardan oluruz inşallah.

selam ve dua ile



İyi olsun, kötü olsun hiçbir insanın kalbini incitmemeli, kırmamalıdır. Zira Allahü Teâlâyı en çok inciten, küfürden, inkârdan sonra, kalb kırmak gibi büyük günah yoktur.
allah razı olsun



Allahümme salli ala seyyidine Muhammed
Allahım günahlarımızı affet bizleri bildiğimiz bilmediğimiz şeylerin şerrinden koru sıkıntılarımızı hafiflet yuvalarımıza huzur, geçim, saygı, sevgi, anlayış ver.
Allahümme salli ala seyyidine Muhammed


Sizlerden de Allah razı olsun. Selametle kalınız.
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
Kalp kırmaya en büyük neden, insanları küçük görmektir. Gıybet de bu yüzden kaynaklanır. İnsan nefsi dışında kimseyi küçük görmemelidir.

Gıybetle ilgili şu soruya çok maruz kalıyorum: ‘Tamam, gıybet günahtır. Allah onu ölü kardeşinin etini yemeye benzetmiştir. Ama gıybet edeceğim hususları o arkadaşın yüzüne söylersem ne olur?’ O zaman da kalp kırma riskine girersin. Niyetin o kişiyi incitmekse kalbini mutlaka kırarsın. Kaçışın yok. Merak etme. Şayet niyetin o kişiye samimi olarak Allah rızası için yardımsa yine kalp kırabilirsin. İhtimal var. Yani bu iş çok tehlikelidir. Doktorlar her hastayı ameliyata almıyorlar. Riskleri önce bir ölçüyorlar. Bu iş de böyle ihtimam ister. Kaş yapayım derken göz çıkarmak ağır bir mesuliyeti getirir. Kalp kırmadan yanlışı düzeltmek büyük bir ustalık ve beceri ister. Herkesin harcı değildir. En iyisi böyle durumlarda genel konuşmak daha doğrudur. Tabii imalı olmamak da gerekir. Yoksa yine kalp kırılabilir. Gıybette ölü kardeşin eti bir zehirdir. Maddi ve manevi dünyada neleri götürdüğünü Allah bilir. Kalp kırma ise zehri bizzat şırınga ile o kişiden vücudumuza zerk etme gibi daha tehlikelidir. Sakınmak gerekir. Bizlere büyük zararlar verir.

İnsanın en başta anne ve babasının dualarını, gönüllerini alması üzerine farzdır. Anne ve babasından böyle bir nasip alamamış kişiler hem dünyada hem ahrette bahtsızdırlar. Böylelerine karşı dikkatli olmak gerekir. Anne ve babasına hayrı olmayanın başkasına ancak zararı olur. Onlardan kimseye fayda gelmez. Anne ve baba duası hem yaşarken hem de onlar öldükten sonra da alınabilir. Allah rahmet kapısını kolay kolay kapatmaz. İmtihan dünyasında her zaman kapı açık tutular. Anne babaları yaşarken dualarını alamayanlar onların arkasından yapacakları ve onlara hediye edecekleri hayırlarla, salih amellerle bu nimete kavuşabilirler. Kişi iyi bir insan olursa anne ve babası bundan büyük istifade eder. Tabii bu da bir nasip meselesidir. Anne ve babaları hayatta iken bu duayı alamayanlara peygamberimizin cuma namazında bir hutbede iken Cebrail’le birlikte yaptığı ‘Burnu sürtünsün!’ bedduası meşhurdur. Kendisine Cebrail ve peygamber bedduası yapılan kişilerden uzak durmak ise çok akıllıca bir iştir. Tabii burada uzak durmak ile kastettiğimiz şey ortak ilişkilere girmemektir. Yoksa insan ve Müslüman olarak yardım etmek, iyiliği emir ve kötülükten sakındırmak üzerimize her tür insan için farzdır.

İş hayatında gönlü alınması gerekenler en başta orada çalışan kişiler olmalıdır. Bunların gönülleri alınmadan o işten hayır gelmez. Sonra o işin hizmetinden ya da ürününden yararlanan insanlar gelir. Onların da gönüllerinin alınması hedeflenmelidir.

İnsanların gönüllerini almak kolay değildir. Bunun için bazen ciddi fedakârlıklar yapmak gerekir.

İşlerini gerçekten büyüten ve geliştiren insanlar bu altın kuralın gölgesinde, bu sünnetullahın ışığında hareket etmişlerdir. Yoksa aldatma, çalma çırpma, hak yeme ile kimse onmaz. Atalar onun için ah alan onmaz, demişlerdir. Bu yolla kazanan paralar hiçbir zaman kalıcı mal ve mülke, büyük sektörlere dönüşemez. Parlayanları saman alevi gibi hemen sönerler.

İnsanlar genellikle ya birbirlerinin gönüllerini alırlar ya da kalp kırarlar. Orta yolda gidenler de vardır elbette.

Kalp kıranların bu dünyada kalpleri kırılabilir, yaptıkları yanlarına kalmayabilir. Çünkü bu dünyada imtihan olma yanında bazen hikmet de ders olarak verilmektedir. Bu nedenle ‘etme bulma dünyası’ diye bir söz şöhret bulmuştur. Başa gelen bela ve musibetler kimsenin yaptığının yanına kalmadığı, herkesin ektiğini biçtiği bir özellik de taşıyabilir. Gerçi dünya bir ceza yurdu değildir ama Allah yüce merhameti ile insanları günahlardan vazgeçirmek, tövbe etmelerini sağlamak için dünyanın, hayatın kanunları arasına işlenen günahların kısmi de olsa cezalarını bu dünyada da aksettirebilmektedir. Tabii Allah’ın hikmetini kimse mutlak olarak bu tür kanunlarla sınırlandıramaz da, anlamlandırmaz da. O’nun hikmetini akıllar kavrayamaz. Hadis-i şeriflerde bazı insanlara tövbenin nasip olamaması için Allah’ın bu dünyada onlara her istediğini verdiği ve başlarına en küçük bir bela ve musibeti dahi vermediği de belirtilmektedir. Bundan her zaman Allah’a (c.c.) sığınmak gerekir.

Her türlü bela ve musibet sabırla karşılanıp tövbeye ve Allah’a (c.c.) dönmeye vesile olursa geçmiş günahları sevaba çevireceği gibi bela ve musibetlerle yaşanan acı ve kayıpları da büyük birer ibadete dönüştürür. Allah gübreden güzel kokan çiçekler bitirendir. Yeter ki insan bela ve musibetten ders almasını bilsin. “Ancak şu var ki tövbe edip iman edenler ve güzel işler yapanlar, bundan müstesnadır. Allah onların kötülüklerini iyiliklere, günahlarını sevaplara dönüştürecektir. Çünkü Allah Gafûr (günahları affeden), Rahîm’dir (müminleri esirgeyendir). Kim tövbe edip güzel işler yaparsa gereğince tövbe eden odur işte (Furkan suresi, 70-71).”

Gönül almak sosyal hayatımızda da temel amaç olmalıdır. İnsanlarla ilişkilerdeki amacımız bu olursa Allah (c.c.) uygun fırsatları yaratır.

Hediye vermek, insanların gönüllerinin çok kolay alınmasını sağlar. Her Müslüman diğer bir Müslüman’a zahmetsizce de hediye verebilir. Bunu o kişinin bilmesine de gerek yoktur. Okunan ayetleri, sureleri hediye etmek bu cinstendir. Kendisine hediye sunulan kişi de farkına varmadan gönlünün alınması ile mukabelede bulunur. Özellikle Allah’ın peygamberlerine ve veli kullarına bu türden hediyeleri çokça sunmak onlardan gelecek manevi hediyelere de zemin hazırlayacaktır.

İnsanlar genellikle ölülere dua ederler ve onlara sure ve ayet okuyarak hediyelerde bulunurlar. Hâlbuki bunlara asıl muhtaç olanlar hayattakilerdir. Bu tür umumi hediye vermelerde ahrete intikal eden mümin ve Müslümanlar yanında şimdi dünyada yaşayan mümin ve Müslümanları da zikretmek hatta kıyamete kadar gelecek tüm mümin ve Müslümanları da kapsamak gerekir. Sevap parçalanarak değil herkese aynı şekilde ilk haliyle verildiği için Allah’ın rahmetini geniş tutmakta her zaman bizler için de büyük yararlar vardır. Bunun yanında duada ve bu tür hediyelerde cinler sınıfındaki mümin ve Müslüman kardeşlerimizi de ilave etmede bir sakınca yoktur. Hatta okunan şeylerin yüzü suyu hürmetine davet ümmetinin de (Müslüman olmayanların, kâfirlerin) hidayeti için dua etmek çok yerinde bir tutumdur. Bilindiği gibi onlara ibadetin sevabı hediye edilmez ama onların hidayete kavuşmaları için sure ve ayetlerle tevessül (dua) edilebilir. Çünkü onlar da peygamberimizin ümmetidirler. Peygamberimizin ümmet-i icabetini Müslümanlar oluştururken ümmet-i davetini gayri Müslimler meydana getirmektedir.

Bedduadan, beddua gerektirecek işlerden kaçınmak, beddua yapabilecek kişilerden de uzak durmak gerekir. Bunların hepsi büyük bela ve musibetleri davet eder. Hadisle sabittir ki mutlaka da birilerine isabet eder. Beddua eden haksızsa yaptığı beddua mutlaka kendisini bulur. Tövbe etme ve helalleşme dışında da bunu engelleyecek bir güç yoktur.

Peygamberimiz evinden dışarıya çıktığı zaman şu duayı yaptığı hadislerde geçmektedir: ‘Ya-Rabbim zulmetmekten ve zulme uğramaktan sana sığınırım.’ Öyle ya, her ne kadar insanların duasını almak, beddualarından uzak durmak gibi bir amacımız olsa da kader Allah’ın (c.c.) elindedir. Bizleri ağır şeylerle imtihan edebilir. Bu duaya da sığınmak akıl karıdır.

Allah fazl u ikramıyla bizlere sunduğu salih amellerle her birimize rızasını nasip eylesin. Âmin.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt