Muhtazaf
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 30 Mar 2008
- Mesajlar
- 9,595
- Tepki puanı
- 961
- Puanları
- 113
- Yaş
- 66
- Web Sitesi
- www.aydin-aydin.com
ALLAH’ın adıyla
Ey can, derken; hitabım sanadır ey gönlüm, kalbim, ruhum ve beni ben eden düşünce ve hissiyatım. Ey can, derken; hitabım sanadır ey candan öte bildiğim, candan öte gördüğüm yediden yetmişe davetçi kardeşim.
‘Ey iman edenler! ALLAH’tan korkun ve herkes yarına ne hazırladığına baksın. ALLAH’tan korkun. Çünkü ALLAH yaptıklarınızı haber almaktadır.’(Haşr: 18)
“Hesaba çekilmeden kendinizi hesaba çekiniz, tartılmadan kendinizi tartınız” (Hz. Ömer)
Evet, ey can!
Gerçekten düşündük mü, heybemizde ne var, yarın için önden ne göndermişiz ne gönderiyoruz bunun hesabını yapıyor muyuz?
Heybemizdekilerin nasıl bir gelecek sunuyor bize; Geleceğimiz aydınlık mı, karanlık mı biliyor muyuz?
Heybemiz bizim aynamızdır. Aynada ne görüyoruz. Aynadaki vaziyet bizi ihbar mı yoksa ibşar mı ediyor?
Yediden yetmişe karnemize bakalım. Aynı zamanda yedisinden ta yetmişine kadar canımızın tüm evrelerini masaya yatıralım. Şu an bu evrelerde bulunan -Evlat ve ebeveyn, öğrenci ve öğretmen, işçi ve işveren- kardeşlerimde dilerlerse buna kendilerini müdahil etsinler.
Ey yedisindeki can, reşitliğe daha adım atmamış pak ve temiz çocuk!
Yedisinde namazını kıldın mı/kılıyor musun?
Kardeşlerine iyi bir kardeş misin, anne ve babana iyi bir evlat mısın, öğretmenine iyi bir öğrenci misin, arkadaşlarına iyi bir arkadaş mısın?
Bu konuda heybende ne var?
Ey akıl ve baliğ olan, sorumluluk devresine dâhil olan can!
Başta sen Rabbine iyi bir kul musun? Heybendekiler seni Rabbinin karşısında alnı ak, yüzü pak olanlardan mı kılıyor; yoksa Rabbe kul olduğunun idrakinde olmadan pişmanlıklarla mı karşında duruyor heyben.
Gençliğini ahireti için feda edenlerden misin; yoksa (ALLAH muhafaza) ahretini gençliğine feda edenlerden misin?
Heybende gençliğine mukabil gelen nedir?
Gençliğini İslam’ın güzellikleriyle geçiren biri olarak kıyamet gününde ALLAH arşının gölgesinde gölgeleneceklerden misin; yoksa gençliğini günahlar, isyanlar ve başıboşluklar içerisinde tüketen biri olarak kıyamet gününde –fayda vermezse de- pişmanlıkla yanıp dövüneceklerden misin?
Evet, sen ey genç davetçi can!
Bir arkadaşına ALLAH’ı zülcelal’i hatırlattığından, anlattığından, sevdirdiğinden mesrur olan canlardan mısın?
Gerçekten tattın mı bu tadı ey can!
Tattıysan eğer bilirsin, birisine ALLAH dedirtmenin tadı başka bir şeyde var mı?
O tadı anlatıyor musun, tattırıyor musun çevrendekilere? Belki vahaya dönmüş gönüllerden hoş bir seda yükselir ALLAH diye. Aşka gelir, aşkı konuşur, aşkı yaşar.
ALLAH aşkıyla diriltiyor musun, sönmüş ruhları; ALLAH aşkıyla parlatıyor musun, cilasız kalan kalpleri; ALLAH aşkıyla ayıltıyor musun, hayattan bezmiş kulları?
Heybendeki bu güzellikler varsa an be an heybene bu güzelliklerden katıyor musun?
Sen ey öğrenci kardeşim!
Sen de heybene bir göz at; bu ruhla bu aşkla alıp veriyor musun?
Nefes alıp vermek gibi sevgiyi-aşkı alıp veriyor musun?
Coşkun, heyecanın, enerjin çağlayan gibi ALLAH aşkıyla oradan buraya, buradan oraya koşturuyor musun? Çilen, derdin, dersin, sevdan ve davan bundan ibaret. Zira etrafındaki her şey, O’nu sana işaret ediyor. Seni hep O’na götürüyor. Onlarda hep O’nu görüyorsun. Bundan bir arkadaşına daha, bir insana daha ALLAH aşkını aşılamanın uğraşında mısın?
Sen öğretmen kardeşim!
Öğrencilerine öğretiyorsun musun; anlatıyorsun musun, sevdiriyor musun ALLAH’ı?
Rabbinden bihaber beyhude hayat geçiren öğrencinin sorumluluğunun omzunda olduğunun bilincindesin de heybende buna karşılık ne var?
Asıl vazifenin Rabbini öğretmek olduğuna göre bunu yaparken Rabbini sevdirenlerden misin, yoksa (ALLAH muhafaza) Rabbinden nefret ettirenlerden misin?
Kalbi ve fiili hastalıkları tedavi ederken Rabbinin izniyle ihya edenlerden misin; yoksa delaletin derinliklerine yuvarlatanlardan mısın?
Sen esnaf, tüccar ve iş adamı olan kardeşim!
Senin heybende ne var?
Alışverişteki tavırların, yaklaşımın; davana ve davetçiliğine paralel midir?
Esnaflığınla insanları İslam’a ısındırıyor musun; yoksa ticaretinle insanları İslam’dan uzaklaştırıyor musun? Paranla, malınla, mülkünle, ticaretinle davanın hizmetinde misin, yoksa (ALLAH muhafaza) davetçiliğini kullanarak dünyalık elde etme derdinde misin? Ticaretinle davana mı koşuyorsun, yoksa dünyalık için davetçiliğinden ve davanın maslahatlarından vaz mı geçiyorsun?
Heybende Rabbini razı ettiğin bir ticaret mi mevcut yoksa dünyanı imar ederken ahretini mahvettiğin bir ticaret mi?
Sen vasıflı vasıfsız işçi, usta ve aşçı!
Ya senin… Doğruluk, dürüstlük ve davetçilikle heybeni süslüyor musun?
Sen anne, baba, evlat, kardeş ve bacı senin heybende ne var? Gerçekten ALLAH Resulünün ölçülerinde bir baba mısın? Fatımatüz Zehra’yı kendine numune seçen bir eş ve bir anne misin?
Nasıl bir kardeşsin, kardeşlik hukukunu gözetiyor musun; validenle ilgili heybende yumuşaklık, incelik ve itaat mi var? Yoksa aksi davranışların heybeni çirkinleştirmiş mi?
Madem öyle ey can!
Bu günden yarına bak, yarın için ne hazırladığına bak. Yarın Rab Teâlâ seni hesaba çekmeden bu gün sen kendini hesaba çek.
İyi bak heybene, heyben saidliğini ya da şakiliğini haykırıyor.
Ve heybeni gördüysen, görüyorsan; tekrar iyi bak. Heybende mevcut güzelliklere devam et, kirliliklere, çirkinliklere ve günahlara karşı başlat bir kıyam.
Hadi can! Bak, bak heybene; bak karnene. Bu bakışın, ibret ve ders alışın geleceğini değiştirebilir. Yönünü karanlıktan nura çevirebilir.
Heybesindeki güzel amellerle Rabbine kavuşana ne mutlu!
Mustafa CANAN
Ey can, derken; hitabım sanadır ey gönlüm, kalbim, ruhum ve beni ben eden düşünce ve hissiyatım. Ey can, derken; hitabım sanadır ey candan öte bildiğim, candan öte gördüğüm yediden yetmişe davetçi kardeşim.
‘Ey iman edenler! ALLAH’tan korkun ve herkes yarına ne hazırladığına baksın. ALLAH’tan korkun. Çünkü ALLAH yaptıklarınızı haber almaktadır.’(Haşr: 18)
“Hesaba çekilmeden kendinizi hesaba çekiniz, tartılmadan kendinizi tartınız” (Hz. Ömer)
Evet, ey can!
Gerçekten düşündük mü, heybemizde ne var, yarın için önden ne göndermişiz ne gönderiyoruz bunun hesabını yapıyor muyuz?
Heybemizdekilerin nasıl bir gelecek sunuyor bize; Geleceğimiz aydınlık mı, karanlık mı biliyor muyuz?
Heybemiz bizim aynamızdır. Aynada ne görüyoruz. Aynadaki vaziyet bizi ihbar mı yoksa ibşar mı ediyor?
Yediden yetmişe karnemize bakalım. Aynı zamanda yedisinden ta yetmişine kadar canımızın tüm evrelerini masaya yatıralım. Şu an bu evrelerde bulunan -Evlat ve ebeveyn, öğrenci ve öğretmen, işçi ve işveren- kardeşlerimde dilerlerse buna kendilerini müdahil etsinler.
Ey yedisindeki can, reşitliğe daha adım atmamış pak ve temiz çocuk!
Yedisinde namazını kıldın mı/kılıyor musun?
Kardeşlerine iyi bir kardeş misin, anne ve babana iyi bir evlat mısın, öğretmenine iyi bir öğrenci misin, arkadaşlarına iyi bir arkadaş mısın?
Bu konuda heybende ne var?
Ey akıl ve baliğ olan, sorumluluk devresine dâhil olan can!
Başta sen Rabbine iyi bir kul musun? Heybendekiler seni Rabbinin karşısında alnı ak, yüzü pak olanlardan mı kılıyor; yoksa Rabbe kul olduğunun idrakinde olmadan pişmanlıklarla mı karşında duruyor heyben.
Gençliğini ahireti için feda edenlerden misin; yoksa (ALLAH muhafaza) ahretini gençliğine feda edenlerden misin?
Heybende gençliğine mukabil gelen nedir?
Gençliğini İslam’ın güzellikleriyle geçiren biri olarak kıyamet gününde ALLAH arşının gölgesinde gölgeleneceklerden misin; yoksa gençliğini günahlar, isyanlar ve başıboşluklar içerisinde tüketen biri olarak kıyamet gününde –fayda vermezse de- pişmanlıkla yanıp dövüneceklerden misin?
Evet, sen ey genç davetçi can!
Bir arkadaşına ALLAH’ı zülcelal’i hatırlattığından, anlattığından, sevdirdiğinden mesrur olan canlardan mısın?
Gerçekten tattın mı bu tadı ey can!
Tattıysan eğer bilirsin, birisine ALLAH dedirtmenin tadı başka bir şeyde var mı?
O tadı anlatıyor musun, tattırıyor musun çevrendekilere? Belki vahaya dönmüş gönüllerden hoş bir seda yükselir ALLAH diye. Aşka gelir, aşkı konuşur, aşkı yaşar.
ALLAH aşkıyla diriltiyor musun, sönmüş ruhları; ALLAH aşkıyla parlatıyor musun, cilasız kalan kalpleri; ALLAH aşkıyla ayıltıyor musun, hayattan bezmiş kulları?
Heybendeki bu güzellikler varsa an be an heybene bu güzelliklerden katıyor musun?
Sen ey öğrenci kardeşim!
Sen de heybene bir göz at; bu ruhla bu aşkla alıp veriyor musun?
Nefes alıp vermek gibi sevgiyi-aşkı alıp veriyor musun?
Coşkun, heyecanın, enerjin çağlayan gibi ALLAH aşkıyla oradan buraya, buradan oraya koşturuyor musun? Çilen, derdin, dersin, sevdan ve davan bundan ibaret. Zira etrafındaki her şey, O’nu sana işaret ediyor. Seni hep O’na götürüyor. Onlarda hep O’nu görüyorsun. Bundan bir arkadaşına daha, bir insana daha ALLAH aşkını aşılamanın uğraşında mısın?
Sen öğretmen kardeşim!
Öğrencilerine öğretiyorsun musun; anlatıyorsun musun, sevdiriyor musun ALLAH’ı?
Rabbinden bihaber beyhude hayat geçiren öğrencinin sorumluluğunun omzunda olduğunun bilincindesin de heybende buna karşılık ne var?
Asıl vazifenin Rabbini öğretmek olduğuna göre bunu yaparken Rabbini sevdirenlerden misin, yoksa (ALLAH muhafaza) Rabbinden nefret ettirenlerden misin?
Kalbi ve fiili hastalıkları tedavi ederken Rabbinin izniyle ihya edenlerden misin; yoksa delaletin derinliklerine yuvarlatanlardan mısın?
Sen esnaf, tüccar ve iş adamı olan kardeşim!
Senin heybende ne var?
Alışverişteki tavırların, yaklaşımın; davana ve davetçiliğine paralel midir?
Esnaflığınla insanları İslam’a ısındırıyor musun; yoksa ticaretinle insanları İslam’dan uzaklaştırıyor musun? Paranla, malınla, mülkünle, ticaretinle davanın hizmetinde misin, yoksa (ALLAH muhafaza) davetçiliğini kullanarak dünyalık elde etme derdinde misin? Ticaretinle davana mı koşuyorsun, yoksa dünyalık için davetçiliğinden ve davanın maslahatlarından vaz mı geçiyorsun?
Heybende Rabbini razı ettiğin bir ticaret mi mevcut yoksa dünyanı imar ederken ahretini mahvettiğin bir ticaret mi?
Sen vasıflı vasıfsız işçi, usta ve aşçı!
Ya senin… Doğruluk, dürüstlük ve davetçilikle heybeni süslüyor musun?
Sen anne, baba, evlat, kardeş ve bacı senin heybende ne var? Gerçekten ALLAH Resulünün ölçülerinde bir baba mısın? Fatımatüz Zehra’yı kendine numune seçen bir eş ve bir anne misin?
Nasıl bir kardeşsin, kardeşlik hukukunu gözetiyor musun; validenle ilgili heybende yumuşaklık, incelik ve itaat mi var? Yoksa aksi davranışların heybeni çirkinleştirmiş mi?
Madem öyle ey can!
Bu günden yarına bak, yarın için ne hazırladığına bak. Yarın Rab Teâlâ seni hesaba çekmeden bu gün sen kendini hesaba çek.
İyi bak heybene, heyben saidliğini ya da şakiliğini haykırıyor.
Ve heybeni gördüysen, görüyorsan; tekrar iyi bak. Heybende mevcut güzelliklere devam et, kirliliklere, çirkinliklere ve günahlara karşı başlat bir kıyam.
Hadi can! Bak, bak heybene; bak karnene. Bu bakışın, ibret ve ders alışın geleceğini değiştirebilir. Yönünü karanlıktan nura çevirebilir.
Heybesindeki güzel amellerle Rabbine kavuşana ne mutlu!
Mustafa CANAN