Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Herşey, söz dinleyene verilir (1 Kullanıcı)

smmmtuba

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Tem 2007
Mesajlar
1,639
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
46
HERŞEY, SÖZ DİNLEYENE VERİLİR

İnsan, kendi noksan aklı ile, mutlak yaratıcıyı anlayamayacağından, merhametlilerin en merhametlisi olan Allahü teâlâ, her asırda, her kavme Peygamberler göndermiştir. Böylece, işin hakikatini, doğrusunu insanlara öğretmiştir. Sa’idlerden olanlar, iman ederek kurtuldular, dünya ve ahiret saadetine kavuştular. Bedbaht olanlar ise, itiraz ve inkâr ederek, hüzün ve hüsranda kaldılar.

Her şey söz dinleyene verilir, her şey, bu her şeyin içinde vardır. İtiraz eden, söz dinlemeyen, kendi nefsine tâbi olur. Nefsine tâbi olan da, helak olur. Çünkü nefs, yaratılış icabı, inkâr, isyan ve itiraz edecek şekilde yaratılmıştır. Ebu Cehil, nefsine tâbi oldu, Peygamber efendimize itiraz ederek peki diyemedi ve kaybetti. Hazret-i Ömer ise, peki dedi ve aziz oldu. Halid bin Velid hazretleri de, peki demek suretiyle, Seyfullah ismini almakla şereflendi.

Tarih boyunca, itiraz edenler hep kaybetmiştir. Kendilerini ve kendilerine tâbi olanları da felakete sürüklemişlerdir. İnsanların huzurunu bozan fitnelere sebep olmuşlardır. Meşhur tefsir âlimi olan Fahreddin-i Razi hazretleri; “Biliniz ki ben, ilim âşığıydım, doğru olsun yanlış olsun, bir şeyin ne olup olmadığını öğrenmek için pek çok şey öğrendim. Vallahi kelam, akâid ilmi ile ilgili, doğru yanlış bütün itikâdları, filozofların görüşlerini çok tetkik ettim. Ancak Kur'an-ı kerimde bulduğumu hiçbirisinde görmedim. Çünkü Kur'an-ı kerim, Allahü teâlânın yüce kudretini ve azametini teslim ve kabul etmeye teşvik ediyor, itiraz ve karşı çıkmaktan, derin mücadele ve münazaradan men ediyor. Çünkü beşer aklı, derin ve anlaşılması zor meseleler arasında boğulup gitmektedir. Bu sebeple dinimizin bildirdiklerini aynen kabul edip, üzerinde konuşmamak en sâlim yoldur” buyurmaktadır.

İtiraz eden, söz dinlemeyen kimse, sevimsiz olur. Hiçbir yerde itibarı olmaz, hürmet görmez. Zaten dinimiz, bu halin kötü bir huy olduğunu, tedavi edilmesi lazım geldiğini bildirmektedir. Yusuf bin Esbat hazretleri; “Güzel ahlakın alametleri; arkadaşının söylediğine itiraz etmeyip, kabul etmek. Kendine ve herkese ve hatta her mahluka karşı merhametli ve insaflı olmak. Kimsenin aybını araştırmamak. Başkasında bir kusur görünce, istemeyerek yapmıştır diyerek iyiye yormak. Kendisinden özür dileyenlerin özürlerini kabul etmek. Başkalarından gelen sıkıntı ve eziyetlere sabır ve tahammül etmek. Başkalarının kusurlarını araştırmak yerine, kendi kusur ve kabahatlerini düşünüp araştırmak, düzeltmeye çalışmak. Büyük-küçük herkese karşı edepli, tatlı dilli, güler yüzlü olmaktır” buyurmaktadır.

Cüneyd-i Bağdâdi hazretleri de; "Fakirlik, kimseden bir şey istememek ve kimseye itiraz etmemektir" buyurmuştur.

Ebu Ali Dekkâk hazretleri ise; “Sabrın tarifi ve sınırı, takdire itiraz etmemektir. Rıza ise, gelen musibetler karşısında kayıtsız kalmak, vurdum duymaz olmak demek değildir. Rıza; Allahü teâlânın hükmüne, takdirine itiraz etmeyip, boyun eğmektir" buyurmaktadır.

Anadoluda yetişen, gönül ehlinden Ali Hâfız Efendi de, talebelerine ve sevenlerine hep;
"Peki deyin, itirazcı olmayın" buyururdu.

Allahü teâlâ, kullarına, çeşitli zamanlarda, çeşitli fırsatlar ihsan etmektedir. İnsanın eline böyle fırsat, böyle devlet birkaç kere geçer. Bu fırsatların kıymetini iyi bilmeli, iyi değerlendirmelidir. İslam âlimlerinden Muhammed Bekri hazretleri, sevenlerine nasihat olarak buyuruyor ki:
"Darıldığın bir şeyden dolayı canın sıkıldığı zaman feryat etme. İşini Allahü teâlâya teslim et. Bu niçin böyle oldu diye Hakk'a itiraz etme. Çünkü Hakk'a itiraz eden pişman olur. Allahü teâlânın kazâ ve kaderine razı olan kimse, pek yüksek ve şerefli derecelere kavuşur.”

Ahmed bin Harb hazretleri bir gün tevekküle teşvik ve alıştırmak için çocuklarından birine;
-Yavrum! Bir şeye ihtiyacın olursa, şu köşede bir delik var. Oraya git. Orada Allahü teâlâya; yâ Rabbi! İhtiyacım olan falan şeyi bana ihsan et, diye dua et buyurdu. Çocuk;
-Peki efendim. Bundan sonra bildirdiğiniz gibi yapacağım dedi. Ahmed bin Harb hazretleri evdekilere de;
-Bunun isteğini, kendisi görmeden şu deliğe koyuverin diye tenbih etti. Bu hâl bir müddet böyle devam etti. Çocuk arzu ettiği şeyleri bu delikten alıyordu. Bir gün evde kimse yok iken, çocuk âdeti üzere, deliğin yanına gidip yemek istedi. Allahü teâlânın izniyle o delikten yemeği alıp yerken ev halkı eve gelip durumu görünce, bu yemeği nereden aldığını sordular. Çocuk;
-Her zamanki aldığım yerden dedi. Bunun üzerine Ahmed bin Harb hazretleri, çocukta hakiki tevekkülün teşekkül ettiğini anladı.

Allahü teâlâya ve Onun Resulüne itiraz edenler, ebedi saadetten mahrum kaldıkları gibi, Peygamber efendimizin vârisi olan hakiki İslam âlimlerine itiraz edenler de, bu saadetten mahrum kalırlar. Bunun için bir kimsenin, nerede Peki ve nerede Hayır diyeceğini iyi bilmesi lazımdır. Kısacası, Abdülaziz Bekkine hazretlerinin buyurdukları gibi:
"Peki, demesini öğrenmek lazımdır."
 

smmmtuba

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Tem 2007
Mesajlar
1,639
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
46
Her şey söz dinleyene verilir, her şey, bu her şeyin içinde vardır. İtiraz eden, söz dinlemeyen, kendi nefsine tâbi olur. Nefsine tâbi olan da, helak olur. Çünkü nefs, yaratılış icabı, inkâr, isyan ve itiraz edecek şekilde yaratılmıştır. Ebu Cehil, nefsine tâbi oldu, Peygamber efendimize itiraz ederek peki diyemedi ve kaybetti. Hazret-i Ömer ise, peki dedi ve aziz oldu. Halid bin Velid hazretleri de, peki demek suretiyle, Seyfullah ismini almakla şereflendi.


Allahü teâlânın yüce kudretini ve azametini teslim ve kabul etmeye teşvik ediyor, itiraz ve karşı çıkmaktan, derin mücadele ve münazaradan men ediyor. Çünkü beşer aklı, derin ve anlaşılması zor meseleler arasında boğulup gitmektedir. Bu sebeple dinimizin bildirdiklerini aynen kabul edip, üzerinde konuşmamak en sâlim yoldur” buyurmaktadır.

İtiraz eden, söz dinlemeyen kimse, sevimsiz olur. Hiçbir yerde itibarı olmaz, hürmet görmez. Zaten dinimiz, bu halin kötü bir huy olduğunu, tedavi edilmesi lazım geldiğini bildirmektedir. Yusuf bin Esbat hazretleri; “Güzel ahlakın alametleri; arkadaşının söylediğine itiraz etmeyip, kabul etmek. Kendine ve herkese ve hatta her mahluka karşı merhametli ve insaflı olmak. Kimsenin aybını araştırmamak. Başkasında bir kusur görünce, istemeyerek yapmıştır diyerek iyiye yormak. Kendisinden özür dileyenlerin özürlerini kabul etmek. Başkalarından gelen sıkıntı ve eziyetlere sabır ve tahammül etmek. Başkalarının kusurlarını araştırmak yerine, kendi kusur ve kabahatlerini düşünüp araştırmak, düzeltmeye çalışmak. Büyük-küçük herkese karşı edepli, tatlı dilli, güler yüzlü olmaktır” buyurmaktadır. :)

 

smmmtuba

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Tem 2007
Mesajlar
1,639
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
46
Allahü teâlâya ve Onun Resulüne itiraz edenler, ebedi saadetten mahrum kaldıkları gibi, Peygamber efendimizin vârisi olan hakiki İslam âlimlerine itiraz edenler de, bu saadetten mahrum kalırlar. Bunun için bir kimsenin, nerede Peki ve nerede Hayır diyeceğini iyi bilmesi lazımdır. Kısacası, Abdülaziz Bekkine hazretlerinin buyurdukları gibi:
"Peki, demesini öğrenmek lazımdır."
 

smmmtuba

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Tem 2007
Mesajlar
1,639
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
46
Her şey söz dinleyene verilir, her şey, bu her şeyin içinde vardır. İtiraz eden, söz dinlemeyen, kendi nefsine tâbi olur. Nefsine tâbi olan da, helak olur. Çünkü nefs, yaratılış icabı, inkâr, isyan ve itiraz edecek şekilde yaratılmıştır.

İtiraz eden, söz dinlemeyen kimse, sevimsiz olur. Hiçbir yerde itibarı olmaz, hürmet görmez. Zaten dinimiz, bu halin kötü bir huy olduğunu, tedavi edilmesi lazım geldiğini bildirmektedir.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt