Herşey bir kaderdir
--------------------------------------------------------------------------------
Hz.Ömer (r.a) hicretten 18.yılında bir gurup sahabi ile birlikte Şam'a teftişe gitti. Yolda, Şam yakınlarında "Şerağ" denilen köye vardılar. Burada Şam valisi ve Suriye ordusu komutanı Ebu Ubeyde b. Cerrah (r.a) bazı askeri erkan ile Hz. Ömer'i karşıladı ve Şam'da ciddi bir veba hastalığının yaygın olduğunu haber verdi. Bunun üzerine Hz.Ömer (r.a), "Müfessirlerin imamı" diye bilinen Abdullah b. Abbas (r.a) vasıtasıyla beraberinde bulunan ashab-ı Kiram'ı kıdem sırasına göre istişare için huzuruna çağırdı. Önce ilk hicret eden Mekke'li müslümanları çağırdı. Peşinden Medine'li Ensar'ı çağırdı. Son olarak da Fetihten sonra Medine'ye hicret eden Kureyş'lileri çağırdı. Onlara, Şam'da yaygın bir veba hastalığının bulunduğunu haber verip, oraya gidip gitmeme konusundaki fikirlerini sordu.
Bazıları, Allah'a tevekkül edip Şam'a gidilmesini söylediler. Bazıları da tehlike ile yüzyüze gelmek için Medine'ye geri dönülmesi görüşünü savundular. Hz. Ömer (r.a) onları huzurundan çıkardı, biraz düşündü ve Medine'ye geri dönme kararını verdi. Bunu onlara bildirdi. Halife'nin Şam'a gelişini hararetle bekleyen Şam valisi Ebu Ubeyde b. Cerrah (r.a) bu karara üzüldü ve Hz. Ömer'e:
"Allah'ın kaderinden mi kaçıyorsun?" diye sordu. Hz Ömer (r.a):
"Ey Ebu Ubeyde, keşke bu sözü senden başkası söyleseydi. Evet, biz, Allah'ın kaderinden yine Allah'ın kaderine kaçıyoruz." dedi ve Ebu Ubeyde'ye şunu sordu:
"Bana söyle bakalım; senin bir gurup deven olsaydı, sen onları bir tarafı otlu, diğer tarafı çorak olan bir derenin hangi tarafında otlatırdın? Eğer sen develerini otlu tarafta güder ve karınlarını doyurursan Allah'ın kaderiyle gütmüş olursun. Aynı şekilde onları derenin çorak tarafında güder ve aç bırakırsan, yine Allah'ın takdiriyle gütmüş olursun. İkisi de kaderdir; fakat sonuçları bir değildir."
Hz. Ebu Ubeyde (r.a) bu hikmetli cevap karşısında sustu. Hz. Ömer sözünü bitirmek üzere iken, bazı işleri için oradan ayrılmış bulunan Abdurrahman b. Avf (r.a) yanlarına geldi. Meseleyi öğrenince, dedi ki:
"Benim bu konuda bildiğim bir hadis-i şerif mevcut. Ben Allah Resûlü'nün (s.a.v) şöyle buyurduğunu işittim:
"Bir yerde veba hastalığının bulunduğunu işittiğinizde oraya girmeyin. Bulunduğunuz yerde veba görülünce de oradan kaçarak başka yere çıkmayın."
Bu hadisi işiten Hz. Ömer (r.a) kendisinin istişare sonucunda aldığı kararın Resulallah (s.a.v) Efendimizin hükmüne aynen uymasından dolayı Allahu Teala'ya hamd ve sena etti. Gerek hadisin hükmü ve gerekse aldığı karar gereğince Medine-i Münevvere'ye geri döndü.(1)
------------------
(1) Buhari, Tıbb,30; Müslim, Selam,98.
--------------------------------------------------------------------------------
Hz.Ömer (r.a) hicretten 18.yılında bir gurup sahabi ile birlikte Şam'a teftişe gitti. Yolda, Şam yakınlarında "Şerağ" denilen köye vardılar. Burada Şam valisi ve Suriye ordusu komutanı Ebu Ubeyde b. Cerrah (r.a) bazı askeri erkan ile Hz. Ömer'i karşıladı ve Şam'da ciddi bir veba hastalığının yaygın olduğunu haber verdi. Bunun üzerine Hz.Ömer (r.a), "Müfessirlerin imamı" diye bilinen Abdullah b. Abbas (r.a) vasıtasıyla beraberinde bulunan ashab-ı Kiram'ı kıdem sırasına göre istişare için huzuruna çağırdı. Önce ilk hicret eden Mekke'li müslümanları çağırdı. Peşinden Medine'li Ensar'ı çağırdı. Son olarak da Fetihten sonra Medine'ye hicret eden Kureyş'lileri çağırdı. Onlara, Şam'da yaygın bir veba hastalığının bulunduğunu haber verip, oraya gidip gitmeme konusundaki fikirlerini sordu.
Bazıları, Allah'a tevekkül edip Şam'a gidilmesini söylediler. Bazıları da tehlike ile yüzyüze gelmek için Medine'ye geri dönülmesi görüşünü savundular. Hz. Ömer (r.a) onları huzurundan çıkardı, biraz düşündü ve Medine'ye geri dönme kararını verdi. Bunu onlara bildirdi. Halife'nin Şam'a gelişini hararetle bekleyen Şam valisi Ebu Ubeyde b. Cerrah (r.a) bu karara üzüldü ve Hz. Ömer'e:
"Allah'ın kaderinden mi kaçıyorsun?" diye sordu. Hz Ömer (r.a):
"Ey Ebu Ubeyde, keşke bu sözü senden başkası söyleseydi. Evet, biz, Allah'ın kaderinden yine Allah'ın kaderine kaçıyoruz." dedi ve Ebu Ubeyde'ye şunu sordu:
"Bana söyle bakalım; senin bir gurup deven olsaydı, sen onları bir tarafı otlu, diğer tarafı çorak olan bir derenin hangi tarafında otlatırdın? Eğer sen develerini otlu tarafta güder ve karınlarını doyurursan Allah'ın kaderiyle gütmüş olursun. Aynı şekilde onları derenin çorak tarafında güder ve aç bırakırsan, yine Allah'ın takdiriyle gütmüş olursun. İkisi de kaderdir; fakat sonuçları bir değildir."
Hz. Ebu Ubeyde (r.a) bu hikmetli cevap karşısında sustu. Hz. Ömer sözünü bitirmek üzere iken, bazı işleri için oradan ayrılmış bulunan Abdurrahman b. Avf (r.a) yanlarına geldi. Meseleyi öğrenince, dedi ki:
"Benim bu konuda bildiğim bir hadis-i şerif mevcut. Ben Allah Resûlü'nün (s.a.v) şöyle buyurduğunu işittim:
"Bir yerde veba hastalığının bulunduğunu işittiğinizde oraya girmeyin. Bulunduğunuz yerde veba görülünce de oradan kaçarak başka yere çıkmayın."
Bu hadisi işiten Hz. Ömer (r.a) kendisinin istişare sonucunda aldığı kararın Resulallah (s.a.v) Efendimizin hükmüne aynen uymasından dolayı Allahu Teala'ya hamd ve sena etti. Gerek hadisin hükmü ve gerekse aldığı karar gereğince Medine-i Münevvere'ye geri döndü.(1)
------------------
(1) Buhari, Tıbb,30; Müslim, Selam,98.