Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Herşey Allah’ı arıyor (1 Kullanıcı)

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
Varlığın hakikatini kavramak, insanoğlunun daima merak konusu olmuştur.

Sonsuz çeşitteki maddeyi, evreni, galaksileri hepsinden önemlisi bir su damlasından meydana gelen kendini gören insan, tüm bunlar neden varoldu, bu yaradılışın sebebi nedir, nasıl meydana geldi şeklindeki sorularına yüzyıllardır cevap aramaktadır.

Alemlerin yaratıcısı Cenab–ı Hakk olması sebebiyle, yaradılışla ilgili sorular için kesin doğrulara ulaşmak da ancak, Allah’ın yaratılıştaki hikmetini kavramakla olabilir.

“Ben insanları ve cinleri ancak bana ibadet etsinler diye yarattım” (Zariyat: 56) ayeti kerimesi ve “Ben gizli bir hazine idim, bilinmeyi murad ettim, mahlukatı yarattım” kudsi hadisinde de beyan edildiği gibi, Cenab–ı Vacibul Vücut, bu alemi, kendisini bilmesi, varlığını kabul ile tanıması maksadıyla yaratmıştır.

Allah’ı tanıması muradıyla verilen eşya ve insan ise, Cenab–ı Hakk’ın tecellilerinden vücut bulmuştur ve alemin devamı bu tecellilerin devamına bağlıdır.

Maddenin boyut kazanması için mutlak olan tecelli hareket demektir. Kainat en küçük madde biriminden, en büyüğüne kadar bir hareketin eseridir. Allah’ın tecellisidir. Tecelli durduğu an madde yok olur. Bilindiği gibi, maddenin yapı taşı olan atom, çekirdeğinin etrafında korkunç bir hızla dönen elektronlardan oluşmaktadır. bu dönüş hızı o kadar fazladır ki, izledikleri yörüngede bir elektron duvarı oluştururlar. Bizim madde olarak gördüğümüz şey, aslında idrak edemeyeceğimiz kadar hızlı dönen parçacıkların oluşturduğu bir görüntüdür. Bu görüntü, hareketin görüntüsüdür. Hareket ise tecelliden başka bir şey değildir.

Elektronların tecelli sonucu meydana gelmeleri an’ı, anların ard arda oluşu zamanı, bu görünüşte mekanı meydana getirir.

Yani tecelli durunca, zaman ve mekan da yok olacaktır.

Allah’ın zat, sıfat ve esmasından hangisi ile bir tecelli olursa, madde ona göre vücut bulur, o teceli ile Rabb’ına ulaşır.

Atomun elektronlarındaki korkunç hızla dönme de, aslında O’nu yaradana bir yöneliştir.

Hz. Mevlana’nın ifadesiyle, felek aleminin yüzmesi, alemin kendini yaradanı aramasıdır.

Kürreden zerreye tüm mahlukat, tecellileriyle varolan ve devamı için her an ona muhtaç olduğu Rabb’ını arayış seferberliğidir.

Sıfat ve esma tecellileri neticesi nebatat, hayvanlar alemi, galaksiler, yıldızlar, vs. vücut bulur. Zat sıfatının muhatabı ise Cenab–ı Hakk’ın yeryüzündeki halifem dediği insandır.

İnsanın Allah’ı arayışı ve kavuşma isteği de bu sebeple çok daha fazladır. Ve ancak kendi özünü, ruhunu tanıyarak Allah’a gidecek yolu bulabilir. Peki insanın özü nedir?

Batıda Alex Crall’in nobel ödülüne layık görülen “insan bu meçhul” tezine karşın, İslam dünyasında insan meçhul değil, bilakis Cenab–ı Hakk’ın nefa–i ilahisini taşıyan O’nun en kıymetli varlığıdır.

Manevi yönden kendini keşfeder, bu nefai ortaya çıkarırsa, özünü tanımış ve Rabb’ını tanımaya başlamış olacaktır. Zira, ancak “Ben”in mahiyeti bilinirse, Allah bilinebilir. Bu ise, aklın değil, kalbin vazifesidir.

Cenab–ı Hakk’ı bilmek ancak kalp kulvarından olabilir. Akılla, kitaplar okuyarak Allah’ın bilinmesi imkansızdır. Bu sayede sadece Allah’ın ne olmadığı anlaşılabilir. Rabbimizi tanımak ise kalbe olan tecellilerledir.

Nasıl ayna, karşısındaki görüntüyü yansıtırsa, kalbimiz de Allah’ın tecellilerini yansıtan bir ayna gibidir. Bu tecellilerle Allah kulunun kalbinde kendisini sever.

Nurani tecellilerle de kul Rabb’ını tanır, O’nu sever, teklik hali olan aşkı yakalar ve bu aşkla Rabb’ına ulaşır.

Cenab–ı Hakk’ın kendini sevdiği bir ayna olarak kalbin sağlanması ise ancak ibadetle mümkündür. İbadetle nefsi kötü sıfatlardan temizlenen insanın kalbinde, ahlaki zemimenin vasıfları kalmaz. Nefsi erir, kendi varlığından geçer, Allah’ın ahlakına bürünür.

Bu sayede o kul artık, her an Rabb’ıyla beraberdir ve onun her hali ibadettir.

Kalbi temizleyecek ve Allah’a vuslatı sağlayacak en kıymetli ibadet ise zikrullahtır. Yani Allah’ı hiç unutmadan, her yerde ve her an O’nu anmaktır.

Varlık alemi, her an Allah’ı zikir halindedir. Tecellileriyle var olan mahlukatın, Allah’a ulaşma seferi bir zikirdir.

İnsanları Allah’a taşıyan 2 yol olan nübüvvet yolu Resulullah (sav) ile sona ermiştir; velayet yolu ise Hz. Ali’den günümüze onun vekilleri aracılığıyla halen devam etmektedir.

Hz. Ali’nin Resulullah’a, Allah’a ulaştıracak en kısa yolu sorduğunda, kendisine her an zikrin tavsiye edilmesi, kulun vuslatının zikirsiz olamayacağını göstermektedir.

Biz de içinde bulunduğumuz bu mübarek günleri ibadetle geçirerek varlık sebebimiz olan Allah’ı tanımada vesileler aramaya çalışmayız.
 

Delete

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Mar 2008
Mesajlar
6,076
Tepki puanı
15
Puanları
38

Esselamun aleyküm ve rahmetullahi ve berekatüh.
Allah razı olsun kardeşim,
Allah’a emanet olun,
Selam ve baki dua ile kalın.

motor1hr9.gif
kuranpf3.gif
atlxi8.gif


gif078tw8jw5.gif


Kedi, Aslangiller familyasındandır. Ama 40 tane Kedi bir araya gelse, bir tane Aslan etmez.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt