Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Herkesin bir derdi vardır (1 Kullanıcı)

nakşibendi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Mar 2006
Mesajlar
1,946
Tepki puanı
0
Puanları
0
Dünya, zevk için, lezzet için yaratılmadı. Ahiret, bunun için yaratılmıştır. Dünya ile ahiret, birbirinin zıddıdır, tersidir. Birini sevindirmek, ötekinin gücenmesine sebep olur. Yani, birinde zevk aramak, ötekinde elem çekmeye sebep olur. Dünyada nimetleri, lezzetleri çok olanlar, bunlara lazım olan şükrü yapmazlarsa ahirette çok acı çekeceklerdir. Dünyada tehlikelerden sakındığı, çalıştığı halde çok acı çeken müminler, ahirette çok lezzetlere kavuşacaktır. Bunun için Peygamberler ve Onların yolunda gidenler, hep dert ve bela içinde yaşamışlardır. Hatta “Belalar, mihnetler, en çok Peygamberlere, sonra Evliyaya, sonra bunlara benzeyenlere gelir” buyurulmuştur.

İman nimeti ile şereflenenler, dünyada, birkaç gün dert, bela çekmeselerdi, Cennetin lezzetlerinin kıymetini anlayamazlardı ve ebedi nimetlerin kıymetini bilemezlerdi. Açlık çekmeyen, yemeğin lezzetini anlayamaz. Acı çekmeyen de, rahatlığın kıymetini bilemez.

Dertler, belalar, sıkıntılar, cahiller için sıkıntı ise de, Peygamberlere ve Onların yolunda olanlara, sıkıntı, eziyet değildir. Çünkü seven, sevdiğinin her şeyini sever. Din büyüklerine, sevdiklerinden gelen her şey, tatlı olmaktadır. Bunlar, nimetlerden lezzet aldıkları gibi, belalardan da lezzet duyarlar. Dünyada dert ve bela olmasaydı, bunların gözünde, dünyanın hiç değeri olmazdı. Dünyanın acı hadiseleri olmasaydı, onu boş, abes görürlerdi. Şu beyit, bu Büyüklerin halini çok güzel anlatmaktadır:
Seni sevmekten maksadım, derdi ve gammı tatmaktır.
Böyle olmasaydı arzum, dünyada başka tat çoktur.

Abdullah-ı Dehlevi hazretlerinin birkaç tane hastalığı vardı. Bu hastalıklar sebebiyle namazlarını özürlü kılardı. Bunu bilen dostlarından biri dayanamayıp; "Efendim! Herkes hastalıktan kurtulmak için sizden dua istiyor. Cenab-ı Hak da dualarınızı reddetmiyor. Her gelen, şifaya kavuşarak huzurunuzdan ayrılıyor. Halbuki sizdeki hastalıkları biliyoruz. Dua buyurup da bu dertlerden kurtulsanız olmaz mı?" diye sordu. O da; "Onlar hastalıktan kurtulmak için dua istiyorlar. Biz ise, Allahü teâlânın verdiği bu dert ve belalardan, O gönderdiği için razıyız. Dert ve belalar, kemend-i mahbub olduğundan Allahü teâlâ, bu dertleri sevdiği kullarından dilediklerine verir. Bu sebeple dertlerin bizden gitmesini değil, gönderilmesini isteriz" buyurdu.

Hammad bin Müslim hazretleri de; "Allahü teâlâdan başka her şeyin sevgisinin yok olmasını isteyen, Ondan gelen her şeye, dert ve belalara razı olmalıdır" buyurmuştur.

Seyfeddin-i Faruki hazretleri ise; “Eğer Allahü teâlâ kullarına, hiç dert ve elem vermemiş olsa veya çok az vermiş olsaydı, insanlar Ona ibadet etmekten ve Onu zikretmekten gafil olurlardı. İnsanın, dünya ve ahiret saadetine, Allahü teâlânın rahmetine kavuşabilmesi için, ibadet ve taatten ve zikirden geri kalmaması şarttır. Buna göre herkes Allahü teâlânın rahmetine muhtaçtır. İyi düşününce, dert ve sıkıntıların, aslında birer nimet ve insanı Allahü teâlâya çeken birer kemend oldukları anlaşılır" buyurmaktadır.

Bu dünya, imtihan yeridir. Burada hak, batıl ile; haklı, haksız ile karışıktır. Allahü teâlâ, dünyada, dostlarına sıkıntılar, belalar vermeseydi, yalnız düşmanlarına verseydi, dost, düşmandan ayrılır, belli olurdu. İmtihanın faydası kalmazdı. Hatta bir hadis-i şerifte; (Şüphe edilen altını, ateşle muayene ettikleri gibi, Allahü teâlâ, insanları dert ile, bela ile imtihan eder. Bazısı, bela ateşinden halis olarak çıkar. Bazısı da, bozuk olarak çıkar) buyurulmuştur.

Musa aleyhisselam, çok ızdırap çeken bir hastayı görünce; “Ya Rabbi! Bu kuluna merhametinle muamele eyle!” diye dua eder. Allahü teâlâ; (Rahmetime kavuşması için, gönderdiğim sebepler içerisinde bulunan bir kuluma, nasıl rahmet edeyim. Çünkü, onun günahlarını, bu hastalıkla affedeceğim. Cennetteki derecesini, bununla arttıracağım) buyurmuştur.

Allahü teâlâ, acıdığı kullarını dert ile, hastalık ile, gafletten uyandırır. Çünkü sıhhatin hep yerinde olması, Allahü teâlâyı unutmaya, Ona isyan etmeye, haram işlemeye sebep olmaktadır. Bunun için hadis-i şerifte; (Müminlerde, üç şeyden biri bulunur: Kıllet yani fakirlik, illet yani hastalık, zillet, yani itibarsızlık) buyurulmuştur.

Musa aleyhisselam zamanında yaşayan Firavunun, herkesin kendine tapınmasını istemesine sebep, 400 senelik bir ömür sürmesi ve bu zaman içinde bir kerecik başının ağrımaması, ateşinin yükselmemesi olmuştur. Bir kerecik başı ağrısaydı, o saygısızlık hatırına gelmezdi. Bunun için Din Büyükleri; “Mümine kırk gün içinde, muhakkak bir üzüntü, bir hastalık veya bir korku yahut da malına ziyan gelir” buyurmuşlardır.

Allahü teâlâ her şeye kadirdir. Dostlarına hem dünyada, hem de ahirette rahatlık verebilirdi. Fakat, âdeti böyle değildir. Dünyayı imtihan yeri olarak yaratmıştır ve herkes bu imtihandan geçecektir. Şu beyitte ifade edildiği gibi:
Afet-i gamdan aceb, dünyada kim azadedir?
Herkesin bir derdi var, madem ki, adem-zadedir
 

firdes

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 May 2007
Mesajlar
1,974
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
17
Konum
½ $@K@RY@'dannn:D *1984*
esselamunaleyküm verahmetullahi veberekatuhu..
paylaşımıniçin Rabbim razı olsun inşallah..ben de;
hastalıkların,çekilen acıların günahlara kefaret olduğunu duymuştum,gerçek bi yanı varmış demek ki...
ELHAMDÜLİLLAHİ RABBİLALEMİN..
selam ve dualarımla..
:G
 

nakşibendi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Mar 2006
Mesajlar
1,946
Tepki puanı
0
Puanları
0
esselamunaleyküm verahmetullahi veberekatuhu..
paylaşımıniçin Rabbim razı olsun inşallah..ben de;
hastalıkların,çekilen acıların günahlara kefaret olduğunu duymuştum,gerçek bi yanı varmış demek ki...
ELHAMDÜLİLLAHİ RABBİLALEMİN..
selam ve dualarımla..
:G

Ve aleyna aleyküm selam ve Rahmetullahi ve Berekatuhu.Konumuzda işlediğimiz gibi musubit bizlere verilmiş bir nimettir.Ne mutlu bunu anlayana.böyle görene.Duayla kalınız.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt