Tâbiinin büyüklerinden ve Irak'ta vefat eden
Ebû Abdurrahman Sülemî rahmetullahi aleyh
bir gün, bir talebesiyle yürürken,
insanlardan bâzısına selâm veriyor,
bâzısına ise vermiyordu. Bu hâl, dikkatini çekti o talebenin.
Kendi kendine; “Neden böyle yapıyor acaba?”
diye geçirdi içinden. Hocası, onun bu düşüncesini
anlayıp durdu. Bir eliyle onun gözlerini sıvazlayıp;
Şu insanlara bir bak, ne göreceksin? buyurdu.
Genç talebe; Başüstüne hocam,
deyip, yoldan geçenlere baktığında,
kimini (Maymun sûretinde) gördü,
kimini (Hınzır) Kimi (Tilki sûretindeydi)
kimi de (Çakal) Bâzısını da (Kurt) veya (Köpek)
sûretinde görmüştü.
Bunların arasında (İnsanlar da vardı) tek tük.
İşin hikmetini anlamıştı. Hocasının elini öpüp;
Affedin hocam, siz her şeyi yerli yerinde yaparsınız,
dedi. Büyük zât tebessüm etti. Ve devam ettiler yollarına.
www.huzurpinari.com
Ebû Abdurrahman Sülemî rahmetullahi aleyh
bir gün, bir talebesiyle yürürken,
insanlardan bâzısına selâm veriyor,
bâzısına ise vermiyordu. Bu hâl, dikkatini çekti o talebenin.
Kendi kendine; “Neden böyle yapıyor acaba?”
diye geçirdi içinden. Hocası, onun bu düşüncesini
anlayıp durdu. Bir eliyle onun gözlerini sıvazlayıp;
Şu insanlara bir bak, ne göreceksin? buyurdu.
Genç talebe; Başüstüne hocam,
deyip, yoldan geçenlere baktığında,
kimini (Maymun sûretinde) gördü,
kimini (Hınzır) Kimi (Tilki sûretindeydi)
kimi de (Çakal) Bâzısını da (Kurt) veya (Köpek)
sûretinde görmüştü.
Bunların arasında (İnsanlar da vardı) tek tük.
İşin hikmetini anlamıştı. Hocasının elini öpüp;
Affedin hocam, siz her şeyi yerli yerinde yaparsınız,
dedi. Büyük zât tebessüm etti. Ve devam ettiler yollarına.
www.huzurpinari.com