HUSEYIN SASMAZ
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 11 Eyl 2009
- Mesajlar
- 1,204
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 61
Herhangi Bir Engel Olmaksızın Konuşma Ve Görüş Belirtme Hakkına Sahip olmak
Ümmet meclisi üyelerinden her birisinin herhangi bir baskı veya engel söz konusu olmaksızın şeriatın helal kaldığı sınırlar çerçevesinde dilediği gibi konuşma ve görüşünü açıklama hakkı vardır. Çünkü meclis üyesi görüş belirtmek ve sorgulamak hususlarında Müslümanlara vekalet eden bir vekildir. Onun görevi, Halife’nin yahut devletteki herhangi bir yöneticinin ya da devlet organlarından herhangi birisindeki herhangi bir memurun yaptıklarını yakından takip edip tespit etmektir.
Yine onun yapacağı iş, tüm devlet görevlilerine nasihat etmek, görüş belirtmek, öneriler sunmak ve tartışmak, devlet tarafından yapılan aykırı işlere itiraz etmektir. Ümmet meclisi bunların tümünü, Müslümanlara vekaleten yapar. Bu çerçevede, iyiliği emretme ve kötülükten alıkoyma farziyetini, yöneticileri denetleme, onlara nasihatta bulunma ve istişarede bulunma görevini Müslümanlar adına yerine getirirler. Çünkü bunların tamamını yapmak Müslümanlara farzdır. Nitekim yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Sizler, insanlar için çıkartılmış, iyiliği emreden, kötülükten alıkoyan en hayırlı bir topluluksunuz." [1] "Onlar (müminler) ki kendilerine yeryüzünde bir iktidar verdiğimiz taktirde namazı kılar, zekâtı verir, iyiliği emreder, münkerden alıkoyarlar." [2] "Sizden hayra çağıran, iyiliği emredip münkerden alıkoyan bir topluluk bulunsun." [3] Aynı şekilde iyiliği emredip münkerden alıkoymaya delalet eden pek çok hadis-i şerif de varid olmuştur. Allah'ın Rasulünün şu sözünde olduğu gibi: "Nefsim elinde olana yemin olsun ki: Muhakkak ya iyiliği emredip münkerden alıkoyarasınız yahut da aradan fazla zaman geçmeden Allah kendi katından bir azap gönderir. Sonra da ona dua edersiniz de asla duanız kabul olunmaz.” [4]
Bir başka hadis-i şerifte de şöyle buyurmaktadır: "Sizden kim bir münkeri görürse onu eliyle değiştirsin. Gücü yetmezse diliyle, ona da gücü yetmezse kalbiyle buğz etsin. Bu ise imanın en zayıfıdır.” [5]
Bu ayeti kerimeler ve hadis-i şerifler Müslümanlara iyiliği emredip münkerden alıkoymalarını emretmektedir. Yöneticileri hesaba çekip sorgulamak ise iyiliği emredip münkerden alıkoymak kapsamına girer. Hatta özel olarak yöneticiyi sorgulayıp hesaba çekmeyi açıkça ifade eden bir takım hadis-i şerifler de varid olmuştur. Çünkü yöneticinin hesaba çekilip sorgulanmasının, ona iyiliği emredip münkerden alıkonulmasının kendine ait bir önemi vardır. Ümmü Atiyye'den. Ebu Saîd'den: Rasulullah (s.a.v) şöyle dedi: "Cihadın en faziletli olanı zalim bir hükümdar önünde söylenen hak sözdür." [6]
İşte bu, yöneticiyi hesaba çekip, sorgulamayı, onun önünde hak sözü söylemenin lüzumunu ortaya koymakta ve bunu cihad olarak hatta cihadın en faziletli olanı saymaktadır. Peygamber (s.a.v) bu hususa oldukça teşvik etmiş ve bunu yapmaya -öldürülmeye götürecek olsa dahi- imrendirmiştir. Nitekim Rasulullah (s.a.v)'den varid olan sahih bir hadiste şöyle buyrulmaktadır: "Şehitlerin efendisi Abdülmüttalib'in oğlu Hamza ile zalim bir imama karşı hakkı emrettiği ve zulümden nehyettiği için öldürülen kimsedir.” [7]
Sahabe (Allah onlardan razı olsun) Rasul (s.a.v)'i ve hesaba çektikleri gibi onda sonra gelen raşid Halifeleri de hesaba çekmişlerdir. Peygamber (s.a.v) kendisini hesaba çekiyorlar diye ashabı azarlamadı. Aynı şekilde raşid Halifeler de onları azarlamamışlardır. Diğer taraftan Peygamber (s.a.v), Bedir savaşında kendisine karşı itiraz etmesi üzerine El-Habbab b. El-Münzir'in görüşünü kabul ettiği gibi Kureyşlilerle karşılaşmak üzere Medine'nin dışına çıkmak hususunda ise çoğunluğun görüşünü kabul etmiştir. Halbuki kendisi daha farklı düşünüyordu.. Hudeybiye günü de Müslümanlar Peygamber (s.a.v)’e karşı şiddetli bir şekilde itiraz ettiler. Ömer b. Hattab da bu itirazcılar arasında en ileri derecede itiraz eden bir kimse idi. Huneyn'de ise Ensar, Peygamber (s.a.v)’in kendilerine hiçbir şey vermeksizin müellefetü'l kulûba bağışlarda bulunması üzerine kızmışlardır.
Ömer (r.a.) b. Hattab'ı minber üzerinde olduğu halde Yemen’den gelen kumaşları paylaştırması meselesinde hesaba çekip, sorgulamışlardır. Aynı şekilde mehirlerini artırmayı yasakladığı için bir kadın kendisine itiraz ettiği gibi Şam, Irak ve Mısır topraklarını fethedildikten sonra paylaştırmadığı için de Ömer (r.a.)’e itiraz etmişler ve onu hesaba çekmişlerdir. Hatta bu hususta Bilal ve Zübeyr ona karşı çok sert ve ağır davranmıştır. Buna rağmen karşılıklı olarak onlarla görüşür, sahabe ile danışır ve görüşünün doğruluğuna onları ikna edinceye kadar da bu tutumunu sürdürürdü.
Bu nedenle ümmet meclisinin her üyesinin, Müslümanları temsil etmesi itibarı ile mecliste herhangi bir engel ve sıkıntı olmaksızın istediği gibi konuşma ve görüş beyan etme hakkı vardır. Her üyenin Halife’yi, yardımcılarını, valiyi ve devlet organları içindeki herhangi bir görevliyi muhasebe etme hakkı vardır. Üye, muhasebesinde ve görüş beyanında şer’î hükümlerle kayıtlı olduğu sürece ister Halife olsun, ister vali ya da bir vazifeli olsun ona cevap vermeleri görevleri icabıdır.
--------------------------------------------------------------------------------
[1] Ali İmran: 110
--------------------------------------------------------------------------------
[2] Hacc: 41
--------------------------------------------------------------------------------
[3] Ali İmran: 104
--------------------------------------------------------------------------------
[4] Tirmizi, 2095; Ahmed b. Hanbel, 22212; Huzeyfe’den
--------------------------------------------------------------------------------
[5] Müslim, 70; Ahmed b. Hanbel, 11034, 11090; Ebu Saîd’den
--------------------------------------------------------------------------------
[6] Ahmed b. Hanbel, 10716
--------------------------------------------------------------------------------
[7] Hakim; Cabir’den
Ümmet meclisi üyelerinden her birisinin herhangi bir baskı veya engel söz konusu olmaksızın şeriatın helal kaldığı sınırlar çerçevesinde dilediği gibi konuşma ve görüşünü açıklama hakkı vardır. Çünkü meclis üyesi görüş belirtmek ve sorgulamak hususlarında Müslümanlara vekalet eden bir vekildir. Onun görevi, Halife’nin yahut devletteki herhangi bir yöneticinin ya da devlet organlarından herhangi birisindeki herhangi bir memurun yaptıklarını yakından takip edip tespit etmektir.
Yine onun yapacağı iş, tüm devlet görevlilerine nasihat etmek, görüş belirtmek, öneriler sunmak ve tartışmak, devlet tarafından yapılan aykırı işlere itiraz etmektir. Ümmet meclisi bunların tümünü, Müslümanlara vekaleten yapar. Bu çerçevede, iyiliği emretme ve kötülükten alıkoyma farziyetini, yöneticileri denetleme, onlara nasihatta bulunma ve istişarede bulunma görevini Müslümanlar adına yerine getirirler. Çünkü bunların tamamını yapmak Müslümanlara farzdır. Nitekim yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Sizler, insanlar için çıkartılmış, iyiliği emreden, kötülükten alıkoyan en hayırlı bir topluluksunuz." [1] "Onlar (müminler) ki kendilerine yeryüzünde bir iktidar verdiğimiz taktirde namazı kılar, zekâtı verir, iyiliği emreder, münkerden alıkoyarlar." [2] "Sizden hayra çağıran, iyiliği emredip münkerden alıkoyan bir topluluk bulunsun." [3] Aynı şekilde iyiliği emredip münkerden alıkoymaya delalet eden pek çok hadis-i şerif de varid olmuştur. Allah'ın Rasulünün şu sözünde olduğu gibi: "Nefsim elinde olana yemin olsun ki: Muhakkak ya iyiliği emredip münkerden alıkoyarasınız yahut da aradan fazla zaman geçmeden Allah kendi katından bir azap gönderir. Sonra da ona dua edersiniz de asla duanız kabul olunmaz.” [4]
Bir başka hadis-i şerifte de şöyle buyurmaktadır: "Sizden kim bir münkeri görürse onu eliyle değiştirsin. Gücü yetmezse diliyle, ona da gücü yetmezse kalbiyle buğz etsin. Bu ise imanın en zayıfıdır.” [5]
Bu ayeti kerimeler ve hadis-i şerifler Müslümanlara iyiliği emredip münkerden alıkoymalarını emretmektedir. Yöneticileri hesaba çekip sorgulamak ise iyiliği emredip münkerden alıkoymak kapsamına girer. Hatta özel olarak yöneticiyi sorgulayıp hesaba çekmeyi açıkça ifade eden bir takım hadis-i şerifler de varid olmuştur. Çünkü yöneticinin hesaba çekilip sorgulanmasının, ona iyiliği emredip münkerden alıkonulmasının kendine ait bir önemi vardır. Ümmü Atiyye'den. Ebu Saîd'den: Rasulullah (s.a.v) şöyle dedi: "Cihadın en faziletli olanı zalim bir hükümdar önünde söylenen hak sözdür." [6]
İşte bu, yöneticiyi hesaba çekip, sorgulamayı, onun önünde hak sözü söylemenin lüzumunu ortaya koymakta ve bunu cihad olarak hatta cihadın en faziletli olanı saymaktadır. Peygamber (s.a.v) bu hususa oldukça teşvik etmiş ve bunu yapmaya -öldürülmeye götürecek olsa dahi- imrendirmiştir. Nitekim Rasulullah (s.a.v)'den varid olan sahih bir hadiste şöyle buyrulmaktadır: "Şehitlerin efendisi Abdülmüttalib'in oğlu Hamza ile zalim bir imama karşı hakkı emrettiği ve zulümden nehyettiği için öldürülen kimsedir.” [7]
Sahabe (Allah onlardan razı olsun) Rasul (s.a.v)'i ve hesaba çektikleri gibi onda sonra gelen raşid Halifeleri de hesaba çekmişlerdir. Peygamber (s.a.v) kendisini hesaba çekiyorlar diye ashabı azarlamadı. Aynı şekilde raşid Halifeler de onları azarlamamışlardır. Diğer taraftan Peygamber (s.a.v), Bedir savaşında kendisine karşı itiraz etmesi üzerine El-Habbab b. El-Münzir'in görüşünü kabul ettiği gibi Kureyşlilerle karşılaşmak üzere Medine'nin dışına çıkmak hususunda ise çoğunluğun görüşünü kabul etmiştir. Halbuki kendisi daha farklı düşünüyordu.. Hudeybiye günü de Müslümanlar Peygamber (s.a.v)’e karşı şiddetli bir şekilde itiraz ettiler. Ömer b. Hattab da bu itirazcılar arasında en ileri derecede itiraz eden bir kimse idi. Huneyn'de ise Ensar, Peygamber (s.a.v)’in kendilerine hiçbir şey vermeksizin müellefetü'l kulûba bağışlarda bulunması üzerine kızmışlardır.
Ömer (r.a.) b. Hattab'ı minber üzerinde olduğu halde Yemen’den gelen kumaşları paylaştırması meselesinde hesaba çekip, sorgulamışlardır. Aynı şekilde mehirlerini artırmayı yasakladığı için bir kadın kendisine itiraz ettiği gibi Şam, Irak ve Mısır topraklarını fethedildikten sonra paylaştırmadığı için de Ömer (r.a.)’e itiraz etmişler ve onu hesaba çekmişlerdir. Hatta bu hususta Bilal ve Zübeyr ona karşı çok sert ve ağır davranmıştır. Buna rağmen karşılıklı olarak onlarla görüşür, sahabe ile danışır ve görüşünün doğruluğuna onları ikna edinceye kadar da bu tutumunu sürdürürdü.
Bu nedenle ümmet meclisinin her üyesinin, Müslümanları temsil etmesi itibarı ile mecliste herhangi bir engel ve sıkıntı olmaksızın istediği gibi konuşma ve görüş beyan etme hakkı vardır. Her üyenin Halife’yi, yardımcılarını, valiyi ve devlet organları içindeki herhangi bir görevliyi muhasebe etme hakkı vardır. Üye, muhasebesinde ve görüş beyanında şer’î hükümlerle kayıtlı olduğu sürece ister Halife olsun, ister vali ya da bir vazifeli olsun ona cevap vermeleri görevleri icabıdır.
--------------------------------------------------------------------------------
[1] Ali İmran: 110
--------------------------------------------------------------------------------
[2] Hacc: 41
--------------------------------------------------------------------------------
[3] Ali İmran: 104
--------------------------------------------------------------------------------
[4] Tirmizi, 2095; Ahmed b. Hanbel, 22212; Huzeyfe’den
--------------------------------------------------------------------------------
[5] Müslim, 70; Ahmed b. Hanbel, 11034, 11090; Ebu Saîd’den
--------------------------------------------------------------------------------
[6] Ahmed b. Hanbel, 10716
--------------------------------------------------------------------------------
[7] Hakim; Cabir’den