Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Her musibet ceza değildir (1 Kullanıcı)

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,591
Tepki puanı
957
Puanları
113
Yaş
66
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com

Her musibet ceza değildir!

Bazen bir mü'minin tuttuğu yol arızalı olur ama başına musibet gelmeyebilir. Bazen de insan arızasız bir yolda yürüdüğü hâlde pek çok musibet ile karşılaşabilir. Hatta dosdoğru yolda olan insanın başına onu elemek ve imtihan etmek için çok defa bin belânın geldiği de olur.


Belânın en şiddetlisinin nebilere, sonra velilere (başka bir rivayette ulemaya), sonra da derecesine göre, diğer insanlara geldiği düşünülürse, musibetin her insana gelebileceği, dolayısıyla belâya maruz kalmanın, kişinin yürüdüğü yolun eğriliği veya doğruluğuyla çok da alâkadar olmadığı görülecektir.
Allah, belâ ve musibetler ile doğru yolda olan bir insanı, daha doğru yola ve daha ileriye teşvik edebilir. Eğri bir insanı da doğru yola iletmek için tembihte bulunabilir. Yani Cenâb-ı Hakk'ın icraatını anlamak çok zordur. Herkes belâyı seviyesine göre, kendisine gönderilmiş bir sinyal kabul etmeli ve ona göre "Hazır ol!" vaziyetine geçmelidir. Tabiî belirttiğimiz bu düşünce herkesin kendine bakması açısından çok önemlidir. Başkalarının başına gelen belâ ve musibetleri, kendi yoluna uymadığından ve kendi yolunun dışında bir yol takip ettiklerinden dolayı maruz kaldıkları şeklinde kabul etmek, en basit manasıyla nâmertliktir. Böyle bir düşünce, mü'minin mürüvvetiyle telif edilemez. Hele bunu "Oh oldu!" şeklinde ele alma, -neûzü billâh- Müslümanlık ile kat'iyen telif edilemez. -Hafizanallah- Allah o musibeti döndürür de böyle diyenin başına çevirir. Hatta yüzde yüz gittikleri yol arızalı olan insanların başına gelen belâların başka bir sebepten dolayı değil de sadece bu sebepten dolayı onların başına geldiğini düşünmek de yine bir nâmertlik ve kadirnâşinaslıktır.
İnsan bir mü'mine karşı daima mürüvvetli, gönülden olma mecburiyetindedir. Bu zaviyeden bakıldığında gelip evimizi bassalar, bizi dövseler ve hukukumuza tecavüz etseler ve giderken başlarına bir belâ gelse, "Oh oldu!" dememek gerekir. Böyle birinin o anki hislerine mağlup olarak muvakkaten bir sızlanması ve feveranı olsa da, sonra nedamet etmeli ve "Aman yâ Rabbi! Pişman oldum! Sana sığınırım!" demelidir. Mü'minin başka bir mü'mine karşı olan tavrı hep böyle olmalıdır ve ona düşen şey de budur. Çünkü -inşâallah- bir gün onunla Sırat'ı beraber geçecek, Cennet'e beraber girecek ve yüz yüze bakışacağız. Orada içimizdeki o müzmerâtın hortlaması her zaman bahis mevzuu olabilir. Düşündüğümüz ve tasarladığımız şeyler o gün önümüze bir bir dökülebilir -ki dökülme ihtimali vardır- işte o zaman çok mahcup oluruz. Zira Cenâb-ı Hak, "Gün gelir, bütün gizli haller ortaya dökülür." (Târık, 86/9) buyurmaktadır. Settâru'l-Uyûb olan Hz. Allah, bizim ve başkalarının kusurlarını da setretsin inşâallah!..
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt