--------------------------------------------------------------------------------
Fazıl Bey üniversite mezunuydu ve çalıştığı kurum onu 15 günlük bir seminere göndermişti. Arkadaşlarıyla kalacağı yer, tek başına bir odada kalması için müsait değildi. Sekiz arkadaş bir odayı paylaşmak durumunda kalmışlardı. Ve o gece yaşadıkları karşısında büyük bir şoka uğramış, hayatında bazı düşünceler birer birer çöküvermişti. Hepsi eğitimli insanların takım elbiselerini çıkardıktan sonraki tavırları, eğitimin insanın ahlakını güzelleştirmeye yeterli olmayacağı kanaatini uyandırmıştı onda. Seminer arkadaşları, ellerinde imkân olsa çalmaya da, yolsuzluk yapmaya da, eşlerini aldatmaya da gayet meyilliydi. Bunun için imkan bulmuş olmaları yeterliydi. Fazıl Bey, arkadaşlarının konuştuğu konuları bir de kendi vicdanına sordu. Aslında kendini yokladı. Vicdanı ona “Yanlış yapıyorsun. Bu, diğer insanların haklarını ihlaldir. Sorumluluğu vardır. Zevk almak adına böyle davranman hem kendine, hem eşine, hem de seni Yaratan’a haksızlıktır.” demişti. Ya vicdanı olmayanlar, ya vicdanı bunları söyleyemeyecek kadar ölmüş olanlar ne yapacaktı? Çok korktu; “Aman Allah’ım!” dedi. Demek insanlar böyle hırsız, böyle katil, böyle arsız olabiliyor, diye düşündü. Gözünün önünden okuduğu haberler hızlıca geçti: “Hırsızlıklar, talanlar, tecavüzler, cinayetler, iftiralar vs.”
Edep nedir? Peki edebin sınırları? Edebin sınırlarını zorlamak modernlik midir? Edebin sınırlarını aşamayan insan ön plana çıkamaz mı?
Edebin orasından burasından kırparak farklılık ortaya koymak özgünlük, belki de imaj oldu. Hünerlerimiz çok olabilir; ama asıl hünerin “edep”te olduğunu biliyor muyuz? Bugün edebin hayatımızdaki eksikliğini çok daha fazla hissediyoruz. Edep yoksunluğu sokakta, caddede, alışverişte, okulda, evde velhasıl her yerde karşımıza çıkıyor. Yollarda kural tanımayan, satarken aldatan, üretirken hakka dikkat etmeyen, işini doğru-dürüst yapmayan, sadece kendi zevki için çevresini didikleyen, her türlü çirkin işi alenen yapan insan, bu durumdan vicdanen de rahatsız olmuyorsa edep yoksunluğu zirveye çıkmış demektir.
Edepli insan, yaptıklarından ya da yapacaklarından önce Allah’tan utanmalıdır. Edebin başlangıç noktası da budur zaten. Edebin hayatımızdan uzaklaşmasına izin vermeyelim. Edebimize leke sürecek söz ve davranışları gözden geçirip hayatımıza bir de bu yönden bakalım
Edep; bir tac imiş Nur-u Hüda’dan.
Giy ol tacı, emin ol her belâdan